Sosyalist İşçi 258 (24 Ağustos 2006)

 

Sayfa 3 :

BAŞYAZI
Çözüm ABD’nin yenilgisi

Dünya'da ve Türkiye'de gündem sıkışıyor. Emperyalist saldırganlık gündemi belirliyor ve aynı zamanda bir çıkamaza doğru sürüklüyor. Bu gidişin tek çıkışı ABD'nin yenilgisidir. Bu sağlanmadığı sürece dünyada ama en önemli olarak da Ortadoğu'da savaşların sonu gelmeyecek. 5 yılda üçüncü savaşı yaşıyoruz.
ABD, dünyanın en büyük askeri gücü. Onun bir yıllık askeri harcaması Türkiye'nin yıllık gayri safi milli hasılasına hemen hemen eşit. Böyle bir askeri gücün yenilgisi olanaksız gibi görünüyor. Salt askeri terimlerle konuşulursa doğru ama savaş politikanın bir devamı ve bu nedenle ABD'yi politik olarak yenmek askeri olarak da yenmek anlamına gelecek.
Öte yandan savaşın maliyeti giderek ABD için dahi dayanılmaz boyutlara varıyor ve ABD aynı zamanda diğer emperyalist ülkelerle ekonomik alanda rekabet etmek zorunda. Oysa artık eskisi gibi bu alanda tartışmasız bir üstünlüğe sahip değil.
AB ekonomisi ABD kadar, Çin hızla ama büyük bir hızla yaklaşıyor, Japonya ve hatta imparatorluğu dağılmış olsa da Rusya ABD'nin hala ciddi rakipleri.
ABD'yi politik olarak yenecek güç diğer emperyalistler ya da silahla ABD'ye karşı direnen Afgan, Irak ya da Lübnan direnişçileri olmayacak. ABD'yi yenecek olan güç savaşa karşı olan dünya halkları ve onlarla birlikte Amerikan emekçileri olacak. ABD'nin Ortadoğu'da yenilgisinin en önemli yanı da zaten bu. Sadece işgal ettiği ülkelerde değil, kendi evinde yenilecek.
ABD egemen sınıfı Vietnam'dan çekilirken bu sadece Vietnam'ın askeri zaferi değildi, aynı zamanda ve hatta belki daha da önemliolarak dünya ve Amerikan savaş karşıtlarının, Amerika içindeki her türlü toplumsal hareketin zaferiydi. ABD'yi onlar çekilmek zorunda bıraktılar. ABD egemen sınıfı Vietnam'dan çıkmadığı takdirde evindebaşının belaya gireceğini gördü ve Vietnam yerine kendi ülkesini elinde tutmayı tercih etti.
Bugün ise hem savaş karşıtı hareket Vietnam Savaşı'na göre hem ABD'de hem de bütün dünyada çok daha güçlü hem de antikapitalist hareket var.
Küresel sermaye her ülkede yeni liberal politikaları için mücadele etmek zorunda ve direniş heryerde güçleniyor. Artık onlar yenilgi almayabaşladılar.
AB anayasası, Farnsa'da CPE, Yunanistan, Şili, Bolivya, Venezüella ve şimdi de Lübnan.
Yni biraz daha bastırmak, biraz daha zorlamak gerekli. Kazanabiliriz. Yeni, yepyeni bir dünya bizi bekliyor yeterki siteyelim ve yüklenelim.


Bir kere daha 1 Mart

Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti kıvranıyor. Bir yandan Türkiye kamuoyuna karşı Lübnan’da saldırgandan yana olmadığını göstermeye çalışıyor, diğer yandan kendisine verilen Lübnan’a gitme ve Hizbullah’ı durdurma görevine boyun eğmek zorunda.
Türkiye bu defa da ABD’nin verdiği görevi yerine getirmezse, yani bir kere daha 1 Mart’ta olduğu gibi ABD savaş planlarına karşı adım atarsa bu kez açık ki ABD’nin, Bush yönetiminin tepkisi çok daha sert olacak ve Tayyip ve arkadaşları bundan çokkorkuyorlar.
Türkiye halkı ise ezici büyük çoğunluğu ile Afganistan ve Irak’ı işgaline karşıolduğu gibi Türkiye’nin Lübnan’a gitmesine de karşı. Türkiye Afganistan’da zaten işgalci bir role sahip, aynı şey Lübnan’da da yaşanırsa bu defa sonuçlardaha ağır olur.
AKP hükümeti Türkiye’nin Hizbullah’a karşı savaşmak için değil, Lübnan’ın yeniden imarı için Lübnan’a gideceğini anlatmaya çalışıyor ama bu büyükbir yalan. Lübnan’a gidecek olan uluslararası gücün tarifi sadece “barış gücü” değil, “müdahale gücü.” Yani asıl görev İsrail’in yapamadığını, Lübnan ordusunun yapmak istemediğini yapmak ve Hizbullah’ı silahsızlandırmak.
Neden? Çünkü Suriye ve İran!a saldırıldığında ABD ve İsrail arkalarını emniyete almak istiyorlar.
Türkiye bu göreve katıldığında Lübnan’ın işgaline ortak olur ve İsrail’in başına gelenler hatırlanırsa bunun farurası ağır olur. Hizbullah halk ve halkı yenmek mümkün değil.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapabilmek için dolanıp duruyor. Ama boşuna.
AKP yönetimi bunun tamamen farkında ve bu nednele elinden geldiğince tedbir almaya çalışıyor.
Partinin sözcülerinden Dengir Mir Mehmet Fırat 1 Mart için “O bir siyasi kazaydı” diyor ve tekrarlanmaması için her türlü tedbiri alacaklarını anlatıyor.
Milliyet gazetesi ise AKP yetkililerinden aldığı tiyolarla bu tedbirlerin ne olacağını açıklamış.
Öncelikle “AKP milletvekilleri savaş karşıtlarından yalıtılacak.”
Bu AKP hükümetinin ilk hedefi. Yani aslında milletvekillerinin toplumdan yalıtılması gerektiği söyleniyor.
Bu elbette mümkün değil. Savaş karşıtları hiç aralıksız bir biçimde Lübnan’a saldırı başladığındna bu yana sürdürdükleri kampanyaya devam edecekler ve bu kez de Türkiye’nin Lübnan’ın işgaline ortak olmaması için toplumun sesini yükseltmesine yardımcı olacaklar.
AKP 1 Mart’tan yanlış ders çıkarmış. Milletvekillerini toplumdan soyutlamak, savaş karşıtlarından soyutlamak yerine halkın eğilimine sahip çıkmalı ve Lübnan’a asker göndermek için bir tezkereyi meclise getirmemeli. ABD yönetimine ise dönüp “bizim bu işle ilgimiz yok, bizi Lübnan’ın işgaline ortak edemezsiniz” demeli.
Ya milletvekilleri tezkereyi kabuleder, askerler Lübnan’a gider, Hizbullah veya başka direnişçilerle çatışır ve ilk ölüler geriye gelmeyebaşlarsa? AKP bunun hesabını nasıl verecek?
Elbette veremeyecek ve bu hesabın altında kalıp ezilecek. Tercih onların. Ya işgalci olacaklar ve Bush yönetiminin, İsrail’in ortağı olacaklar ya da bağımsız bir tutum alacaklar, kendi halklarının sesini dinleyecekler ve barıştan, kardeşlikten yana tutum alacaklar.
Artık biliyoruz ki ABD yenilmez değil.


Savaşa ortak edilen çocuklar
İsrail ordusu Lübnan’a ölüm yağdırıyor. 1000 Lübnan’lı sivil öldü ve bunların üçte biri çocuk. İsrail başbakanı pişkin bir biçimde ölen 12 yaşından küçük çocukların dahi terörist olabileceğini söyleyebiliyor.
Yandaki resimdeki çocuklar ise İsrailli. Ordunun Lübnan halkının üstüne yollayacağı bombaların üzerine notlar yazıyorlar. İbranice değil, İngilizce!
Bombayı kafasına yiyen Lübnanlının İbranice bilmeyip belki, İngilizce bildiğini mi düşünüyorlar yoksa yabancı dil pratiklerini mi arttırıyorlar.
Siyonizmin çocukları savaşa ve Arap düşmanlığına böyle hazırlaması tek kelime ile iğrenç.