Sosyalist İşçi 253 (13 Mayıs 2006)
ABD: 1 Mayıs’da 2 milyonluk gösteri yapıldı
ABD’de göçmen işçiler direniyorlar
Amerika'da uzun yılların en büyük 1 Mayıs gösterileri gerçekleşti. İki milyondan fazla göçmen işçi ve onları destekleyenler iş bıraktılar ve onlarca kentte haklarını korumak için 1 Mayıs gösterilerine katıldılar. Göçmenler Amerika ya ve Amerikan egemen sınıflarına "göçmensiz bir Amerika nasıl olur"u gösterdiler.
Sadece Los Angeles kentinde tahminen 1 milyon kişi "Göçmensiz bir gün" pankartı altında yürüdü. Mart ve Eylül ayındaki devasa gösteriler ülkeyi sarsmıştı ama 1 Mayıs 2006 gösterileri açıkça ABD tarihinin en büyük kitle gösterileri oldu.
Bu gösteriler dizisi Sensenbrenner HR 4437 diye adlandırılan göçmenlerle ilgili yasaya karşı işçi örgütleri, lise öğrencileri ve göçmen hakları savunucuları tarafından örgütlenmeye başlandı ve kısa zamanda neredeyse bir ayaklanmaya dönüştü.
Bu yasa önerisi gerçekleşirse belgeleri olmayan göçmen işçileri suçlu durumuna getirmekte ve uzun hapis cezaları ile yüz yüze bırakmakta. Yasa şu anda Cumhuriyetçi Parti'nin hakim olduğu Temsilciler Meclisi'nden geçti. (Temsilciler Meclisi ABD'de ki iki parlamentodan birincisi. Diğeri ise her eyaletin 2'şer kişi yolladığı Senato.)
HR 4437 yasa önerisi sadece yaklaşık 12 milyon belgesiz işçiyi suçlu durumuna getirmiyor onlara yardım eden ailelerini, sendikaları ve hatta kilise yöneticilerini de suçlu hale sokuyor.
Kiliseler ve İspanyolca yayın yapan basın tarafından desteklenen gösterilerin asıl amacı Senato'nun yasa önerisi geri çevirmesini sağlamaktı. Ama gösteriler büyüdükçe gösterilerde yer alan gösterilerini 1960'ların medeni haklar hareketi ile karşılaştırmaya başladılar. Çoğumuz şimdi bir günlük bir mücadeleye değil bir neslin uzun süreli mücadelesine hazırlanmamız gerektiğini anlıyoruz.
Bir Mayıs'ta bu gelişen hareket dev adımlar attı. Gösteriler çok neşeli olmasına rağmen aynı zamanda çok disiplinliydi. Fox TV'nin gösterileri Meksika milliyetçiliğinin kötü bir kopyası olarak gösterme çabasına rağmen gösterilere çok geniş bir göçmen katılımı oldu. Göçmenlerin yanı sıra mahalle örgütleri ve sendikalar da yer aldılar.
Barışı ve işçi sınıfını temsilen giyilen beyaz T-shirtlerin yanı sıra kadın, erkek, genç, yaşlı göstericilerin ellerinde çok çeşitli bayraklar vardı.
Bazıları Amerikan bayrağı taşırken bazıları Meksika bayrağı taşıyorlardı. Ama Kore, Afrika, Orta ve Latin Amerika ülkelerinin bayraklarının yanında İrlanda bayrakları da vardı.
Kaliforniya'da göçmen işçilerin emeğine dayalı binlerce işyeri 1 Mayıs'ta kapandı ya da faaliyetlerini sınırlamak zorunda kaldı. Aslında 1 Mayıs'ta tam anlamı ile eyalet çapında bir genel grev vardı.
Göstericilerin çoğu işlerini kaybetme riskini göze aldılar. Ama bir çok işyerinin sahibi zaten göçmen ya da göçmenlere sempatik baktığı için işyerlerini kendileri kapadılar.
Sonunda ezilenler bütün çeşitlilikleri ve zenginlikleri ile kendi dillerinde bağırarak, şarkılar söyleyerek sokaklardaydı. Kaliforniya'nın zengin yaşam tarzını sağlayanlar bu kez çalışmıyor, gösteri yapıyorlardı.
Tarım işçileri
Gösteride Kaliforniya'da kızgın güneşin altında çeşitli ürünleri toplayan tarım işçileri vardı. Los Angeles'in tekstil fabrikalarında çalışan tekstil işçileri vardı. Kaliforniya kentlerine güzelliklerini veren bahçeleri yapan bahçıvanlar vardı. Otel işçileri vardı.
Süpermarketlerde çalışan işçiler, et kombinelerinde çalışan işçiler vardı. Binlerce restoranda çalışan aşçılar, garsonlar ve bulaşıkçılar vardı. Yaşlılara ve ihtiyarlara bakan, altlarını temizleyenler vardı.
Binaları yapan, boyayan inşaat işçileri vardı. Amerika'dan başka yer bilmeyen çocuklar ve gençler vardı.
Protesto gösterilerinde emek hareketinin rolü çok belirleyici idi. AFL-CIO (ABD'deki işçi hareketinin merkezi) göçmenler için af çıkarılması gerektiği fikrini destekliyor.
Sendikalar 1 Mayıs gösterilerinin hazırlanmasında ve örgütlenmesinde çok önemli bir rol oynadılar. Çok sayıda işçinin sendika pankartlarının arkasında yürümelerini görmek çok güzeldi.
1 Mayıs 1880 yılında Chicago kentinde göçmen işçiler tarafından başlatıldı ve bugün gene göçmen işçilerin 1 Mayıs'ı bu denli dev bir gösteri olarak düzenlemeleri insanı heyecanlandırıyor. 1 Mayıs gösterisi tek konulu bir gösteri değildi tam tersine her alanda eşitlik isteniyordu.
Amerika'da solda yer alanlar göçmenlerin sadece durumlarını yasallaştıran belgelere sahip olmakla yetinmeyip çalışma koşullarını iyileştiren, ücretleri ve diğer hakları geliştiren kazanımlar elde etmelerini umuyor.
Belgesiz çalışanların büyük çoğunluğu kendilerine bakmanın yanı sıra geldikleri ülkelerdeki ailelerine de bakıyorlar. Bunu yapabilmek için de uzun saatler kötü koşullarda çalışıyorlar ve çok düşük ücret alıyorlar.
Muhafazakâr basın
Bu arada başta CNN ve Fox televizyonları olmak üzere basın göçmen işçileri garip yaratıklar olarak göstermeye çalışıyor. Muhafazakâr basına göre göçmen işçiler Amerikan hükümetleri için çok pahalıya mal oluyorlar. Oysa çeşitli araştırmalarda defalarca kanıtlandığı gibi göçmen emeği Amerikan ekonomisine kaybettirdiği söylenen rakamdan onlarca defa fazlasını kazandırıyor.
Dokümansız çalışan işçiler bordrolarından kesilen vergilerini ödüyorlar. Öte yandan ise büyük bir alım gücünü oluşturuyorlar. 1 Mayıs gösterilerinin bir başka önemli yanı ise boykot oldu. Göçmenler o gün alışveriş yapmadılar, petrol almadılar, çeşitli hizmetleri kullanmadılar.
Sağcılar göstericileri Meksika bayrakları taşıdıkları için ve Amerikan milli marşını İspanyolca okudukları için kızgınca eleştirirken gösterilere karşı gösteriler yapan çok küçük "yurtsever" grupların milliyetçiliğini övüyorlar.
Bu yurtseverler medyanın sevgili unsurları. Medya onlara sokaklara çıkarak gösteri yapan milyonlarla eşit söz hakkı veriyor. Oysa bu yurtseverler çok küçük örgütlü güçleri temsil ediyorlar.
Ancak göçmen karşıtı hareket bir yandan da Irak savaşını gölgelemeye çalışıyor. Irak'ta ABD'nin ölü ve yaralı sayısı hızla yükseliyor.
Demokrat Partililerde Cumhuriyetçiler gibi göçmen işçilerin koşullarından tamamen habersizler.
Tartışılmaz gerçek ise şu ki, dokümanları olan ya da olmayan göçmen işçiler artık eskisi gibi korkmuyorlar. Eşit haklar istiyorlar ve olağanüstü güçlerini görüyorlar.
Alessandra MOCTEZUMA
Bence başka bir dünyada…
Kan bankalarına daha az ihtiyaç olacak. Yedek kana en çok ne zaman ihtiyaç duyulur? Örneğin savaş zamanlarında.
Bir şehirde diyelim ki bir tane kan bankası bulunuyor. Barış zamanı bu bankada saklanmakta olan kan, normal şartlarda şehrin tüm ihtiyaçlarını karşılamaya yetiyor. Savaş patlak verdiğinde yedek kana ihtiyaç duyan onbinlerce insan ortaya çıkacak. Bu da onbinlerce ünite ekstra yedek kan ihtiyacı doğması demek olacak.
Kentin kan bankası yetersiz kalacak. Diğer şehirlerden yardım istemenin de faydası olmayacak, çünkü oralar da bombalandığı için zaten onların da elinde kendilerine bile yetmeyecek kadar yedek kan bulunuyor olacak.
Örneğin Amerikan işgali altındaki Bağdat'ı düşünelim. Her gün yüzlerce insan bombalarla, kurşunlarla yaralanıyor ve kaybettiği kanı yeniden kazanmak için kan bankalarına ihtiyaç duyuyor. İşgal durmuş olsa bu ihtiyaç bitecek. Sosyalist toplum ise savaşlara yabancı bir toplumdur.
Yedek kan başka ne zaman gerekli olur? Deprem, sel, vb. doğal afet-lerde ya da kan kanseri gibi sürekli yedek kan gerektiren hastalıklarda. Sosyalist toplumda insanların yaşayacağı binalar sahtekar müteahhitlerin ve onlara ruhsat veren rüşvetçi yetkililerin çıkarlarına göre değil, insanların güvenliği ve yaşam kalitesine göre inşa edilecek.
Malzemeden çalınmayacak ve depreme daha dayanıklı binalar yapılacak. Böylece depremlerde ölen ve yaralanan insan sayısı azalacak ve yedek kana ihtiyaç aynı oranda azalacak.
Ya da aids, kanser gibi hastalıklara, bence sosyalist toplumda daha az rastlanacak. Çünkü sağlık sistemi büyük ilaç tekellerinin ve devlet örgütlenmesi içinde onlara çalışan yetkililerin çıkarlarına göre değil, gerçekten insan sağlığı çıkarına yapılanacak. Örneğin önleyici sağlık hizmetleri herkese ve ücretsiz olarak sağlanacağından, bu hastalıklara yakalanma riski azalacak. Herkes bedava ilaca ve hekim hizmetine kolayca ulaşabileceği için daha çabuk iyileşecek.
Ayrıca sosyalist toplum çevreye daha duyarlı olduğu için, kanser yapıcı malzemeler her alanda daha az kullanılacak ve böylece bu hastalık giderek yeryüzünden silinecek.
Bir de trafik kazaları var. Her gün binlerce insan trafik kazaları yüzünden ölüyor ve yaralanıyor. Sosyalist toplumda ulaşım toplu taşımaya daha fazla yönelecek. Her yere toplu taşıma araçlarıyla çok rahat ulaşabileceğiz. Örneğin Kartal'dan Şişli'ye, oradan Topkapı ve Merter'e, işimizi bitirdikten sonra Beyoğlu'na bira içmeye ve Kurtuluş'taki evimize metroyla bedava gidebileceğiz.
Böylece yukarıdaki araçlar bize çarpamayacak. Onların sayısı da alabildiğine azalmış olacak. Otomobillere değil, kadınlara, çocuklara, yaşlılara, sakatlara, sokak hayvanlarına, bisikletlilere ve nihayet yaya erkeklere öncelik sağlayan trafik düzenlemesi kazaları azaltacak. Böylece kazalar yüzünden yedek kan saklamaya daha az ihtiyaç olacak.
Öyleyse sosyalist toplumda o binaların yerine daha çok konser salonu inşa edebileceğiz.
Cengiz ALĞAN