Sosyalist İşçi 259 (16 Eylül 2006)
En büyük antikapitalist festival
26-27 Ağustos'ta Barışarock Karşı Festival 2006 on binlerin buluştuğu kocaman bir eylem haline ve büyük bir kazanıma dönüştü. Türkiye'nin çeşitli şehirlerinden savaş karşıtları üç gün boyunca (üç gün çünkü 25 Ağustos Cuma günü saat 15:00 itibarı ile çadır alanı doluydu) inanılmaz politik, özgür bir yaşam alanı yarattılar kendilerine. Alanın en ücra köşesinden bile biz anti, anti-kapitalistiz diye zıplayanından, Cumartesi günü sahne önüne toplanıp o yakıcı güneş altında sahnenin açılması ile birlikte Lübnan'a asker göndermeyeceğiz diye bağırmaya başlayan kalabalıklara kadar her yerde heyecan, kararlılık ve öfke vardı. Savaş istemiyorlardı ve buna karşı bir şeyler yapmak için toplanmışlardı oraya. Daha da önemlisi bu büyük öfkeye rağmen festivalin salahiyetini düşünen o koskoca kalabalığın müthiş otokontrolü göz yaşartıcıydı.
Alanın her köşesinde eylem vardı
Bir Ağustos gününün korkunç sıcağına rağmen ve ağaçlık alanın rahatlatıcı gölgeleri sayesinde sahnesinden tutun, söyleşi, tiyatro, atölye, stant alanlarına, çarşı meydanına kadar her yerde insanlar İsrail'in ve ABD'nin insanlık dışı saldırılarını, Lübnan'da ve işgal altında olan her yerde direnişin nasıl devam ettiğini, onlarla dayanışmak adına yapılabilecek şeyler olduğunu konuşuyorlardı. An geçmiyordu ki bir köşeden birileri toparlanıp savaşa hayır diye bayrakları ile yürümesin. Özellikle Cumartesi günü Çamur sahnedeyken alana ulaşan Barışa Pedal ekibinin sahneye çıkması sırasında ve Memet Ali Alabora konuşma yaptıktan sonra 1 Mart'tan sonraki en büyük savaş karşıtı eylem gerçekleşti Barışarock alanında. Yüz bine yakın insan aynı anda "Lübnan'a asker gitmesin", "Savaşa hayır", "Biz bu savaşı durdurabiliriz" diye bağırıyor, hep bir ağızdan savaşa karşı ses çıkarıyordu. Bu büyük bir kararlılığın ayak sesleriydi, bu Türkiye'deki savaş karşıtı hareketin ayak sesleriydi.
Herkes Barışarock'ı konuşuyordu
Cuma gecesi itibarı ile alana gelenlerin yerleşebileceği yer kalmamıştı neredeyse. Barışarock gönüllüleri bile şaşkındı bu durum karşısında. Cumartesi öğle vakti itibarı ile 60-70 bin insandan bahsedilmeye başlanmış; bu durum hem hepimizi korkutmuş, inanması güç bir rivayet olmuş dolaşıyordu hem de heyecanı inanılmaz boyutlara ulaştırmıştı. Fransız Arte kanalından, İngiliz BBC kanalına, en alakasız Türkiye medyasına kadar her yerde herkes Barışarock'ı anlatıyordu. Başka festivallerin sponsoru olan medya bile ertesi gün Barışarock'taki coşkudan, savaş karşıtlığından bahsetmek zorunda kaldılar.
Herkes yine bu işin gönüllülükle, sponsorsuz nasıl başarılabildiğini konuşuyordu. Bazılarının sandığı gibi Barışarock'ı 15-20 kişi gerçekleştirmedi. Alanın güvenliğini ve coşkusunu kendiliğinden sağlayan herkes, Barışarock'ın ruhunu taşıyan herkes Barışarock inisiyatifinin bir parçasıydı. Herkes halinden o kadar memnundu ki tuvalet kuyruğunda beklerken bile "barış için çişimi tutacağım hiç aklıma gelmezdi" gibi cümlelerle aslında o alanın ne kadar sahibi olduklarını gösteriyordu.
Üç günün ardından
Pazartesi sabahı oradan ayrılırken yüzümüzde 4 günün yorgunluğu değil, savaşa karşı ses çıkarmanın ve 1 Mart gibi başka büyük işlere de burnumuzu sokacak olmanın güveni vardı. Üç gün boyunca o alanda oradan çıkıp neler yapabileceğimizi yaptığımız bu büyük eylemin Türkiye'nin dört bir yanında nasıl yankılanacağını ve bunu nasıl devam ettireceğimizi konuştuk. Uzun uzun tartıştık, kararlar aldık.
Bir bir 1 Mart daha!
Lübnan'a asker gönderme söylentilerinin dolaştığı bir zamanda yapıldı Barışarock. Maalesef tezkere tarihi, dolayısıyla eylem tarihi belli değildi Barışarock'ta… Ama savaşın Barışarock'a katılan herkes tarafından teşhir edildiği, bundan sonra da teşhir edileceği bir gerçek. 1 Mart'a giden süreci hatırlarsanız, aylar sürmüştü. Yaz kış denize girenler savaşa hayır pankartı açıp, savaşa karşı kardanadamlara kadar herkes örmüştü 1 Mart eylemini. Bugün de Barışarock alanında buluşanlar Barışa Pedalla, Barış İçin Elele Girişimi ile Güneşe Resim ile Cebeci BAK ile, Küresel Bak ile büyüyerek Ortadoğu'da süren savaşın karşısında yer alacaklar.
İşte Barışarock'ın en büyük kazanımı buydu. Türkiye'nin her yerinden gelip o alanda buluşan savaş karşıtları, o alandan tekrar Türkiye'nin her yerine dağılıp savaş karşıtı hareketin bir parçası olmaya bu hareketi büyütmeye ve bu savaşı durdurma kararlılığıyla ilerlemeye devam edecekti. İşte biz o alandan bir sonraki eylemde ve yine sokakta buluşmak üzere diye böyle ayrıldık. Ve 5 Eylül'de Ankara'da Kurtuluş Parkı'nda buluştuk. Aynu coşku ile, aynı mücadele azmi ile, aynı gönüllülükle.
Beğenmeyenler
Her sene bazıları Barışarock’ı beğenmez. Bu çok normal. Barışarock gönüllü emeği ile hazırlanmakta. Herşey amatör. Bu nedenle de bir çok eksiklik var.
Ama Barışarock’ı eleştirenlerin bir kısmı daha politik eleştiriler getiriyor. İlk iki sene bazıları Braışarock’ı “çok politik” buldu. Şimdi ise bazıları yeterince politik bulmuyor. Bunlar geleneksel Türk sol örgütleri.
Bir sol dergi Barışarock’a gelenleri ağaç altlarında oturarak bedava müzik dinleyen apolitik kişiler olarak değerlendiriyor. Giriş parası alınmayan bir rock konserine gelenleri parasız müzik dinliyorlar diye eleştirmek elbette ilginç.
Bunlar bir de Barışarock boyunca yapılan savaş karşıtı gösterileri belli ki görmemişler. Y ada Memet Ali Alabora konuşurken, Moğollar ya da Mor ve Ötesi çalarken oluşan politik havayı görmemişler.
Belli ki geleneksel sol için bütün bunlar yetersiz. Onlar konser dinleyen gençler yerine beşerli sıra yapmış oturan ve müzik çalarken kollarını havaya kaldırarak slogan atan gençler istiyorlar. Yaniş asker arıyorlar. Ama Barışarock’a gelenler “kimsenin askeri olmayacağız” diyorlar.
Bir de Barışarock’ı “savaş karşıtı havayı aldı, bu nedenle 5 Eylül küçükoldu” diye eleştiren komik insanlar var. Bunlara söyleyecek hiçbir şey yok.
Bütün bunların yanı sıra bir de Barışarock’ı teknik olarak eleştiren ve sonra “kurumlaşmalı” diyenler var. Bunlar “kurumlaşmış bir Barışarock’ın ticarileşeceğini biliyorlar ve zaten asıl istedikleri bu.
Her sene böyleleri ortaya çıkar ve sonra gönüllü Barışarock kazanır. Ertesi sene daha da gelişir ve büyür. daha çok gönüllü ertesi sene kolları sıvar. her sene gönüllüler bir sene öncesinden dersler çıkarırlar. Ama ders yıpratmak, yıkmak için değil, daha iyisini, daha güzelini inşa etmek için kullanılır.
Bu sene en belden aşağı biçimde Barışarock’ı yıpratmaya çalışanlar var. Barışarock gönüllerine her sene olduğu gibi hakaretler yağdırıyorlar. Cinsiyetçilik yapıyorlar. Ama kimse hayale kapılmasın. Barışarock yaşar, amatörce yaşar ve gelecek sene daha büyük ve daha politik olur.