Sosyalist İşçi 249 (21 Şubat 2006)

 

Sayfa 3 :

BAŞYAZI
Topyekun savaş
Danimarka'da yayınlanan karikatürler hızla Batı dünyası ile Müslüman Doğu'nun topyekûn karşı karşıya gelmesine yol açıyor. 21. yüzyılda din savaşları insana garip geliyor ama gözümüzün önünde gerçekleşen de bu.
Liberal Batı basını sorunu düşünce özgürlüğü olarak görüyor. Oysa sorun tam anlamı ile bir ırkçılık sorunu. Nasıl ki Avrupa'da Yahudilerin ya da Romanların ya da eşcinsellerin Nazi kamplarında imha edilmelerini onaylayan bir karikatür yayınlanamazsa, nasıl ki bir siyah insanı aşağılamak ırkçılık olarak görülecekse aynı şekilde Müslümanları peygamberi bir terörist olarak göstererek bütünüyle "düşman" olarak tanımlamak da aynı ölçüde ayrımcı ve ırkçıdır.
Ne var ki liberallerin yanı sıra solda da benzer bir tutum var. Almanya'da Yeşillerin alternatif günlük gazetesi die Tageszeitung'da İran'ı terörist olarak tanımlamakta bir sorun görmedi. Üstelik özür dilemek bile istemiyor. Fransa'da ve başka ülkelerde solcuların bir kısmı sorunu düşünce özgürlüğü olarak görüyor ve insanlığın Müslüman kesimlerini düşman olarak tanımlanmasından rahatsız olmuyor. Ve tabii Fransa'nın Müslüman gençleri sokaklara çıkınca da rahatsız oluyor ve "daha fazla polisiye tedbir" istiyor.
Türkiye'de karikatür sorununu düşünce özgürlüğü olarak gören çıkmadı. Çünkü bu pek o kadar kolay değil ama sol bu konuda asıl olarak sesiz kalmayı tercih ediyor. Ama bu arada bazı sol örgütler İslamcı Özgür Der'le yan yana olmamak için ortak 1 Mart gösterisine katılmama kararı aldılar. Türkiye'de Özgür-Der ile yan yana durmayan uluslararası platformda da Irak direnişi ve İran ile yan yana duramaz.
Aslında onların tutumu karikatür olayını düşünce özgürlüğü olarak görenlerden çok farklı değil. Liberal Türk aydınları gibi onlarda da İslamafobia var.
Bugün dünyada en önemli politik sorun Bush yönetiminin başlattığı "terörizme karşı savaş"tır. Burada saf tutmak son derece önemli.
Dün Irak ve yarın büyük olasılıkla İran.
Daha şimdiden İran'a saldırmanın hazırlıklarına başlandı ve bu saldırının meşrulaştırılmasının en önemli iki dayanağı var: İran'ın nükleer silah yapması tehdidi fakat ondan daha önemli olan göstermelik neden ise İran'ın başında bulunan İslamcı yönetimdir. İran İslam rejiminin vahim yanları ortada ama karşımızdaki düşman Amerikan emperyalizmi. İşte bu nedenle anti emperyalist duruş günümüzün en önemli politik hattıdır.


Amerika’nın savaş maliyeti artıyor
Geçtiğimiz günlerde George Bush yönetimi yeni bütçe öne-risini yaptı. Bu öneriye göre ABD'nin askeri harcamaları 439 milyar 300 milyon dolara ulaşıyor. Bu hem Amerika için hem de dünya için bir rekor. Zaten ABD'nin askeri harcamaları dünya sıralamasında kendisinden sonra gelen 15 ülkenin toplamına eşit.
439.3 milyar dolar ABD'nin Gayri Safi Milli Hasılası'nın yüzde 3.7'sini oluşturuyor.
NATO'nun 19 üyesinin 15'inin askeri harcamaları GSMH'larının yüzde 2'sinin altında. Donald Rumsfeld geçenlerde Münih'te yaptığı bir konuşmada müttefiklerine hitaben "Küresel aşırı İslam imparatorluğa karşı askeri harcamalarınızı arttırın" diyordu.
Yeni bütçeye göre ABD askeri harcamalarını yüzde 6.9 arttırıyor. Diğer taraftan en yoksullarla en zenginler arasındaki farkın hızla açıldığı Amerika'da bu yeni bütçe ile birlikte eğitim, sağlık ve ulaşım gibi alanlara bütçeden ayrılan pay azalıyor.
Asıl önemlisi Amerikan toplumunun en altında yer alan en yoksullara, bedensel özürlülere, yaşlılara bütçeden ayrılan pay 35.9 milyar dolar azalıyor. Yaşlılardan ve yoksullardan kesilen bu para savaşa, savaş harcamalarına gidiyor.
George Bush'un bu yeni bütçesi ile zenginlerle yoksullar arasındaki fark açılmaya daha da hızlanarak devam edecek.
Öte yandan Amerika'nın Irak ve Afganistan savaşlarına harcadığı para da büyük bir hızla artıyor.
ABD'nin bugüne kadar savaşa harcadığı para 440 milyar dolara ulaşacak. Bush yönetimi bu sene savaş için 120 milyar dolar daha harcamayı düşünüyor. Böylece Irak savaşına harcanan para daha şimdiden 1950'lerde Kore savaşı için harcanan paradan daha fazla. (ABD, Kore savaşına 330 milyar dolar harcamıştı.)Üstelik ABD bir süredir sınırlı da olsa Irak'tan asker çekmekte.
Bu rakam daha şimdiden, 13 yıl sürmüş olan Vietnam savaşına yaklaşmakta.
Savaştan hemen önce Donald Rumsfeld savaşın 50 milyar dolara mal olacağını söylüyordu. Bush'un eski askeri danışmanlarından Lawrence Lindsey ise 2002 yılında Irak'a saldırmanın 200 milyar dolara mal olabileceğini söylemişti. Lindsey "panik yaratıcı açıklamalar yaptığı" için işinden atıldı. Oysa şimdi savaşın maliyeti Rumsfeld'in tahmininden 10 kere, "panik yaratıcı açıklamalar yapan" Lindsey'in tahmininden ise 2 kere daha fazla paraya mal oldu. Ve savaş devam ediyor.
Nobel ödüllü ekonomi profesörü Joseph Stiglitz ise Irak savaşının 2 trilyon dolara mal olacağını hesaplıyor. Stiglitz ölenlerin (tabii sadece işgal güçlerinin ölüleri) ve yaralananların maliyetini de hesaplıyor.
Bush yönetimi'nin düşük maliyet hesapları Irak halkının işgali sevinçle karşılayacağı tahminine dayanıyor. Oysa Irak halkı aktif olarak direnişe katılmasa da ezici büyük çoğunluğu ile işgale karşı ve bu nedenle ABD daha uzun süre Irak'ta kalmaya ve dolayısıyla para harcamaya devam edecek. Bütün bunlardan sonra şunu da eklemek gerekir: ABD'nin Irak Savaşı'na harcadığı para bütçedeki askeri harcamalardan ayrı!
Sizce ABD daha ne kadar bu savaşa katlanabilir?
Özden DÖNMEZ