Sosyalist İşçi 255 (24 Haziran 2006)

 

Sayfa 5 :

Üniversiteleri işgal eden öğrenciler hükümetin yüksek öğrenime saldırısını durdurdu
Yunanistan’da öğrenciler kazandı ama daha fazlasını istiyorlar
Geçen hafta binlerce öğrenci Yunanistan’da yeni liberal saldırılara karşı ilk zaferlerini kutlamak için sokakları doldurdu.
Üniversitelerin işgali ve dev gösteriler üzerine Yunanistan Eğitim Bakanı Marietta Giannakou hükü-metin yüksek öğrenim yasa tasarısını parlamentodan çekeceğini ilan etti.
Hükümet yasayı yaz aylarında çıkarmayı planlıyor. Yeni yasa eğitimi özelleştiriyor ve yoksulların okumasını olanaksızlaştırıyor.
Hükümet aynı zamanda Anayasa’nın özel eğitimi yasaklayan 16. maddesini de değiştirmek istiyor.
Öğrenciler Mayıs ayından beri yüzlerce fakülteyi işgal ettiler. Öğrencilerin yanı sıra öğretim üyeleri de yeni yasa tasarısına karşı ayaktaydı.
Hükümet bir dizi taviz vermesine rağmen 400 fakülte ve yüksek okul da işgaller süreüyor.
Bu, son 15 yılın en büyük öğrenci hareketi. Her hafta binlerce öğrenci genel toıplantılara katıldı. Bu öğ-renci toplantıları işgallerin devam etmesi kararı aldı.
Bir ay önce Atina’da 500’den çok öğrenci işgalin devam etmesi kararını alan toplantıya katıldı.
O zamandan b u yana toplantının katılımı bine ulaştı. Her hafta büyük bir miting yapılıyor
1 ve 15 Haziran’da binlerce öğrenci gösteri için Atina’ya geldi.
Her gösteriden sonra genel işgal koordinasyon komitesinin açık toplantısı yapılyor.
Öğrenci hareketi savaş karşıtı hareketten etki-leniyor.
Sokaklar
Bugün hükümetin yeni yasasına karşı işgalleri sürdüren öğrenciler 3 yıl önce Irak’a saldırıya karşı liselerde harekete geçen öğrenciler. Öğrenci gösterilerinin sloganları, dövizleri ve pankartları savaş karşıtı hareketinkilere çok benziyor.
Öğrencileri etkileyen bir başka hareket ise Fransa’daki yeni liberalizme karşı zafere ulaşan hareket. Yunan öğrenciler “Fransızlar gibi yapacağız, işçi-öğrenci elele” diyorlar.
Hükümet hareketin zayıf olduğuynu sanıyor.
İki ay önce sağcı öğrenci örgütü DAP seçimlerde başarı elde etti ama dev gösterilerden sonra DAP üniversitelerden silindi.
Hükümet öğrenci gösterileri kırmak için şiddet te kullandı. Polis özel kuvvetleri geçen hafta Atina’da yapılan gösteriye şiddetlke saldırdı.
Çok sayıda öğrenci dayak yedi. Ama bus aldırı geri tepti. Şimdi daha çok öğrenci harekete katılıyor.
Mücadele sürüyor. Gelecek hafta işgalci öğrencilerin yeni bir ulusal ölçekli gösterisi var.
Yunan sendikaları öğrencilerle dayanışa içinde.

Niki ARGİRİ


Hamas ve El Fetih neden çatışıyor?
Hammas ver El Fetih ara-sındaki çatışmanın temelin-de barış görüşmeleri var.
Kendilerini “Dörtlü” olarfak adlandıran ABD, AB, Rusya ve Bireşmiş Milletler Hamas hükümetini atlayarak Devlet Başkanı Abbas’a 65 milyon dolarlık bir yardım verdiler.
Temmuz ayında Filistin’de bir referandum var. Referandum İsrail ha-pishanelerindeki direnişin 18 lideri tarafından yazıl-mış bir belgenin oylanması olacak. Bu 18 kişi arasında Hamas taraftarları da var.
Belge göçmenlerin Filistin’e dönme hakkı da dahil bütün temel Filistin taleplerini içeriyor ama aynı zamanda da 1967 öncesi sınırları ile İsrail devletini tanıyor.
El Fetihci olan Abbas bu belgeyi Hammas’ı marjinalleştirmek için kullanmaya çalışıyor. Hamas ise belgeye karşı.
Aynı şekilde İsrail’de Mahkumların Belgesini kabul etmiyor. Başbakan Ehud Olmert belgeyi “hiçbir şeyin temelini oluşturamaz” diye tanımlıyor.
İsrail 1967 sınırlarını artık gerçeğe dayalı değil diye reddediyor. Son yıllarda İsrail Batı Yakası’nda büyük topraklara el koydu ve şimdi bu toprakların çevresine bir duvar örüyor. Duvar fiili olareak Filistin yerleşimlerini gettolara dönüştürüyor.
Olmert Filsitinliler İsrail dayatmasını reddettikleri takdirde tek taraflı olarak İsrail’in sınırlarını ilan edeceğini söylüyor. Böylece Filistinliler gettolara hapsedilmiş olacak.
Olmert’in eğer planı kabul edilirse bazı İsrail yerleşim merkezlerini kaldıracağını söylüyor ama yerleşimlerin büyük çoğunluğu kalacak.
2005 Eylül ayında İsrail bir barış adımı olarak bazı yerleşimleri kaldırdı. Ne var ki Gazze Şeridi’nin terk edilmesi Filistinliler için bir rahatlama olmadı. Gazze şimdi İsraillileri aç bırakma stratejisi içinde çok zor durumda. Gazze’ye her ay yaklaşık 2000 roket atılıyor.
Eğer referandumu Abbas kazanırsa Filistinliler kendi topraklarını işgal etmeye devam eden ve milyonlarca göçmenin geri gelmesini reddeden İsraili tanımış olacaklar.
Hamas İsraili tanımayı reddediyor ve İsrail ile Filistin topraklarını işgal ettiği sürece görüşmeyeceğini de söylüyor.
Hamas’ın seçimlerde kazandığı oylar Filistinlilerin yönetime güvensizliğinin ve Oslo barış anlaimasına inanmadıklarının göstergesiydi.
Aarafat’tan sonra devlet başkanı olan Abbas ise durumunu ABD’nin desteğine borçlu. ABD’nin Abbas’a sunduğu barış planı gelecekte bir zaman Filistinlilere bir devlet veriyor.
Abbas şimdi İsrail ile görüşmeler esıkışmış durumda ve Mahkumların Belgesi’ni Hamas’ı devre dışına çıkarmak için kullanmak istiyor.
Diğer taraftan gerici Arap rejimleri hamas’a mücadeleyi bırakması için baskı yapıyorlar. Arap rejimleri de para yardımını kestikleri takdirde Hamas çalışanların ücretlerini ödemekte çok zorlanacak.
İsrail tam bir kapan kurmuş durumda. Abbas Mahkumların Belgesi’ni Hamas’a karşı kullanıyor kazanırsa İsrail’i tanımış olacak ama İsrail bu belgeyi tanımıyor.
Referandumda her halukarda kaybedecek olan Filistin halkı. zaten İsrail saldırganlığına karşı 60 yıldır kaybediyor.


YORUM
Dünya ekonomisi defterleri düzeltiyor
"Pazarın kırılganlığı". Son haftalarda finansal pazarlardaki yaşananlar karşısında böyle deniyor. Bütün büyük borsalarda hisse senetleri değer kaybetti ancak sonunda kaybedilenler geri alındı.
Ama "gelişmekte olan pazarlar" denen Küresel Güney'de hızla gelişen ekonomilerde çok daha ciddi gelişmeler yaşandı.
Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin üzerine sonu gelmez spekülasyonlar yapıldı.
Bunun sonucu olar muazzam paralar bu yeni gelişen pazarlara aktı. Bu, 1990'larda Meksika'yı ve daha sonra Doğu Asya'yı hatırlayanlar için bilinen bir yol. Şimdi öyle görülüyor ki bu "yeni gelişmekte olan pazarlar" balonu daha öncekiler gibi patlamış durumda.
Financial Times'a göre 9 Mayıs'tan bu yana dolar üzerinden bu borsalar %14.8 değer kaybetti, Türkiye'de düşüş %30 ve Brezilya, Pakistan ve Hindistan'da düşüş %20 civarında.
Gelişmekte olan pazarlar söylemine kananlar şimdi bunların nasıl batmakta olduğunu görüyorlar.
Ne olduğu konusunda muazzam bir kafa karışıklığı var. Bütün büyük ekonomiler göreceli olarak hızlı bir biçimde büyüyorlar. ABD'de ve Avrupa'da şirketler kârları patlıyor.
Peki finans pazarları neden gergin ve kuşkulu? En akla uygun cevap ABD merkez bankası, Federal Reserve Board'un ABD ve dünya ekonomisinin geleceği için uygulamakta olduğu politikalar olabilir.
Yeni liberalizmin bir özelliği giderek daha fazla küreselleşen mali piyasaların ulusal ekonomileri hızlandırması fikridir. Bu, yakın zamana kadar Federal Reserve'in başında olan Alan Greenspan'ın ekonomik büyümeyi garantilemek için mali piyasaları desteklemesi demekti.
Durgunluk
1990'larda tüketici harcamalarını sürdürebilmek için borsada patlama yarattı.
2000 yılında balon patladığında ABD ekonomisi durgunluğa girdi ve Federal Reserve faiz oranlarını ciddi bir biçimde düşürdü ve George Bush hükümeti zenginler için vergileri azalttı.
Bu tedbirler üzerine ABD ekonomisi tüketicilerin borçlanmaya başlaması ve harcamalarını arttırmasına dayalı olarak yeniden yüzmeye başladı.
Bu Çin ekonomisinin hızlı büyümesi ve ABD ve Avrupa pazarlarına tüketicinin kolayca alabileceği ucuz mal sürmesi küresel bir durgunluğu engellemek için yeterli oldu.
Yatırımcılar bu politikaların yarattığı sorunlar nedeniyle tedirgindi. Bu sorunlardan birisi dünya ekonomisinin defterlerindeki açıktı. ABD ihraç ettiğinden çok daha fazla ithal ediyordu.
ABD bu nedenle ödemeler açığını kapatabilmek için ABD pazarlarını dolduran Çin ve diğer Doğu Asya merkez bankalarından yoğun bir biçimde borç alıyordu.
Uluslararası Para Fonu, IMF, kısa bir süre önce bu açıklar üzerine bir soruşturma/araştırma yapma kararı aldı. Ama başka sorunlar da var.
Ham madde fiyatları son 20 yılda ilk kez büyük ekonomilerin talepleri nedeniyle bu kadar keskin bir biçimde yükseliyor. Artık Çin'de bu büyük ekonomilerin arasında.
Bu gelişmenin çok açık bir görüntüsü petrol fiyatının varil başına 70 doları aşmasıdır. Bu, enflasyonun ciddi bir tehlike haline gelmesi demektir. Mali piyasalar ABD merkez bankasının ya enflasyonun kontrol dışına çıkmasına izin vereceğinden ya da her şeyi çok sıkıştıracağından korkuyorlar ve bu büyük bir durgunluk demektir.
Şimdilerde enflasyonun ve işsizliğin birlikte artması tehlikesinden bahsedilmeye başlandı. 1970'lerin ekonomik hastalığı geri geliyor.
Bu çelişkili korkular mevcut kırılganlığı oluşturuyor.
Mali piyasalara güven vermek için Goerge Bush Hank Paulson'u Maliye Bakanı olarak atadı. Bush'un önceki maliye bakanları hep sanayiciydi, Hank Paulson ise Wall Street'in en güçlü yatırım bankalarından Goldman Sachs'ın patronu.
Ne var ki dünya ekonomisinin yeniden yüzmesini sağlamak böylesi gösterilerden çok daha ciddi tedbirler gerektiriyor. Küresel kapitalizmin yöneticilerinin ekonomiyi ilerletmek için kullanageldikleri tedbirler şimdi onlara karşı işlemeye başlamış durumda.

Alex Callinicos