Sosyalist İşçi 258 (24 Ağustos 2006)

 

Sayfa 8-9 : Orta Sayfa



İsrail ilk defa yenildi
Hizbullah’ı yok edeceğiz diye girdiler Lübnan’a ve yenilerek çekildiler.
İsrail saldırıya başlamadan önüne koyduğu bütün hedeflerinde yenilmiş durumda.

Lübnan’da sadece İsrail yenilmedi, onunla birlikte ABD’de ciddi bir yara daha aldı. Washington’da iktidarda oturan Bush yönetimi Afganistan’a saldırı ile başlayan hegemonya saldırılarında üst üste yenilgiler alıyor.
ABD’nin olağanüstü büyük askeri gücü karşısında ne Afganistan, ne de Irak dayanabildi. Bu iki ülkede de taş üstünde taş kalmadı. İki ülke de harabeye döndüler ve hala da öyleler. Amerikan tankları Kabi ve Bağdat’a girerken Bush çok mağrurdu.
Ardından işgal geldi ve direniş başladı. ABD Afganistan’da NATO’yu yardıma çağırdı. Direniş giderek şiddetleniyor ve NATO ülkeleri Afganistan’ın işgali için daha fazla asker göndermek zorunda kalıyorlar. Afganistan emperyalizm için bir batak.
Irak’ta ise direniş hemen başladı ve giderek şiddetini arttırdı. Irak’ta en Amerikancı politik eğilimler bile artık Amerika’nın çekip gitmesini istiyorlar.
Baştan çekilmekten bahsedebilen ABD ise şimdi Irak’a çakılıp kalmış durumda.
ABD’de ise hem üst yönetim arasında hem de halk arasında Irak’ı terk etme fikri güç kazanıyor. Bush yönetiminin desteği %35’e düşmüş durumda ve giderek daha da dibe vuruyor. Öte yandan Bush’un kendi evinde sorunları büyüyor. Savaş karşıtı hareket Amerikan toplumu politize ediyor ve radikalleştiriyor ve kendi ordusu içinde savaşma isteği azalıyor. Amerikalılar Bush’un savaşlarına artık inanmıyorlar.
Ama Bush ve çevresi aynen Amerika’nın Vietnam savaşında yaptığı gibi giderek daha büyüyen hedefleri var.
Vietnam savaşında ABD bir yandan Vietnam’daki asker sayısını azaltırken diğer yandan da Laos ve özellikle de Kamboçya’ya saldırdı ve bu iki ülkeyi öylesine çok bombaladı ki geriye hiçbir şey bırakmadı. Ama sonunda üç ülkeden de çekilmek zorunda kaldı.
Bush yönetimi de şimde İran ve Suriye’ye saldırmak için hazırlanıyor. Bu her söylendiğinde kimileri olmaz diyorlar. Oysa her yeni gelişme ABD’nin İran ve Suriye’ye saldıracağının adeta yeni bir delili durumunda.
İsrail Lübnan’a saldırdığında bölgedeki bir diğer düşman, Hizbullah temizlenmek istendi ama bu arada Lübnan’da Amerikancı bir cephe oluşturularak Hizbullah’ın tamamen yok edilmesi görevi onlara bırakılmak istendi. Afganistan ve Irak’ta başarısız bir biçimde bu yapılmaya çalışılıyor.
Ne var ki, Lübnan’da bu hedef hiç başarılamadı. Hizbullah İsrail’e ve dolayısıyla ABD’ye karşı da muazaffer.
Buna rağmen, ABD Lübnan savaşından Suriye ve İran’a saldırmak için yeni malzemeler bularak çıktı. Hiç değilse kendi kamuoyuna bu malzemeleri sunarak bu iki ülkeye saldırısını meşrulaştırmaya çalışacak.
Suriye ve İran’a saldırarak ABD egemen sınıfı hem kendi içindeki çelişkiyi çözmek hem de dünya hegemonyası pekiştirmek istiyor. Irak’tan sonra İran petrolüne bütünüyle hakim olmak AB, Japonya ve Çin gibi ekonomik rakiplerine karşı kendisine büyük bir üstünlük sağlayacak.

Savaş karşıtlarının görevleri
ABD aslında bütün bu hesaplarında yanılıyor. Afganistan, Irak’ta ki politik, Lübnan’daki askeri yenilgi aslında sonun başlangıcı. Bu yenilgiyi ABD daha fazla kan dökmeden, Suriye ve İran’a saldırmadan kesin hale getirmek savaş karşıtı hareketin işi. Açık ki Afgan, Irak ya da Lübnan direnişlerinin ABD’yi daha fazla askeri bir yenilgiye sokmaları mümkün değil. Bu görev bütünüyle savaş karşıtlarının işi.


Emperyalizm yenildi


Hizbullah’ı yok edeceğiz diye girdiler Lübnan’a ve yenilerek çekildiler. İsrail saldırıya başlamadan önüne koyduğu bütün hedeflerinde yenilmiş durumda.
İsrail’in baş destekçisi ABD için de aynı şey söylenebilir. Lübnan’da yenildiler. Ama açık ki bu arada kendi kamuoylarına anlatmak için İran ve Suriye’ye saldırmak için fırsat ele geçirdiklerini sanıyorlar.
Hizbullah’ın bu iki ülke tarafından desteklendiği iddialarının çok kandırıcı olduğunu düşünüyorlar ama yanılıyorlar.
İsrail’in yenilgisi şimdi bütün Arap ülkelerinde halkların yepyeni fikirlere sıçramasına yol açtı.
Bugüne Arap ülkelerinin İsrail karşısında defalarca yenilmesinden bezginliğe düşmüş olan yığınlar artık İsrail’in durdurulabileceğini biliyorlar. Üstelik bunu bir devletin gücü değil, halkın arasında silahlanmış olan bir örgütlenme gerçekleştirdi.
Şimdi artık bütün Arap ülkelerinin yöneticileri kendi ülkelerinde de Hizbullah türü yeni örgütlenmeler bekliyor. Ürdün Kralı bunu en açıkça ifade ediyor. “Hizbullah’ı yok edemezsiniz, etseniz bile yenisi doğar. Belki Lübnan’da, belki Ürdün’de, belki Suriye’de” diyor.
Ürdün kralı haklı. Artık bütün Arap ülkelerinde yepyeni bir antiemperyalist kuşak yetişmekte.
Öte yandan, BM ateşkesi nihai bir barış getirmekten uzak.
İsrail ateşkesi kabul etmesine rağmen ertesi gün Bekaa vadisini bombaladı. Pazartesi günü ise İsrail birlikleri Hizbullah’a yeniden saldırdılar.
Lübnan yenilgisi İsrail içinde de aüır sonuçlar yaratıyor.Ciddi bir muhalafet var. İsraillilerin büyük çoğunluğu bütün bu maceraya niye girildiğini haklı olarak ciddi bir biçimde sorguluyorlar. Üstelik ilk ve asıl neden olan 2 İsrail askeri hala İsrail’e dönmedi.
Hizbullah ise hem ateşkesi koşullu kaybetti hem de şu ana kadar İsrail’in provokasyonlarına rağmen ateşkesi bozmuyor.
Oysa Hizbullah son İsrail birliği Lübnan’ı terk edinceye kadar ateşkesin mümkün olmadığını ilan etti.
Hizbullah bugün Lübnan içinde de daha güçlü. Lübnan toplumunun artık daha büyük yığınları Hizbullah’ı destekliyor.
Sekter bölünmelere dayalı politik kurumların çoğu diş bilese de Hizbullah bugün İsrail saldırısından öncesinden daha güçlü.


Hizbullah ve politik İslam
Türkiye’de bazı sol siyasetler politik İslam ile yanyana durmama eğilimi taşıyorlar. Bunların bazıları eylemlere Mazlum Der ya da Hak İş Sendikası katıldığı için gelmeyeceklerini beyan ediyorlar ve bgelmiyorlar.
Şimdi bu gruplar için büyük bir zorluk var. Ortadoğu coğrafyasında emperyalizme karşı savaşan güçlerin başında politik İslamcı gruplar geliyor ve Hizbullah bunlardan birisi.
Bazı aklı evveller Hizbul-lah’ın farklı olduğunu anlatmaya çalışıyor. Hizbullah politik İslamcu bir hareketten çok bir ulusal kurtuluş hareketi imiş. Yani tutarlı ya da tutarsız ama antiemperyalist bir hareket. Bu doğru, ama acaba Irak’ta, Afganistan’da işgale karşı savaşanlar ulusal kurtuluş mücadelesi vermiyorlar mı? Aynı şeyi dün Sovyet işgaline karşı savaşan Afganlar için de söylemek gerekmez mi?
Bu sorulara yanıt bulmak zor. Politik İslamcı hareket ile ilişkiler konusunda tutarlıbir çizgiyi savunamayanlar ne yazık ki istemlerinin dışında fiilen emperyalizmin yanına düşerler.
Hizbullah şeriat devletiistiyor. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Ama Hizbullah bugün emperyalizme karşı savaşıyor ve sosyalistler sadece bu nedenle onunla birlikte direniyorlar. Direniş boyunca karşılıklı birbirimizi etkileyeceğiz. Biz fikirlerimize güveniyoruz.


Lübnan’da yeni bir sol gruplaşma oluşuyor

Politik olarak olaylar çok hızlı ilerliyor. Daha şimdiden Lübnan’ın haraberinin üzerinde, sekterizmden uzak yeni bir sol parti kurabileceğimiz açık.
Yardım çabaları Lübnan toplumu için önemli bir sınavdı. Değişik dini ve etnik eğilimlerden insanların bir araya gelerek yardım çabalarına ortak olmları Lübnan’da bu sekterizm sorununu çözmemizin mümkün olduğunu gösteriyor.Ama şimdi buna çok daha derinleştirmemiz gerekir.
Lübnan hükümetine karşı büyük bir öfke var ve hükümetin çok dayanabileceğini sanmıyorum.
Halk hükümetin direniş kazanırken İsrail’i korumaya çalıştığını düşünüyor.
Fouad Siniora ancak bir hafta sonra israil saldırısına karşı tutum alabildi. Çünkü hükümetin bir kısmı kendi halkının bir kısmından aslında nefret ediyor ve ebu nedenle direnişe karşı mevzi kazanabilmek için halkın cezalandırılmasından memnundular.
Ama artık bu tartışmayı kaybettiler. geçen seneki Sedir Ağacı Devrimi’nin ardındaki Lübnan Güçleri adlı Hariri’nin çetesi, ve diğer Amerikancı güçler yenilgiye uğradılar. Politikanın bundan sonraki aşaması Hizbullah ve Michael Aoun’nun Özgür Yurttaşlar Hareketi tarafından belirlenecek.
Şİmdi bütün Ortadoğu çapında sosyal adalet ve demokrasi için mücadele edecek bir taban hareketine ihtiyacımız var.
Lübnan’daki solun büyük bir kısmı için İsrail’in yenilgisinin sadedce Lübnan için değil bütün Arap dünyası halkları için bir kazanım olduğu ve emperyalizm için, emperyaliznin planları için bir yenilgi olduğu net değil.
Şimdi uluslararası sol için temel görev emperyaşizme karşı nasılmücadele edileceğini ve bunun sadece acil bir durumda değil düzenli ve sürekli bir mücadeleye dönüştürülebileceğini tesbit etmektir.
Bassem Chit - Beyrut