Sosyalist İşçi 256 (26 Temmuz 2006)

 

Sayfa 13 :


Başka bir dünya için mücadele dersleri
Polonya 1956

Dünyanın dört bir yanında işçi sınıfı ve yoksullar ağır bir saldırıyla karşı karşıya. Sınıf mücadelesi şiddetleniyor.
Başka bir dünya isteyenler bugün çok daha fazla tarihe bakmalıdır. Uluslararası işçi hareketinin mücadele derslerine çok ihtiyacımız var.
1956 yılında Polonya'da başlayan işçi ayaklanması bunlardan sadece biridir.

Kızıl Ordu Doğu Avrupa'da
II. Dünya Savaşı'nın ardından Kızıl Ordu, Doğu Avrupa'yı işgal etti. SSCB, Batı karşısında askeri ve ekonomik rekabetini güçlendirmek için bir blok oluşturdu. Küçük ve toplumsal desteği son derece zayıf olan SSCB yanlısı komünist partiler dışardan müdahale ile hakim duruma getirildi.
Savaşı ve Nazi işgalini yaşamış Doğu Avrupa işçi sınıfı daha iyi bir toplumsal düzen istiyordu. Özgüven kazanmıştı ve kendi taban örgütleri aracılığıyla toplumsal düzeni belirlemek istiyordu. Ancak SSCB'nin isteği tamamen zıt yöndeydi: Doğu Avrupa'da SSCB kopyası uydu devletler kurmak, silahlanmak ve sermaye biriktirmek. Bu hedefler ancak taban örgütlerinin yok edilmesi, işçi sınıfı hareketinin dağıtılması ve vahşi bir emek sömürüsü ile gerçekleştirilebilirdi.

Polonya 1945:
Yukarıdan dönüşüm

Kızıl Ordu, Polonya'da Nazi işgaline son verdi. 1945 Haziran'ının da Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) kuruldu. Yeni hükümet Polonya halkının iradesini yansıtmaktan çok Rus bürokrasisinin dış müdahalesiyle ayakta duruyordu.
UBH, devletleştirilmiş işletmelerin yönetimini kendine bağladı. İşyerlerini işletme müdürü, hükümet temsilcisi ve işçi temsilcisinden oluşan üçlü komiteler yönetmeye başladı.
1946 Ocak'ında başlatılan işyerlerinin devletleştirilmesi girişimini, Temmuz'da toprak reformu izledi. 1947 Ocak'ın da yapılan seçimlerin ardından SSCB yanlısı küçük bir parti olan Polonya İşçi Partisi (PİP) hakim duruma getirildi. Polonya işçi sınıfının büyük bölümünün geleneksel örgütü Polonya Sosyalist Partisi (PSP) SSCB'nin baskısıyla PİP'le birleşti. Yeni Polonya Birleşik İşçi Partisi (PBİP), 1949'da burjuva ve köylü partileriyle koalisyon kurdu.
Yeni rejim, Rus bürokrasisinin dış politikasına hizmet için tüm güç ve kontrolü ele geçirdi. Hedef, SSCB'nin kopyası ekonomik ve sosyal yapı yaratmaktı.

Ekonomik ve sosyal saldırı
Yeni iktidar başta işçilerin ekonomik ve siyasal taleplerine yanıt vereceğini ilan etmişti. İşçilere ulusal ve demokratik bir sosyalizm kuracağı sözünü veren PBİP, öncelikle bu sözü veren parti lideri Gomulka'yı 1948'de partiden ihraç etti. 1950 yılında kitlesel tutuklamalar başladı. 1951 yılında kurulan mahkemelerde başta Gomulka olmak üzere toplumdaki tüm muhalif unsurlar hainlik ve casuslukla itham edildiler. 30 bin kişi siyasi görüşleri yüzünden hapse atıldı.
Ekonomide öncelik toplumun büyük çoğunluğunun ihtiyaçlarına değil, ağır sanayiye verildi. Üretim malları ve silah üretimi artarken, tüketim malları (toplumun genel ihtiyaçları) üretimi kısıldı.
Daha önce toprak dağıtılan köylülerin elinden bu kez toprakları alındı. Zorunlu kolektifleştirme adı altında yürütülen bu politika tarımsal nüfusun zorla işçileştirilmesini amaçlıyordu.
Polonya toplumu hızlı bir değişime uğratıldı. Ekonomi dengesizce büyümeye başladı. Tarımsal nüfus azaltılırken, şehir nüfusu artıyordu. Üretim malları ve tüketim malları üretimi arasında açılan uçurum yüksek enflasyon yaratırken, gerçek ücretler geriliyordu.
Büyük şehirlerde basit gıda ve gündelik ihtiyaçlar karşılanamaz bir hale geldi, uzun kuyruklar oluştu ve kıtlık baş gösterdi.

Açlık, baskı, vahşi sömürü
Daha fazla sanayileşmek, sermaye biriktirmek ve silahlanmak, ancak işçi sınıfının parçalanması ve susturulması ile mümkündü.
Üretimi artırmak ve işçileri bölmek için, Batı'daki taylorist yöntemin (parça başı iş, ne kadar çok üretirsen o kadar çok ücret!) uygulamaya konuldu.
1 Nisan 1952'de yürürlüğe sokulan "sosyalist iş disiplini yasası" ile işe gelmek zorunlu hale getirildi. İşe 20 dakika geç kalmak ücretin yüzde 20'sinin kesilmesiyle cezalandırılıyor, yeni yaptırımları kabul etmeyenlere 6 ay hapis cezası ön görülüyordu.
Üretim hedefini aşan işçilere "emek kahramanlığı madalyası" takılıyor, işçileri bölmek için yarışma adı altında çalışma saatleri uzatılıyordu.
Yeni ekonomik politikalara katılan işçilere daha yüksek ücretler verildi. Böylece işçiler arasındaki ücret farklılaşması yaratıldı.
Bu saldırı ve yoksulluk Polonya işçi sınıfı 1956'da topyekun direnişe sevketti

1956: Poznan Ayaklanması
1953 yılında Stalin'in ölümünün ardından Doğu Bloku ciddi bir krize sürüklendi. Tüm rejim Stalin'in şahsında Rus bürokrasinin çıkarlarından ibaretti. İktidardaki bürokrasi şimdi zayıflamaya başlamıştı.
Polonya işçileri de aynı Çekoslavakya ve Macaristan'daki kardeşleri gibi başlarını kaldırdılar. PBİP kontrolünü giderek yitirmiş, aşağıdan gelen baskılara boyun eğmeye başlamıştı. 1956 Nisan'ın da hükümet halka daha fazla demokratikleşme ve ekonomik iyileştirme sözü vermek zorunda kaldı. Mayıs 1956'da genel af ilan edildi.
SSCB egemen sınıfı bu gelişmelerden rahatsızdı. SSCB'nin yeni patronu Kruşçev açık konuştu: Böyle devam ederse işgal ederiz!
İşte bu koşullarda, Polonya'nın sanayi merkezi Poznan'da ayaklanma başladı. Poznan ZİPSO lokomotif işletmelerinde çalışan işçiler, üretim kurallarının artırılmasına karşı direnişe geçti.
27 Haziran günü topluca iş bırakıldı. Ertesi gün binlerce işçi sokaklara döküldü, yürüyüş yaptı. Eyleme diğer işletmelerdeki işçiler de katıldılar. Polis ateş açtı, bir çocuğu öldürdü. İsyan bölgeselleşti. İşçiler silah depolarını işgal ettiler. Askerler işçilere ateş açmayı reddetti. Bu görevi kabul eden Özel Tim yürüyüşçülere ateş açtı, 53 kişiyi katletti.

İşçiler konseyleri kuruyor
Katliam bürokrasinin krizini daha da derinleştirdi. PBİP iki kanada bölündü. Bir kanat ayaklanan işçilerin farklı bir sosyalizm isteklerinden yana olurken, diğer kanat muhalefeti "yabancı ajanlar, hainler" olarak suçluyordu.
İşçi sınıfı sesini yükseltiyordu. Temel talepler çalışanların fabrika yönetimlerine katılması, daha fazla demokrasi ve ücretlerin artırılmasıydı. 1956 Ekim'ine gelindiğinde bütün büyük fabrikaları konseyler (üretim birimlerinin üzerinde yükselen, doğrudan demokrasiyi esas alan taban örgütleri) yönetiyordu.
PBİP gelişmeler karşısında inisiyatifi ele almak için hainlikle suçladığı Gomulka ve yandaşlarını yeniden partiye aldı. Bu gelişme SSCB'nin sert tepkisiyle karşılaştı. Ancak Rus bürokrasisinin istediği olmadı.
SSCB'nin müdahale tehdidine karşı yeni PBİP liderliği halkı ve orduyu silahlanmaya çağırdı. Poznan ayaklanmasına katıldıkları için tutuklanan işçiler serbest bırakıldı. Zorla kolektifleştirmeye son verildi. Konseyler resmen tanındı.
Ancak Gomulka liderliği daha ileri gitmek istemiyordu. Konseyler ulusal çapta koordine olmaya ve siyasal sürece yön vermeye başlamışken, PBİP liderliği konseylerin rolünü ekonomik olarak sınırlamak istedi. Konseylerin ulusal kongresi yasaklandı.
Yeni liderliğin halkın beklentilerini karşılamayacağı kısa sürede anlaşıldı. PBİP eski ekonomik programı sürdürdü. Konseyler üretimi artırmak için varolan resmi kurumlara dönüştürüldü. Demokratikleşme süreci kesintiye uğratıldı. 1956 isyanıyla kazanılmış haklar geri alındı. Gomulka sırtını halka çevirdi ve yüzünü Rus bürokrasisine döndü.

Bürokrasi için sonun başlangıcı
1956 ayaklanması başarıya ulaşmadı. Ancak 1956'da yakılan isyan ateşi 1989-1991 yılları arasında gerçekleşen Doğu Avrupa Devrimlerine giden yolu açtı. Polonya tarihine damgasını vuran 1956 ayaklanması, ilerde 10 milyon işçiyi saflarına kazanacak Dayanışma Hareketi'ne esin kaynağı oldu
1956 yılında Polonya'da gerçekleşen işçi ayaklanması ve konsey hareketi bugün küresel kapitalizmi yenmeye çalışan bizlere önemli dersler sunuyor.
Önce Nazilerin ardından Kızıl Ordu'nun işgaline uğrayan, ağır bir ekonomik, sosyal ve ideolojik saldırıya uğrayan Polonya işçi sınıfı toparlanabilmiş, direnişe geçmiş ve önemli kazanımlar elde etmiştir. Baskı, vahşi sömürü her zaman karşıtını doğurur. İşçi sınıfı birleşirse kapitalistlerin tüm planları geri teper.
Basit, gündelik çıkarlar için yürütülen mücadele daha iyi bir düzen için verilen mücadeleye bağlanır. Ekmek ve demokrasi talepleri, işçileri üretimi denetlemeye iter. Mücadeleden doğan taban örgütleri, kapitalist iktidarın karşısına alternatif olarak çıkar. Gerçek sosyalizm budur işte: aşağıdan örgütlenen, demokratik, katılımcı ve özgürlükçü bir toplumsal yapı!
1956 Polonya'sından son ders, en karanlık dönemde, kendi ideolojisi kullanılarak saldırıya uğrarken bile işçi sınıfı devrimci olduğudur.

Polonya, SSCB ve diğer eski Doğu Bloku ülkelerindeki rejimlerin karakteri için Tony Cliff’in Devlet Kapitalizmi kitabına bakılabilir.


Volkan AKYILDIRIM