Sosyalist İşçi 258 (24 Ağustos 2006)

 

Sayfa 6:


Altı, üstü olmayan, kollektif bir çalışma
Hareketin içinden, hareketle birlikte


Uzun süren bir sessizliğin ardından dünyanın yepyeni dalgalarla kıpır kıpır olduğu bir dönemde ortaya çıktı Barışarock fikri. 2003 senesiydi. Çok uluslu şirketlere, onların savaş tamtamlarına karşı çığ gibi hızla büyüyen bir hareketin yükseldiği bir dönemde coca-cola şirketi şaşırmış, rock gibi bir müzik tarzını kullanarak şirin görünmeye çalışıyordu. Hem de 1 Mart gibi ciddi bir kazanım elde etmiş bir aktivistler yığınının olduğu bir yerde.
Böyle bir şey olmamalıydı. Rock gibi muhalif bir müzik savaşın en büyük destekçilerinden biri olan çok uluslu coca-cola şirketinin adıyla anılmamalıydı. Rock muhaliflerin, barış severlerin müziğiydi. Zaten Türkiye'de uluslararası savaş karşıtı hareketin bir parçası olarak yoluna devam eden insanlarla buna karşı bir şey yapmak gerektiğini konuştuk. Onlar savaş yanlısı, çok uluslu çıkarcılarsa biz başka bir dünyanın talepçileriyiz. Rock bu isimle, savaşla, kanla aynı yerde olamaz dedik. İşte tam buradan, savaş karşıtı hareketin ortasından çıktı Barışarock. Tamamen sivil bir inisiyatifle, sponsorsuz, tabiri caizse beş parasız züğürt bir girişim olarak.
Ama çok önemli bir zenginliğimiz vardı: savaş karşıtları ve savaş karşıtı hareket. Çıktık ve "Rock şişede durmaz!" dedik. Bir fısıltı halinde dalga dalga yayıldı haber. Bazen kalabalık, bazen azıcık insanla toplantılar yaptık, bin türlü azizliğe uğradık, sonunda alandaydık, başarmıştık. Binlerce insanla birlikte o alana indiğimizde herkese anlattık: bugün bizimle aynı anda bir "rock" festivali yapan coca-cola var ya, yıllarca ambargo altında tutulduktan sonra, tepesine yağdırılan bombalarla yerle bir edilen Irak'a ilk yağma kamyonunu işte bunlar gönderdi. İşte o anda, o alandaydı hareket, o alanda başka bir dünya vardı. Savaşsız bir dünya talebinin kararlı aktivistleri vardı. İşte o anda dünyayı değiştirecek "bir avuç" boyalı genç karar verdi hareketin içinden geliyorduk, hareketle yürüyecektik. Barışarock devam etmeliydi.

2004, 2005, 2006 Barışarock Dördüncü Senesinde

İşte dördüncü senemizdeyiz. Çok uluslu şirketlere, savaş şakşakçılarına, insan hayatı üzerine oyun oynayanlara, muhalefeti bir prestij unsuru haline getirmek isteyenlere bir gram prim vermeden, milyonlarca dolar harcamadan, tamamen sivil, tamamen sponsorsuz, tamamen savaş karşıtı olarak dördüncü senemize gelmeyi başardık. Siz bu yazıyı okurken muhtemelen Barışarock alanlarında on binlerce savaş karşıtıyla birlikte olacağız. 4 bin, 7 bin, 35 bin, bu sene 50 bin belki daha fazla savaş karşıtıyla birlikte yeniden Barışarock alanlarında bir daha hatırlatacağız: kararlıyız, bu savaşı durduracağız!

Sokaktan geliyoruz, sokağa dönüyoruz

Hepimiz biliyoruz. Barışarock bir konser değil, kocaman bir eylem. Dünyanın dört bir yanında her an sokaklarda, her an eylem halinde büyüyen bir hareket var. Biz de Barışarock olarak dört senedir bu hareketin içerisinde toplantılarımızla, atölyelerimizle, sokak eylemlerimizle var olmayı becerdik. Başladığımızdan bu yana kat be kat büyümemizin nedeni de zaten dünyadaki bu hareketi görüyor ve onun bir parçası olarak davranıyor olmamız. İlk senemizde Dünya Sosyal Forumu, Kolombiya'daki coca-cola şirketinin sendikacıları öldürmesi nedeniyle boykot ve protesto kararı vermişti, aynı anda biz Türkiye'de Barışarock'ı yapıyorduk. Bu bir tesadüf değildi. Irak'a ilk giden kamyonun Coca-cola kamyonu olmasının tesadüf olmadığı gibi. İlk sene alanımızı Kolombiya'lı coca-cola işçileri ile paylaştık ve ardından her sene alanımız dünyanın çok çeşitli yerlerinden muhalif seslerin birleşip çığlığa döndüğü bir eylem alanı olmaya devam etti. Biz büyük, uluslararası bir hareketin parçasıyız, biz bir sokak eylemiyiz. O alana gelene kadar her kampanyamızda, sokağa her çıkışımızda insanları Barışarock'a çağırırken bunu anlattık: biz karşı festivaliz, biz dünyayı değiştirmekte ısrarcı bir hareketiz.
O alana her gittiğimizde, o sahneye her çıkışımızda bizimle birlikte orada olan herkesle birlikte oraya sokaktan geldiğimizi ve oradan çıkıp tekrar sokaklara döneceğimizi anlattık. Çünkü hayat sokakta, hayat kitlelerle birlikte sokakta kazanılacaktı.
Savaşa, işgale, işgalcilere, ayrımcılığa, homofobiye, cinsiyetçiliğe, milliyetçiliğe, nükleerlere, ekonominin küreselleşmesine, iklim değişikliğine kısacası "evimiz dünya"yı yaşanmaz hale getiren ne varsa hepsine karşı ses çıkarmaya devam edeceğiz.

Hiyerarşiye de karşıyız

Barışarock demokratik bir platform olarak yola çıktı. Senelerdir Karakedi Kültür Merkezi'nde herkesin katılımına açık, hiyerarşisiz toplantılar yapıyoruz. Bizimle birlikte dünyanın gidişatından hoşnut olmayan herkesle birlikte örgütlüyoruz festivalimizi. Yapacağımız her eyleme, her harekete birlikte karar veriyoruz, uzlaşmayla karar alıyor, birlikte uyguluyoruz. İstisnasız her toplantımızda var olan politik gündemler üzerine tartışıyor, bunlara karşı neler yapabileceğimizi, var olan eylemliliklere nasıl dahil olabileceğimizi konuşuyoruz. Gönüllülük ve dayanışma esasıyla iş yapıyoruz. Yönetimsiz, yöneticisiz, ulussuz bir hareketin bileşenlerini bir alanda bir araya getirmek niyetiyle gelen herkese açıyoruz eylem alanımızı. Türkiye'den ve dünyadan çok çeşitli kampanyalarla paylaşıyoruz sesimizi. Her sene bizimle birlikte onlarca sivil toplum kuruluşu, sendika, kampanya, oda oluyor Barışarock'ta. Her sene ortak bir ses yükseltiyoruz: biz milyarlarız, hiç kimseyiz ama her yerdeyiz.

Eylem devam ediyor

Direnenlerin dili oluyor sahnemiz. Oradan anlatıyoruz, bu alan gücümüzü gördüğümüz bir alandır. Ses veriyoruz oradan, ses veriyoruz, dayanışıyoruz; Filistin'de, Afganistan'da, Irak'ta, Lübnan'da ve tüm dünyada hayatımız üzerinde hegemonya kurmak isteyenlere karşı direnen herkesle.
Asla unutmuyoruz ki o sahneden inip o alandan çıktığımızda eylem devam ediyor olacak, her yerde direniş ve hareket yükseliyor olacak ve biz onların arasında olmaya devam edeceğiz. Her zaman olduğu gibi o sahneden bir sonraki eylemde yine binlerce kişi sesimizi yükseltmeye devam etmeye söz veriyoruz. Savaşlar durana, savaş suçluları yargılanana kadar durmayacağımızı hatırlatıyoruz.
Bu sene vurgumuz yine savaş, yazık ki savaş. Bu sene o alandan İsrail Devleti'ne ve tüm hayat düşmanlarına büyük bir mesaj göndereceğiz: tanığız; Filistin'de, Lübnan'da, Irak'ta gerçekleştirdiğiniz insanlık suçlarına tanığız; hepimiz Filistinli, Iraklı, Lübnanlı, Afganistanlıyız. Üstelik Türkiye hükümetine de sesleneceğiz: Lübnan'a gitmeyeceğiz, "barış gücü" masallarınıza inanmıyoruz. Öldürmeyeceğiz, ölmeyeceğiz Lübnan'a da gitmeyeceğiz!
Biz Lübnan'a asker değil, direnenlere destek göndereceğiz. 1 Martı hatırlatacağız ve Bir Bir 1 Mart daha diye haykıracağız.