Sosyalist İşçi 255 (24 Haziran 2006)

 

Sayfa 11 :

Barışa sansür uygulanamaz
Her fırsatta "milletin hassasiyetleri" diye karşımıza çıkanlar, epeydir içimizde tuttuğumuz nefesin gücüne mahzar oldular. O nefesin rüzgârı, birkaç gündür kimilerini üşütüyor, kimilerinin ateşini körüklüyor.
Bizim ise içimizi serinletiyor.
"Barışın Sesi Kısılamaz" eyleminden söz ediyorum.
Ya da basında en çok kullanılan ifadeyle, "TRT emekçilerinin sansüre ve baskıya isyanından".
İnsanlığın en ışıklı ideali
Savaş, lüzumsuz derecede zahmetli bir iştir. Savaşmak için çok şeye ihtiyacınız vardır. Birileri "barışla" mücadele etmeyi iş edinmiştir.
Savaşçılar silahlarını, kalemlerini kuşanırken, barışçılar da renklerini, seslerini, yüreklerini, vicdanlarını kuşanır, çıkar sokağa.
İşte Küresel BAK, bizi, hepimizi, coğrafyamızı ve dünyayı "insanlığın en büyük, en ışıklı, en yüce idealine, barışa" bir adım daha yaklaştırmak için mücadele eder. Birileri de Küresel BAK ile…
Irak halkı için panayır
11-17 Mart 2006 tarihleri arasında Kadıköy'de düzenlenen Barış Panayırı, "başka bir dünyanın" ilk provalarından biriydi bizim için. Panayırın kendine has cıvıltısından, coşkusundan ötürü değil sadece, panayır denen şey barışın ta kendisi olduğu için de böyleydi.
Çünkü savaşta panayır olmazdı. Panayır, barışın huzurlu coğrafyasına kurulabilirdi ancak. O nedenle bu panayıra kendince bir çivi çakan, bir tuğla koyan herkesin içinde şu özlem vardı: "Bir gün bu panayırı Bağdat'ta yapacağız. İşte o zaman istediğimiz barışa kavuşmuş olacağız. O gün Irak'a kapıdan gireceğiz, ayaklarımızı paspasa sileceğiz. Çay, kahve içip, muhabbet edeceğiz, güzelleşeceğiz."
Saldırının ve işgalin başlamasının yıldönümü nedeniyle bütün dünyanın barışçıları sokaklarda, alanlarda olacaktı 18 Mart'ta. Tabii Küresel BAK da. Bu barış eylemi öncesinde, Barış Panayırı sürerken…
"Barışın nesi sakıncalı?"
Bir TRT yapımcısı, bu duygulara herkesi ortak etmek istedi programında. Barış, TRT radyolarının mikrofonlarında dile gelecekti. Hepimiz sevindik.
Ancak, TRT'nin muhterem yöneticileri, barış konusunun (memleket ve dünya için değilse bile, kendileri için) sakıncalı olduğuna karar verdiler. Programı engellemek istediler.
Yapımcı, "barışın nesi sakıncalı" diye sordu. Makul ve mantıklı bir cevap alamadı. Alamayacağını bile bile yine sordu. Yine alamadı. İkna olmadığı için de programını yaptı.
Yaptı ve soruşturmaya uğradı. Cezaya çarptırıldı. Bizim muhterem TRT yöneticileri, barış programı yaptığı için bu yapımcıyı "kınamaya" karar vermişlerdi.
Ama TRT'de çalışanların artık, adına KESK/Haber-Sen derler, bir de örgütü vardı. İşte bu örgüt, içinde tuttuğu nefesi, başka örgütlerle birleştirdi, Küresel BAK eylemcilerinin içlerinde tuttukları nefese kattı ve hep bir olup yaradana sığınıp şöyle bir üfledik.
Ellerinde "barışın sesi kısılamaz" pankartıyla, rengârenk barış bayraklarıyla TRT İstanbul Radyosu önünde toplanan Küresel BAK eylemcileri, hiç slogan atmadan, marakas çalmadan, düdük öttürmeden, Türkiye'nin en güçlü, en yüksek sesini çıkardılar. Bu sesi duyan herkes anladı ki, barışın sesi kısılamaz!
İlk kim söylemişti, bilmiyorum: "Mücadele güçlendirir, eylem özgürleştirir."
Biz bir kat daha güçlendik, bir kat daha özgürleştik.
Mutluyuz, gururluyuz.
Mehmet DEMİR
Haber-Sen Genel Merkez Yöneticisi


İşgal karşıtları güç topladı
BAK aktivistleri olarak 4 Haziran'da İstanbul'da bir "barış pikniği" düzenledik. Pikniğe katılanlar bilgi yarışması, sessiz sinema gibi oyunları oynamanın yanında, BAK'ın yeni kampanyası hakkında da tartıştılar.
Pikniğin yapıldığı yer ormanlıktı, gölgelikti ama sıcaklık yine de çok bunaltıcıydı. Bir yandan eğlenirken bir yandan da Irak halkının maruz kaldığı sıcaklardan konuştuk. Irak halkının elektriksiz, susuz ve bombardıman ve işkenceler altında girdiği yeni yaz Irak halkıyla dayanışmayı çok daha önemli kılıyor.
Piknikte yemeğimizi paylaşırken, BAK'ın önümüzdeki eylem takvimini de konuşarak, Irak halkının işgale karşı mücadelesini de paylaşacağımızı, ABD'nin bu savaşı ve yeni savaş girişimlerini kursağında bırakacağımızı birbirimize bir kez daha anlattık.
İlk kez bir BAK etkinliğine katılan yeni aktivistlerle tanışmak da ayrıca çok güzeldi.


"Sağlık hakkı satılamaz"
KEG, AKP’nin çıkarttığı Genel Sağlık Sigortası ve Sosyal Güvenlik Yasası'na karşı başlattığı kampanyanın ön adımlarından birisi olarak Karakedi’de bir forum düzenledi. Forumda yasaya karşı yaygın bir kampanyanın sürdü-rüldüğü İzmir'den gelen sağlık çalışanları konuştular.
Konuşmacılardan Alper, slayt gösterisiyle bu yasanın küresel sermayenin özelleştirme ve sağlık alanında kazanılmış hakların gasp etme saldırısı olduğunu anlattı. Konuşmanın, yasayla elimizden alınacak haklarımızın anlatıldığı bölüm tüm dinleyicilerde şok etkisi yarattı.
Samet ise bu yasanın çok büyük bir saldırı olduğunu ve İzmir'de kampanyanın başarmak için neler yapmamız gerektiğini gösterdiğini anlattı.
Ersin ise, mücadelenin önündeki engellere ve bu engellerin aşılması için atılması gereken adımlara işaret etti.
Konuşmacılardan sonra salonun katılımıyla yaklaşık bir saat çok canlı bir tartışma yaşandı. Tartışmalarda bu yasanın toplumun tüm kesimlerine yönelik ağır bir saldırı olduğu vurgulandı. Sağlık ocaklarının tasfiye edileceği, hastanelerin kapanacağı, bu yüzden de toplumun bu en geniş kesimlerini harekete geçirmeyi hedefleyen bir kampanya yapılmasının önemi vurgulandı.


"Sinop Çernobil olmasın"
Küresel Eylem Grubu (KEG) AKP hükümetinin nükleer santral kurma girişimine karşı başlayan kampanya çerçevesinde bir panel düzenledi.Panelde KEG aktivistlerinden Çağla Orpen ve Sinop Nükleer Karşıtı Platform'dan Erhan Bilgiç konuştular
Çağla Orpen, KEG'in nasıl şekillendiğini ve "savaşa, militarizme ve çok uluslu şirketlerin tahribatlarına" karşı bir kampanya birliği olarak neler yapmayı hedeflediğini anlattıktan sonra, nükleer konusunda söylenen yalanlara yanıt verdi.
Erhan Bilgiç ise 29 Nisan'da Sinop'da gerçekleşen büyük nükleer karşıtı mitingi ve kampanyanın karşısındaki güçlüklere rağmen, nükleer karşıtlarının ve Sinop halkının mücadelede kararlı olduğunu anlattı.
Konuşmaların ardından gazeteciler İbrahim Günel ve Özgür Gürbüz, Çernobil santralinde yaşanan felaketi slayt gösterisiyle anlattılar. Her iki gazetecinin Çernobil izlenimleri Çernobil'e yaptıkları değerlendirme gezisinin doğrudan sonuçlarını aktardığı için çok canlıydı. Toplantıya katılanlarda, "nükleer santral kurulmasını engellemeliyiz" düşüncesinin daha da pekişmesine neden oldu.


DSİP büroları

l Ankara
Mithatpaşa Cd. No: 34/F, Kat: 4, No: 23 - Kızılay
0535 - 514 11 73

l Kadıköy
Nail Bey Sk. İbrahim Ağaoğlu İşhanı, No: 9-11, Kat: 3 - Bahariye - Kadıköy
0536 - 637 81 99

l Beyoğlu
İstiklal Cd. Büyükparmakkapı Sk. Hayat Apt. Kat: 4 -Beyoğlu
0536 - 259 73 64

l İzmir
3. Beyler, Yaparsoy İşhanı, No: 31, Kat: 4, No: 403, Konak
0537 - 624 49 08

Akhisar: 0544 - 515 62 59
Bursa: 0535 - 422 39 65
Denizli: 0543 - 476 27 88
İzmit: 0537 - 940 58 95
Karabük: 0533 - 772 54 93
Kütahya: 0544 - 515 62 59


SON SÖZ

6 aylık yoğun bir programımız var. Savaşa karşı, Nükleer santrallar yapılmasına karşı, GSS’nin geri çekilmesi için ve küresel iklim değişiminin sorumlularını protesto etmek için kampanyalar yapacağız ve her kampanyanın sonunda mitingler var.
DSİp küçük bir parti ama bunların hepsini yapacağız. Kampanyaları sürdürürken elbette DSİP’i de inşa etmeyi unutmayacağız. Aralık ayında 2006 yılının ikinci konferansı var. Bu Konferans’ta DSİP çok daha güçlü olmalıdır ve olacaktır. 4 miting, bir festival, bir panayır, bir sosyal forum ve bir antikapitalist forum düzenleyen/katılan bir örgütün büyümemesi mümkün değil.
Önümüzdeki dönemde hedeflediklerimizi yerine getirebilmek için açık ki bütün örgütün ayağa kalkması gerekiyor.
Tartışacağız, eylem yapacağız ve hem kampanyalarımızı, gösterilerimizi, hem de DSİP’i inşa edeceğiz.


sosyalist işçi
ne savunuyor?

Aşağıdan sosyalizm

-Kapitalist toplumda tüm zenginliklerin yaratıcısı işçi sınıfıdır. Yeni bir toplum, işçi sınıfının üretim araçlarına kolektif olarak el koyup üretimi ve dağıtımı kontrol etmesiyle mümkündür.
Reform değil, devrim
-İçinde yaşadığımız sistem reformlarla köklü bir şekilde değiştirilemez, düzeltilemez.
-Bu düzenin kurumları işçi sınıfı tarafından ele geçirilip kullanılamaz. Kapitalist devletin tüm kurumları işçi sınıfına karşı sermaye sahiplerini, egemen sınıfı korumak için oluşturulmuştur.
-İşçi sınıfına, işçi konseylerinin ve işçi milislerinin üzerinde yükselen tamamen farklı bir devlet gereklidir.
-Bu sistemi sadece işçi sınıfının yığınsal eylemi devirebilir.
-Sosyalizm için mücadele dünya çapında bir mücadelenin parçasıdır. Sosyalistler başka ülkelerin işçileri ile daima dayanışma içindedir.
-Sosyalistler kadınların tam bir sosyal, ekonomik ve politik eşitliğini savunur.
-Sosyalistler insanların cinsel tercihlerinden dolayı aşağılanmalarına ve baskı altına alınmalarına karşı çıkarlar.
Enternasyonalizm
-Sosyalistler, bir ülkenin işçilerinin diğer ülkelerin işçileri ile karşı karşıya gelmesine neden olan her şeye karşı çıkarlar.
-Sosyalistler ırkçılığa ve emperya-lizme karşıdırlar. Bütün halkların kendi kaderlerini tayin hakkını savunurlar.
-Sosyalistler bütün haklı ulusal kurtuluş hareketlerini desteklerler.
-Rusya deneyi göstermiştir ki, sosyalizm tek bir ülkede izole olarak yaşayamaz. Rusya, Çin, Doğu Avrupa ve Küba sosyalist değil, devlet kapita-listidir.
-Sosyalistler bu ülkelerde işçi sınıfının iktidardaki bürokratik egemen sınıfa karşı mücadelesini destekler.
Devrimci parti
-Sosyalizmin gerçekleşebilmesi için, işçi sınıfının en militan, en mücadeleci kesimi devrimci sosyalist bir partide örgütlenmelidir. Böylesi bir parti işçi sınıfının yığınsal örgütleri ve hareketi içindeki çalışma ile inşa edilebilir.
-Sosyalistler pratik içinde diğer işçilere reformizmin işçi sınıfının çıkarlarına aykırı olduğunu kanıtlamalıdır.
-Bu fikirlere katılan herkesi devrimci bir sosyalist işçi partisinin inşası çalışmasına omuz vermeye çağırıyoruz.