Sosyalist İşçi 256 (26 Temmuz 2006)
BAŞYAZI
Ortadoğu’da daha da sıcak günler geliyor
İsrail'in Gazze'den sonra Lübnan2a saldırması ve bugün, yarın karadan da bu ülkeye girecek olması Ortadoğu'da yaşamakta olduğumuz sürecin bir yeni adımı, gelecekte yaşayacaklarımızın ise ilk habercisi.
Irak'ı işgal etmekte olan ABD ve İngiltere'de hükümetler gitti, gidecek durumda. Gerek Bush, gerekse Blair'in artık ayakta duramaz hale gelmesinde Irak'ta karşılaştıkları direnişin büyük ve belirleyici bir rolü var.
ABD ve İngiltere Irak'ta tam bir batağa battılar. Şimdi Bush İran'a ve Suriye'ye saldırmak istiyor. Böylece savaşı yayarken hem Irak'taki varlığının sürmesine olanak sağlamak hem de kendi kamuoyunun önüne yeni bir "küresel terör" sorunu koymak istiyor.
İsrail saldırısına cevap veren Hizbullah'ın Hayfa ve diğer İsrail kentlerine yolladığı roketlerin İran ve Suriye yapımı oldukları, Hizbullah'ın İran ve Suriye'den politik desteğin yanı sıra para yardımı almakta olması Bush yönetimi için İran ve Suriye'ye saldırmanın gerekçelerini oluşturuyor.
Dünya ise Irak'a saldırının gerekçelerine inanmamıştı. 7 yaşındaki çocuk bile Saddam rejiminin eline kitle imha silahı olmadığını, asıl nedenin stratejik üstünlük elde etmek olduğunu biliyordu. Bu nedenle devasa bir savaş karşıtı hareket hızla sokaklara çıkmıştı.
Bugün de dünya ne İsrail'in gerekçelerine inanıyor ne de İran ve Suriye'nin insanlık için tehdit olduğuna inanıyor.
Savaş karşıtı hareket gene büyük bir güçle ortaya çıkacaktır. Çıkmaya başladı bile.
Şimdi ilk büyük eylem 23-30 Eylül arasında dünyanın hemen her yerinde gerçekleşecek olan "İran Irak Olmasın" kampanyasının eylemleridir.
Türkiye'de de Küresel BAK bu kampanyayı yürütüyor. Omuz verelim.
Lübnan’da Türk askerinin işi ne?
ABD Lübnan'ın Güneyin İsrail hududuna Türk ve Fransız askerleri gönderilmesini istiyor.
Bu askeri birlikler Güney Lübnan'da ne yapacaklar? İlk bakışta sanki Lübnan halkını İsrail saldırısından koruyacaklarmış gibi görünüyor ama bu tamamen aldatıcı.
İngiliz Başbakanı Tony Blair Güney Lübnan2a yerleşecek uluslararası gücün görevini çok iyi tarif ediyor: İsrail'i korumak.
Oysa son saldırısı ile açık ki İsrail'in korunmaya ihtiyacı yok. Asıl komşularının korunması gerekli.
Türk ordusunun Güney Lübnan2a gitmesi bütünüyle ABD'nin ve diğer barılı devletlerin çıkarınadır. Türk ordusu İsrail'i korurken İsrail efendisi ABD ile yeni hedeflere saldırabilir. Örneğin Suriye'yi, İran'ı bombalayabilir. Filistinlileri Gazze ve Batı Yakası'nda daha fazla ezebilir.
İsrail gibi olmak,
Kandil Dağı’na saldırmak
“İsrail’in Lübnan’a saldırısını dünya takdir ediyor, biz de Kuzey Irak’a, Kürt bölgesine girelim ve Kandil Dağı’na saldıralım” diyenler aslında bunun mümkün olmadığını çok iyi biliyorlar. Ama iki dertleri var: Bir yandan Türk milliyetçiliğini okşuyorlar, diğer yandan ise AKP hükümetini sıkışltırdıklarını düşünüyorlar.
“İsrail gibi yapalım” diyeler aslında sahtekarlar. İki yüzlüler. İyi biliyorlar ki İsrail eğer elini kolunu sallayarak Gazze’ye, Lübnan’a saldırabiliyorsa bu ABD’nin bekçi köpeği olmasından kaynaklanıyor. “İsrail gibi yapalım” diyeler Türkiye’nin de ABD’nin bekçi köpeği olmasını istiyorlar.
Eğer İsrail Lübnan’a girebiliyorsa bu elindeki olağanüstü silah gücünden kaynaklanıyor. Bunu ABD veriyor. Bütün savaşlara, savaş masraflarına rağmen ekonomisi bundan etkilenmiyorsa bu her yıl ABD’den aldığı 4 milyar dolar yardımdan kaynaklanıyor.
Eğer ABD İsrail’e en yeni askeriş teknolojileri vermese, her askeri hareketinde kendi elindeki teknoloji ile yardımcı olamsa İsrail yerinden bile kıpırdayamaz.
Nitekim Hizbullah savaşçılarının İsrail ordusunu Güney Lübnan’dan sürüp atması ABD ve İsrail’in elindeki teknolijinin Hizbullah’a karşı işe yaramamasından kaynaklandı.
Bugün de ne kadar işe yarayacağını ileride göreceğiz. İsrail bu kes bir Arap devletine karşı değil, ülkeleri işgal edilen silahlı bir halka karşı savaşacak. İşte Afganistan, işte Irak. Lübnan’ı da göreceğiz...
Türkiye’nin sınır ötesi operasyonu
Türkiye önerildiği gibi bişr sınır ötesi operasyonunu ancak ABD izin verirse yapabilir. Başbakan ve diğerleri ne derlerse desinler gerçek bu.
Öncelikle Türkiye’nin “sınırötesi” dediği yer artık sadece Irak değil, ABD’nin işgali altındaki Irak. O ülkede ABD’den izinsiz sinek bile uçamaz. Bunun tersi sadece direnişçiler için geçerli.
Eğer Türkiye müttefiki ABD’ye rağmen sınırötesi operasyonu yapacaksa bu Irak direnişinin yanında olmak demektir ki bunu destekleriz. Ama o vakit İsrail gibi değil, Hizbullah gibi olunmuş olur.
İran, Suriye, Lübnan ve Filistin halkı ile aynı tarafta yer alınmış olur ve bu durumda İsrail ya da ABD birgün Türkiye’ye de saldırır. “İsrail gibi olmak” gerekir diyenler o gün gene İsrail’den, ABD’den yana tutum alırlar. Biz ise İsrail’e, ABD’ye karşı direniriz.
Ya sorun çözülür mü?
Peki “İsrail gibi yaparak” sadece Kandil Dağı’nda olduğu sanılan sorun çözülür mü? Yani PKK ortadan kalksa Kürt sorunu çözülür mü? Elbette hayır, çözülmez.
Kürt sorunu askeri değil, toplumsal bir sorundur ve bu nedenle toplumsal tedbirlerle çözülebilir.
Yıllardır uygulanan askeri tedbirler Kürt sorunu çözmediği gibi bugün askeri çözüm bütünüyle gereksiz bir noktaya gelmiştir.
Milliyetçiliğin her okşanışı bilinmeli ki diğer tarafta da milliyetçiliği körükler ve sonunda sorun bütünüyle çözümsüz hale gelir.
Türk milliyetçiliği gelişirken Kürt kimliğinin tanınması için mücadele edenlerin gerileyeceğini düşünmek anlamsızdır.
Gün kışkırtma günü değil. Gün ABD’nin köpekliğine özenme günü değil.
Gün barışın, toplumsal çözümün bütün Ortadoğu’da öne çıkarılmasını gerektiren koşulların yaşandığı bir durumdur.
Doğan TARKAN