Sosyalist İşçi 249 (21 Şubat 2006)
1956 Macar devrimi:
Özgürlük için sokaklardaydılar
Macaristan Birinci Dünya Savaşı'ndaki yenilgisiyle topraklarının yüzde 75'ini, nüfusunun yüzde 65'ini ve sanayisinin yüzde 80'ini kaybetti. Kont Karolyi başkanlığındaki hükümet istifa etmek zorunda kaldı. 1918 yılında kurulan Macaristan Komünist Partisi, ülkede yaşanan krizin etkisiyle kısa zamanda etkin bir güç haline geldi. 1917 Ekim Devriminden de esinlenen isyanlarla, işçi ve asker Sovyetleri Macaristan'da hakimiyet kurdular. Sosyal Demokratlarla ittifak kuran komünistler, işçi cumhuriyetinin en güçlü örgütlerinden birisi olarak iktidar oldular. Macaristan'da işçi cumhuriyeti 133 gün sürdü.
Karşı devrimle yıkılan işçi cumhuriyetinden sonra, karşı devrimin de liderliğini yapan Amiral Horty krallık ilan etti. Krallık Macaristan'da tam 25 yıl süren uzun bir karanlık dönem anlamına geliyordu.
Macar krallığı
Hitlerle işbirliğinde
Macar krallığı önce faşist Mussolini'yle, ardından da Hitler'le hızla yakınlaşmaya başladı. Bu yakınlaşmanın ürünü olarak Macaristan İkinci Dünya Savaşı'na dahil oldu.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerle işbirliği yaptığı için Macaristan, topraklarını iki katına çıkardı.
Fakat Hütler'in ipiyle kuyuya inmenin cezasını çekme sırası Macaristan'a gelmişti. El altından müttefiklerle görüşüp savaştan çekilmeyi planlayan Macaristan, nazi işgaliyle karşılaştı. 1944 yılında Naziler Macaristan'ı işgal etti.
Macaristan
Komünist Partisi
25 yıllık krallık despotizmi altında örgütlenmesi dağılan, kitle tabanını yitiren komünistler, nazi işgaline karşı tepkinin örgütlenmesinde başarılı oldular. Nazilere karşı direniş sürecinde komünistlerin önerisiyle, içinde Küçük Mülk Sahipleri Partisi, Ulusal Köylü grubu ve İlerici Burjuvalar grubunun yer aldığı Ulusal Direniş cephesi kuruldu.
Bu cephe, Sovyet desteğini alarak, Nazi işgali dışında,Sovyet tanklarının da arkasında kalan bölgelerde Demokratik Macaristan Hükümeti'ni ilan etti.
Nazi işgalinin kırılmasıyla, hükümet yasal olarak işbaşı yaptı.
Aynı yıl Macaristan'da uzun bir aradan sonra, ilk özgür seçimler yapıldı. Seçimlerde ortaya çıkan sonuç, komünistleri memnun etmedi. Küçük Mülk Sahipleri Partisi oyların yüzde 57'sini alarak çoğunluk partisi olurken, Macar Komünist Partisi oyların ancak 17'sini alarak, oyların yüzde 17.4'ünü alan sosyal demokratlardan sonra üçüncü parti oluyordu.
Seçimlerin ardından koalisyon hükümeti kuruldu ve Macaristan Halk Cumhuriyeti ilan edildi.
Bu dönemde komünistler aslında büyük bir başarı kazanmışlar sayılabilirdi. Partinin o zaman 2500 üyesi olduğu düşünülürse başarının ne kadar büyük olduğu kolayca görülebilir. Ama bu başarının ardında, SSCB'nin gücü ve etkisinin yattığı görmezden gelinemez.
Komünist Partisi, stalinist SSCB'nin desteğiyle koalsyon hükümetinin kurulmasında önemli bir rol oyandı ve koalisyonda görev üstlendi.
Yoğun Sovyet
müdahalesi
Macaristan bu tarihten itibaren yoğun bir Sovyet müdahalesiyle karşılaştı. Batı dünyasında ABD şemsiyesi altında bir liderlik gelişirken, SSCB de kendi liderliği altında bir blok oluşturmak için çabalıyordu ve Macaristan'ı gözden çıkarması imkansızdı.
1947 yılında, Sovyet kumandanlığının desteğiyle, Küçük Mülk Sahipleri Partisi'nin liderliği tutuklanır. 1948 yılında komünistler sosyal demokratlarla birleşip Macaristan çalışan Halkın Partisi'ni kurarlar. Bu partini liderliğinde kurulan hükümette bir dizi önemli bakanlığı birkaç bin üyelik komünistlerin lider kadrosu üstlenir.
1948 yılında Stalinvari ekonomik "toplumsallaştırma" için start verilir. Bu,komünist liderlik arasında gerilimin de başladığı dönemdir.
1947 Eylülünde Stalin önderliğinde Kominform kurulur. 1948 yılında Yugoslavya'da başkan Tito, bir günde "faşist ajan" ilan edilir. Tito Stalin'le uyuşmadığı noktalar yüzünden faşist ilan edilmekle kalmaz, Stalin blokundan da kovulur.
Tito'nun suçlanma şekli, Macaristan komünistleri arasında da moda olmaya başlar.
Anti faşist mücadelde yer altında örgütlenen komünist liderliğin en önemli ismi, kendine bağlı bir silahlı birlik kurarak İçişleri Bakanı olan Rajk'tır.
Rajk, partini Moskova yanlısı kanadı tarafından tehdit olarak görülerek 1949 yılında idam edildi.
1956'ya giden yol
Parti liderliğinden Rakosi, gizli siyasi polis örgütü AVH'nin desteğiyle 1949-1953 yılları arasında tam bir diktatörlük uyguladı. Bu dönemde 200 bin kişi baskıdan çeşitli biçimlerde pay aldı.
Bu dönem, Macaristan'ın Stalin Rusya'sının kopyası olmaya çalıştığı uygulamalarla doludur.
Macaristan'da tek parti rejiminin hâkimiyet kurması, parti içi ve dışında demokrasinin dağıtılması, sendikaların partiye bağlanması ve işlevsizleştirilmesi ve gizli polis teşkilatı AVH'nin adeta en yüksek iktidar organı haline gelmesi hep bu dönemde gerçekleşmiştir. İktidardaki Rakosi Stalin'in Doğu Avrupa'daki en önemli tilmizi olarak öne çıktı. Ve tabii ki ustasından, önce işçileri baskı altında tutması gerektiğini öğrendi. Rus devlet makinesinin de desteğiyle Macaristan'da kamulaştırma adı altında işçileri denetlemekn, zorunlu çalışma kamplarına yollamak, fişlemek, casusluk yapmak ve öldürmek için 1 milyonluk bir "bürokrasi ordusu" kuruldu.
Öfke birikiyor
Ağrı baskı koşulları yoksul işçi kitlelerinde öfkenin yavaş yavaş birikmesine neden oldu. Bir fabrika işçisi o dönemde şunları söylüyor: "Komünistler 'fabrikalar sizindir, kendiniz için çalışın' diyerek fabrikaları ve işyerlerini kamulaştırdılar. Bize her şeyin sözünü verdiler ama bizi baskı altına alıp akla gelebilecek en büyük sefaletin içine ittiler."
1952 yılında komünistlerin genel sekreteri Rakosi başbakanlığı da üstlendi. Ama rakosi için kötü haber bir sene sonra gelecekti. 1953 yılında Stalin ölecekti.
Bu dönemde Halk Kurtuluş Cephesi içinde belirleyici rolü olan komünistler, tam bir diktatörlük kurdular.
İşçiler ise her geçen gün daha da öfkeleniyordu. 1953 yılında Doğu Almanya'da başlayan işçi isyanı kanla bastırıldı. Aynı yıl Macaristan'da da benzer homurtular yükselmeye başladı. Matyas'daki demir çelik fabrikası işçileri düşük ücretleri ve yiyecek kıtlığını protesto etmek için greve gitti. Komünistler olayı gizlediler ama bir dizi sanayi kentinde de eylemler gerçekleşti. Köylüler protesto gösterilerine başladı.
Sovyetler arka bahçesindeki bu huzursuzluğu çözmek için müdahale etti. Yönetimi eleştirdi ve İmre Nagy'nin başbakan olmasını istedi.
Macar devrimi
Nagy, ilk iş olarak toplama kamplarını kapatıp 10 bin mahkumu serbest bıraktı. Ekonomik ve siyasal reform ilan etti. Sanayide tüketim mallarına yatırımı artıracağı sözünü verdi. "Faşist ajan" Tito'nun Yugoslavya'sıyla yeniden diplomatik ilişkileri başlattı. Halkın nefret ettiği gizli polis teşkilatı AHV'nin başkan ve başkan yardımcısı 6 ve 9 yıl hapse mahkum edildi. Suçları halka karşı suç işlemekti!
Nagy'nin adımları tüm parti bürokrasisini öfkelendirdi. Rakosi yeniden işbaşı yaptı ve ekonomik ve siyasi reformlara karşı sabotaj ve muhalefet örgütlemeye başladı.
Reformların aksaması, 1954 yılından itibaren grevler ve gösterilerle protesto edilmeye başlandı.
Parti içinde ise reformcu kanatla Moskova yanlısı kanat arasında mücadele sertleşti. Nagy'nin tek başına kaldığının, bazı görüşlerinin sansürlendiğinin açığa çıkmasıyla ise en başta gazetecilerle birlikte bir dizi parti üyesi stalinistlere karşı reform hareketi başlattı. Nagy'nin kendisini savunan bir makalesinin parti gazetesinde yayınlanmasıyla, halkın büyük bir sempati duymasına ve giderek popülerleşmesine neden oldu. Bu gücü arkasında hisseden Nagy ise stalinistlere karşı genel bir kampanya başlattı.
Toplumsal kutuplaşma artmakta, siyasal kriz derinleşmekteydi.
Ve devrim…
Nagy önce polütbürodan, ardından merkez komitesinden atıldı. "Sağ sapma" olmakla suçlandı.
Aynı dönemde Varşova Paktı kuruldu, 20 bin kişilik Macar ordusu, üzerlerinde Sovyet üniformalarıyla paktta yer aldı.
Gazeteciler, yazarlar baskı altına alındı. Moskova yanlıları baskıyı artırdıkça Nagy'nin etrafındaki destek giderek artıyordu.
Kruşçev'in Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin 20. Kongresi'ndeki ünlü konuşmasında Stalin'i ve uygulamalarını eleştirmesi, muhalefetin işini bir miktar kolaylaştırdı.
Bu dönemde Nagy tam anlamıyla halkın sevgilisi haline gelmişti.
1956 baharında halk parti bürokrasisine ve siyasi baskıya öfkesini her yerde göstermeye, parti yöneticileri sokağa çıkmaktan korkar olmaya başlamıştı.
Muhalefet daha da yaygınlaştı. İktidar muhalefetin örgütlenmesini yasakladı. Geri adım atmayan muhalefet Nagy'e iktidara geçme çağrısı yaptı.
Gelişmelerden çekinen Moskova, Rakosi'ye istifa etmesi için baskı yaptı. Rakosi'nin istifasının bir nedeni de Polonya'da başlayan grev dalgasının Macaristan'a ulaşması ve ülkenin grevlerle sarsılmasıydı. Demir çelik fabrikalarındaki büyük grev Sovyetleri acil önlem almaya itti.
Nagy etrafındaki muhalefet, öğrenciler, yazarlar, işçiler, halka açık bir gösteri yasaklanmış olmasına rağmen, idam edilen eski parti lideri Rajk'ın itibarının iade edilmesi için bir gösteri düzenlediler. Gösteriye 200 bin kişi katıldı. Hükümet geri adım atmak zorunda kaldı.
Bundan on gün sonra üniversite öğrencileri eğitimde zorunlu Rusçanın kaldırılması için boykot yaptılar. Yürüyüş kararı alan öğrencilere diğer muhalifler çekinerek de olsa destek olma kararı aldı.
Oysa çekinmenin bir anlamı kalmamıştı. Kitleler artık harekete geçmişti.
Gösterilerde çatışmalar çıktı. Çatışmalar Macar Devrimini ilerletti. Öğrenci örgütleri yeni bir önderlik, yeni bir hükümet ve Sovyetlerin Macaristan'ı terk etmesi ve yeni ekonomik politikalar gibi talepleri şekillendirdiler.
23 Ekim 1956 günü "kahrolsun Stalin heykelleri", "Sovyet askerleri evinize dönün, Stalin'in heykelini de alın" sloganları ve bir dizi marşın yanında enternasyonal marşını da okuyarak yürüyüşe geçtiler.
Yürüyüşe işyerlerinde çıkan onbinlerce işçi de katıldı. Gösteri bir anda 300 bin kişiye ulaştı. Öğrenciler gösterilere katılan kitlenin yüzde 20'sini oluşturuyordu.
Göstericilerin bir kısmı parlamento meydanına, bir kısmı Stalin heykelerini yıkmak için başka meydanlara giderken, bir diğer kısımda eylemlerin taleplerini halka duyurmak için radyo binasına gitti.
Radyo binasında bekleyen gizli polis teşkilatı göstericilere ateş açtı. Çatışmalar başladı. Göstericilere karşı göreve çağrılan Macar askerleri, hızla göstericilerin safına geçti ve halka silah dağıttılar.
Devrim başarıya ulaştı.
Nagy iktidara geldi. Ama stalinist bürokrasi de boş durmadı. Rusya, Macar devrimini bastırmak için 200 bin asker, 3 bin tank ve hava bombardımanı kullandı.
20 bin kişi öldürüldü.
1956 yılında Macar halkının verdiği mücadele, işçilerin, öğrencilerin, yazarları, kadınların birleşik isyanı, stalinist bürokrasinin cinayet araçlarıyla bastırılmış olsa da, kapitalizmin her türden baskısına karşı, sokakta, kitlesel bir mücadele verilmesi gerektiğinin dersleriyle dolu. Macar devriminin bir başka dersi de, stalinizmi komünizmin, sosyalizmin bir türü olarak görenlerin iflah olmalarının imkansız olduğudur.
Rıfat SOLMAZ