Sosyalist İşçi 256 (26 Temmuz 2006)
AKP: Fındık üreticisini çökertiyor
Başbakan Recep Tayip Erdoğan, AKP'nin Ordu 2. Olağan Kongresi'ne katılmak için Ordu'ya gittiği 9 Temmuz'da, Fındık üreticilerinin şikayetleriyle karşılaşmıştı. Fındık üreticilerinin, Erdoğan konuşurken, ""Başbakanım biz hastane, okul için gelmedik, buraya fındık için geldik. Perişan olduk. Kurtarın bizi. Fiskobirlik'e el koyun." Şeklindeki sözlerine Erdoğan, "Gidin onu Fiskobirlik'e sorun." Yanıtını vermişti.
Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (Fiskobirlik), fındık üreticilerinin alacaklarını uzun bir süredir vermiyor. Erdoğan'ın Ordu'da, artık bir alışkanlık haline getirdiği biçimde halkı azarlamasından sonra benzer bir açıklamayı Giresun'da da yapınca fındık fiyatları hızla düşmeye başladı.
Fiskobirlik yöneticileri ise hükümeti eleştiriyor. Fiskobirlik'in Yönetim Kurulu Başkanı Salih Erdem, "Borcumuz yok, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan (DFİF) kredi almaya hak kazanan tek birliğiz, ama kredi alamıyoruz, engelleniyoruz" diyor.
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platform Sözcüsü Abdullah Aysu ise Erdoğan'ın "her fırsatta devrede Fiskobirlik olmadığı için malını maliyetlerin çok altında satmak zorunda kalan fındık üreticilerine ve örgütleri Fiskobirlik'e yüklendiğini" söylüyor.
Fındıkta yaşanan, çiftçilerin kendi örgütleri olan kooperatiflerle, şirket politikaları ararsındaki çelişki. AKP, Dünya Bankası gibi küresel büyük şirketlerinin çıkarlarını kollayan kurumların programını birebir uygulamaya çalıştığı için gerilim doğuyor. AKP, yeni liberal politikalara sadık olduğu için, Fiskobirlik'in finansal sorunlarını daha da ağırlaştıran uygulamalar içinde.
Bu arada olan fındık üreticisine ve çalışanlara oluyor. Bir fındık üreticisi, "Benim her sene 5 ya da 6 ton fındığım oluyor. Bu fındığın toplanması için işçi tutmak zorundayım. İşçi günde 12-15 kilo kuru fındık topluyor ve günlük ücreti 24 YTL. Şimdi yaşadığımız bu krizle maliyetin altında kazancım olacak. İşçiye 'topladığın fındık senin olsun' demekten başka çare bırakmadılar." diyor.
Bu yüzden fındık üreticileri sokaklara döküldüler ve daha büyük eylemler için örgütleniyorlar. Belki hükümetin tutumunda, Tayip Erdoğan'ın danışmanı ve adı son günlerde çok sık geçmeye başlayan Cüneyt Zapsu'nun Dünya Fındık Birliğinin de başkanı olmasıyla yakın bir ilgisi vardır.
Fındık üreticilerine polis baskısı
Ordu'da düzenlenen "Fındık mitingi"ne yaklaşık 3 bin fındık üretici katıldı. Mitingciler Ordu-Samsun karayolunu bir süreliğine trafiğe kapadılar. Polis mitinge katılanlara biber gazıyla saldırdı.
"Köylü milletin efendisidir, enayisi değil" pankartı açan fındık üreticileri ve çalışanları, 24 Temmuz'da daha büyük bir bölgesel mitinge hazırlanıyorlar.
Asker cumhuriyetine doğru
Emniyet Genel Müdürü Gökhan Aydıner imzasıyla ir genelge yayınlandı.
Bu genelgeye göre terör, uyuşturucu kaçakçılığı, organize suçlar ve cinayet gibi ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda, suçüstü dahi olsa polis bir askeri ya da silahlı kuvvetlerde görevli bir sivili gözaltına alamayacak.
Askerleri sadece askerler gözaltına alabilecek. Suçüstü halinde bile, suçu işlediği sabit olan asker, olay yerine bir inzibatın gelmesi beklenerek bekletilecek.
Bu genelge askerlere bir ayrıcalık daha sunuyor. AKP, Atabey ev Sauna çetesi operasyonları sırasında askerlerin gözaltına alınmalarına yönelik eleştiriler nedeniyle bir geri adım daha attı.
Küresel BAK her şeyi çözer mi?
Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu kurulduğundan beri düzenlediği konulu toplantılarda, her zaman, şu üç soruyla karşılaşıyoruz: 1. BAK savaş karşıtı hareketi neden böldü?, 2. BAK Kürt sorununda neden bir şey demiyor?, 3. BAK neden başka konularla ilgilenmiyor?
Bunlar BAK'ın ne yaptığını bilmeyen, BAK'ı hiç izlemeyen ve BAK'ı hiç anlamamış ve anlamak istemeyenlerin her toplantıda, sanki toplantıyı dağıtmak ister gibi bir niyet taşıyanların sorduğu sorular.
Birinci soru artık önemsiz. BAK'ın savaş karşıtı hareketi bölmek bir yana, hareketin genişlemesi ve yaygın kampanyalar halinde örgütlenmesi için çalışan tek savaş karşıtı odak olduğu ortada.
Kürt sorununda BAK'ın tutum almadığı sorusu ise iki yanlışı birden içeriyor. Öncelikle Küresel BAK, kendisinden önceki savaş karşıtı hareketin tüm olumlu deneylerini içinde barındırıyor. Savaşa Hayır Platformu, Irak'ta Savaşa Hayır Koordinas-yonu, yaygın savaş karşıtı eylemler örgütleme perspektifi ve 1 Mart gibi bir zaferin sağlanmasında deneylerini birleştiren çok sayıda aktivistin enerjisi bugün BAK'ın deneyleri olarak öne çıkıyor.
Bu deneylerin arasında, bütün savaş karşıtı önceki platformlarda, platformlar, "ABD'nin savaşına ve Türkiye'nin hangi baha-neyle olursa olsun savaşa dahil olmasına karşıdır" ibaresi yer alır. Yani BAK, Türkiye'nin Kürt sorununu bahane ederek Irak'a girmesine karşıdır. Üstelik, Küresel BAK 1 Eylül'de düzenlediği eylemler ve basın açıklamalarında, Kürt halkıyla dayanıştığını, Kürt halkına yönelik savaş politikalarına karşı olduğunu da yazılı metinlerle ve basın açıklamalarıyla dile getirmiştir. Dahası, bir çok platform BAK'ın desteğini isterken, BAK bunlarda sadece, Kürt hareketinden gelen destek talebine olumlu yanıt vermiş, Kürt illerine yapılan ziyarete katılımcı olarak destek vermiş, destek metnini imzalamıştır.
Yine de BAK'ın tek konulu bir kampanya birliği olduğunu unutmamak gerek. Bu konu dar olabilir ama politik ekseni öylesine geniştir ki, dünyanın politik dengelerini belirleyen mücadele alanıyla, yani ABD emperyalizminin dünyaya şekil vermek isteyen politik ve askeri uygulamalarına karşıdır. Türkiye'de milliyetçili pisliğe karşı çıkan odakların en önemlilerinden birisi de, küresel savaş karşıtı hareketin bir parçası olan BAK'ın sokak etkinliklerinin güç kazanması ve daha da yaygınlaşmasıdır.
Şenol Karakaş
4 bin işçi sendikal nedenlerle işten atıldı
DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 58. ve 59. AKP hükümetleri döneminde 58 ilde 17 bin 33 işçiyi üye kaydettiklerini fakat ayı dönemde 4 bin 159 işçinin sendikal nedenlerle işten atıldığını açıkladı.
18 Temmuz'da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu'nu ziyaret eden DİSK Genel Başkanı görüşmede işsizlik, yoksulluk, istihdamdaki daralma ve sosyal güvenlik alanında yaşanan olumsuzluklarla, sendikal örgütlenmedeki zorlukları vurguladı.
Hrant Dink'le dayanışmaya
301 kalksın!
Gazeteci Hrant Dink'in, yeni Ceza Yasası'nın "Türklüğü aşağılama" iddiasıyla mahkûm olmasına ve yeni Ceza Yasası'nın 301. maddesine karşı kampanya gelişiyor. Kampanya, düşünceye özgürlüğü hedefliyor.
Yeni Ceza Yasası'nın yürürlüğe girmesiyle 301.maddenin kaldırılması için düzenlenen kampanyada dört binin üzerinde insan "301'e Hayır" demişti.
Birgün gazetesinin Hrant Dink'le dayanışmak için sürdürdüğü kapmanda şu ilana destek toplanıyor:
"Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in yeni TCK'nın 301. maddesine dayandırılarak suç sayılan yazısını, fikir özgürlüğü adına savunduğumuzu ve bu 'suç'a iştirak ettiğimi açıklıyorum. Düşünce ve ifade özgürlüğüne engel olduğu, bu uygulamayla bir kez daha kanıtlanmış olan 301. maddenin acilen kaldırılmasını talep ediyorum."
Kerinçsizlere, düşünce özgürlüğü üzerindeki baskılara karşı kampanyaya destek olalım!
KİM NE DEDİ?
“İsrail’in acımasızlığı nedeniyle hedef olduğu öfke yerini yavaş yavaş takdir ve imrenme duygusuna bırakmaya başladı.”
Güngör Mengi, Vatan Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni
“Türkiye’de terör iç sıkıntılardan kaynaklanmıyor, arkasında yabancı kaynaklar var”
Ali Topuz,
CHP milletvekili
“Sınırötesi operasyon için Amerikan Büyükelçisin-den izin alacak değiliz.”
Tayyip Erdoğan, Başbakan
“Toplumu silahtan soğutmanın hiçbir yararı olmaz. Asker bir toplumuz. Sıkıntılı bir coğrafyada yaşıyoruz. Silahı öcü gibi gösterip toplumdan ayrı tutmanın anlamı yok"
Siviller tarafından silah kullanımının sınırlanmasını sağlayacak yasa önerisi üzerine, AKP milletvekili Hasan Kara
“Bu düzenlemeyi yaparsanız Karadeniz'de nüfusun yarısını içeri atarsınız. Günah ve sevabı birlikte değerlendirmeliyiz”
CHP Tekirdağ Milletvekili Mehmet Nuri Saygun (Aynı yasa önerisi üzerine.)
50 000
Türkiye'de her yıl bir buçuk milyona yakın bebek doğuyor.
Ancak bu bebeklerin
yaklaşık 50 bini, önlenebilir nedenlerle yaşama veda ediyor.
Akraba evlilikleri, koşulların yetersizliği, ishal, doğum öncesi bakım hizmetlerinin eksikliği Türkiye'deki bebek
ölümlerinin başlıca
nedenleri...