Sosyalist İşçi 257 (10 Ağustos 2006)
Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platform sözcüsü Abdullah Aysu ile röportaj:
"Hükümetin aklı varsa köylünün Ankara'ya gelmesini istemez"
Abdullah Aysu, hemen hemen tüm çiftçi eylemlerinde yer alıyor, bu eylemlerin örgütlenmesine katılıyor. 15 Ağaustos'ta Alaşehir'de başka bir üretici mitinginin hazırlıklarıyla uğraşırken, geçtiğimiz hafta Ordu ve Fatsa'da fındık üreticilerinin eylemleriyle ilgili konuştuk:
Abdullah Aysu: 1979 yılında GATT Tokyo toplantılarında tarımsal üretimin bütünüyle piyasa kurallarına göre işlemesi önerisi reddedildi. Fakat aynı öneri, Türkiye'de 24 Ocak kararlarıyla uygulanmaya başladı. IMF bu yönde çok ciddi bir baskı uyguladı.
IMF'nin talepleri şunlardı:
1. Tarımda destek kaldırılmalı
2. Girdi sübvansiyonları kaldırılmalı
3. Tarımsal kredi faizleri yükseltilmeli
4. Tarım alanındaki kamu iktisadi teşekkülleri özelleştirilmeli
5. Tarım Satış Kooperatif Birlikleri entegre tesisleri anonim şirketlere dönüşüp özelleştirilmeli
6. Kamu-tarım ilişkisi kopartılmalı
IMF buna her zamanki kavramsal cilayı çekerek, "tarımda reform" adını verdi. Bu adımların bir anda atılması mümkün değildi. Özellikle tarımda özelleştirme kanunen mümkün değildi. Dönemim başbakanı Turgut Özal öncelikle tarımda özelleştirmeyi mümkün olan kanunları çıkartmaya başladı. Özal'dan sonra DYP-SHP iktidarı döneninde Et Balık Kurumu, yem sanayi, süt alım satımı gibi tüm alanlar özelleştirildi. Bunun sonucunda hayvancılık hızla çöktü. 1980'de üreticilikte kullanılan hayvan sayısı 80 milyonken, bu rakam bu özelleştirme adımlarından sonra 44 milyona düştü.
57. hükümet de benzer yasaları çıkarttı ya da IMF uygulamalarını aynen devraldı. Şeker ve tütün yasalarını çıkartarak çokuluslu gıda şirketlerinin önünü açtı. Aynı hükümet, Tarım Satış Kooperatif Birlikleri'nin özelleşti-rilmesini sağlayacak 4572 sayılı bir kanun da çıkarttı. Üzüm, pancar, kayısı ve kuru üzümde yaşanan olumsuzluklar bu kanun sayesinde gerçekleşti. Önce "ulusal sermaye" özelleştirmelerden pay aldı, ardından bu şirketler çok uluslu şirketlere kapıyı açtı. Tarımda yaşanan tahribat 24 Ocak kararlarıyla başladı, IMF ve Dünya Bankası'nın tüm isteklerini yerine getiren hükümetlerle bu tahribat çöküntü düzeyine ulaştı.
Dünya Bankası'nın dayatmasıyla çıkartılan Tarım Satış Kooperatif Birlikleri'nin özeleştirilmesi hakkındaki kanun, böyle bir birlik olan Fiskobirlik çok kötü etkiledi ve fındık alanında bugün yaşanan sıkıntının tohumları atılmış oldu. Birlikler, üretimden pazarlamaya kadar zincirin tüm halklarını kontrol etmeye göre kurulmuşlardı. Ama 4572 sayılı yasa bu zincirin halkalarını kırdı. En özet biçimiyle şöyle denildi: Birlikler, şirketlerin önünde engeldir. Dünya Bankası istedi, 57. hükümet yasayı çıkarttı, 59. hükümet bu yasayı aynen uyguluyor.
Son Fiskobirlik süreci ve yaşanan olaylar tümüyle bu gelişmelere bağlı. Fiskobirlik, fındık alım zamanında kredi alabileceğini ve üreticiye ödeme yapabileceğini düşündü. Fındık alım fiyatı açıklandı ve alımlar yapmaya başladı. Fakat Fiskobirlik'in hakkı olan kredinin alınmasının hükümet tarafından engellenmesi, Fiskobirlik'in üreticiye ödeme yapmasını imkansızlaştırdı. Fiskobirlik ağır bir darbe aldı. Başbakan Tayip Erdoğan'ın Ordu ve Giresun'da yaptığı açıklamalar, Türk Ceza Kanunu'nun 237. maddesine göre suçtur. Başbakan bu konuşmalarında, "devlet para vermez, Fiskobirlik çözsün" diyerek birliği müthiş bir sıkıntının içine soktu. Bu konuşma aynı zamanda fındık fiyatlarını da düşürdü. Fındıkta açıklanan 7.450 liralık fiyat başbakanın konuşmasından sonra 2.3 liraya düştü.
Bizlerin, fındık üreticilerini kızgınlığının ve haklarını demokratik yollardan almak için mücadelenin kökeninde bu gerçekler var. Bizler, köy köy gezerek, ev ev, kahve kahve toplantılar yaparak, üreticilerin hakları için mücadele etmeye devam edeceğiz. Hükümetin aklı varsa, köylünün Ankara'ya gelmesini engellemek için hakkı olanı verir.
Fındıkçıların öfkesi Ordu'da patladı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği'nin Ordu'daki sivil toplum örgütleriyle birlikte Cumhuriyet Meydanı'nda 30 Temmuz'da düzenlediği fındık mitingine Türkiye'nin çeşitli şehirlerinden yaklaşık 80 bin kişi katıldı.
Eylemde ''Traktör icrada, çiftçi hapiste, hükümet nerede'', ''Fındığa uzanan eller kırılsın'', ''Mısırdan sonra fındık, sandıkta alırsın zırnık'' yazılı pankartlar taşıyan fındık üreticileri IMF ve AKP'ye yönelik sloganlar attılar.
Mitingde, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkanı Şemsi Bayraktar bir konuşma yaptı. Bayraktar konuşmasında, Maliyeti 3.5 YTL olan fındığın fiyatının 2 YTL'nin altına düştüğünü söyleyen Bayraktar, hükümete seslenerek hükümetin kimden yana, fındık üreticilerinden mi sermayeden mi yana olduğunu sordu.
Miting devam ederken yaklaşık 10 bin kişilik grup Ordu-Samsun ve Ordu-Giresun karayolunda oturma eylemi yaptı. Polisin kitleyi dağıtmak için alana panzer sokması fındık üreticilerinin öfkesini daha da büyüttü. Panzere taş ve sopalarla saldıran fındık üreticileri uzun bir süre yolu kapattılar.
Son bir ay içinde Ordu, Girsun ve Fatsa'da yaşanan fındık üreticilerinin eylemleri AKP'nin neo liberal saldırılarına karşı önemli bir yanıt oldu. Fındık üreticilerinin mücadelesi sürecek.
Bursa’da eşcinsellere saldırı
6 Ağustos Pazar günü Travestileri, Transsek- süeller, Geyleri, Lezbiyenleri Koruma Yardımlaşma ve Kültürel Etkinlikleri Geliştirme Derneği"nin (Gökkuşağı) organize ettiği "Birinci Türkiye Eşcinseller Buluşması" çerçevesinde gerçekleştirmeyi planlanan eylemlilik, cinsiyetçi-faşist Bursaspor taraftarları ve polis tarafından engellendi.
Saat 14.00'te Setbaşı Köprüsü'nde toplanılması planlanmıştı. Ancak, buluşma saatinde o mevkide toplanıp slogan atanlar, eylemi düzenleyen eşcinseller değil, saldırgan taraftarlardı. O sırada Gökkuşağı Derneği üyeleri ve şehir dışından gelen destekçilerinden oluşan 70'e yakın eşcinsel ve travesti ise dernek binasının önünde polisin barikat kurması ve dışarı salınmamaları nedeniyle binada mahsur kalmışlar ve buluşma
yerine dahi gidememişlerdi. Yürüyüşü engellemek isteyen, yaklaşık 200 kişiden oluşan Bursaspor taraftarları binanın önünde toplanarak, eşcinsellere yönelik küfürlü sözlerin yanı sıra Kürt ulusal hareketi aleyhine de sloganlar attılar. Bursasporlu Esnaf Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fevzinur Dündar'ın eşcinsel buluşması hakkında yaptığı açıklamada sarf ettiği provoke edici cinsiyetçi sözler esnafta ve yerel halkta da saldırgan bir tutum doğmasına ve taraftarlara destek olmalarına yol açtı.
Biz de birkaç kişilik grup halinde, kapıdaki polis engelini aşıp binaya girdik. Valilik iznine rağmen yürüyüşleri zorla engellenen Gökkuşağı Derneği bina içinde yapmak durumunda kaldıkları basın açıklamasına katıldık. Basının, valiliğin de baskısı sebebiyle katılımı çok azdı.
İçeride saatlerce mahsur kalan eşcinsel ve travestiler arasından, şehir dışından gelmiş olanlar bir belediye otobüsüne bindirilerek "sözde" polis eskortuyla şehir dışına çıkarıldılar. saldırgan-cinsiyetçi taraftar grubu tarafından taşlandı.
Gökkuşağı Derneği üye- leri, engellenen basın açıklamalarını 7 Ağustos Pa- zartesi günü dernek bina- sında gerçekleştirdiler.
Mine Tanyel
KİM NE DEDİ?
“Türk askerlerini Lübnan’da görmekten mutluluk duyarım.”
Kimin masum olup kimin olmadığını nereden
biliyorsunuz.”
(Lübnan’da ölenlerin tamamının sivil olması üzerine sorulan bir soruya yanıt.)
“Onlar Hizbullah halkıdır, onlar teröristtir.”
(1 milyon Lübnanlının Güneyden Kuzeye
kaçması üzerine.)
“Verdiğimiz tepkinin şekli, sadece Lübnan halkının değil, İsrail’e füzeyle saldırma planı olan her ulusun kolektif hafızasına kazınacaktır. Tepkimiz çok çok çok acı verici olacağını bilecekler. Hizbullah, Suriye ve İran, ‘İsrail’e füze atmaya değer mi’ diye beş kez düşünecekler.”
“İsrail’in tepkisinin tadına yeterince vardıklarını sanmıyorum, en iyisi onlara sorun.”
(Gazze üzerine sorulan bir soru üzerine.)
“Lübnan’da Hizbullah’ın güç kaynağı olan nüfusun tamamı yerinden edildi.”
Ehud Olmert
İsrail Başbakanı, Katil
“İsrail kendisini savunu-
yor. Üç çocuk öldü diye politika oluşturulamaz. İsrail kendisini
savunmayacak mı?”
CHP Manisa milletvekili Nuri Çilingir
“İsrail’in acımasızlığı nedeniyle hedef olduğu öfke yerini yavaş yavaş takdir ve imrenme
duygusuna bırakıyor.”
Güngör Mengi (Vatan Gazetesi Başyazarı)