Sosyalist İşçi 264 (2 Aralık 2006)
Sayfa 6-7: Orta Sayfa
Ortadoğu’da savaş bitiyor mu?
Irak şimdi bir iç savaşın eşiğinde görünüyor ama bunun yaratıcısının kim olduğu da biliniyor ve Irak’ın bölünmesi olasılığını savaş karşıtı hareket en baştan beri vurgulamaktaydı. Sadece Irak’ta değil, bütün Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesi gündemde. Böl ve yönet veya Yugoslavyalaştırma politikası bütün Ortadoğu için gündemde.
Bir dizi gelişme Ortadoğu’da savaşın biteceği, ABD ve İngilte-re’nin Irak’tan çekileceği düşüncesinin yayılmasına neden oldu.
Bunların en başında Bush’un partisi, Cumhuriyetçilerin seçimlerde ağır bir yenilgiye uğraması geliyor. gerçekten de Cumhuriyetçiler esas olarak Irak ve Afganistan’da sürmekte olan savaşa bir tepki olarak oy kaybettiler. Seçimlerin sonucunda Bush en şahin bakanı olan savunma Bakanı Rumsfeld’i görevinden aldı.
Basına birçok ABD’li general’in ve bu arada İngiliz Genel Kurmay Başkanı’nın savaş üzerine olumsuz görüşleri çıkıyor. Generaller savaşın politikolarak kaybedildiğini vurguluyorlar, bazılarıise derhal çekilinmesi gerektiğni anlatıyorlar.
Bush’un yanı sıra Blair’in durumuda çok kötü. O da aşağıdan gelen basıncın sonunda Başbakanlığı terk edeceğini açıklamak zorunda kaldı.
Bütün bu gelişmeler savaşın bitebileceği kanısını güçlendiriyorlar.
Ancak bütün bunlara rağmen Amerikan emperyalizminin Ortadoğu’dan çekileceğini düşünmek için vakit çok erken.
Demokratlar
farklı mı?
Hemen herkes kabulediyor ki Demokratlar, Bush’un Cumhuriyetçi Partisi’nden çok farklı politikalara sahip değiller. Bush’un Irak’a saldırmasını yanlış bulan demokratlar “Irak’a değil, Suriye!ye saldırmalıydı” diyorlar.
Zaten Bush’un hedefleri arasında da çelişik bir durumda olmasına rağmen İran ve/veya Suriye var.
Bugünkü hava devam ederse gelecek Başkanlık seçimlerini Bush’un ve Cumhuriyetçilerin kaybedeceği açık. Yenilen neoconların şahin politikalarıdır.
Zaten, Rumsfeld’in gidişini birçok yorumcu “baba Bush!un geri gelişi” olarak yorumluyor.
Baba Bush ile George W Bush arasındaki fark ABD hegemonyası için Ortadoğu’ya saldırıp saldırmamak değil, nasıl saldırılacağıdır.
Baba Bush ilk kez Irak’a saldırdığında bunu büyük bir poliitk ve askeri koalisyon kurarak yaptı.
Irak’a Kuveyt’i işgal etmesi nedeniyle yapılan saldırıya Suudi Arabistan ve Suriye dahi ABD’nin müttefiki olarak katılmışlardı ve o günlerde ABD ordusu büyük çaplı bir biçimde Suudi Arabistan’a yerleşmişti.
Bugün ABD ordusunun varlığı Suudi Arabşstan için en önemli politik sorun.
ABD Irak’a niye saldırdı?
Gene hemen herkes biliyor ki ABD Irak’a Kitle İmha Silahları’nı yok etmek veya diktatör Saddam’ı devirerek Irak’a demokrasi getirmek için saldırmadı.
Ortadoğu ve Irak ABD için dünya hegemonyası açısından önemli.
Irak hem stratejik olarak, hemde sahip olduğu petrol nedeniyle ABD için vazgeçilemez bişr öneme sahip.
Bugün ABD dünyanın tartışmasız en büyük askeri gücü. Diğer rakiplerinin ABD’ye yetiebilmesi kısa zamanda pek olası değil.
Ne var ki ABD askeri olarak bu denli büyük bir güce sahip olmasına rağmen siyasi olarak aynı etkin güce sahip değil çünkü ekonomik olarak eskisi kadar güçlü değil.
ABD gene dünyanın en büyük ekonomik gücü ama eskisi kadar açık farkla lider konumunda değil.
İşte bu nedenlerle ABD dünya hegemonyasını pekiştirmek ve rakiplerini etkisizleştirmek, kontrol altına almak istiyor.
Petrol kapitalizm çağında dünyanın en önemli maddesi. Petrol demek enerji demek. Hem elektriğin elde edilmesinde petrolün yeri çok yüksek hem de hem sanayide hem de arabalarda petrol kullanılıyor. Bu nedenle petrolün kontolü kapitalizm için çok önemli.
ABD önemli bir petrol üreticisi ama ürettiği petrol yetmiyor. Ne var ki ABD petrol ihtiyacını Ortadoğu’dan değil, kendisine daha yakın ülkelerden elde ediyor. Örneğin son zamanlarda Kanada yeni bulduğu petrol yatakları ile ABD’nin en önemli kaynaklarından birisi oldu. Venezüella, Batı Afrika, Meksika ABD’nin diğer petrol kaynakları.
Ortadoğu ise esas olara Avrupa fakat daha çok da Uzak Asya’daki Japonya ve Çin için önemli.
Çin giderek önem kazanan ülke. Dünyada son yıllarda artan enerji ve dolayısıyla petrol ihtiyacı esas olarak Çin’in artan ihtiyacından kaynaklanmaktadır.
Çin dünyanın her yerinden petrol almaya çalışıyor ama hala ortadoğu en önemli pazar durumunda.
Ortadoğu petrolü ve özellikle de Irak petrolünün en önemli özelliği rezervlerin çok büyük olması ve petrolün yüzeye çok yakın olması nedeniyle lolay ve ucuza çıkarılıyor olması.
Savaşın asıl nedeni petrol
İşte bu nedenlerle petrolün kontrolü Afganistan ve Irak savaşlarının asıl nedeni. ABD Irak’ı işgal ederken petrol açısından bu dünyanın ikinci en önemli ülkesini ele geçirdi.
Irak dünya pazarına açıldı, petrolü ise hemen hemen bütünüyle ABD’nin kontrolüne geçti.
Bu durum, ABD’ye rakipleri üzerinde kontrol olanağı vermekte.
Afganistan ise Orta Asya petrolünün nakli açısından çok öenmli bir ülke. Hem Afganistan hem de Irak savaşları ile ABD öncelikle de Çin’e karşı askeri, siyasal ve ekonomik bir üstünlük kurmakta.
Sonuç olarak ABD’nin bu savaşlardan “yenildik” diyerek çekilmesini beklemek aslında ABD’nin saldırı gerekçeleri ile anlaşmak olacağını görmek gerekir.
Öte yandan Bush’un de-yimi ile “teröre karşı savaş”ı iki dünya savaşı ile ya da Vietnam veya Kore savaşları ile karşılaştır-dığımız takdirde ne ABD’nin kayıpları ne de kurbanın (Afganistan veya Irak) kayıpları henüz bu savşlarda uğranılan kayıpların boyutlarına ulaşmaktan çok uzak.
Elbette her politik durumun dayatmaları farklı. Dolayısıyla ABD’nin Ortadoğu’dan çekilmesini beklemek için askeri ve sivil kayıpların önceki savaşların boyutuna ulaşmasını beklemek gerekmiyor. ABD çok daha önce bölgeden çekilmek zorunda kalabilir.
Bugün varılan noktada ABD politikolarak yenilmiş durumda. Bu politik yenilgi bir yandan ABD’nin saldırı nedenlerinin savaş karşıtı hareket tarafından ve işgalin başlamasından bu yana yaşanan gerçekler açısından çıplak bir biçimde teşhir olmuş olması.
Diğer yandan ise direnişin hem Afganistan’da hem de Irak’ta çok sert olması siyasal yenilgi sürecini hızlandırdı.
Kimileri özellikle Irak direnişinin karakteri üzerine çok tartıştı. Ama bugün açık ki direniş bütün Irak’ı kapsamakta ve ABD askeri olarak da çok sıkışmış durumda.
Irak şimdi bir iç savaşın eşiğinde görünüyor ama bunun yaratıcısının kim olduğu da biliniyor ve Irak’ın bölünmesi olasılığını savaş karşıtı hareket en baştan beri vurgulamaktaydı. Sadece Irak’ta değil, bütün Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesi gündemde. Böl ve yönet veya Yugoslavyalaştırma politikası bütün Ortadoğu için gündemde.