Sosyalist İşçi 257 (10 Ağustos 2006)
Nükleer karşıtları Akkuyu'da haykırdı:
Nükleer santral istemiyoruz!
Nükleer Santral Karşıtları 6 Ağustos 2006 da Akkuyu'da bir araya geldi. Nükleer Karşıtı Platform "Yeniden Akkuyu'da Nükleere Karşı Beraberiz" başlığı ile 6 Ağustos'ta "Nükleer Santrallere Karşı Akkuyu Etkinlikleri" adı altında şenlik ve miting gerçekleştirdi. Mersin'in Aydıncık ilçesine bağlı Büyükeceli beldesinde yapılan mitinge katılan yüzlerce kişi Türkiye'de nükleer santral istemediklerini haykırdı.
Mitinge Ankara, İstanbul, Antalya, Samsun ve Adana'dan yüzlerce kişi katıldı.
6 Ağustos Pazar günü saat 11.00'de Büyükeceli Köy Meydanı'nda yapılan miting ve şenlikte TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı, EMO Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Ulusaler, KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, SES Genel Başkanı Köksal Aydın ve Akkuyu köylülerinden bir temsilci konuşma yaptılar. Geçen yıl hayatını kaybeden Kazım Koyuncu'nun ağabeyi Oğuz Koyuncu da kısa bir konuşma yaparak nükleer karşıtlığına desteğini bildirdi. Miting programının ardından şenlik konserlerle devam etti..
TMMOB başkanı Mehmet Soğancı, santral yapılmasının yaratılan tek yanlı bilgilendirme ortamı içinde kabul ettirilmeye çalışıldığını belirterek, "Nükleer santral lobilerinin dayatmalarına asla boyun eğmeceğiz" dedi. Soğancı, iktidarı nükleer karşıtlığının sesine kulak vermeye çağırdı.
Özel sektöre alan açılıyor
EMO Başkanı Kemal Ulusaler yap işlet devret gibi anlaşmalarla özel sektöre alan açıldığını belirterek, "Kamu adına iş yapacak olanlar direksi-yonun başından çekil-mişlerdir. Memurların sokakta taleplerini dile getirmelerine izin vermeyenler otoprodüktörlerin şalter indirmelerine göz yumuyorlar" diye konuştu.
KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul ise konuşmasında, nükleer santrallere Türkiye'nin değil daha fazla kar etmek isteyenlerin ihtiyacı olduğunu anlattı.
SES Genel Başkanı Köksal Aydın, Çernobil faciasının dünyanın bir çok yerini etkilediğini anımsatarak, Karadeniz Bölgesi'ndeki kanser riskinin müdahale edilmezse daha da artacağı uyarısında bulundu. Ayrıca Genel Sağlık Sigortası yasasını çıkaranlarla Akkuyu'ya nükleer santral kurmak isteyenlerin aynı olduklarını vurgulayarak, tüm bunlara karşı ortak mücadele ve-rilmesi gerektiğini belirtti.
Eski Akkuyu Çevre Derneği Başkanı Mehmet Ali Yılmaz, santrallere karşı yükselen tepkileri kimsenin görmezden gelmemesi gerektiğini vurguladı.
Mitingde ayrıca "Nükleer Gelecek Engellenecek", "Nükleere İnat Yaşasın Hayat" gibi sloganlar atıldı.
4 Kasım'da Ankara'dayız!
Temmuz ayında Sinop'ta gerçekleşen ve şimdi Akkuyu'da düzenlenen etkinlik, nükleer santrallerin önümüzdeki günlerde gündemin en önemli konularından bir tanesi olacağını ve her iki bölge-de yaşayan halkın da nükleer santral istemediğini gösteriyor. Ancak Türkiye'de nükleer santral kurulması, nükleer karşıtlarının seslerini Ankara'da yapılacak merkezi bir eylemle duyurmalarıyla mümkün. Bu nedenle şimdi, nükleer karşıtları olarak 4 Kasım'da tüm dünya ile birlikte aynı günde Ankara'da yapılacak mitingi inşa etmeliyiz.
Arife KÖSE
Afganistan’ın işgalinde yeni görevler
ABD ve İngiltere Irak’ta olduğu gibi Afganistan’da da giderek daha çok batağa batıyor. Demokrasi getirildiği ve Taliban’ın temizlendiği iddia edilen bu ülkede Taliban savaşçıları giderek ülkeye hakim hale geliyorlar.
Önceden işgalcilerle birlikte davranan, onlara destek olan bölgelerde bile artık Taliban güç kazanıyor.
Bu durumda ABD Afganistan’daki NATO gücünün artmasını ve NATO’nun işgale daha yoğun bir biçimde ortak olmasını sağlamaya çalışıyor.
Bu planın bir parçası olarak Afganistan’daki Türk birliğinin sayısı artırıldı. Ayrıca Türk birliği eskiden çatışmalardan uzak bir bölgedeyken şimdi başkent Kabil’e
gönderiliyor.
Kimi Amerikan uşağı köşe yazarlarına göre bu bir onur.
Ne var ki başkent Kabil giderek direnişçilerin askeri olarak sızmaya başladığı bir kent.
Kabil’de kısa süre önce yoğun kitlesel gösteriler olmuş ve şehri kontrol etmeye çalışan işgal güçleri göstericilerle çatışmışlardı.
Yakın zamanda Türk birliğinin Afgan göstericilerle çatışmaya başladığı haberleri gelecektir.
Ülkede Özgür gündem kapatıldı
Terörle Mücadele Yasası’na dayanılarak Ülkede Özgür Gündem gazetesi 15 günlüğüne kapatıldı. Mahkeme Özgür Gündemi "sürekli terör örgütü propagandası" yaptığı gerekçesi ile kapattı.
Gazetenin Haber Müdürü Nurettin Fırat "Bu karar, demokrasinin, basın ve ifade özgürlüğünün açıkça ihlalidir'' derken DSİP Genel Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada da “Terörle Mücadele Yasası de- mokrasinin, özgürlüklerin düşmanıdır. Özgür Gündem’in kapatılma gerekçesi ise bütünüyle subjektiftir” dendi. DSİP açıklamasında ayrıca “Kürt sorunu baskı ve sansürcü tutumlarla çözülemez. gerekli olan sınırsız düşünce, ifade, örgütlenme ve eylem özgürlüğüdür” dendi.
Komplo teorileri:
Ceyar'dan Bush'a Neo-conlar
1980'li yılların popüler diziydi Dallas. Bu dizinin Ceyar tiplemesi, viskici, entrikacı, çapkın ve kendi şirketinin çıkarları için her pisliği yapan kovboy şapkalı bir muhteremdi.
Şimdi günün sorusu şu: Ceyar hangisi? Rumsfeld mi, Bush mu, Rice mı? Hepsi birden mi? Ne kadar viski içtikleri ve çapkın oldukları konu dışı ama bugünün Neo-conları, entrikacılıkta Ceyar'ı aratıyorlar.
Sayısız komplocu fikrin arasında, dünyanın, Neo-conların dev bir komplosuyla yüz yüze geldiğini görmezden gelemeyiz.
Saldırıyorlar, saldırıyorlar
11 Eylül'den bir ay sonra ABD Afganistan'a saldırdı. 10 bin Afganlı öldü.
2003 yılının Mart ayında Irak işgali başladı. 110 bin Iraklının öldüğü tahmin ediliyor.
2006 yılının başından beri önce Suriye'ye hemen ardından da İran'a yönelik tehditkar ifadeler artmaya başladı.
Bütün bu dönem boyunca, Ortadoğu'nun en büyük trajedisi, Filistin'in İsrail tarafından aralıksız sürdürülen işgali hep gündemdeydi.
Şimdi bir anda İsrail, birkaç askeri rehin alındı diye Lübnan'ı boydan boya bombalıyor. Kana katliamında olduğu gibi, öldürülenlerin büyük çoğunluğu çocuk. Lübnan'da bombalamadan bu yana en az bin kişi öldü.
Ve yine, İran ve Suriye'ye yönelik bir saldırı olasılığı dile geti-riliyor. İsrail başbakanı, aslında Hizbullah'la değil, İran ve Suriye ile uğraştıklarını belki ağzından kaçırdı belki de deklere etti.
Yıllar önce ilan ettiler
Neo-conlar 1990'lı yılların ortasında hazırladıkları, adına ''Clean Break'' denilen belgede, bugün kanın gövdeyi götürdüğü bölgedeki tüm Arap-Müslüman rejimlerin yıkılmasını hedeflediklerini açıkça ilan etmişlerdi. Ortadoğu'nun bu yeniden ve daha sert sömürgeleştirilmesi programında Neo-conların vurucu gücünün İsrail olacağı da açıkça dile getirilmişti.
Dile getirilenler gerçek oluyor.
Ama gerçeğin bir başka yönü daha var. Ne Ceyar özentisi Neo-conların ne de bugün Bush'un bekçi köpekliğini yapan Olmert'in öngörebildikleri olasılık hesaplarında beklenmedik bir etken olarak devreye giren sert bir kaya var.
Yeniliyorlar
Rumsfeld, ABD Irak'ta beklenenden önce çekilirse, "düşman"ın önce Afganistan ardından da Ortadoğu'dan çekileceğini söyledi geçtiğimiz günlerde. Gemi azıya alan Rumsfeld'in bu sözleri söylediği yer, ifade verdiği Senato Silahlı Hizmetler Komitesi.
Afalladığı her halinden belli olan Rumsfeld bir kaç gerçeği birden dile getiriyor. Gerçekten de ABD Irak'tan çekilirse, işgal ettiği her bölgeden başını öne eğerek çekilmek zorunda kalacak.
Ama İsrail saldırganlığıyla birlikte sesi uzun zamandır ilk kez daha fazla duyulan Rumsfeld, bir başka gerçeği daha vurguluyor: İsrail, Lübnan'ı ABD'nin çıkarları için vuruyor.
İsrail Lübnan'ı krizi derinleştirip, İran'a yönelik bir saldırganlığa zemin yaratmak için vuruyor.
Ama bir başka gerçek daha var: Irak halkı direniyor, Hizbullah direniyor. ABD Irak'ta ne yapacağını bilemediği bir kaosun içinde buldu kendisini.
İsrail ise attığı her bombayla Hizbullah'ı Şii ve Sunni'lerin popüler ve yaygın lideri haline getiriyor.
ABD Ortadoğu'da yalnızlaştı. ABD egemen sınıfı arasında bölünmüşlük giderek derinleşiyor.
Dünya savaş karşıtları öfkeyi yavaş yavaş sokakta örgütlüyor. Çok daha büyük eylemler geliyor.
ABD Irak ve Afganistan'da, İsrail ise Lübnan'da çoktan yenildi.
Ya İran'a da saldırarak savaşı yaygınlaştırıp kaosu tırmandıracaklar, ya da paşa paşa evlerine dönecekler. Her iki durumda da burunlarını sapladıkları işgal bataklığından başları önde bir çıkış şansları yok. Zaten Ceyar kadar da becerikli oldukları söylenemez.
Mustafa METİN