Sosyalist İşçi 249 (21 Şubat 2006)
SWP Kongresi
Irak’ın işgaline karşı direniş ve muhalefet
Sosyalist İşçi Partisi, SWP, İngiltere'deki en büyük devrimci sosyalist örgütlenme. Geçtiğimiz günlerde toplanan SWP kongresi İngiltere'deki politik durumun ve partinin önündeki görevlerin yanı sıra, hareketin çeşitli sorunlarını da tartıştı. Doğan Tarkan kongreye DSİP adına katıldı ve aşağıdaki raporu yazdı.
Partinin inşası
SWP kongresi bir dizi politik konuyu tartıştı. Yığın hareketleri döneminde partinin inşası ilk tartışma konusuydu.
Bu tartışmanın en önemli mesajı kuşkusuz tartışmayı sunan yoldaşın "bugün ulusal ve uluslararası politikada en önemli faktör Irak'ın işgaline karşı direniş ve muhalefettir" tespitiydi.
SWP'ye göre "savaş karşıtı hareketin inşası hala en önemli görev". Bu nedenle de Kongre boyunca, çok çeşitli nedenlerle 18-19 Mart gösterilerinin örgütlenmesinin önemine çok sık değinildi.
SWP daima işçi sınıfının ve hareketin ihtiyaçlarından yola çıkıyor. Bu nedenle, sadece diğer sol örgütlerden daha büyük olduğu için değil bu bakış açısıyla da Savaşı Durdur Koalisyonu'nun ve Respect adlı siyasal örgütlenmenin inşasında çok önemli bir oynuyor.
Partinin inşası gündeminde yoğun olarak partinin, SWP'nin inşası ile hareketin örgütlenmesinin arasında bir çelişki olmadığı vurgulandı.
Merkez Komitesi adına yapılan konuşmada "Ama hareketin inşası sırasında parti olarak bazı bedeller ödedik. Parti yapılarımız bir ölçüye kadar zayıfladı" dendi. SWP geçtiğimiz yıl içinde bu kayıpları durdurmak için bir dizi başarılı marksist forumlar düzenlemiş. Marksist forumları düzenli ve başarılı yapan birimler toparlanmaya da başlamışlar.
Marksist forumların başarısının en önemli özelliği yeni politize olan kadroların bu toplantılarda kendilerini evlerinde hissetmeleri.
Ayrıca SWP'nin haftalık gazetesi Socialist Worker'ın satışına da büyük vurgu yapıldı.
Gazete satışları hareketin inşası için bütün olanakların seferber edildiği dönemde bir miktar düşerken, geçen sene küçük de olsa bir artış elde edilmiş.
Emperyalizm ve savaş karşıtı hareket
Kongre'nin tartıştığı ikinci konu emperyalizm ve savaş karşıtı hareketin inşası oldu.
İlk konuda yapılan vurgu bu toplantının da ana vurgusu oldu: Irak savaşı ve sonrasında yaşananlar ulusal ve uluslararası politikanın en belirleyici konusuydu.
Öte yandan iki işgalci ülke, İngiltere ve Amerika'da Blair ve Bush zor günler yaşıyor. Her iki ülkede de hükümetler kriz içinde.
Kongrede savaş karşıtı hareketin zayıflayıp zayıflamadığı konuşuldu. Çok sayıda delege savaş karşıtlığının zayıflamadığını, tam tersine güçlendiğini vurgularken ABD'de bunun çok daha belirgin olduğu belirtildi.
Parti, savaş karşıtı yapıların, grupların inşasını önüne en önemli iş olarak koydu.
Respect
İşçilerin ve emekçilerin sosyal haklarına küresel saldırı ve savaş birçok ülkede olduğu gibi İngiltere'de de sosyal demokraside ciddi bir kriz yarattı. Bu krizin ortaya çıkardığı boşlukta Respect hızla büyüyen bir sol alternatif haline geldi.
SWP bütün olanakları ile Respect'in örgütlenmesi için çalışıyor.
Respect önce Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aldığı oyla, ardından da genel seçimlerde bir milletvekili seçtirmesiyle önemli bir adım atmış oldu.
Şimdi hedef Mayıs ayında yapılacak yerel seçimler. Savaş karşıtı harekete katılan 2 milyon kişinin sesi olmaya çalışan Respect bu seçimlerde bir dizi belediyede kazanımlar elde etmeye çalışıyor.
SWP bütün örgütü bu seçimlerde kazanılması mümkün olan bölgelere sevk edecek.
Bush ve Blair
döneminde yeni
liberalizm
Bu tartışma, "sermayenin küreselleşmesinin ekonomik rekabeti arttırması nedeniyle dünyanın bugün emperyalistler arası gerginliğin tırmanışıyla şekillendi" vurgusu ile başladı.
Avrupa'da AB üyesi bütün ülkelerin işçi-emekçi haklarına saldırı konusunda birbirleriyle yarış içinde oldukları anlatıldıktan sonra SWP'nin, AB'ye, yeni liberal bir ittifak olması nedeniyle karşı olduğu belirtildi.
Önümüzdeki dönemde SWP emeklilik hakları için bir iş gününde büyük bir gösteri için çalışma kararı aldı.
Uluslararası
perspektif
SWP Kongresi'nde uluslararası durum birçok tartışma içinde tekrarlandı. Bu başlık altında önce Latin Amerika'da yeni li-beralizme karşı yükselen hareket ele alındı. Bazı Latin Amerika ülkelerinde- ki örgütlenme düzeyi ve devrimin bu ülkelerde gündemde bir konu olduğu tartışıldı.
Birçok ülkede yeni hareket içinde öne çıkan bir akım olan otonomculuğun zayıfladığına ve dolayısıyla hareket içinde daha radikal fikirlere yer açıldığına işaret edildi. Buna rağmen Latin Amerika'da hala, Türkiye'ye de gelmiş olan ve Karakedi Kültür Merkezi’nde konuşmuş olan John Holloway'in fikirleri etrafında toplanmış bir otonom akımın güçlü olduğu söylendi.
Tabii bu başlık altında en çok tartışılan konu çeşitli ülkelerde solun yeniden şekillenmesinin yarattığı yeni sol örgütler oldu. Respect, Almanya'da Sol Parti, Portekiz'de Sol Blok, Brezilya'da P-SOL ve Danimarka'da Yeşil Kızıl İttifak'a vurgu yapıldı.
Bazı sol çevrelerin, bu partilerin bilinen sol-sosyalist örgütler gibi örgütlenmesini isterken, SWP'nin esnek bir örgütlenmeyi savunduğu anlatıldı.
Fransa'daki durum uzun boylu tartışıldı ve AB Anayasası’na Hayır oyu etrafındaki birliğin önemi vurgulandı.
İlk önerinin örgütlenmesinin örneğinin İskoçya Sosyalist Partisi olduğu ve bu partinin ciddi bir geri-leme içinde olduğu Kongre'ye katılan İskoç delegeler tarafından anlatıldı.
Kongre'de ayrıca antifaşist ve ırkçılığa karşı mücadele, öğrenciler arasında çalışma ve sendikalar konularında da tartışmalar yapıldı.
YORUM
ABD İran’a saldırırsa
ABD’nin yakın zamanda İran’a saldırma olasılığı yüzde 50. 2006 yılı içinde böylesi bir saldırı bekleyebiliriz ve tabii ki buna karşı önlemler almaya başlamalıyız.
ABD’nin bir kara saldırısı yapması şimdilik beklenmemeli. Büyük olasılıkla havadan ağır bir saldırı yapılacaktır. İran’ın nükleer tesislerine yapılacak bir saldırının en azından 10 bin kişiyi öldürmesi çok büyük olasılık.
Böyle bire saldırı diğer taraftan da Orta Doğu’da yeni bir savaşın patlamasına yol açacaktır.
İsrail Ortadoğu’da ABD’nin bekçiköpekliğini yapıyor. Bu nedenle İran’a saldırıda İsrail’in de ciddi bir rol üslenmesi ve hatta sınırlı (sadece nükleer tesisleri hedefleyen) bir saldırıyı tek başına İsrail’in gerçekleştirmesi de mümkün. İsrail böylesi bir saldırıyı ABD ile uyum içinde yapacaktır.
İran’a saldırı ister ABD, isterse İsrail tarafından yapılsın, ani, sürpriz bir saldırı olacaktır. Kırsal alanı değil, kentleri vuracaktır ve bu nedenle insanları gafil avlayacaktır. Bunun sonucu açık: Çok sayıda insan kaybı. İran halkının bir hava saldırısına karşı korunma şansı olmayacaktır.
Ağır bir saldırı açık ki İran’ın silah gücünü çok azaltacaktır. Ama çok kısa bir sürede durum değişebilir ve çok tehlikeli bir hal de alabilir.
ABD’nin İran (ve yanı sıra Suriye) için tam planlarını bilmek mümkün değil. Ancak İran’ın bombalanmaya başlaması bu ülkeye karşı yapılacak saldırının sadece ilk kısmını oluşturacaktır. Ardından birçokj ülkeyi kapsayan bir uzun süreli savaş başlayabilir.
ABD şimdi başka ülkelerin yanı sıra Türkiye’yi de böylesi bir uzun süreli savaşın içine çekmeye çalışmaktadır. FBI, CIA başkanlarının Türkiye’ye gelmiş olması ve yakın zamanda Rice’ın da gelecek olmasının tek nedeni budur.
Açık ki ABD bu savaşa katılmasını istediği bölge hükümetlerine pastadan büyükçe paylar verecektir.
İran’a dönük bir saldırının petrol fiyatlarını hızla arttıracağı açık. İran daha şimdiden bu tehdidi yapmakta. Fiyat artışlarının yanı sıra petrol ve doğal gaz sıkıntısının yaşanması da büyük bir olasılık. Böyle bir olasılıktan en çok etkilenecek ülkelerin b aşında Türkiye geliyor.
Bir başka gelişme ise Batı’da ki intahar saldırıları olacaktır. Türkiye’n in yanı sıra Irak, Lübnan, Suriye, İsrail, Suudi Arabistan ve Arap şeyhliklerinin, belki bazı Orta Asya ülkelerinin de savaşa katılması mümkün.
Böyle bir savaş derhal binlerce askerin ölümüne neden olacaktır. Ardından çok sayıda sivilin hayatına mal olabilir.
Daha önce yaşanan Irak-İran savaşında milyonun üzerinde insanın öldüğü düşünülürse bu kez bu sayı çok daha yüksek olabilir.
İnsan kaybının yanı sıra İran’ın uğrayacağı maddi kayıplar da çok yüksek olacaktır.
Öte yandan ABD ya da İsrail tarafından yağılacak bir saldırı İran’ın nükleer silah yapma girişimini çok daha hızlandıracaktır. Ve eğer bunu başarırsa kullanmaktan kaçınmayacağı da çok açık. Karşılığında ABD ve İsrail’in de nükleer silah kullanma olasılığı çok yüksektir ve işte bu tam bir korku filmi senaryasudur.
Bütün bunlardan sonra İran’ın nükleer silah yapma girişimi (ki İran şu anda nükleer silah değil, nükleer enerji santgralı yapmaya çalıştığını söylüyor) dünyanın nükleer silahlanmasına yeni bir katkı olacaktıre ve hiç de hoş bir gelişme değil. Ne var ki herkesin bildiği gibi dünyanın en büyük nükleer gücü ABD’dir ve bu ülkenin elindeki nükleer silahlar sadece İran’ı değil tüm dünyayı bir kaç kewre yoık edecek kadar çok.
İsrail ise bölgedeki diğer nükleer güçtür.
ABD İran’daki rejimin elinde nükleer silahların büyük bişr tehlike olduğunu söylüyor. Oysa asıl büyük tehlike ABD’nin elindeki silahlardır. Irak’a saldırı bunun en iyi göstergesidir.
Herkesin b ildiği gibi ABD bu ülkeye göz göre göre yalan söyleyerek saldırmıştır.
ABD’nin İran’a saldırmasına izin vermemeliyiz.
F. ALOĞLU