Sosyalist İşçi 247 (30 Aralık 2005)

 

Sayfa 12 :

Kapitalizm ve küresel ısınma

John Bellamy Foster, Jacob Middleton ile hareketin neden iklim değişikliği sorununu gündemine alması gerektiği üzerine konuşuyor.

Birçok insan iklim değişimi üzerine birşey yapamayacağımızı söylüyor. Bu insanlara ne söylersiniz ve sizce şu anda olanı geri döndürmek mümkün mü?

Dünyanın her tarafında iklim değişimi için birşey yapılması isteği var. Tuvalu gibi bazı adalar var, yok olacaklar. Fırtınaların şiddetinde bir artış var. Küresel ısınmanın sonuçlarını görmeye başladık ve daha çok fazlasını göreceğiz.Sanırım insanlar şimdi bişraz bir şok yaşıyorlar ama sonunda birşeyler yapmak zorundayız.
Sosyal süreci geri döndürmek hala mümkün ama şu ana kadar yaptıklaırmızın bütün sonuçlarını geri döndürmek mümkün değil.
Yaptıklarımızdan dolayı gelecekte de küresel ısınma kaçınılmaz. Atmosferde birikmiş olan sera gazları o düzeye geldi ki şu anda bütün salınımı durdursak bile küresel ısınma bir süre daha devam edecek ve belki de 2 derece daha ısınmayı durdurmak mümkün değil.

Bunun ciddi sonuçları olacak mı?
Evet. Aslında bu sonuca ulaşılmasını durdurmaya çalışıyorduk çünkü bilimciler 2 derecelik bir artışın çok ciddi sonuçlarının olacağını söylüyorlardı. Isının artmaya devam etmesini durduramayız ama karbon salınımını azaltarak adım atabiliriz.
Bilimciler 1990 düzeyinden %60-80 daha az karbon salınımı yaparsak küresel ısınmaya karşı soruna cevap verebilir hale geliriz. Ama şu anda 1990 düzeyinin çok üzerindeyiz. ABD’nin imzalamadığı Kyoto protokolu salınım miktarını azaltmak konusunda çok küçük bir adım. Dolayısıyla gerçekten ciddi bir sorunun içindeyiz. Hükümetlerarası İklim Değişimi Panel’i (IPCC) en kötü senaryo gözönün e alınırsa sıcaklığı yüzyılın sonuna kadar 5 santigrat arttırabiliriz.
Şimdilerde küresel ısınmanın bizim düşündüğümüzden daha hızlı arttığını gösteren belirtiler var. Küresel ısınma IPCC’nin en kötü senaryosundan iki kere daha kötü olabilir. Oxford Üniversitesi’nden gelen ve ısınmanın 10 derece olabileceğini anlatan bir rapor var. Şimdi herşey daha ciddi. Çok ani değişiklikler konusunda daha fazla endişe var.
Ve şimde küresel ısınmanın daha önce hayal etmemizin zor olduğu etkilerini görmeye başladık. Time drgisi, ki,, benim ana haber kaynağım değildir ama düzenle olan bağlarından dolayı onu n yazdıkları önemlidir, geçenlerde kapağındakasırgaların küresel ısınma nedeniyle daha şiddetli olduğunu yazıyordu. Son zamanlarda yapılan bilimsel çalışmalar bunun doğru olduğunu söylüyor. Bunu bir kasırgaya dayanarak söylemek elbette doğru değil ama yüzey sularının ısınması, okyanusların yükselmeye başlaması kasırgalara daha büyük bir güç veriyor.
Uluslararası Pirinç Enstitüsü ve küresel ısınmanın dünya gıda üretimi üzerindeki etkisini inceleyen diğer bilimsel kuruluşlar da dünyanın bir derecelik bir ısınmasının pirinç, buğday v e diğer tahılların üretiminde yüzde 10 düşüş anlamınageleceğini söylüyorlar. Bu çok ciddi.

ABD kamuoyunun tutumu Katrina kasırgasından sonra değişti mi?
İnsanların kafası karışık. Çevre sosyolojisinda öğrencilerimle küresel ısınmanın kasırgaların artmasındaki etkisini konuştumçoğu bu konuyu henüz duymamıştı. Halkın bilgisi açısından bu tür konuların birbirleri ile ilgisi açısından henüz yeterince bilinmiyor. Ama ilişki kurulmaya başlandı ve öğrenilmeye başlandıkça insanlar küresel ısınma üzerine daha çok alarma geçeceklerdir. Genel anlayış küresel ısınmanın aşamalı bir şey olduğu ve üstesinden gelinebileceği şeklinde. Ama öyle değil. Çok ciddi krizler dizisi olarak karşımıza çıkacak. Karşımıza çeşitli konulardaki krizler halinde çıkacak ve başka sorunları da ortaya çıkaracak. Ve sanırım insanlar çok hızla sorunun ciddiyetini görmeye başlayacaklar.

Öyleyse sizlerce aktivistler için en iyi strateji ne?
Geri dönüşüm ve arabanızı daha az kullanmak iyi şeyler. Ama ne yazık ki lişisel çablarla küresel ısınmayı engelleyecek yeterli tüketim azalmasını sağlayamaz sınız. İnsanların kişisel düzeyde atamize olmuş olmalarının ve ortak hareket edememelerinin çok çeşitli nedenleri var. İnsanlar kişisel çıkarları açısından müsrif ve tüketici olama eğilimine sokulmuşlardır.Gerçekten ihtiyacınız olan şey bir tür politik örgüttür.
Örneğin ABD’de toplumsal yapı insanların yoğun bir biçimde otomobile bağlı olmalarını sağlıyor. Çeşitli etkenler ABD’yi dünyada otomobile en bağımlı ülke haline getiriyor. Ciddiye alınabilecek bir kamu taşımacılığı yok. Kentleşme bütünüyle insanların en ufak şey için bile otomobile bağımlı olmları üzerine kurulmuş.Ortalama bir Amerikalı’nın günde 11 kez otomobilini kullandığını okumuştum. Bakkala ya da işe gitmek için arabanızı kullanırsınız. Genellikle bunlar çok uzak mesafelerdedir. Her şey, kentleşme açısından,enerji tasarrufu açısından mantıksız bir biçimde örgütlenmiştir. Dolayısıyla tamamen farklı bir yapıya ihtiyacımızvar ve bunu politik bir örgütlenme olmadan yapamazsınız. Büyük şirketler tarafından satın alınmış ve sonra yok edilmiş bir kamu ulaşımını nasıl yeniden oluşturabilirsiniz?

Çevre hareketini ve onun ilgi alanlarını solun sosyal adalet, kamu ulaşımı ve kamu mülkiyeti gibi geleneksel ilgi alanları ile bağlantılı görüyor musunuz?
Tabii eğer sosyal sorumlulukların olmadığı, sosyal ve toplumsal ihtiyaçlar için örgütlenmemiş bir toplumdaysanız herşey daha kötü olur. ABD’de otomobil sorunu şehirlerdeki krize bağlıdır. Birbirleriyle çok ilişkilidirler. New Orleans’a bakarsanız problemin çok açık bir yansımasını görürsünüz. Yığınlarla yoksul var, ki bütün büyük Amerikan şehirlerinde yoksullar vardır, ve bunlar otomobilleri ve kredi kartları olmadığı için şehir dışına çıkamadılar. Onların kaçması için hiç bir kamu ulaşım sistemi yoktu.
Bu ihmal edilmiş yığınlar için kamu ulaşım sistemi olsaydı felaket bu kadar büyük ve derin olmazdı.

Bir çalışmanızda Marksın yazılarının çevre üzerine önemini gösteriyorsunuz. Ancak yeşilci çevrelerde Marksın çevre sorunlarına ilgi göstermediği gibi bir anlayış var. Neden böyle bir kanı var?
Bir kaç nedeni olduğunu düşünüyorum. Birçok insan için Marks kafayı takmış bir biçimde sanayileşmeyi savunuyor ama sanayileşmeyi eleştirdiği hiç değilse kapitalist sanayileşmeyi eleştirdiği çok zaman görülmüyor. Ve tabii bütün büyük poitik akaımlarda olduğu gibi ekelojiye karşı olan çok sayıda marksist var. İnsanların en çok okuduğu metim Komünist Manifesto ve burada en çok hatırlanan bölüm Marksın Manifesto’nun kapitalist sanayi-leşmeyi, üretici güçleri sürekli olarak devrimcileştirmesini, modern sanayinin gelişmesini ve bütün dünyaya yayılmasını övdüğü, burjuvaziyi alkışladığı birinci bölümdür. Onların göremedikleri, Marksın bunu çok büyük bir ilerici gelişme olarak görürken diğer taraftan da çok eleştirel olması, sanayileşmenin diğer tarafını da görüyor olması ve bunu sadece sınıf açısından değil çevre açısından da yapıyor olmasıdır.
Marksın daha ekolojik yazıları ya atlanır ya da görmemezlikten gelinir. Kapital adlı çalışmasında tarımın sanayileştirilmesine ve bunun toprağın tahribine etkisine değinir.
Marksın ekolojiye duyarsızlığı üzerine bir yığın hikaye anlatılır. Oysa Marks ekolojiye duyarsız olarak gösterilirken toplum ve ekoloji arasındaki ilişkiyi anlamak için giderek daha çok onun fikirlerini kullanıyoruz.
O aslında sürdürülebilir bir gelişme fikrini savunur. Toprağı korumamız gerektiği üzerine özellikjle vurgu yapar ve toprağı tahrip ettiğimizde, insanla toprak arasında metabolik ilişkiyi bozduğumuzda neler olabileceğini anlatır. Marksın bu vurgusu şimdi küresel ilişki üzrine çalışan, okyanusları inceleyen bilimciler tarafından kullanılmaktadır. 19. yüzyılın o aşamasında ekolojik krizlerle toplumsal yapımız arasında ilişki kurmaya çalışan başka bir düşünür yoktu.

Şu anda iklim değişikliği kampan-yalarında yer alanların hükümetlerinden neler talep etmesini önerirsiniz?
Çok açık talepler var. Teknolojik, politik veya başka bir anlamda çözümsüzlük yok. Herşeyden önce güneş enerjisine ve diğer alternatif enerji kaynaklarına dönmeliyiz. Bunun için gerekli teknolojiye sahibiz ama her türlü politik engelle karşı karşıyayız. Örneğin, Kaliforniya’da sıcak su kaynağı olarak güneş enerjisinin kullanılmasının bina inşa yönetmeliklerine konması isteniyor ama enerji şirketleri bu isteğin önünü kapatıyorlar.
Sektörde kâr elde etmeyi ortadan kaldıracağı için büyük enerji şirketleri bütün alternatif önerileri engelliyorlar. Oysa alternatif enerji elde etmek için çok çeşitli yollar var.
Bir birey “tamam ben evimde güneş enerjisi kullanacağım” diyemez çünkü bu aşamada bir çok birey için güneş enerjisi elde etmek çok pahalıya mâl olur. Birey eğer olasılığı yoksa “peki araba yerine tren kullanacağım” diyemez. Politik olarak insanların kullanacağı alternatifleri örgütlemek zorundayız.
Sistem mantıksız ve büyük bir israfa dayanan ama çok kârlı bir biçimde örgütlenmiş.
Otomobil düşünebileceğiniz en uygunsuz ulaşım aracıdır. Otomobilleri bütünüyle ortadan kaldıramayız ama ona karşı çok çeşitli alternatifler geliştirilebilir, bu alternatifleri politik olarak oluşturmalıyız.
Ama hep pazar ekonomisi ile, şirketlerin kâr amaçlı hedefleri ile karşı karşıya geleceğiz. En önemli adım öncelikle fosil yakıtı kullanan bir ekonomiden kurtulmaktır. Fosil yakıtlarına bu denli bağımlı olmamızın başlıca nedenlerinden birisi fosil yakıtlarının petrol ve otomobil sanayileri için çok kârlı olmasıdır.
Eğer çevremizle daha mantıklı bir ilişki kuracaksak çok değişik çıkarlara karşı mücadele etmek zorundayız.

John Bellamy Foster, Oregon Üniversitesi’nde sosyoloji profesörüdür. Türkçeye de çevrilen Marksın Ekolojisi, Savunmasız Gezegen ve Emperyalizmin Yeniden Keşfi kitaplarının yazarı ve ABD’de yayınlanan Monthly Review dergisinin editörüdür.