Sosyalist İşçi 265 (16 Aralık 2006)
Kıbrıs
Tanıyın kurtulun
Dünyada Kıbrıs Cumhuri-yeti’ni, yani Türk medya-sının ve resmi kurumlarının söylemi ile Güney Kıbrıs’ı tanımayan tek ülke Türkiye. Aslında bütün iddialara ve mangalda kül bırakmayan tutumlara rağmen Türkiye bir dizi alanda Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıyor. Örneğin Avrupa spor karşılaşmalarında Türkiye bütün diğer ülkelerin tanıdığı Kıbrıs adası üzerindeki tek devlet olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıyor. Bu ülkenin takımları ile maçlar yapılıyor. Ama iş bir düzeydeki dip-lomasiye gelince birden Kıbrıs Cumhuriyeti “Gü-ney Kıbrıs”a dönüşüyor.
Son olarak Avrupa Birli-ği’nin görüşmeleri bazı a-lanlarda dondurma kararı AKP hükümetinin küçük bir taviz vermesine yol açtı.
AKP’nin bu tavizi birdenbire büyük bir gürültünün kopmasına neden oldu.
Genelkurmay, Cumhur-başkanı ve tabii ki onlarla birlikte CHP ve MHP, AKP’yi yerden yere vurmaya başladılar.
Aslında tartışma AKP’nin tavizinin ne olduğu ve ne olması gerektiği üzerine değil. Tartışma “bize haber verilmedi” diye yapılıyor.
Sezer ve General Büyükanıt “bize haber ve-rilmedi” derken hükümet “verildi” diyor. Tayyip ise sonunda “her işi köşke mi soracağız?” dedi.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bir liman ve bir havaalanının açılması önerisi aslında Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ve Yunanistan’ı hiç tatmin etmiyor ama “Yurtsever, vatansever, milliyetçi” blok ayaklarda. Bu bloğun en açık sözlüsü olan MHP Genel Başkanı “Ülkenin haysiyeti pazarlık masasında” diyor. DSP Genel Başkanı ise “Bu öneri devletin resmi politikalarına ters” derken CHP Genel Başkanı Baykal ise önce “Ben değerlendirmemi Genelkurmay Başkanı’nın değerlendirmesini bilmeden yaptım” diyerek kendisinin Genelkurmay Başkanı’nın kuklası olmadığını anlatmaya çalışarak söze başlıyor ve “Kıbrıs’ı bunlar devletten kaçırıyorlar” diyor.
Yurtsever, vatansever, milliyetçi cephenin en yeni ve üstü kapalı konuşan unsuru TKP ise “AKP şimdi de satıyoruz, alın” diyor. “Kimin limanı kime satılıyor” diyor.
Yurtsever, vatansever, milliyetçi cephe Kıbrıs’ın kuzeyini aslında Türki-ye’nin bir parçası olarak görüyor ve Kıbrıs Cumhu-riyeti’ni tanımayı ise bu parçanın elden gitmesi, yani “vatan toprağının satılması” olarak algılıyor. Hepsi birden “şimdi limanları verirsek yarın oradaki askerlerin çekilmesi de istenir” diyor.
Gerçekten de Türk askerleri Afganistan ve Lüb-nan’ın yanı sıra Kıbrıs’tan da çekilmelidir.
Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ise kendisinin orada askerleri olduğunu söylüyor. Yani orduyu kendi malı olarak görüyor. Bir türlü kendisinin bir memur, hükümetin dediklerini yapmakla görevli bir memur olduğunu kabul etmiyor.
Genelkurmay Başkanı aslında bir gece kimseye haber vermeden darbe yapan bir gelenekten geldiği için kendisine haber verilmemesini anlayabilmeli ama kendisini Türkiye Cumhuriyeti’-nin bütün kurumlarından üstün gördüğü için de söylenip duruyor.
Bir de AKP önerisini ABD’nin desteklediğini bu nedenle AKP önerisine karşı çıkmak gerektiğini, çünkü bunun emperyalist oyunun bir parçası olduğunu savunanlar var. Aynı zamanda “kimin limanını kime satıyorsun” diyen bu kesim milliyetçi-liğini böylece anti Amerikan bir zemine oturttuğunu düşünüyor. Ama bu çok fazla bir zorlama ve bu nedenle epeyce komik.
Kıbrıs’ta çözüm ne?
Kıbrıs 40 yıldır sık sık Türkiye gündeminin merkezine oturur. Askeri darbe günleriyse Kıbrıs sorunu pek hatırlanmaz. Ne vakit ortada bir kriz varsa Kıbrıs birden önem kazanır.
Kıbrıs, çoğunluğu Rum, azınlığı Türk olan bir ada. Türk ordusu Ecevit’in emri ile bu adanın yarısını işgal edinceye kadar da birleşik ve bağımsız bir ülkeydi.
Bu adada çıkan her etnik sorun esas olarak Türk ve Yunan egemen sınıfların tahriki ile çıkıyordu. Her iki egemen sınıf da Kıbrıs’ı kendi ülkelerindeki krizleri çözmek için kullanıyorlardı.
Kıbrıs’ın Türk ordusu tarafından işgal edilmesinden sonra ada fiilen ikiye bölündü. Kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni adanın yarısını işgal altında tutan Türkiye’den başka hiçbir ülke tanımıyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti şimdi AB üyesi. Artık Türk egemenlerinin katılmak için can attığı AB’ye girebilmek Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımaktan geçiyor. Bunu Türkiye’de herkes biliyor ama ada hala iç çelişki-lerde kullanılan bir piyon durumunda.
Kıbrıs’ta çözümün bir tek adımı var: Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması. Buna kimleri “ver kurtul” politikası diyorlar ve “kimin adasını kime satıyorsun” diye şiddetle karşı çıkıyorlar.
Ancak, Türkiye AB’ye girecek olsa da olmasa da tek gerçekçi çözüm budur. Gerisi Kıbrıs halklarının kendi kaderlerini kendile-rinin tayini meselesidir. Nasıl bir çözüm bulacakla-rına kendileri karar verirler.
Kıbrıs Türk halkı son seçimlerde Türkiye’den gelen bütün yurtsever, vatansever, milliyetçi baskılara rağmen bu cephenin mümtaz ismi ve şimdilerde faşist Yeni Çağ gazetesi yazarı olan Rauf Denktaş’ı hezimete uğrattı.
İkinci adım ise adadaki Kıbrıslı olmayan askerlerin çekilmesidir. Bu iki adım tamamlandığında Kıbrıs Türkiye’nin gündeminden düşecektir.
Cumhurbaşkanı kim olmalı?
Kıbrıs etrafında kopan gürültü aslında herkesin kabul ettiği gibi Kemalistlerle AKP arasındaki mücadelenin yeni bir yansıması.
AKP hükümeti, ABD’nin ve TÜSİAD’ın da desteği ile Avrupa Birliği’nin tutumuna karşı bnir adım atmaya çalıştı ve bir duvarla karşılaştı.
Kemalistlerle AKP arasındaki mücadelede en önemli konulardan birisi de Cumhurbaşkanlığı. Köşke bir AKP’li mi çıkacak yoksa bir Kemalist mi? Kemalist blok bir AKP’linin cumhurbaşkanı seçilmesini ne pahasına olursa olsun engellemeyeçalışıyorlar. AKP bakalım bu basınca ne kadar dayanabilecek. Ama pratik poltikacılar olduklarıdüşünülürse usta bir manevra ile Kemalistleri şap gibi ortada bırakmaları en büyük olasılık.
Sosyalistler cumhurbaşkanının halk oylaması ile seçilmesini önerirler. O vakit akla kara ortaya çıkar.
Bugün görünen o ki eğer cumhurbaşkanı halk oylaması ile seçilirse kazanacak olan AKP’nin adayı olur. Kemalistlerin bunu biliyorlar ama onlar halkın istediğini değil, kendilerinin emrettiğini köşkte görmek istiyorlar.
KİM NE DEDİ?
"2015 yılında Kyoto anlaşmasını imzamayı düşünüyoruz."
Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe. (Kyoto Anlaşması’nın 2012 yılına kadar süresi var.
“Kimin limanını kime satıyorlar”
TKP’nin günlük internet sitesi SOL (AKP’nin Kıbrıs önerisi üzerine)
“Siyaset insanı eğitir. Siyaset yapmayan eksik kalır. Terbiye eder diyeceğim de, yanlış anlaşılır diye diyemiyorum. Sayın Sezer ile ilgili söylemiyorum. Sezer ve onun gibiler mutlaka siyasete girsinler.”
Meclis Başkanı Bülent Arınç, CHP’nin Sezer’i siyasete davet etmesi üzerine
“Sayın Pamuk yaşadığınız kenti Dostoyevski’nin St Petersburg’u, Joyce’un Dublin’i ve Proust’un Paris’i gibi vazgeçilmez bir edebi-yat toprağı kıldınız.”
Orhan Pamuk’un ödülünü alırken İsveç Akademisi genel sekreteri Horace Engdahl’ın konuşmasından
2
milyon
Her sene 2 milyon çocuk içmek için temiz su bulamadığı için ishalden ölüyor.
2 milyon çocuğun su sorununu çözmek için 10 milyar dolar
gerekiyor.
ABD, Irak savaşında 5 günde 10 milyar dolar harcıyor.