Sosyalist İşçi 253 (13 Mayıs 2006)
Nepal’de yaşanan devrim
"Korkmuyorum, hükümet beni korkutmuyor. Buradaki bütün Nepallılar özgürlük için hayatlarını vermeye hazır
"Ordu ateş et ve öldür politikası uyguladı. Buna rağmen gene de kendimi güvenli hissediyorum. Binlerce insanın arasındayım. Birbirimize yardım ediyoruz ve hatta bazı polisler bile bize yardım ediyor"
Himalaya Dağlarındaki Nepal krallığındaki ayaklanma zaferini kutluyor. Nepal haftalardır Kral Gyanendra'ya karşı başlayan genel grev ve ayaklanma ile felç olmuştu.
Kral gösterilerin sonunda geçen hafta parlamentonun yeniden kurulmasını kabul etmek zorunda kaldı. Ama kralın bu geri adımı ülkenin kırsal alanlarını büyük ölçüde kontrol eden Maocu gerillalar tarafından kesinlikle reddedildi.
Geçtiğimiz haftalarda Nepal halkı bir dizi genel grev ve yürüyüşle tercihini gösterdi.
Çatışmaların büyük kısmı Katmandu'da ve kralın sarayının çevresinde yaşandı. Göstericilerle halk arasında çatışmalar yaşandı ve 14 kişi öldü.
24 yaşında bir gösterici olan Ranjal Varal "Korkmuyorum, hükümet beni korkutmuyor. Buradaki bütün Nepallılar özgürlük için hayatlarını vermeye hazır" diyordu.
"Ordu ateş et ve öldür politikası uyguladı. Buna rağmen gene de kendimi güvenli hissediyorum. Binlerce insanın arasındayım. Birbirimize yardım ediyoruz ve hatta bazı polisler bile bize yardım ediyor" diye devam ediyordu.
Hareket anayasal muhalefeti oluşturan ve Maocularla gevşek bir ittifak kurmuş olan Yedi Parti İttifakı tarafından yönlendiriliyordu.
Ancak son haftalarda halk hızla muhalefete katılmaya başladı.
Hareketin kralın geçen Şubat ayında iptal ettiği anayasal demokrasiyi yeniden kurması talebi giderek yerini cumhuriyet talebine bırakmaya başladı.
Bu gelişme panik içindeki kralın geçen hafta bir yandan seçimler vaat ederken diğer yandan da sokağa çıkma yasağını genişlettiğini anlattığı garip konuşmayı yapmasına neden oldu.
Bu konuşmaya halk kralın sarayına yürüyerek verdi. Bu yürüyüşle sokağa çıkma yasağı çöktü. Kral ve güvenlik güçleri bu barışçı yürüyüşün üzerine ateş açtı.
"Namussuzlar çocuklara ateş açtı" diyordu bir ambülâns işçisi olan Bharat Sharma ve devam ediyordu: "Eğer kral bizi kurşunları ile kontrol edebileceğini sanıyorsa aldanıyor. Bu 21. yüzyıl ve krallar nadir bulunan şeyler, daha çok hayvanat bahçelerinde onlara rastlanıyor."
"Artık kraliyet istemiyoruz, cumhuriyet istiyoruz" diyordu bir başka gösterici. "Belki yarın polise ve askerlere karşı elimizde silahlarla karşı koyarız."
En sağcı yorumcular dahi Nepal kralının halk arasında hemen hemen hiçbir desteği olmadığı kabul ediyorlar. Ama kralın dışarıdan destekçileri var.
Kral Gyanendra'nın açıklaması Hindistan Başbakanı'nın özel temsilcisi Karan Singh'in Nepal'ı ziyaretinin ertesi günü yapıldı.
Bu arada ABD elçiliği de bu arada muhalif partileri tehdit etekten vazgeçerek Maocu gerillalarla işbirliğini keserek anayasal monarşiyi desteklemeleri çağrısına dönüştü.
Hint ordusu da Nepal hududuna yığınak yapmaya başladı. ABD ise kralın önerisinin desteklenmesini aksi takdirde çok kan akacağını ilan etti. Ama bütün bunlara rağmen Nepal'ın "barışçı Hindu krallığı" görünümü çöktü.
Bu durumun mantığını kavramak için yerel ve uluslararası güçlerin ilişkilerini anlamak gerekir.
Kraliyet ekilebilir alanların çoğunu elinde tutan feodaller tarafından destekleniyor. Nepallıların çoğu yoksul köylü. Nepal nüfusunun sadece yüzde 2'si sanayide çalışıyor. Bu sanayi de büyük çoğunluğu ile montaj sanayi.
Fabrikaların çoğu da feodallerin ve kralın.
Kraliyetten çıkarı olan ikinci grup ise Hindistanlı sanayiciler ve tüccarlar. Hindistan'ın verdiği askeri desteğe karşı Nepal'ın Hindistan'a sağladığı ayrıcalıklardan yararlanıyorlar.
Nepal feodalizmi ile Hindistan kapitalizmi arasındaki bu işbirliği Hindistan egemen sınıfının Nepal'daki politik değişimle yakından ilgilenmesine neden oluyor. Ancak Hindistan'ın Nepal'daki ekonomik ve siyasal istikrarı istemesinin bir nedeni de kendi kuzey bölgelerindeki sorunlar.
Hindistan'ın Kuzey'i Nepal'a benzer yapılara sahip ve buralarda da Maocu gerilla örgütleri ve kastlar arası bölgesel savaşlar var.
Dolayısıyla Hindistan'ın karşı karşıya olduğu durum ABD'nin Latin Amerika'da karşı karşıya olduğu durumdan çok daha ciddi. Tehdit altında olan sadece Hindistan'ın bölgesel etkisi değil kendi iç politik istikrarı tehdit altında.
Daha geniş politik değişim olasılığı iktidardaki Kongre Partisi koalisyonu içindeki bütün partileri etkilemekte.
Hindistan'ın son zamanlarda ABD ile yakın ilişkiler kurması Bush' yönetimini de devreye sokmakta. ABD, Doğu Avrupa'da "turuncu devrimleri" desteklerken Çin ile Hindistan arasındaki fay hattı üzerine ki bir kızıl devrim zaten kriz içindeki ABD dış politikası açısından bir kabus.
Bu jeopolitik ilişkiler Nepal'daki harekete de yansıyor. Kapitalizmin biçimsiz gelişimi Hindistan'da olduğu gibi bölgeler arasında muazzam farklılıklar yaratmış.
Sorun şu ki, ekonomik bir çöküş ya da vahşi bir karşı devrimci dalga ile ezilenler birbirleri ile çatışmaya başlayabilirler. Bu durum Maocuların kontrol ettiği ülkenin %80'inde yaşanabilir.
Nepal'da 90'ların başında başlayan demokrasi hareketi 1996'da liderlikle aktivistler arasındaki ayrışma ile bölünmeye başladı. Liderlik ülkedeki sosyal eşitsizlik yerine birbirleri ile olan politik ilişkiler üzerine yoğunlaştılar.
Bugünde ana muhalefet partileri ile mücadele içindeki yığınlar arasında benzer bir durum var. Sokakta kralın baskı güçleri ile çatışan birçok insan politik partiler ne derse desin mücadeleden yana.
Düzen partilerinin kralın parlamentoyu yeniden kurma önerisini benimsemeleri Maocularla ayrışmalarına neden oldu.
Bunlar gerçek sosyal gerginlikler. Egemen sınıfın bir kısmı demokrasiyi destekliyor ama egemen sınıfın çoğu bir toprak reformu ya da gelişecek bir demokrasiden çok şey kaybeder.
Krala karşı çıkanlar arasında bir kesim demokrasinin ortadan kaldırılması ile sistemim zarar gördüğünü düşünenler olduğu gibi bu rejimden hiçbir çıkarı olmayanlar da var. Maocular, sokaklarda kendiliklerinden mücadele eden birçokları gibi bütün bunların dışındalar.
Bu durum büyük olasılıkla önümüzdeki günlerde derin bir ideolojik bölünmeye ve ayrılıklara neden olacak.
Egemen sınıfın bu kesimi için durum umutsuz. Çoğu eski sistemde yaşayamazlar ama yeni rejimde de çok şeylerini kaybetmeyi göze alamazlar. Öte yandan küresel ve yerel güçlerin muazzam baskısı altındalar. Hatta bunların anayasal değişim talepleri bile ordunun halka değil sadece krala bağlı olması ve Maocu silahlı güçlerin ise bu orduya karşı tek alternatif olması nedeniyle tehlike altında. Kısacası egemen sınıfın reformist kanadı ciddi bir politik sorunla karşı karşıya ve büyük çelişkiler yaşıyor.
Bu politik koşullar içinde Maocu güçlerin 1970'lerde Kamboçya'da ki gelişmeler türünden politik bir felakete yol açabilecekleri söylentileri de var. Ancak bu tür söylentiler bütünüyle asılsız. Maocuların geniş bir politik tabanları var ve bu taban onlara güveniyor.
Asıl sorun Maocuların izolasyonları olacaktır. Nepal'ın dünyanın geri kalanı ilişkilerini bugüne kadar biçimlendirmiş olan güçlerin elindeki en büyük silah bu.
Bu durumda küresel antikapitalist hareket Nepal'daki gelişmelerin Nepal halkı için değil halkların yoksulluğunun sorunlusu olan küresel güçlerin, egemen sınıfların krizi olması sağlamalıdır.