Sosyalist İşçi 248 (4 Şubat 2006)
Ariel Şaron
Ölüm saçan “barış adamı”!
Mehmet Ali BULUT
Ariel Şaron, ırkçı ve katliamlara dayalı İsrail devletinin gelmiş geçmiş en eli kanlı katili bir hastane odasında bitkisel hayata hazırlanıyor. ABD devlet başkanı Bush onu “barış adamı” olarak tanımlıyor. Oysa o bir dizi katliamın ve en önemlisi Beyrut’taki Sabra Şatila kamplarınıdaki katliamın sorumlusu.
Şaron’un “barış adamı” olarak sunulması yakın zamanda İsrail’in Gazza’dan çekilmesini gerçekleştirmesi. Oysa o Gazza neredeyse Filistin’in çöplüğiü haline gelmişti ve bu bölgedeki az sayıda ki İsrail yerleşim bölgesinin çekilmesi hiç bir biçimde İsrail’in zorla ve katliamlara, etnik temizliğe dayalı bir biçimde bölgeye yerleşmesini sağlayan politikadan bir sapma olarak tanımlanamaz.
Şaron’un İsrail Başbakan’ı olması İkinci İntifada’nın da başlamasına neden olan olay oldu.
Eylül 2000’de Şaron yanında 1000’e yakın silahlı adamı ile birlikte Müslümanlar için kutsal bir yer olan El Aksa’ya girince Filistin halkı ikinci kez direnmeye başladı. Şaron’un El Aksa’ya girişinden sadece bir kaç saat sonra İsrail nişancıları Filistinlilere ateşe başladı.
Bush’un “Barış Adamı” böylelikle Filistin tarihinin en kanlı direnişlerinden birini başlattı. Şaron direnişçilerden gelen her taşa karşı ateşle cevap verdi. Atılan her taşa karşı 20 ev yıktı.
“Teröristleri avlıyoruz” diyerek Filistin bölgelerine tanklarla girerek işgal başlattı. Filistin kentleri yerle bir edildi. Yüzlerce, binlerce ev yıkıldı.
Şaron El Aksa gezisini tam da barış görüşmelerinin çöktüğü anda başlatarak aslında tam bişr provokasyon gerçekleştirdi.
Başbakanlığı boyunca Şaron her türlü barış girişimini engelledi. Her fırsatta tanklarla, uçaklarla ve roketlerle Filistinlilere saldırdı.
Sık sık Hamas ya da bire başka örgütün lider kadrosundan birisinin öldürülmesi için yapılan askeri saldırılarda sayısız sivil insan öldü.
Hamas’ın liderlerinden Salah Şehada’nın öldürülmesi sırasında 9 küçük çocuk da katledildi. Şaron bu toplu katliamı “terörizme karşı mücadelede büyük bir başarı, büyük bir zafer” olarak adlandırdı.
11 Eylül sonrasında Amerika’nın “terörizme” karşı başlattığı haçlı seferi Şaron’un politikalarının hayata geçmesini hızlandırdı ve kolaylaştırdı. Artık İsrail, yıllardır bölgede bekçi köpeklşiğini yaptığı ABD ile ortak bir hedefe sahipti.
Şaron uzlaşmaz tutumu ile Amerikanın bölgedeki politikaları tam bir uyuma sahipti. Ve şimdi İsrail İran’a kafa tutarken aslında bütün dünya ile alay ediyor. Hem ABD, hem AB hem de İsrail İran’ı nükleer silah yapmaya teşebbüs etmekle suçlarken İsrail Orta Doğu’da nükleer silaha sahip tek ülke durumunda. Ve kimse İsrail’e bu silahların hesabını sorumuyor, soramıyor.
Şaron’un getirdiği bir başka “yeniklik” ise ırk ayrımcısı duvar.
İkinci İntifada ile birlikte yoğunlöaşan intahar saldırılarına karşı bir önlem olarak inşa edildiği söylenen “güvenlik duvarı” gerçekte İsrail ile Filistin devletçiğini birbirnden bütünüyle ayırmakta. Bir Filistinli bir Filistin bölgesinden bir başka Filistin bölgesine gidebilmek için çok zaman defalarca bu güvenki duvarını” aşmak zorunda. Aynı şekilde Filistinliler işlerine ya da akrabalarına ya da dostlarına gidenbilmek için çok zaman bu duvarı aşmak zorundalar ve bu da İsrail otoritelerinin izni ile gerçekleşmekte.
Gazza’dan çekilmekle “Barış Adamı” ünvanını kazanan Şaron diğer yandan da Başbakan olduğu dönemde Batı Yakasına sayısız yeni yerleşim birimi soktu. Şaron’un ele geçirdiği topraklar Gazza’da terk edilen çöplükten daha fazla.
Sabra ve Şatila kasabı
İsrail’in Beyrut’u kuşatmasının ardından Filistin Kurtuluş Örgütü’nün silahlı güçleri gemilerle Lübnan’dan ayrılıyor. Çok sayıda Filistinli ise karadan Suriye’ye kaçıyor. İsrail ordusu Beyrut’a giriyor ve Sabra ve Şatila kamplarını kuşatıyor. İsrail ordusunun komutanı Ariel Şaron.
Şİaron kamplarda Filistinli teröristlerin olduğüunu iddia ediyor ve sonunda 16 Eylül günü Kuzey Lübnan’daki faşist falanjlar çevresi İsrail ordusu tarafından sarılmış olan Sabra ve Şatila’ya giriyorlar.
“Terörist avı” başlıyor.
Binlerce Filistinli faşist falanjlar tarafından tecavüze uğruyor ve katlediliyor. Ölü Filistinliler sokaklarda birbirlerinin üzerinde yatıyor. Kamplara giren gazeteciler sokaklarda yürüyemiyorlar.
Yaklaşık 3 bin kişinin bu katliamda öldüğü tahmin ediliyor.
Daha sonra Şaron bu katliamdan sonra İsrail’de yargılandı ve suçlu bulundu. Soruşturmayı sürdürenler İsrail askerlerinin katliamdan kesinlikle haverdar olduğunu saptadı ve üslerinden “karışmayın” talimatıo aldıklarını da ayrıca tebit etti.
Daha sonra Şaron İsarail Başbakanı olunca dünyanın dört bir yanındaki İsrail konsoloslukları Şaron’un sorumluluğunun dolaylı olduğunu anlatmaya başladılar.
İsraillilerin eğittiği falanjist lider Hebeika daha sonra Suriyeliler için çalışmaya başlayınca Brüksel’de bir mahkemeye Şaron aleyhinde açık bir ifade verdi. Kısa süre sonra büyük bir bomba ile öldürüldü.
İsrail bomba ile ilişkisinin olmadığını iddia ederken ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld Brüksele sessizce gelerek eğer mahkeme devam ederse Brüksel’deki NATO karargahının başka bir yere taşınacağiını söyledi ve dava bitti!
Sabra ve Şatila katlimı insanlığa karşıu işlenmiş bir suçtur ve Şaron bu katliamın örgütleyicisi olarak suçludur. O, bir savaş suçlusudur!
Seneler sonra bu kamplardan sağ kurtulanların büyük çoğunluğunun İsrailliler tarafından sorgulandığını, bu sorgulama sırasında ağır işkencelere uğradığı açığa çıktı. İşkence gören bu Filistinliler daha sonra katledilmek üzere falanjlara teslim edildi vetopluca katledildi.
“Barış Adamı”nın karşı koyduğu barış girişimleri
1979’da Mısır’la barışa karşı oy verdi
1985’de Güney Lübnan’dan çekilmeye karşı oy verdi.
1991’de İsrail’in Madrid Barış görüşmelerişne klatılmasına karşı oy verdi.
1997’de Hebron Anlaşmasına karşı oy verdi.
2000 yılında İsrail’in Lübnan’dan çekilmesini şiddetle kınadı
2002’de Filistin toprakları üzerinde 5 yeni markez kuralım.