Sosyalist İşçi 257 (10 Ağustos 2006)
Blair, Olmert ve Bush Katildir
İngiltere'deki Respect Partisi Milletvekili George Galloway İsrail'in Kana'daki katliamına öfke kusarken Ortadoğu'da ve dünyada yeni bir hareketin yükselişini selamlıyor
George Galloway
Lübnan halkına karşı yürütülen katliamı "genişletmek ve şiddetlendirmek." Kana'da çoğu çocuk 56 sivilin katledilmesine karşı yükselen uluslararası çığlığa İsrail'in cevabı bu oldu.
Dünyanın gözleri Lübnan'da giderek daha barbarlaşan saldırıya çevrilirken, İsrail Gazze'deki Filistinlilere dönük kollektif cezalandırma ilmeğini daralttı.
Bütün bunlara, Washington'da fazla saklamaya da gerek görülmeden yapılan, İran ve Suriye'ye saldırı çağrıları eşlik ediyor.
Etki tepki zincirinin ne yönde işlediği hakkında kimsenin şüphesi olmasın. George Bush ve peşisıra Tony Blair İsrail'i köküne kadar destekliyorlar. Çünkü ABD, İran'a saldırısının ilk basamağı olarak Lübnan'daki Hizbullah direnişinin ezilmesini istiyor. Blair Washington'da bu plandan üstü kapalı bir biçimde söz etti.
Felâket
Irak'taki işgali çevreleyen felâket karşısındaki sapkın cevapları bu. Yıl başında asker ailelerine söz verilenin aksine, Irak'taki ABD askeri sayısı arttırılıyor.
Irak'taki felâkete, Pazartesi günü üç İngiliz askerinin daha öldüğü Afganistan'ı da ekleye-biliriz.
İki savaşın başarısız olduğu yerde belki daha geniş bir savaş başarılı olabilir. Yüzlerce Lübnanlı sivili öldüren ve hepi-mizi devasa bir yangının kıyısına götüren mantık bu.
ABD, İngiltere ve İsrail'in, güney Lübnan'a yabancı bir kuvvet yerleştirilmesi planlarının da ardında aynı mantık var. Bu bir barış planı değil - savaşı ilerletme planı.
Saldırgan güçler - ABD'nin, İngiliz havaalanlarını kullandırarak levazım subaylığı yapan Blair'le beraber silahlandırdığı İsrail - ateşkese alternatif olarak asker göndermekten bahsediyor.
İsrail kazanıncaya kadar savaş sürsün istiyorlar ve İsrail'in kazanmasına yardımcı olsun diye güney Lübnan'a kuvvet takviye etmeyi amaçlıyorlar. Diğer ülkelerin asker göndermesini sağlamak için bu kadar ısrarcı olmalarının nedeni tam da İsrail'in kazanamıyor olması.
İsrailli generaller Hizbullah'ın askeri direnişinin etkinliği karşısında şaşkınlığa kapıldılar. Siyaseten, Lübnan'ın işgali ABD ve İsrail açısından bir felâkete dönüşmüş durumda.
İşgal Lübnan'daki ulusal direnişi güçlendirdi ki bu direnişin merkezinde Hizbullah var. Lübnan'ın Batı yanlısı hükümeti Hizbullah'tan direniş savaşçıları diye bahsediyor.
Lübnan'a saldırı ABD ve İsrail'in umdukları gibi Hizbullah'ı bir iç savaşa sürükleyecek sekter ve dini bölünmeleri canlandıracağına, çok sayıda Hristiyan, Dürzi ve Suni Müslüman'ın Hizbullah saflarında toplanmasına yol açtı.
Ortadoğu'nun her yanında ABD ve İsrail'e öfke kaynıyor, aynı zamanda Lübnan'daki katliama göz yuman yozlaşmış krallar ve kukla devlet başkanları da bu öfkeden nasibini alı-yor. Milyonlarca insan Lübnan direnişinden ilham alıyor. Daha yaygın bir savaşı önleyecek olan ve kuşatılmış Filistinlilere biraz olsun nefes aldıracak olan bu direniştir.
Yanılgıya düşmeyin, bu direniş kırılırsa barış değil daha yaygın bir savaş gelecek.
Eğer İsrail, ABD ve İngiltere güney Lübnan'da kazanırlarsa; İranlıların vay haline, Suriyelilerin vay haline, Gazze'deki bebeklerin vay haline. Bint Jbeil'deki yaşlıların vay haline. Mısır'da özgürlük isteyenlerin vay haline. Ürdün'de adalet isteyenlerin vay haline. Suudi Arabistan'da demokrasi isteyenlerin vay haline: Çünkü eğer Lübnan'da emperyalistler kazanırsa, daha fazla Ortadoğu ülkesi savaşın kursağına çekilecek ve gericilik her yerde güç kazanacak.
Ama şayet yenilirlerse, Hizbullah önderliğindeki direniş Lübnan işgalini durdurabilirse, imparatorluğun gücü önünde diz çökmeyi reddederse, o zaman Kuzey Afrika'nın Atlantik kıyısından Fırat kıyısına kadar her bir yozlaşmış tahtın ve hükümet konağının altında yangın başlayacak. Bölgenin yoksulluğa mahkum edilmiş halklarının kaderlerini kendi ellerine alacakları gün yakınlaşacak. Filistinliler yeniden umutlanacak.
Bir altmış yıl daha işlerin böyle devam edemeyeceğini, Filistin'e adalet gerektiğini bilen az sayıda İsrailli ilham bulacak. Böylesi bir zafer bizi kalıcı bir barışa yaklaş-tıracak.
Ve küresel askeri ve ekonomik gücün efendilerinin burunlarını sürterek, daha iyi bir dünya için mücadele eden herkese cesaret verecek.
KIBRIS:
Kalıcı barış ancak adalete dayalı olarak inşa edilebilir!
İsrail'in Lübnan'a karşı saldırganlığı, tüm Lübnan halkına karşı bir saldırıdır. İsrail devleti, terörün altyapısına saldırdığını iddia ediyor ancak saldırılarını köprülere, yollara, havaalanlarına, televizyon ve radyo istasyonlarına ve gemilere yöneltiyor ve ülkeyi parçalara ayırı-yor... Gıda ve ilaç sevkıyatını önle-yerek korkunç bir durum yaratmakla tehdit ediyor ve herkesi terörize edi-yor. Yüzlerce ölü ve yaralının yanı sıra, binlerce insan yurdunu terk ediyor ve Beyrut'un merkezinde bombardımanın en ağır olduğu bölgelerden binlerce insan kaçıyor. Bu arada Gazze Şeridi'nde ve Filistin'in öteki bölgelerinde de İsrail ordusu, altyapıya, hükümet binalarına ve ev-lere vahşi biçimde saldırmayı sürdü-rüyor ve sivil insanları öldürüyor.
Bu korkunç savaşın dehşete düşürdüğü biz aşağıda imzası olanlar, tüm dünyayla birlikte aşağıdakileri talep ediyoruz;
Vahşi savaş politikasından vazgeçilsin, kalıcı barış ancak adalete dayalı olarak inşa edilebilir!
Lübnan ve Filistin'e karşı savaşı durdurun!
Gazze'den ve Filistin'in tüm işgal altındaki topraklarından geri çekilin!
Bağımsız bir Filistin devletine evet!
İsrail hapishanelerinde dava okunmaksızın göz altında tüm tutuklular serbest bırakılmalı!
Birleşmiş Milletler örgütü ile Avrupa Birliği dahil, tüm uluslarara-sı topluluk, İsrail saldırganlığını durdurmak için gerekli önlemleri derhal almalıdır!
Özellikle Birleşmiş Milletler örgütü olmak üzere uluslararası topluluk, göçmenlerin başka AB üyesi devlet-lere götürülmesi için uğraşmalı ve göçmenlerin taşınmasını sağlamalı, insancıl yardım için derhal koridorlar açmalıdır
Avrupa Birliği Konseyi Lübnan ile Filistin'den insanların kitlesel olarak yerlerinden edilmiş olduğunu deklare etmeli ve bu insanlara derhal geçici koruma verme kararı almalıdır
Avrupa Birliği Filistin halkına yönelik askıya almış olduğu yardım çabalarını engellemeye derhal son vermelidir
Avrupa Birliği Lübnan ile Suriye'ye giden yolları savaş bölgesi ilan etmeli ki Lübnanlılarla öteki göçmenlerin korunması sağlanabilsin
Kıbrıs hükümeti Britanya, Amerika Birleşik Devletleri ve İsrail ile savaşı destekleyen öteki müttefiklerine sağladığı kolaylıklara derhal son vermelidir
Kıbrıs hükümeti, Lübnanlı ve Filistinli göçmenlere geçici ikamet izni vermelidir ki buna barınma, günlük bakım ve sağlık yardımı gibi temel haklar dahildir...
KTÖS, İşçi Demokrasisi (DSİP’in Kıbrıs’daki kardeş örgütü), ONED, YKP Gençlik, BKP Gençlik Kolları, Baraka Kültür Merkezi, Basın-Sen Çevre Örgütleri Federasyonu, Sınırı Aşan Eller Kadın Örgütü , Kadınları Takip Edin
Dünyadan eylemler
Temmuzun son haftasında tüm dünyada İsrail'in Lübnan saldırısını ve ABD'nin Ortadoğu'daki gerici rolünü protesto eden gösteriler yapıldı.
26 Temmuz Lizbon'da 600 kişi yürüdü.
27 Temmuz Atina'da siyahlı yüz kadın İsrail elçiliğine yürüdü.
29 Temmuz Oslo'da ve 5 Ağustos'ta "İsrail terörüne karşı" iki bin kişi yürüdü.
29 Temmuz İrlanda Belfast'ta bir gösteri oldu.
29 Temmuz İzlanda'nın başkenti Reykjavik'te göstericiler ABD elçiliğine yürüdü.
29 Temmuz NATO genel karargahının bulunduğu Brüksel'de altı bin kişi gösteri yaptı.
29 Temmuz New York'taki Brooklyn köprüsünde bir gösteri düzenlendi.
30 Temmuz Beyrut'ta 5 bin kişi BM binası önünde gösteri yaptı.
30 Temmuz Suriye'de siyahlar giymiş iki bin kadın Lübnan ve Hizbullah bayrakalarıyla gösteri yaptı.
30 Temmuz Ürdün'ün başkenti Amman'da bin kişi BM binasına yürüdü.
31 Temmuz Kahire'de bin kişi ABD emperyalizmini kınayan ve Arap liderleri sessiz kalmakla suçlayan bir gösteri yaptı.
31 Temmuz Ürdün ve Mısır İsrail'i tanıyan devletler olduğu için buralarda yapılan gösteriler kendi hükümetlerine dönük protestolara dönüştü.
31 Temmuz Suudi Arabistan'ın doğusunda El-Katif ve El- Awamiya'da iki ayrı gösteri gerçekleşti. Göstericiler Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah'ın fotoğraflarını taşıdı.
31 Temmuz Fas'ta gösteri yapıldı.
31 Temmuz Irak'ın kukla hükümeti bile İsrail'i kınadı ve ateşkes ilanı için uluslararası baskı istedi. Bağdat ve Nasiriyah kentlerinde gösteriler yapıldı.
31 Temmuz Avustralya ve İngiltere'de de gösteriler yapıldı. Dünyanın en büyük gösterisi İngiltere'de oldu. Gösteriye sekiz bin kişi katıldı.
30 Temmuz 200 kişi İsrail'de yürüdü. Bir İsrailli asker daha Lübnan'da savaşmayı reddetti.
4-6 Ağustos tarihlerinde altı kıtada eylemler planlandı. ABD'nin müttefiki olan Arap ülkelerinde dahi protestolar yapıldı. Bu tarihlerdeki gösteriler ABD ve İngiltere'nin 11'er şehrinde planlandı.