Sosyalist İşçi 263 (18 Kasım 2006)

 

Sayfa 6-7: Orta Sayfa


BUSH YENiLiYOR
"Kuşaklar arası sürecek uzun bir savaşa hazırız." "ABD, küresel çıkarları olan tek devlettir." "Küreselleşmeye karşı çıkan teröristtir."
Bu sözlerin bir kısmını söyleyen bir kısmını ise esinleyen adam, istifa etti.
ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, 7 Ka-sım'da gerçekleşen ABD Kongre seçimlerinden Cumhuriyetçi Parti'nin ye-nilerek çıkmasından hemen sonra istifa etmekten başka çare bulamadı.
Seçimlerden sonrasında yaptığı basın açıklaması sırasında, Rumsfeld'in ar-dından Başkan yardımcısı Dick Cheney'nin de istifa edip etmeyeceği sorusu Bush'un canını sıktı.
7 Kasım seçimleri, ABD egemen sınıfı içinde süren krizin derinleşmesi anlamına geliyor. Şimdi, her şeyden çok, ABD'nin önümüzdeki dönemde Irak'ta nasıl bir politika izleyeceği tartışılacak. Seçimlerin bir yandan ABD'nin Irak savaşı konusunda politik yenilgisinin tescil edilmesi olduğunu görürken, diğer yandan da bu seçimlerin hemen ardından ABD'nin Irak'tan çekileceğini düşünmemek gerek.
Irak Çalışma Grubu
Rumsfeld'in yerine göreve atanan şahıs, Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti'nin temsilcilerinden oluşan Irak Çalışma Grubu'nun da üyesi. Irak Çalışma Grubu, ABD'nin her iki partinin olgun, soğukkanlı ve gerçekçi siyasilerinden oluşturulan ve önümüzdeki dönemde Bush'un Irak'ta daha aklı başında adımlar atmasını sağlayacak bir platform olarak sunuluyor.
Oysa, olanaksız olan bir şey varsa, o da ABD'nin Irak'ta "daha aklı başında politikalar" izlemesi. Çünkü 11 Eylül'den sonra geliştirilen ABD dış politikası, kısaca, "Önleyici savaş doktrini" adı verilen ve askeri saldırganlığa dayanan politikalar, birkaç aklı havada neocon'un belirlediği politikalar değildi. Bush dönemi ABD politikaları, soğuk savaş döneminin sonunda ABD emperyalizminin, silah, sanayi ve petrol devlerinin geliştirdiği politikalardı. Bush doktirini adı verilen bu siyasal yaklaşım, beş yıldır ABD iç ve dış politikasının merkezi noktasını oluşturuyor.
Bu politika, ABD'nin küresel çıkarları için tek taraflı ve saldırgan politikalar uygulaması, teröristlerce kullanılan zayıf rejimlerin piyasa ekonomisine açılan demokrasiler haline getirilmesi gibi başlıkları kapsıyordu.
Bu askeri saldırganlığa dayalı politikaların geliştirilmesinin nedeni ise, ABD'nin tıpkı 20. yüzyıl gibi, 21.yüzyılın da bir Amerikan yüzyılı olmasını garanti altına almak istemesiydi.
Ne Afganistan ne de Irak işgallerinin arkasında kitle imha silahı ya da zorbalardan kurtulmak gibi istekler var. ABD, batıyı, Çin ve Rusya'yı kendi hegemonyasına boyun eğmeye zorluyor. Irak Çalışma Grubu, işte bu hedefin hayata geçirilmesinde Irak işgalinin yarattığı sorunları yumuşatmaya çalışacak.
Muhafazakârların politik yenilgisi
ABD işgallerinin mimarlarından Rumsfeld'in istifası, ABD'nin Irak'ta saplandığı batağın sonucu. Bush, "Irak'ta kitle imha silahı" olmadığını itiraf ettiğinde, Bush ve ekibinin yenilgisi başladı.
Demokrasi adıyla sunulanın, Irak'ta her an patlamaya hazır bir şiddet ortamı olduğu açığa çıktığında, Bush'un yenilgisi hızlandı.
Bizzat Bush'un kendisi, Irak'taki durumu Vietnam savaşına benzettiği anda ya da Richard Perle'in "Irak'ın işgali hataydı" dediği anda, Bush'un yenilgisi hızlandı.
Ama Bush'un yenilgisine, ABD emperyalizminin dünya hegemonyası politikalarının yenilgisine neden olan en önemli iki etken, Irak halkının direnişi ve küresel savaş karşıtı hareketin ara vermeden kampanyalarını sürdürmesi oldu.
Şimdi, Bush'un politik yenilgisini kesinleştirmek, bu politik yenilginin askeri bir yenilgiye dönüşmesi için Irak direnişiyle bütünleşmek ve ABD'deki savaş karşıtlarının kampanyalarına güç vermek gerekiyor.
Irak Çalışma Gücü boşuna çalışmasın. ABD ya Irak'ta kalmaya devam edecek ya da tasını tarağını toplayıp yenildiğini kabul etmek zorunda kalarak Irak'tan defolup gidecek.


Halk savaşa hayır dedi, ama…
Amerika'da yapılan seçimler, sonuçları itibariyle, bütün dünya tarafından, aslen Irak savaşı konusunda yapılan bir referandum olarak algılandı. Ancak, Demok-ratların zaferinin Irak savaşının sona ermesini, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi'nin çöpe atılmasını ve Amerikan askerlerinin Ortadoğu'dan çekilmesini sağlayacağını düşünmek iyimserlik olur.
Seçildiği günden bu yana Bush'un programına ve uygulamalarına imza atan neocon'lar, 1970'lerde Reagan'ın yanında yer almak için Demokratlardan ayrılan Richard Perle gibi demokratlardan oluşuyor. Perle, geçtiğimiz günlerde Vanity Fair dergisine verdiği röportajda Irak savaşının büyük bir hata olduğunu söylemişti.
Ayrıca, içindeki savaş karşıtlarının azınlıkta kaldığı Demokrat Parti'nin aslında Irak savaşı konusunda bir stratejisi yok. Demokratlar, savaşı değil, savaşın yönetiliş biçimini eleştiriyor. Gönderilen asker sayısının az olduğunu söylüyorlar.
Dolayısıyla Demokratlar, bu savaşın başlangıcından tutun da, şu an ulaştığı noktaya kadar geçen zamanda aslında neler olduğunu araştırıp Bush hakkındaki yalanları ortaya çıkarmayacak. Zaten Temsilciler Meclisi'nin yeni başkanı Nancy Pelosi de Bush için azil sürecini 'zaman kaybı' olarak nitelendirdi ve böyle bir şeye gerek olmadığını söyledi.
Demokrat Parti, eskiden beri İsrail'deki Siyonist rejimi güçlü bir şekilde destekliyor. Temsilciler Meclisi'nin 2003'ten beri üyesi olan Illinois temsilci Rahm Emanuel, bir İsrail göçmeni ve savaş karşıtı Demokrat adayları saf dışı bırakmasıyla biliniyor. Ayrıca, 2008'de başkanlığa adaylığını koymaya hazırlanan Hillary Clinton, Bush'u İran'a karşı yumuşak davranmakla suçluyor.
Temsilciler Meclisi'nin Dış İlişki-ler Komitesi'nin başına geçmesi beklenen Tom Lantos ise, 'önleyici savaş doktrini'ni destekliyor ve İran, Sudan gibi ülkelere müdahale edilmesi gerektiğini düşünüyor.
Her ne kadar seçim sonuçları Amerikan halkının Demokrat-lardan asıl beklentisinin bu haksız ve yalanlara dayalı savaşı bitirmek olduğunu gösterse de, Demokrat-ların bunu, en azından tek başlarına yapmayacakları çok açık. Savaşı asıl durduracak olan, Amerika'da savaş karşıtlarının, asker ailelerinin kampanyaları, kitlesel gösterileri ve bunların Irak'taki direniş ve dünyadaki savaş karşıtı hareket ile birleşmesi. Bu anlamda, hem onlara hem de onların mücadelesini güçlendirecek biz Türkiye'deki savaş karşıtlarına büyük görevler düşüyor.

"Bir seçim yenilgisinin hem seçimlerin yapıldığı ülkede hem de dünyanın geri kalanının her tarafında böylesine coşkuyla karşılanması dünya tarihinde nadir bir olay olsa gerek. Bush nihayet gezegenin büyük çoğunluğunun birleşmesini sağladı!"

Londra Observer gazetesi, 12 Kasım 2006


Amerikan halkı yoksullaştı
Seçime hakim olan gündem Irak savaşı olsa da, ekonomik kaygılar da Amerikan halkının Bush'u cezalandırmasında önemli bir rol oynadı. Yapılan araştırmalar, halkın geçtiğimiz birkaç yılda yaşanan ekonomik büyümeden pay almadığını hissettiğini gösteriyor.
Amerikan Eyalet Yasama Meclisi Üyeleri Ulusal Konseyi tarafından yapılan bir araştırma, Bush yönetiminin kamu harcamalarında 49 milyarlık bir kesinti yaptığını gösteriyor. Buna karşın, geçtiğimiz beş yıl içinde sağlık harcamalarının maliyeti yüzde 70 oranında, üniversite fiyatları yüzde 40 oranında arttı. Bush yönetimi sırasında bir ailenin elde ettiği gelir miktarı, 2001 yılından bu yana toplam 1.699 dolar azaldı. Fakat, aile başına düşen borç miktarı yüzde 34 artarak 55.300 dolara çıktı. Yani her Amerikan ailesi, gelirlerinin neredeyse yüzde 15'iyle borç ödüyor.
Bush yönetimi, 2007 yılı bütçesinde çocuklara, daha önce söz vermiş olduğu rakamdan 12 milyar dolar daha az bir bütçe ayırdı. Bu, ihtiyacı olan 3 milyon çocuğun 2007 yılında okul ve eğitim yardımı alamayacağı anlamına geliyor.
Bush yönetiminin ilk iki yılında 2,6 milyon kişi işsiz kaldı. Amerika'nın en zengin yüzde 1'i, yani yıllık geliri 1,2 milyon dolara ulaşanlar, Bush'un 2001 yılından beri yaptığı vergi indirimlerinden 1/3 oranında kâr elde etti. Amerika'nın en zengin yüzde 20'lik kesimi, bu kesintilerden, gelirlerinin 2/3'ü oranında kâr etti. En tepedeki yüzde 1'lik kesimin sadece bu vergi kesintilerinden elde ettiği kâr, Irak savaşında harcanan paranın iki katına denk düşüyor ve uzmanlar bu paranın tüm Amerikalıların uygun bir sağlık hizmeti almasına yeteceğini söylüyor.
Diğer yandan, Amerika'da 4,5 milyon insan açlık sınırının altında yaşıyor. Amerikan Sayım Bürosu'nun araştırmasına göre, Amerika'da 18 yaşın altında olanların yüzde 17,8'i yoksul. Bunların çoğunu Latin Amerika ve Afrika kökenliler oluşturuyor. Toplam Amerika nüfusunun ise yüzde 13,3'ü yoksul; 16 yaş ve üzerindekilerin yüzde 27'si işsiz.
Bu araştırmaların sonuçlarına göre, halkın yüzde 36'sı özellikle Bush'a karşı oy verdiğini söylüyor. Yüzde 41'i ise, yolsuzluk ve skandallar yüzünden Demokratlara oy verdiğini belirtiyor. Ankete katılanların yüzde 56'sı, Amerika'nın Irak'tan hemen çekilmesi gerektiğini düşündüğünü açıklıyor. Yani Amerikan halkı Bush ve yönetiminin hem iç politikasından hem dış politikasından bıkmış durumda.


Bu sadece ilk adım
Amerika'daki savaş karşıtı koalisyon olan United for Peace and Justice'in, seçimlerin ertesi günü yayınladığı mesaj:
Bu, Amerikan Halkının Barış Emridir
Sonuçlara bakılırsa, dün yapılan seçimler, gerçekte savaş konusunda yapılmış bir referandumdur ve bu referandumun sonuçları çok açıktır: Oy verenlerin büyük çoğunluğu barış istiyor.
Seçim sonuçları, savaş karşıtı hareket açısından büyük bir zaferdir. Amerikan halkı, savaş yanlısı adaylara oy vermeyerek ve Irak meselesini seçimlerin ana konusu haline getirerek, savaş karşıtlığını politik bir güce dönüştürmüş ve savaş karşıtı hareketi güvenilecek bir güç haline getirmiştir. Amerika'daki savaş karşıtlarının bu noktaya gelmesine katkıda bulunan herkese teşekkürler.
Fakat bu sadece ilk adım. Şimdi daha önemli bir aşamaya girdik: Şimdi, yeni temsilcilerimizin, halkın barış talebini yerine getirmesini ve askerleri derhal Irak'tan çekmesini sağlamalıyız. Bunun için, yeni temsilcilerimiz üzerinde her biçimde baskı kurmaya devam etmeliyiz.
United for Peace and Justice Coalition


Amerikan halkı neye oy verdi?
Amerika'da Demokratlar bu seçime giderken altı önemli konuda kampanya yaptılar. Demokratların vaadleri Amerikan halkının neye oy verdiğini göstermesi açısından anlamlı.
1- Demokratların önemli hedeflerinin başında "Yurtiçinde ve dışında gerçek güvenliğin sağlanması" var. Irak konusunda Bush'un başarısız politikasının düzeltileceği vaat ediliyor.
2- Amerikalıların daha iyi yaşam şartlarına kavuşması için istihdam imkânlarını geliştirileceği ve ücretlerin artması garantisi veriliyor.
3- Her isteyenin üniversite eğitimi görebilmesi için vergi teşviklerine, düşük faizli öğretim kredilerine ve burslara önem verilecek.
4- Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak için bio-enerjiye, vergi teşviklerine önem verilmesi ve enerji fiyatlarının ucuzlatılacağı vaat ediliyor.
5- Sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması, hayat ve sağlık sigortası konularında halka yeni imkânların getirilmesi ve tasarrufların teşvik edileceği vaat ediliyor.
6- Sosyal güvenlik hizmetlerini yaygınlaştırılacağı ve emeklilik haklarının güvence altına alınacağı vaat ediliyor.


Bush kadınlara ve eşcinsellere düşmandı
Bush, sadece yurtdışında değil, yurt içinde de özgürlükleri kısıtlamak için çaba harcadı. Irkçı olmasının yanı sıra, aynı zamanda eşcinsellere de düşman.
Bush, önce 2004 yılında, ardından 2006 yılının Haziran ayında, Amerikan Senatosu'na eşcinsel evliliklerin yasaklanması çağrısında bulunmuştu.
Bush, kadın ve erkek arasındaki evlilik kurumunun medeniyetin en temel kurumu olduğunu belirterek "eylemci yargıçlar" olarak ifade ettiği kesimlerin müdahalesinden korunması gerektiğini savunmuştu. Burada kastedilen yargıçlar, evlilikle ilgili olarak, eşcinsellerin diğer insanlarla aynı haklara sahip oldukları yönün-de hüküm verenlerdi.
Bush sadece eşcinsellere değil, kürtaj hakkına da karşıy. 2000 yılında başkan olduğundan beri, Ameri-ka'da kadınların seçme hakları sürekli tehlike al-tında oldu. Bunun son ör-neği, Güney Dakota valisi (Cumhuriyetçi), kadınların her ne gerekçe ile olursa olsun (tecavüz, ensest ve kadının sağlığının tehlike-de olduğu durumlarda bile) kürtajı yasaklayan bir yasa çıkarması oldu. Yasa-nın geçtiğimiz Temmuz ayında yürürlüğe girmesi bekleniyordu, fakat kürtaj taraftarları halk oylaması yapılmasını istediler. Yasa halk tarafından yüzde 56'ya yüzde44 oyla reddedildi.
Son seçimlerden sonra, Demokratların çoğunluğu kazanması ile, Senato ve Temsilciler meclisine gelen yeni kanun koyucuların 29'u kürtaj hakkını açıkça savunuyor. Yani şu anda kürtaj hakkını savunanlar Senato ve Temsilciler Meclisi'nde çoğunlukta.


YORUM

Bush hâlâ yerinde; Blair hâlâ yerinde. Yakında gidecekler, ama devrildikleri için değil, süreleri dolduğu için gidecekler.
Peki biz niye dört yıldır durmadan savaş karşıtı hareketi inşa etmeye, büyütmeye çalışıyoruz; niye toplantılar, basın açıklamaları, yürüyüşler yapıyoruz? Niye dünyanın her yanında sosyalistler ve savaş karşıtları dört yıldır savaşa karşı propaganda yapıyor, eylemler örgütlüyor?
Ne oldu bu çabanın sonucunda? İşgal devam ediyor, Bush ve Blair yerlerinde duruyor. Boşuna mı yaptık her şeyi?
Boşuna olmadığını geçen hafta gördük.
Amerika'da Demokrat Parti'nin zaferi önemli görünmeyebilir. Yeni seçilen Demokratlar özellikle sağcı oldukları için aday gösterilmiş, Irak konusunda kesin tavırlara sahip olmayan kişiler.
Savunma Bakanı Rumsfeld'in istifa etmek zorunda kalmış olması önemli görünmeyebilir. Yerine getirilen kişi bir savaş karşıtı değil elbet.
Ama dört yıldır boşa çaba harcadığımızı veya seçim sonuçlarının önemsiz olduğunu düşünmek, toplumsal hareketlerin nasıl geliştiğini anlayamayan bir dar görüşlülükten kaynaklanabilir ancak.
Toplumsal hareketler yeraltı nehirleri gibidir. Çok sayıda küçük kaynaktan beslenerek ilerler, engellerle karşılaşır, yön değiştirir, yavaşlar, hızlanır, beslenerek ilerlemeye devam ederse, uzun bir sürecin sonunda, önünde durulamaz bir güce ulaşır, yeryüzüne çıkar. Bush ve çevresi her noktada önümüze engeller çıkardı, yeni iddialar, savaşı meşru kılmaya çalışan savlar öne sürdü. Müthiş bir propaganda savaşı sürdürdü. Sadece Iraklıları değil, tüm İslam dünyasını korkunç bir düşman olarak gösterdi. Biz yutmamış olabiliriz, ama kitlesel bir hareketin etkisini göstermeye başlaması için geniş kalabalıkların ikna olması gerekiyordu. Ve Amerikan halkı artık, nihayet, ikna oldu.
Seçim sonuçları elbette önemli. Çünkü yenilgiye uğrayan Bush'un partisi ve savunma bakanı değil sadece. Amerikan egemen sınıfının Bush tarafından temsil edilen saldırgan, savaşçı kanadı ve bu kanadın 21. yüzyıl dünyası için yaptığı tüm planlar darbe yedi. İnandırıcılıklarını kaybettiler, fire veriyorlar, planlarını uygulama yetenekleri giderek azalıyor. Biz de dört yıldır bunu sağlamaya çalışıyoruz. Yeraltı nehrimiz yeryüzüne çıktı.