Sosyalist İşçi 255 (24 Haziran 2006)

 

Sayfa 6-7: Orta Sayfa

Sağlığımızı koruyalım

CHP ve diğer partiler laiklik sorunu ile uğra-şırken AKP hükümeti en büyük yeni-liberal sal-dırıyı hayata geçiriyor. Genel sağlık Sigortası Yasası bir yandan sağ-lığı paralı hale getiriyor, diğer yandan sigorta sistemini pahalılaştırı-yor ve karşılığında daha az hizmet vermeyi öngörüyor, emekliliği sadece mezarda ulaşılabilecek bir hale sokuyor. Sağlı çalışanları ise bütünüyle patronların eline teslim ediliyor.

Genel Sağlık Sigortası Yasası parlamentodan ikinci kez çıkıyor. Yeni yasa sağlık hizmetlerini ce sigorta kurumlarını bütünüyle değiştiriyor.
Yeni yasayla birlikte sağlık hizmetleri bütünüyle paralı hale gelirken Emekli Sandığı, SSK ve Bağ Kur Genel Sağlık Sigortası olarak birleştiriliyor. Genel Sağlık Sigortasına daha fazla pirim vereceğiz ve daha sınırlı hizmet alacağız, bazı sağlık sorunlarımız için de hiç hizmet alamayacağız.

1. Sosyal Güvenlik Sistemimizde reform ne için yapılıyor?
a) Hükümetin halka olan aşkından
b) Halk daha güvenli bir hayat yaşasın diye
c) Çalışanların haklarını arttırmak için
d) İMF ve Dünya Bankası öyle istediği için
İpucu: İMF ve Dünya Bankası Türkiye Raporları

2. Yapılmak istenen "reform", çalışanların emeklilik sürelerine nasıl yansıyacak?
a) Artık çalışanlar dile-diği zaman emekli olacak
b) 5000 günde emekli olacak
c) 7000 günde emekli olacak
d) 9000 günde, 68 yaşında emekli olacak
Not:Türkiye'de beklenen yaşam süresi 70 yıl, sigortalılar için 67 yıl.

3. "reform" ile emekli maaşları nasıl olacak?
a) Emekli maaşları çalışırken alınan maaşların 56 katı olacak
b) Aynı kalacak
c) Emekli olunamayacağı için emekli maaşı da olmayacak
d) Emekli maaşlarının katsayıları tedricen azaltılacak, emekliler daha da yoksullaşacak
Not: bireysel emeklilik yasasına ve bireysel emeklilikte yaşanan reklam furyasına dikkat!

4. Emekli Sandığı'na bağlı çalışanlara (kamuda çalışan hekimlere de) GSS ne getiriyor?
a) Bedava sağlık hizmeti getiriyor
b) O zaten var
c) E, peki ne getiriyor?
d) Reformla memurların kesintileri arasına maaşın %6.5 oranında sağlık vergisi ekleniyor.
Not: Mevcut durumda memurlar sağlık hizmeti için prim vermiyor.
5. GSS ile ödenecek sağlık primlerinin miktarı ne kadar olacak?
a) Ayda 2 bilemedin 3 YTL
b) Vatandaşı igilendirmez, sağlık primini hükümet ödeyecek
c) Hükümet sağlık hizmetinin bir hak olduğunu düşünüyor, dolayısı ile prim ödenmeyecek
d) Her bir GSS'li 61 ile 396.5 YTL arasında prim ödeyecek
Not: 116 milyonun altında aylık geliri olanın primini devlet ödeyecek.

6. GSS ile sağlık hizmetinden yararlanmak için "katılım payı" koşulu geliyor mu?
a) Gelir dağılımı çok bozuk olduğu için öyle bir şey olmaz
b) Daha sık hasta olanları cezalandırmak anlamına gelir. çağdaşlığa uymaz
c) Sosyal güvenliğin dayanışma mantığına aykırı. Olamaz
d) GSS ile muayene, ilaç, iyileştirme araç ve gereçleri ve ayaktan ya da yatarak sağlanan sağlık hizmetlerinde katılım payı alınacak.
Not: Sosyal Güvenlik Kurumu gelir gider dengesine göre katılım paylarını her yıl ayarlayacak

7. GSS ile "kamu hastaneleri" nasıl olacak?
a) Aman ne güzel olacak
b) Hekimler mesleki bağımsızlık içinde, güvenceli çalışacak
c) Kamu hastanesine ne gerek var
d) GSS kurumu hastanelerle sözleşme yapacak, kamu ve özel hastaneler GSS fonu için birbiri ile rekabet edecek.
Not: Kamu Yönetimi Temel İlkeleri Kanunu ile Sağlık Bakanlığı'nın tasfiyesinin ve elindeki kurumların il özel idareleri ile belediyelere devrinin ve yeni Sağlık Kanunu Taslağı ile kamu hastanelerinin 49 yıllığına özel sektöre kiraya verilmesinin planlandığını hatırlayalım.

8. Piyasa koşullarında rekabet eden hastanelerde, hekimlerin durumu nasıl olacak?
a) Hekimler ayrıcalıklı bir gruptur, onlara bir şey olmaz.
b) GSS hekimlerin durumunu daha da güzelleştirir.
c) Hükümet hekimleri seviyor
d) Hekimler hastane işletmelerinde bir maliyet unsuru olacak, hastaneye kazandırdığı para oranında değeri olacak.
İpucu: bkz. Klasik işletme kitapları

9. "Temel teminat paketi" ne demek?
a) Vatandaşın güvenliğini artıracak bir düzenleme
b) Temel bir paket
c) Bir tür hediye paketi
d) GSS kapsamında olacakların ödedikleri prim karşılığında alacakları sağlık "yardımlarının" kapsamını belirleyen paket

NOT: "Temel teminat paketi" her yıl GSS Kurumu tarafından gelir gider dengesine göre yeniden belirlenecek.

10. Çağdaş bir ülkede beraber, dayanışma içinde insanca yaşamanın asgari koşulu nedir?
a) Beraber pikniğe gitmek
b) Halay çekmek
c) Tüm kamu kuruluşlarını özelleştirmek
d) Eğitim, sağlık ve sosyal güvenliğin yurttaşların doğal hakkı olması.
İpucu: uygarlık, çağdaşlık ve insan hakları üzerine bildiklerimiz.

11. Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı kimin /kimlerin bugününü ve yarınını karartır?
a) İMF ve Dünya Bankasının
b) Özel sigorta şirketlerinin
c) Ulus ötesi sermayenin
d) Çalışanların, emeklilerin, işsizlerin, yoksulların
İpucu: Yazılan oyun bizlerin hayatı üzerinedir



Sağlık ocakları kapatılacak
Sağlık ocakları emekçiler için çok önemli kurumlar. Milyonlarca insan için tek ulaşılabilen sağlık kurumu.
Yeni yasayla birlikte sağlık ocaklarıkapatılacak ve yerine Aile Hekimliği kurulacak.
Aile Hekimliği kurumu ilk bakışta kulağa hoş geliyor ama işin aslı öyle değil. Aile hekimliği ile birlikte alınan sağlık hizmetinin kalitesi düşecek, öte yandan ise sağlık çalışanları insanların sağlığını korumak için çalışmakyerine birbirleriyle rekabet etmek için uğraşmaya zorlanacak. Yapılan anketler doktorların aile hekimliğine karşı olduğunu gösteriyor.
SAĞLIK OCAKLARINI VERMEYECEĞİZ!


Kapitalizm sağlığa zararlıdır
Hasta yok, müşteri var!
Sağlık, kapitalist sisteme göre cebindeki paran nispetinde karşılayabildiğin bir ihtiyaçtır. Hasta yoktur, müşteri vardır! Sağlık hizmetinin alınıp satılan bir meta olduğu yerde hastalar müşteri iken, sağlık emekçileri de doğal olarak hekim, hemşire değil, kasiyer olmak zorundadır.
Kâr elde etmenin temel amaç olduğu kapitalist sağlık anlayışında, toplumda oluşabilecek salgın hastalıklar ya da radyasyon nedeniyle kanser vakalarındaki artış, endişe edilmesi gereken durumlar değil, müşteri sayısının artacağını gösteren iştah kabartıcı istatistik verilerdir.
Bu bağlamda koruyucu sağlık hizmeti başlığı altında değerlendirilen aşılama çalışmaları, kapitalist sağlık çarkının müşteri sayısını azaltmaktan öte bir işe yaramayan lüzumsuz bir çabadır. Ancak yasak savmak adına arada bir, gerekli doz ve sayıda olmasa da, aşı kampanyaları düzenlemek gerekir. Müşterileri fazla ürkütmemek lazımdır! Sağlık hizmetlerinden sınırsızca yararlanan cebinde bol parası olan müşteriler, elbette aşılama kampanyaları ile uğraşmayacaktır. Onlar çocuklarını zaten özel hastanelerde, doğumdan itibaren getirdikleri rutin muaye-nelerde, tüm aşıları hem de gerekli doz ve sayıda elbette yapılacaktır, endişeye mahal yoktur.
İlaç üretimi bu pazarın en önemli materyalidir. Dünyada kilogram fiyatı 1 dolar olan parasetamol'ü (Parol, Vermidon gibi sık kullanılan ağrı kesicilerin etken maddesi) blister ambalajlara doldurduktan sonra bir kutusu bir dolara satılırken, bir kilogram parasetamol'den 2000 kutu üreterek insan sağlığından 1 koyup 2000 kazanan kapitalistler elbette bu pazarı bırakmak istemeyecektir.
Sonuç olarak sağlığın en temel insan hakkı olan yaşam hakkının en temel taşı olduğu gerçeğinden yola çıkarak, eşit parasız, kaliteli sağlık hizmeti almanın yolu kapitalizme ve onun genel sağlık sigortası gibi uygulamalarına dur demekten geçtiği ortadadır.
Dr. Evren ARSLAN


Genel Sağlık Sigortası ne vaat ediyor?
GSS halka yoksulluk ve sağlıksızlık, sağlık emekçilerine piyasa koşullarına itilmiş hastanelerde, iş güvencesiz bir çalışma vaat ediyor
Genel Sağlık Sigortası düzenlemesi ile tüm yurttaşlar sigorta kapsamına alınmayacaktır. Bugün 4.5 milyon insan kayıt dışı olarak çalışmaktadır. Var olan sosyal güvenlik kuruluşları tarafından 13.5 milyon civarı olarak kabul edilen bu kitle sosyal güvenlik kapsamının dışında kalacaktır.
lPrimini ödemeyen sigortalıların sağlık hizmeti alamayacağını öngören Genel Sağlık Sigortası Yasası ile sigorta kapsamında olan, fakat prim ödemeleri düzensiz olan çok ciddi bir nüfus sağlık hizmetlerinden yararlanamayacaktır.
lYurttaşların sağlık hizmeti alabilmesi için prim borçlarının olmaması yetmiyor. Her başvuruda ek paralar ödemek zorunda kalacaklar. Tedavi edici sağlık hizmetlerinde, muayene, ilaç ve tetkikler için "asgari ücret miktarına kadar çıkabilecek" oranlarda katılım payı verilecek.
lYurttaşlar primlerini ödese bile alabilecekleri sağlık hizmetlerinin kapsamı (temel teminat paketi) her yıl kurum tarafından belirlenecek.
lGSS ile sosyal güvenlik kurumu özel ya da kamu hastanesi ayrımı yapmayacak, sözleşme yaptığı hastanelerden ve aile hekimlerinden hizmet satın alacak. GSS ile sağlık hizmetinin özelden satın alınması planlanmaktadır. Bugün GSS'ye umut bağlayanlar ilaç tekelleri, özel hastane sermayedarları ve özel sağlık sigortası şirketleridir.
lGSS ile ülkemizdeki 6000 sağlık ocağı yok edilecek, 1. basamak sağlık hizmetleri piyasaya devredilecek. Pratisyen hekimler "aile hekimi" adı altında piyasa koşullarında, daha uzun ve daha güç koşullarda görev yapan iş güvencesiz personele dönüştürülecek.
lGSS, sözleşmeli çalışma, aile hekimliği, hastanelerin işletmeleştirilmesi "sağlıkta dönüşüm" denen programın temel bileşenleridir.
"Sağlıkta dönüşüm", sağlık emekçilerinin özlük haklarına ve mesleki bağımsızlıklarına, halkın sağlık hakkına açık bir saldırıdır.
Genel Sağlık Sigortası yasası esas olarak sağlık ocaklarının kapatılması ile birlikte hayata geçmeye başlayacak. Uygulama büyük olasılıkla 2007’nin ilk aylarında başlayacak. Yani önümüzde 6-8 aylık bir süre var. Bu süre içinde yeni yasa bütün yönleriyle teşhir edilmeli ve çok sayıda aktivistin katılacağı bir kampanyaya inşa edilmelidir.
İş, sağlık ocaklarının kapatılmasına geldiğinde direnişe geçmek ve sağlık ocaklarını vermemek önümüzdeki hedef.



GÖRÜŞ
Sağcılaşanlar mıyız?

"Meydan Kerinçeklerle Perinçsizlere kaldı" demiş Murat Belge. Görünüşe bakılırsa, haklı. Gerçekten de, aylardır ağzını açan, yazı yazan, konferans düzenleyen hemen herkes, mahkemeye veriliyor, mahkemeler bu "suç duyurularını" ciddiye alıyor, ardından da adliye ve mahkeme salonlarının önü faşistlerle milliyetçilerin gövde gösterisine dönüşüyor. Basın ve TV, doğal olarak, bu fotojenik olayları hiç kaçırmıyor. Orhan Pamuk'un arabasını yumruklayan faşisti, oğlunun cepheye gidip ölme hakkını savunmak için Perihan Mağden'e avaz avaz bağıran şehit annesini tekrar tekrar izliyoruz.
Bunlara, bir de, asker ve polis emeklileriyle faşistlerden oluşan, gizemli bir ilişkiler ağıyla devlet mekanizmasına bağlı olan çete haberleri, çete üyelerinin boy boy fotoğrafları, gizli planlarının ayrıntıları ve hangi kitapları okudukları sık sık karşımıza çıkıyor.
Asker cenazeleri, Şemdinli, Danıştay, Anıt Kabir törenleri gibi haberler de bunlara eklendiğinde, korkunç bir tablo çiziliyor: Derin devlet, darbe hazırlığı yapan gizli güçler, ve dalga dalga yükselen milliyetçilik.
Bunlar yetmezmiş gibi, üniversitelerin yaptıkları araştırmaların sonuçları, "Sağcılaşıyoruz, milliyetçileşiyoruz!" gibi başlıklarla yayınlanıyor; TV ekranlarında gördüklerimiz bir de bilimsel onay kazanmış oluyor.
Çapulcular sürüsü
Ortaya çıkan tablo öylesine berbat ki, tüm bu gelişmelere karşı çıkması gerekenler gözlerine inanamayıp sinmiş durumda adeta. Memlekette ne solcu, ne sosyal demokrat, ne liberal kaldı sanki. Hiçbirimizin sesi çıkmıyor. Ermeni Konferansı'nı, konferansı düzenleyen öğretim görevlileri korumak zorunda kalıyor; Pamuk'u, Mağden'i ve diğerlerini hiç kimse korumuyor; Kerinçekler sokaklarda ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşıyor.
Kemalistler, milliyetçiler ve faşistlerle göbekten bağlı olan çevreler Danıştay'da cinayet işliyor, inanılmaz bir yüzsüzlükle yine kemalistler, milliyetçiler ve faşistler gösteri yapıyor! Çeteciler, katiller, soykırım gerçekleştirmek için can atanlar "kahraman" olarak göklere çıkartılıyor! Demokratik bir seçimle başa gelmiş bir hükümete karşı, bu çapulcular sürüsü "çare" olarak gösteriliyor!
Bütün bunlara karşı, sol tarafından, sosyal demokratlar tarafından, hiç solcu olmayan ama demokrasiye inananlar tarafından örgütlenen "Yettiniz artık!" gösterileri yok, konferansları, mahkemeye verilenleri korumak için kitlesel seferberlikler yok. Sanki gerçekten darbe olacağına inanıp yeraltına inmişiz gibi! Gerçekten sinmişiz gibi.
Kerinçekler kim?
Oysa, faşistlerle milliyetçilerin gövde gösterilerinde pek de "gövde" yok! Taş çatlasa 50 kişi, genellikle o kadar da değil. Birkaç BBP'li, birkaç İşçi Parti'li, bir avuç Cumhuriyet okuru. Ama karşılarına kimse çıkmadığı için, haberlere onlar egemen, kamuoyunun bilincinde onlar ön planda.
Bir kere seferber olup karşılarına birkaç yüz kişi olarak çıkılsa (olsa iyi olur elbet, ama birkaç bine bile gerek yok), ekranlarda tek bir faşist bile görünemeyecek. Bir dahaki mahkemeye gelme cesareti bulamayacaklar. "Yettiler artık" diye düşünen herkes yüreklenecek, "yalnız değilmişim" diye düşünecek. Milliyetçiliğin "dayanılmaz" yükselişinin bal gibi dayanılır olduğu aşikar olacak.
Bir dahaki mahkeme 4 Temmuz'da.
Roni MARGULİES