Sosyalist İşçi 264 (2 Aralık 2006)
Marka giyinmek
Biz antikapitalistlerin sık sık karşılaştığı tepkilerdendir:' kendinizi antikapitalist olarak tanımlıyorsunuz ama ayağınızda adidas ayakkabılar kıçınızda live's kotlar ya da daha genel olarak 'savaşa hayır diyorsunuz,savaş karşıtı eylemler aktiviteler yapıyorsunuz ama savaşların efendisi amerikanın ürünlerini kullanıyorsunuz' gibi yorumlar. Ki bu yorumları yine savaşa kapitalizme karşı olduğunu iddaa eden kişilerden alıyoruz. Barışarock'ta,yaz boyu sürdürdüğümüz 'Lübnan'a asker gönderme 'kampanyamızın standına gelen birçok kişiden aldık bu tepkileri.
Bu tepkilere karşı insanlara anlatılması gereken en genel şey antikapitalistlerin bu sistemin dışında bir yerlerde yaşamadığı gerçeğini vurgulamak olsa gerek.
Evet bizde bu kapitalist sistemin içinde yaşayan(ya da yaşamaya çalışan mı desek?)bireyleriz ve kapitalist sömürüden uzak bir üretim biçimi olmadığını biliyoruz. Yani kapitalizm hayatın her alanına her yanına işlemiş durumda ve antikapitalist olmak bu hayatın gerçeklerinden soyutlamıyor kimseyi. Bizde herkes gibi bu sistemin dayatmalarına maruz kalıyoruz,bizde herkes gibi kapitalizmin yoksun bıraktığı şeylerden yoksunuz. İşte bu yüzden kullandığımız bir ürünün markası ne olursa olsun kapitalizmin bir üretimi olduğunu ve bu üretimde bir işçinin emeğinin sömürüldüğü gerçeğini görmek gerekir. Evet bu gerçek giydiğimiz,yediğimiz,içtiğimiz,kullandığımız her üründe varlığını devam ettirmekte. Bize tepki gösteren insanlara gösteren insanlara anlatmamız gereken şey kapitalist sistemde kendimize alternatif seçenekler yaratmanın değil kapitalizmi yok etmenin gerekliliğidir.
Ve birde özellikle küresel sermaye yerine ulusal sermayeye katkı sağlamanın kapitalizme zarar vermediğini ve antikapitalist olmakla bağdaşmadığı konusunda ikna etmemiz gerekiyor bu kişileri. Çünkü hep aynı alternatif argümanla tartışıyorlar bizimle. Örneğin bize sürekli olarak sundukları seçeneklerden biridir adidas yada nike gibi çok uluslu şirket ürünleri yerine yerli sermaye üretimi bir ürünü kullanmak. Ama bunun kapitalizmin zararına olmayacağını anlamıyorlar. Çünkü kapitalizmin küreseli,ulusalı fark etmiyor. Kapitalizm her yerde her alanda sömürmeye,kan emmeye devam ediyor. Yani nasıl pazardan aldığımız markasız bir üründe mağazadan aldığımız markalı bir ürün gibi bir işçinin emeğinin sömürüsüyle var olmuşsa,küresel sermaye ürünü gibi ulusal sermaye ürünleri de yine işçilerin emek sömürüsüyle var oluyor.
Konunun ayrı bir boyutu da her bireyin kendisinin hoşuna giden,kendisini rahat hissettiği şeyleri şeyleri giymek veya hoşuna giden şeyleri yemek gibi doğal bir isteğin hakkı olduğudur. Kaldı ki kapitalizm bu en doğal insani haklarımızı zaten bize yaşatmazken bu tür söylemleri çok gereksiz ve amaçsız buluyorum. Eğer antikapitalist olmak kullanışsız ve konforsuz şeyleri giymeyi,ucuz içki içmeyi,ucuz ve sağlıksız yiyecekler yemeyi gerektirseydi, yani bu mücadelede ki bireyleri ve bu bireylerin yaşama şekillerini belli bir kalıba sokmak,mücadeleyi de o haliyle görsel bir şova dönüştürmek gerektirseydi zaten bu mücadele ne istediğini bilmeyen bir mücadele olmuş olurdu. Çünkü zaten biz tüm dünya antikapitalistleri, kapitalizm denen insanın her türlü özgürlüğünü, her türlü isteğini kısıtlayan bu sistemi,her birey hatta her canlı hakettiği daha iyi daha güzel ve tamamiyle özgür koşullarda yaşasın diye yıkmak istiyoruz.
Kısacası oturdukları yerden hiçbir şey yapmadan sadece düşünmeden olur olmaz eleştiriler savuran bu kimseler silkinip insanlık için bir şeyler yapmak yerine kapitalime karşı mücadele içinde olan bizlerin bireysel tercihlerine ve yaşam tarzlarına saldırmayı tercih ediyorlar. Umarız bu yanlışlarının en kısa sürede farkına varırlar ve kapitalizme karşı antikapitalist akımın bir parçası olarak mücadeleye katılırlar. Çünkü onlar her ne kadar çeliştiğimizi düşünse de ve asıl kendilerinin çelişkilerini görmek istemeyip bize saldırdıkları gerçeğini kabullenmek istemese-ler de biz antikapitalistiz ve kapitalizmi yok edene kadarda tüm insanlık için bu mücadeleyi sürdüreceğiz.
Ancak o zaman sömüreden uzak,antikapitalist bir üretim sistemi var olur ve tabii ki bizde hep beraber bu sistemin ürünlerini kullanırız.
Coşku KILIÇ
SON SÖZ
Yoğun bir dönemden çıktık. Savaş karşıtı yoğun bir kampanya yaşadık. İsrail ordusunun Lübnan’a saldırısı sırasında günlerce sokaktaydık. 200 bin bildiri dağıttık.Standlar açtık, bildiri dağıttık, afiş astık. 5 Eylül’de tezkereyi durdurmak için Ankara’daydık. Moralimizi iyice yükselten bir eylemdi.
O günlerde Barışarock’u yaşadık. 100 bin kişinin katıldığı Barışarock dosta düşmana yeni hareketin ne olduğunu gösterdi.
Kısa süre önce ise, 20 Ağustos’ta savaşa karşı İstanbul gösterisine katılmıştık.
Ardından Türkiye Sosyal Forumu geldi. 3000 kişi katıldı TSF’ye. Tarık Ali’nin savaş karşıtı toplantısının yanı sıra Alex Callinicos, Hayri Kozanoğlu ve Doğan Tarkan’ın katıldığı hareket konulu toplantı çok başarılıydı.
Son 6 ay içinde KEG, Küresel Eylem Grubu kuruldu. KEG küresel ısınmaya karşı 4 Kasım mitingini yaptı. Olağanüstü koşullara rağmen 4 Kasım çok başarılı bir miting oldu. 20 sol örgütün gençleri (yaşlılarla takviyeli bir biçimde) KEG eylemi ile aynı boyuttaydılar.
Bu arada iyi kötü bir GSS’ye ve Aile Hekimliğine hayır kampanyası sürdürdük.
Sonra GSS’ye karşı kampanya öne çıktı. Yanı sıra mediko kampanyasına başladık. Geçen hafta ilk medikomu vermiyorum eylemi yapıldı. Devamını getirmeliyiz.
İzmir’de ise 26 Kasım eylemi önemliydi. Bu kent GSS’ye karşı direnişin önemli mevzilerinden birisi. KEG daha önce Eskişehir’e gittiği gibi bu kez de İzmir’e geldi. Mitingin ikinci en büyük korteji KEG kortejiydi.
Önümüzde daha yoğun bir dönem var.
Bir yandan Ankara Antikapitalist forumu var. Onu başka forumlar izleyecek. Parti okulları var.
Nükleer enerjiye, küresel ısınmaya ve GSS’ye karşı kampanyalar var.
Ama en önemlisi BAK’ın17 Mart eylem kararı var. Hepsini başarmak zorundayız.
Ve bu arada DSİP’i büyütmek, yeni üyeler kazanmak Sosyalist İşçi satışlarını arttırmak zorundayız.
Bir süredir DSİP çok sayıda üye kazanıyor. Bu gelişmeyi arttırarak devam ettirmeliyiz.
sosyalist işçi
ne savunuyor?
Aşağıdan sosyalizm
-Kapitalist toplumda tüm zenginliklerin yaratıcısı işçi sınıfıdır. Yeni bir toplum, işçi sınıfının üretim araçlarına kolektif olarak el koyup üretimi ve dağıtımı kontrol etmesiyle mümkündür.
Reform değil, devrim
-İçinde yaşadığımız sistem reformlarla köklü bir şekilde değiştirilemez, düzeltilemez.
-Bu düzenin kurumları işçi sınıfı tarafından ele geçirilip kullanılamaz. Kapitalist devletin tüm kurumları işçi sınıfına karşı sermaye sahiplerini, egemen sınıfı korumak için oluşturulmuştur.
-İşçi sınıfına, işçi konseylerinin ve işçi milislerinin üzerinde yükselen tamamen farklı bir devlet gereklidir.
-Bu sistemi sadece işçi sınıfının yığınsal eylemi devirebilir.
-Sosyalizm için mücadele dünya çapında bir mücadelenin parçasıdır. Sosyalistler başka ülkelerin işçileri ile daima dayanışma içindedir.
-Sosyalistler kadınların tam bir sosyal, ekonomik ve politik eşitliğini savunur.
-Sosyalistler insanların cinsel tercihlerinden dolayı aşağılanmalarına ve baskı altına alınmalarına karşı çıkarlar.
Enternasyonalizm
-Sosyalistler, bir ülkenin işçilerinin diğer ülkelerin işçileri ile karşı karşıya gelmesine neden olan her şeye karşı çıkarlar.
-Sosyalistler ırkçılığa ve emperya-lizme karşıdırlar. Bütün halkların kendi kaderlerini tayin hakkını savunurlar.
-Sosyalistler bütün haklı ulusal kurtuluş hareketlerini desteklerler.
-Rusya deneyi göstermiştir ki, sosyalizm tek bir ülkede izole olarak yaşayamaz. Rusya, Çin, Doğu Avrupa ve Küba sosyalist değil, devlet kapita-listidir.
-Sosyalistler bu ülkelerde işçi sınıfının iktidardaki bürokratik egemen sınıfa karşı mücadelesini destekler.
Devrimci parti
-Sosyalizmin gerçekleşebilmesi için, işçi sınıfının en militan, en mücadeleci kesimi devrimci sosyalist bir partide örgütlenmelidir. Böylesi bir parti işçi sınıfının yığınsal örgütleri ve hareketi içindeki çalışma ile inşa edilebilir.
-Sosyalistler pratik içinde diğer işçilere reformizmin işçi sınıfının çıkarlarına aykırı olduğunu kanıtlamalıdır.
-Bu fikirlere katılan herkesi devrimci bir sosyalist işçi partisinin inşası çalışmasına omuz vermeye çağırıyoruz.