Sosyalist İşçi 261 (14 Ekim 2006)

 

Sayfa 9 :


Türkiye Sosyal Forumu
Tartışmada bir ilk
Birinci Türkiye Sosyal Forumu 30 Eylül 1 Ekim tarihleri arasında gerçekleşti. 3 bine yakın insanın katıldığı TSF oldukça başarılıydı.
Gülhane parkı içinde ki Darphane binalarının yanı sıra İstanbul Tabibler Odası ve Gazeteciler Cemiyeti’nde de toplantılar yapıldıç
TSF’de DSİP’in biri “Antikapitalist Hareket ve Yeni Sol” diğeri de “Kürt Sorunu ve Barış Mücadelesi” başlıklı iki toplantısı vardı.
Bunlardan ilkine İngiltere’den Alex Callinicos da katıldı.
BAK’ın düzenlediği “Savaş Karşıtı Hareketin Geleceği” toplantısı açıkça TSF’nin en kalabalık toplantısı oldu. Ondan sonraki en kalabalık toplantı ise “Antikapitalist Hareket ve Yeni Sol” toplantısı idi.
TSF’de Karakedi Kültür Merkezi “Piyasa ve Devlet Kıskacında Eğitim” başlıklı bir toplantı düzenlerken Küresel Eylem Grubu’da 2 toplantı düzenledi: “Nükleer Enerji, Küresel Isınma” ve “Sağlık Politikaları ve Sağlık Hakkı”.
30 Eylül günü öğlenleyin Gülhane Parkı’ndan Sultanahmet Meydanı’na kadar da bir yürüyüş yapıldı. BAK bu yürüyüşün en canlı ve en büyük kortejiydi.
TSF bir ilk olarak başarılıydı. Yeterince toplumsal hareketin kendi toplantıları ve standları ile katılmamış olması belki bir eksiklikti ama öte yandan da TSF çok sayıda sol grubu bir araya getirerek birbaşka olumlu işlev gördü.
Bugünlerde ağır saldırı altında olan Atılım-ESP çevresi, Tecride karşı mücadele eden HÖÇ ve daha birçok başka sol-sosyalist grup TSF’de güçlü bir biçimde yer aldı.
Türkiye Sosyal Forumu boyunca çok sayıda stand vardı. ÇOk renkli olan bu standlar 2 gün boyunca katılımcıların dikkatini çekti.
DSİP’liler TSF’nin en kalabalık gruplarından birisi olarak bir yandan Sosyalist İşçi gaztesi satarken diğer yandan da BAK ve KEG bildirilerini dağıttılar. 4 Kasım için aktivist toplamaya çalıştılar. TSF boyunca çok sayıda aktivist KEG masasına gelerek 4 kasım mitingine katılacağını belirtti.
TSF’ye katılanların üçte ikisi hiç bir gruba mensup değildi. Bu nedenle Tarık Ali’nin toplantılarının yanı sıra “Antikapitalist Hareket ve Yeni Sol” toplantısı bu kesimin ilgisini çekti.
TSF’den sonra çeşitli yayınlar da da bu toplantıya vurgu yapıldı.
Barışarock’dan sonra Türkiye Sosyal Forumu Türkiye’de güçlü bir hareket olduğunu ve bu hareketin yoğun bir biçimde örgütlenme ihtiyacı içinde olduğunu gösterdi.
TSF’den bir gün önce Karakedi’de yapılan Antikapitalist manifesto toplantısı toplantıya 150 kişi gelmiş olmasına rağmen Alex callinicos’un uçağı çok geç geldiğiiçin yapılamadı. Gene de Karakedi’de oturarak Calli-nicos’u bekleyenler 2 saat geç gelen Callinicos’un kısa bir konuşmasını dinlediler. TSF 2007”de açık ki çok daha güçlü ve başarılı olacaktır.


"Bana apolitik deme! "
"Seksen sonrası apolitik gençlik" damgasını alnından taşıyan nesildenim. Duyarsız, apolitik, dünya ile ilgilenmeyen bir nesil damgasını taşıdım, yirmi bir yıl boyunca. 12 Eylül cuntasını yaşayan kuşakların dudak büktüğü gençlerdenim yani. Her katıldığım sendika eyleminde, her katıldığım savaş karşıtı gösteride, her bildiri dağıtışımda ve hatta bunların ardından eve geldiğimde hep bu cümleleri duydum: "seksen sonrası apolitik gençlik".
***
1999 yılında Seattle sözcüğünü üç gün boyunca duyup, televizyondaki görüntüleri izlerken; dünyayı değiştirmek üzere harekete geçecek yepyeni bir kuşağın ortaya çıkacağını bilmiyorduk. Ama ne olduysa, o gücünü birliğinden ve çeşitliliğinden alan eylemden sonra oldu. Şimdi, dönüp baktığımızda, sayamayacağımız kadar çok eylem var; Prag, Cenova, Washington… Zaten bir süre sonra eylemleri saymayı bırakıp yıllardır olmayan şeyi saymaya başladık: Kazanımlarımızı.
Artık, İspanya'nın askerlerini geri çekmesinden, hükümet değişikliklerinden, Fransa'daki ve Yunanistan'daki öğrenci-işçi eylemlerinin zaferinden, Latin Amerika'daki sol hükümetlerden, Avrupa'daki yeni sol partilerden, İsrail'i püskürtmeyi başaran Hizbullah'tan bahsetmeye başladık. Üstelik bu mücadeleler küresel olarak birbirleri ile kopmaz bağlara sahip. Bir çırpıda insanın aklına gelen örnekleri ise: Chavez'in BM toplantısında elinde Noam Chomsky kitabını sallaması, İngiltere'de yapılan savaş karşıtı gösteride taşınan "Hepimiz Hizbullah'ız" dövizleri, Chavez'in odasına astığı Irak haritası, Yunanistan'da eylemlerin "Fransa deneyi" aktarılarak inşa edilmiş olması … Seksen sonrası apolitik gençlikti bunu inşa eden. Küresel ölçekte yeni bir kuşaktı.
***
Türkiye'de darbeden sonra Özal vardı, İngiltere'de darbe olmadı ama Teacher vardı. Hepsinin ortak sıfatı, yeni liberal olmalarıydı; işçi düşmanı olmaları, "zengini sevmeleri". Yeni liberal saldırılar ardı ardına tüm dünyada uygulamaya sokuldu: Özelleştirmeler birbiri ardına geldi, sağlık ve eğitim gibi kamusal ihtiyaçlar piyasaya açıldı. Tüm dünyada kapitalizmin zafer bayrakları göklere çekilmeye başlandı. Kapitalizmin zaferini "sosyalist" denen devlet kapitalisti rejimlerin çöküşü taçlandırdı. Milyonların içinde olduğu bir önceki kuşağın tutunduğu son dal da kırılmıştı. Fiziki ve moral olarak yenilgiye karşı mücadele eden ısrarlı sosyalistler kalmıştı geriye. Çoğu zaman ölümü göze alarak mücadele etmek zorunda kalan, çoğu zaman hatalı ama gelen akıntıya karşı daha da geriye gitmeme mücadelesi veren ısrarlı insanlar. Ancak, bu hava yani yenilgi havası, işte bu ortaya çıkan genç kuşakla kırılmaya başladı.
***
Yenilgiyi tatmamış bir kuşak ortaya çıktı. Tarihin daha önce benzerlerine sahne olduğu devrimci bir kuşak. 68'de "şimdi ve hemen orgazm ol" diyerek cinsel özgürlüğüne sahip çıkan kadınlar kadar devrimci, Ekim devriminde fabrikalarda işçilere konuşma yapan genç bir sosyalist kadar devrimci bir kuşak. Devrimin kitlelerle olacağını bildiği için; kahramanlığa prim vermeyen bir kuşak. Geçmişin derslerini tartışmayı bilen, SSCB'de yıkılanın ne olduğunu da tartışmayı ihmal etmeyen bir kuşak. Küresel ısınmayı yaratan kapitalizme karşı dünyamızı korumak için "başka bir dünya" isteyen, bunun mümkün olduğunu bilen bir kuşak.
İşte seksen sonrası apolitik gençliktir, "Başka bir dünya mümkün" sloganını yaratan binlerce yıllık sınıflı toplum tarihinin mücadele geleneğini sırtlanmış ve o başka bir dünyayı kazanmak için harekete geçen kuşak. Barışarock'a, BAK eylemlerine, Avrupa'daki, Amerika'daki veya dünyanın herhangi bir yerinde kitleleri görüp beğenmeyenler; onlara uzaktan öğütler verenler, işte tam da bu devrimci özü beğenmiyorlar. İşte tam da bu nedenle, köhnemiş anlayışları kaybetmeye mahkûm. İşte bu nedenle, özgürlüğü savunanlar kazanıyor, kazanacak.

Hayri DOĞU