Sosyalist İşçi 269 (27 Ocak 2007)

 

Sayfa 3 :



BAŞYAZI
301 kere hayır!
Hrant'ı öldüren katile tetiği çektiren yasa maddesi Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesi. Bilindiği gibi bu çağdışı yasa maddesi asıl olarak "Türklüğe hakaret"e ceza vermeyi amaçlıyor. Bugüne kadar pek çok yazar, çizer, aydın bu maddeden yargılandı. Aralarında Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, yine yazar Elif Şafak ve Radikal gazetesi yazarları bulunuyor.
İşte son örneği 301'den yargılanıp 6 ay da ceza alan ve sonu katledilmeye kadar varan Hrant Dink. Sadece Ermeni olduğu ve Ermeni sorununu dile getirdiği için öldürüldü. Ne diyordu Dışişleri Bakanı: "301'i bu kadar da büyütmeyin. Bu maddeden ceza alan bir kişi bile yok". Şimdi ne diyecek acaba, Hrant'ın kanı daha yerde kurumamışken?

301 derhal kaldırılsın!
301. madde, her şeyden önce, Türkiye sınırları içinde yaşayıp da Türk olmayan herkesi; Kürtleri, Lazları, Çerkezleri, Rumları, Ermenileri ve tüm diğer azınlıkları aşağılıyor. Eğer tüm azınlıkları gözeterek aşağılama suçuna ceza getirseydi; örneğin "Kürtlüğü, Ermeniliği, Çerkezliği, vs aşağılamak suçtur ve şu kadar yıl hapisle cezalandırılır" diye bir düzenleme olsaydı, o zaman ilerici bir yasa maddesi olarak savunurduk da. Ama diğer halklara karşı yalnızca Türk halkını savunuyor.
Ayrıca bu madde Kerinçsiz gibilerine meşru bir zemin yaratıp önüne gelenin yargı yoluyla suçlanmasına yol açıyor. Üstelik milliyetçi damar genişletiliyor. Sokaklarda linç kültürü yaratılmaya çalışılıyor. Halklar arasına düşmanlık tohumları saçmanın önündeki engeller bu maddeyle kaldırılıyor.
301 ırkçı-milliyetçi bir yasa maddesidir. Bu ülkede daha çok insanın canını yakacaktır. Bir an önce ceza yasasından çıkarılmalı ve bugüne kadar 301'den yargılanmış herkesten resmi düzeyde özür dilenmelidir.

Ermeni soykırımı kabul edilsin!
1895 ile 1915 yılları arasında bu ülke sınırları dâhilinde yaşayan bir buçuk milyon Ermeni soykırıma uğradı. O günden beri de bu insanlar korku içinde yaşamak zorunda bırakıldı. Halk arasında Ermeni kelimesiyle özdeşleşen hakaret ifadeleri bile oluştu.
Irkçıların, faşistlerin gazetelerine ve internet sitelerine şöyle bir göz atan herkes azgın Ermeni düşmanlığına tanık olacaktır. Çoğu zaman solcuların yayınlarında bile, en hafifinden, Ermeniler ikinci sınıf vatandaş olarak yansıtılıyor. Bu da milliyetçiliği körükleyen ve Ermeni düşmanlığına yol açan bir tutum.
Türkiye Cumhuriyeti mirasını devraldığı Osmanlı'nın uyguladığı soykırımı soykırım adıyla kabul etmeli, Ermenilerden uluslararası düzeyde özür dilemeli ve talep ettikleri her türlü tazminatı ödemelidir.


Kerkük'e burnunu sokma,
işgale ortak olma!
Deniz Baykal ve Tayyip Erdoğan aynı anda sapıttı. İkisi birden savaş istiyor. Savaş çığırtkanlığını Deniz Baykal tetikledi. Baykal'a göre, "Tezkerenin reddedilmesinin ardından Türkiye, Irak sınırına asker yığmalıydı". Baykal'a göre, "Bu yapılsaydı ne askerimizin başına çuval geçirilirdi ne de Kerkük'teki eylemler yapılabilirdi."

Deniz Baykal savaş istiyor
Konuyu hızla Kerkük sorunu haline getiren Deniz Baykal, Türkiye'nin gücünün bir savaşa, ABD ile dalaşmaya yetmeyeceğini bile bile, savaş çağrıları, militarizm çağrıları yaparak, toplumda yeniden milliyetçi yapay bir gerilim yaratmaya çalışıyor.
Geçtiğimiz haftalarda, "Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır" diyerek, ne kadar hızlı fikir değiştirebildiğini kanıtlayan Tayyip Erdoğan ve AKP için ise, Baykal'ın savaş çığlıkları bulunmaz fırsat oldu. Mecliste, bu satırlar yazılırken, Irak Gizli Görüşmesi gerçekleşiyor.

AKP de savaş istiyor
Tayyip Erdoğan uzun bir süredir kendisini ABD'nin "Ortadoğu projesinin eş başkanı" sanıyor. Bu hayali eş başkanlıktan aldığı güçle, Irak üzerinde tasarruf sahibi olmaya çalışıyor. Türk milliyetçilerinin bir kere daha gururu kırılacak. Unuttukları bir şey var: Artık sınır komşuları tek başına Irak değil, ABD'nin Irak'ı. ABD Irak'ı işgal etti, yakıp yıktı. Artık Irak'ta Türk devletinin kavramakta zorlandığı değişik bir durum var.
Tayyip Erdoğan'ın ne Kerkük hayıflanışı, ne de eş başkanlık fantezisi Bush'u ilgilendiriyor. Condelliza Rice Ortadoğu Türkiye'yi muhatap almamış olması, büyük Türk milliyetçilerinin gururunu kırdı.
Ve devreye hızla, "Bizi de ortak olarak görün" anlamına gelen Kerkük çığırtkanlığı sokuldu.

Irak, İran, Kerkük ve savaş yanlıları
CHP adına konuşan Onur Öymen CHP'nin ne sosyal ne demokrat bir parti olabileceğini kanıtlayan konuşmasında, "Kerkük'te nüfus kayıtları yakıldı. 600 bin kişi kaydırılmıştır Kerkük'e. Bu şartlarda referandum yapılması çok ciddi çatışmaların habercisi olacaktır." dedi.
Kerkük konusunda Türk Milli Eğitiminin cahillik anıtı eserlerinden ve babalarının anlattığı yalan dolan hikayelerden başka bir bilgiye sahip olmayan CHP ve AKP'liler, Kerkük'te referandum yapılır da Türkmenler azınlık olarak kalırsa tüm hayallerinin yıkılacağını düşünüyorlar. Öte yandan seçimlerden önce bu konuda milliyetçiliği tırmandırarak oy hesabı yapıyorlar. Kerkük'te de çoğunluk olduğunu gösteren bir Kürt hareketi, Türkiye'nin sınır komşusunun özerk bir Kürt yönetimi olması anlamına geleceği için sahte savaş tamtamları çalmaktan başka bir yol bulamıyorlar.
Oysa Irak'ta ve bölgede yaşananlar, şahinlerin anlayamayacağı kadar kapsamlı. Birincisi, sorun artık ABD açısından bir Irak, bir Kerkük sorunu değil. Bush'un yeni Irak planından da görülebileceği gibi, sorun artık İran sorunu.
Irak hükümeti, Sadr'ın ordusuna karşı savaşmak için harekete geçmek üzere. Sadr, ABD yönetimi tarafından en tehlikeli terörist tanıtılarak Usame Bin Ladin'i geride bıraktı. Bush'un Irak'a yollamakta kararlı olduğu 20 bini aşkın yeni ABD askeri, yeni bir savaş gemisinin körfeze doğru yola çıkması, Rice'ın kanıt göstermeksizin İran'ı Irak'taki Amerikalı askerlerin ölümünün sorumlusu olarak göstermesi ABD'nin İran'a saldrımaya hazırlandığını gösteriyor. İncirlik Üssü'nde ABD uçak ve askerlerinin sayısında ve İskenderun Limanı'ndan İncirlik Üssü'ne askeri sevkıyattaki artış, Arap ülkelerine yeni füzelerin konuşlandırılması, Irak savaşının ana kumanda merkezinin başına hava savaşlarına hazırlanmış bir komutanın atanması gelişmelerin sadece Irak'la ilgili olamayacağının kanıtı.

Başka bir alternatif daha var!
İran'a saldırmaya niyetli olan ABD, bırakalım Türkiye'nin Kerkük'e müdahale etmesine izin vermeyi, tersine, Türkiye'yi İran'a saldırıda nasıl yanına çekeceğinin hesaplarını yapıyor. CHP ve AKP de bu fırsatı kullanarak, giderek daha da karışan Irak'ta Kürt sorununa müdahale edebileceğini sanıyor.
Tayyip Erdoğan, Bush'a karşı sert tonlarla yüklü konuşmasında, "Doğrusu ben merak ediyorum. Amerika on binlerce kilometre uzaktan Irak'a gelip koalisyon güçleriyle birlikte müdahalesini yapıyor. Bu, Irak'ın içişlerine müdahale olmuyor. Amerika'nın canı yandığında hep beraber seferber oluyoruz. Benim canım yandığında neden hep beraber seferber olmuyoruz" diyor.
Tayyip Erdoğan belli ki durumu anlamamış. ABD on binlerce kilometreden gelip saldırıyor, çünkü saldırgan, emperyalist güç olarak 21. yüzyılında tıpkı 20. yüzyıl gibi ABD egemenliğinde geçmesini isteyen dev silah, petrol ve sanayi şirketlerinin devleti. Kendisi ise Osmanlı hayalleriyle beslenen, küçük ama yayılmacı hevesleri olan bir devlette başbakanlık yapıyor. Türkiye devleti, başbakanı ve ordusu, ABD açısından satranç tahtasındaki sıradan bir taştan öte anlam taşımaz. İşine geldiğinde gözden çıkartır. Sırtınız sıvazlanırken bir de bakmışsınız oyun sahasının dışındasınız. Tam Bush'un kanlı pastasından pay alacağınızı düşünürken, eliniz boş kalakalırsınız.
Böyle zavallı durumlara düşeceğinize savaş karşıtlarına kulak verin. Biz ABD'nin derhal Irak'tan çekilmesini savunuyoruz. Türkiye'nin ABD ve İsrail'le her türden askeri ilişkisini askıya almasını savunuyoruz. İncirlik Üssü'nün ABD'ye kullandırılmasına karşı çıkıyoruz. Irak direnişiyle dayanışıyoruz. Başta ABD tüm dünyadaki savaş karşıtlarıyla dayanışıyoruz. Irak'taki etnik gerilimin nedeninin ABD işgali olduğunu savunuyoruz. Barış istiyoruz. Irak'a, Kürt halkına ve ezilen tüm haklara.
Siz siz olun 650 bin Iraklının ölüsü üzerinden savaş pazarlığı yapmayın.
Şenol KARAKAŞ



Kerkük yalanları

Muhtemelen Kerkük'ün nerede olduğunu bilmeyen adına milletvekili denilen bir sürü zat Salı günü mecliste gizli oturumda bir sürü yalan söyleyecekler. Bunun nedeni, 2007 Mart'ına kadar, Kerkük'te normalleşmenin sağlanması, yani sürgün edilen insanların geriye dönmesi sağlanacak. Temmuz ayında ise nüfus sayımı yapılacak. 2007'nin sonlarına doğru ise Kerkük'te referandum yapılacak.
Kerkük, Türkiye'de milliyetçilerin ifade ettiği gibi bir Türkmen başkenti değil. Kerkük'te Suni ve Şii Araplar, Kürtler ve Türkmenler oldukça yoğun bir nüfusa sahipler. 1957 yılında yapılan son resmi sayıma göre, Kerkük'te toplamda Kürtler 187,593 ile çoğunluk, Araplar 109,620 ile ikinci sırada ve Türkmenler ise 83,371 ile üçüncü sırada yer alıyordu. 50 yıl boyunca Irak'ta yaşanan tüm alt üst oluşlar Kerkük'ü de etkiledi kuşkusuz. Sadece 1991 yılında ABD'nin Birinci Körfez savaşından sonra Saddam Hüseyin rejimi 120 bin Türkmen, Kürt ve Hristiyanı sürdü ve yerlerine orta ve güney Irak'tan, çoğunlukla Şii, 200 bin Arap yerleştirdi.
2003 yılındaki ABD işgalinden sonra da nüfus dengeleri sürekli değişiyor. Bu yüzden Kerkük'ü küçük Türkiye gibi görenler en baştan beri yalan söylüyorlar.