Sosyalist İşçi 265 (16 Aralık 2006)

 

Sayfa 4 :


Sağlıkta kandırmaca
Sağlıkta köklü bir değişiklikle karşı karşıyayız. 1 Ocak 2007'den itibaren yeni bir sağlık yasası yürürlüğe giriyor. Genel Sağlık Sigortası (GSS) yasası Dünya Bankası ve IMF gibi kuruluşların yanı sıra TÜSİAD'ın da isteğiyle çıkartılan bir yasadır. Sağlık sistemini tamamen değiştiren bu yasa, görüldüğü üzere sadece sermayenin işine yarayacak bir sistemdir.
Bu yasa (GSS) emeklilik primi ödeyip emekli olamadan ölmeye yol açıyor. 9000 iş günü prim ödenmesi gerekiyor. Bu yasa sağlık primini de ayrıca istiyor. Alamayacağımız hizmetlerin primini ödememizi istiyor. Toplanacak prim miktarına göre GSS'nin kapsamı daraltılabilir. Bu da kapsam dışı kalan sağlık hizmetlerinden yararlanmak için ekstra para ödemek demek.
Doktor muayenesi, ilaç, tetkik, tahlil gibi sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek için ödediğimiz primin üstüne para vereceğimiz anlamına geliyor. Bu para katkı payı adıyla alınacak. Şu an aksadığını düşündüğümüz sağlık hizmetlerini de alamaz hale geleceğiz.
Şu an ailede prim ödeyen kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişiler (anne, baba, eş ve çocuklar) prim ödemeseler bile sağlık hizmetlerinden yararlana-biliyorlar. GSS ile bu artık mümkün değil.
GSS ile sağlık ocakları aile hekimliği işletmelerine dönüşecek. Aile hekiminin sorumluluğuna verilen ailelerin (prim ödemesi şartıyla) koruyucu sağlık hizmetlerinin aksayacağı anlamına geliyor. Çünkü sağlık personeli devlet memurluğundan çıkartılarak, GSS ile sözleşme yapması isteni-yor. Çalışanların maaşları GSS'nin toplaya(maya)cağı primlerle ödenecek. Ama daha çok, hastadan alına-cak katkı paylarıyla ödenecek. Aile hekimliği işletmelerinin bütün giderleri (yer kirası, elektrik, telefon, su, çalışanların maaşları ve gerekli olacak malzemeler) doktor tarafından, hastadan alınacak katkı paylarıyla, ödenmesi beklenecek. Sağlık ocaklarında verilen koruyucu sağlık hizmetleri (anne çocuk sağlığı, aşılama, yiyecek içecek kontrolleri) ebe, hemşire, sağlık memuru, sağlık teknisyeni ve doktordan oluşan bir ekiple yürütülüyor. GSS bu ekibi dağıtarak verilen hizmetlerin yürütülmesini engelleyecek. Bu da salgın hastalıkların artmasına, tedavi edilebilir hastalıklardan insanların ölmesine yol açacak.
GSS'ye ödeyecek primin yoksa yaşamaya da hakkın yoktur deniliyor. GSS sadece sağlık çalışanlarını ilgilendirmiyor. Prim ödeyen (ve yakınları) herkesi ilgilendiriyor. Sosyal haklarımız kısıtlanıyor. Bunun için ya şimdi hep beraber hakkımızı ararız ya da yarın her birimiz hastane kapılarında tek başımıza kalırız. Yarın çok geç olur.
Öncelikle bu yasayla yapılmak istenen işlemin ne olduğunu etrafımızdaki herkese anlatalım. Üye olduğumuz dernek, parti, sendika, sivil toplum kuruluşlarını bu konuda bir şeyler yapmak adına harekete geçirelim. Sağlık çalışanı örgütlerinin düzenlediği bütün eylemlere katkı koyalım, destek verelim. Hep beraber sokağa çıkalım. Sesimizi hep beraber yükseltelim.
GSS'ye karşı bir mücadele veriliyor. İzmir'de yapılan 26 Kasım mitingi buna iyi bir örnek. Bu tarz eylemleri artırmalı ve daha fazla sayıda insanın harekete geçmesi için seferber olmalıyız.
Nalân Damarsardı


"Medikolar Bizim!"
Bir ay sonra yürürlüğe girecek Genel Sağlık Sigortası (GSS) yasası medikoları öğrencilerden koparacak. Bu uygulama, yeni liberal uygulamaların bir parçası olarak sağlık alanını özelleştirme harekatının bir parçası. Eğer yasayı uygulanırsa, medikolardan yararlanan binlerce öğrencinin sağlık hakları gasp edilecek.
Küresel Eylem Grubu (KEG), "Sağlığımızı Koruyalım" ve "Mediko-mu Vermiyorum" adıyla GSS'ye karşı kampanya yürütüyor. İlk adımı 20 Kasım'da yapılan basın açıklaması ile atılan KEG'in "Medikomu Ver-miyorum" kampanyası, 26 Kasım'da İzmir'de gerçekleşen "Sağlıkta Yıkımı Durduralım" mitingine katıldı.
Öğrencilerin en temel haklarından biri olan sağlık haklarının ellerinin alınıp şirketlere devredilmesine seyirci kalmadıkları çok açık. Medikolara sahip çıkmak için her üniversitede, az kişiyle de olsa KEG yerelleri kurmak, GSS'yi ve medikoların akibetini anlatmak çok önemli.
Kampanya ile ilgili bilgi için: [email protected]


Emir aldılar, saldırıyorlar
Ülkücüler, son bir ayda, Ankara, Gazi, Çanakkale 18 Mart, Gaziosmanpaşa, Mersin, Karadeniz Teknik, Samsun 19 Mayıs üniversitelerinde on beşin üzerin-de saldırı gerçekleştirdiler.
Bahçeli, MHP kongresinde "ülkücüler sokağa çıkmayacak, olaylara karışmayacak" dedi. Basın bu sözleri alkışladı.
Eskiden Türkeş ne zaman "olaylara karışmayın" dese, faşistler sokağa çıkarak cinayet işlemekteydiler. Bahçeli de ne zaman "olaylara karışmayın" dese ülkücüler saldırıya geçiyor. Emir aldılar, şimdi saldırıyorlar.
Bu saldırıların çoğu da Kürt öğrencilere yönelik. Faşistler sokakta terör estirirken, medya, Bahçeli'nin sözlerini alkışlıyor. CHP ise, geçmişinde üyelerinin bu azılı faşistlerce nasıl kurşunlandığını unutmuşçasına; MHP'ye göz kırpıyor.
CHP gibi partilerin yaptıkları her türden milliyetçilik neticede, MHP'ye, ülkücülere yarıyor.
Faşistler çok zaman ufak, ufacık bir azınlıklar. Ancak, çoğu zaman yalnız öğrencilere saldırarak korku yaratmak, öğrencileri sindirmek istiyorlar. Eğer bu korkuyu yaratabilirse örgütlenebileceklerini de biliyorlar. Faşistlerin saldırılarına kitlesel bir şekilde yanıt vermek, faşistlere okullarda izin vermemek gerek.
Anti-Faşist Birlikler
Ankara Üniversitesi DTCF ve Cebeci kampuslerinde, Anti-Faşist Birlik'ler kuruluyor. Bu sayede faşistlerin insanlık dışı yüzlerini teşhir etmek ve faşistlere karşı kitlesel bir birliktelik oluşturmak mümkün.


Vicdani redci
Halil Savda'ya özgürlük
Vicdani red hakkını kullanarak bu hakkın tanınmasını talep eden IHD üyesi Halil Savda Çorlu’da askeri mahkeme tarafından tutuklandı.
Halil Savda duruşmasında "Militer bir yapı içerisinde yer almak istemiyorum. Ben uluslararası sözleşme-lerden kaynaklanan bir hakkımı kullanıyorum. Vicdani retçilik bu kapsamda bir haktır. Bu nedenle hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum" dedi.


Lüks otomobil satışları patladı
Geçtiğimiz yıl lüks ve üst sınıf otomobil satışları patladı. Otomobil satışları genel olarak %10 - 18 oranında düşerken lüks otomobil satışları % 11, üst sınıf denen daha az lüks otomobil satışları ise %37 arttı.
Lüks otomobil satışlarındaki bu büyük artış Türkiye’de zenginler ile yoksullar arasındaki farkın ne denli hızlı arttığının bir başka göstergesi.


GSS emeklileri vuruyor
1 Ocak tarihinden itibaren uygulanmaya başlanacak olan Genel Sağlık Sigortası (GSS) Türkiye’deki 7.8 milyon emekliyi şiddetle etki-leyecek. Birçok başka uygulamanın yanı sıra artık emekli ücretlerinin yetersizliği nedeniyle çalışmak zorunda olan emekliler %33.5 oranında daha fazla prim ödemeye başlayacaklar.


Pinochet öldü, darısı bizimkinin başına!
Seçimle işbaşına gelmiş başkan Salvador Allende'yi, Başkanlık Sarayı'na uçaklarla saldırıp öldürdükten sonra iktidara el koyan Şili diktatörü Augusto Pinochet nihayet öldü. 1973-1990 arasında Şili'yi baskı ve teröre dayalı bir askeri rejimle idare eden diktatörün yargılanması için uzun süredir kampanyalar yürütülüyordu. Ancak yargılanamadan öldü.
En az üç bin kişiyi öldüren, onbinleri işkenceden geçiren ve 200 bin kişinin sürgün hayatı yaşamasına neden olan diktatör öldüğünde halk sokaklarda sevinç gösterileri yaptı.
Demek ki biz de, 12 Eylül askeri darbesiyle Pinochet'den daha fazla insanı işkenceden geçiren, 650 bin insanı gözaltına alan, 50 kişiyi asarak idam eden ve bugün hala utanmadan "Pişman değilim. Gene olsa gene yaparım" diye ortalıkta dolaşan darbe şefinin ölümünü sokaklarda ne gibi etkinlikler yaparak kutlayabileceğimizi şimdiden düşünmeye başlamalıyız. Eminiz halkımız da Şili halkı gibi bu olayı şenlikler düzenleyerek kutlayacak. Ama umarım önce yargılar ve asmasak da cezaevinde uzun süre besleriz.