Sosyalist İşçi 271 (17 Şubat 2007)

 

Sayfa 6 :


Devrimin ilk adımı:
Kendiliğinden hareket
Bütün büyük toplumsal olaylar kendiliğinden başlar. Toplumsal uyanış, halk yığınlarının sonunda kendi kaderleri hakkında doğrudan kendilerinin karar sahibi olmasını sağlayan bütün dönüşümlerin ilk adımı kendiliğinden eylemlerdir.
Kendiliğinden
Sol edebiyatta kendiliğinden hareketler, genellikle küçümsemeyle anılır. Bu edebiyata göre kendiliğindenlik zaaflarla doludur. Kendiliğindenlikten kaçınmak gerekir. Kendiliğinden hareketler hızla denetim altına alınmalı, gerekirse eleştirilmeli ve sosyalist hareketin kanatları altına sokulmalıdır.
Küçük ve sekter, yani kendi örgütünün çıkarlarını hareketin çıkarlarının yerine koyan sol örgütler kendiliğinden hareketlerin kitlelerin bilincinde yarattığı devrimci değişimi kavrayamaz. Kendi dışında gelişen ve gerçekten de bir dizi zaafı barındıran ama büyük patlamalarla cereyan eden kendiliğinden hareketlere ya burun büker ya da tepeden bakar.
Türkiye'de, kendiliğinden patlayan eylemler arasında iki eylem çok önemliydi. Birisi, kalleşçe öldürülen Hrant Dink'in cenazesi. Doğru, bu bir cenaze töreniydi ama aynı zamanda Türkiye'de cumhuriyetin kuruluşundan beri gerçekleşen en radikal eylemlerden birisiydi de.
Hrant Dink'in öldürülmesinden itibaren çok sayıda etken bir araya gelerek 23 Ocak'ta yaşanan dev cenaze törenini hazırladı. Kimsenin beklemediği bir durum yaşandı. Kimsenin beklemediği bir kalabalık toplandı. Bir iş günüydü, buna rağmen evlerinden, işlerinden, okullarından, mahallelerinden kopan on binlerce insan aynı alanda buluştu. Agos gazetesinin önünde bir araya geldi.
Ne töreni düzenleyenler ne düzenleme komitesi ne Agos ailesi ne de polis bu kadar büyük bir kalabalığın toplanacağını düşünebildi.
Hiçbir sol örgüt bu kadar radikal bir slogan etrafında, "Hepimiz Ermeniyiz, Hepimiz" sloganı etrafında, bu sloganın yazılı olduğu dövizleri taşıyarak uzun, upuzun bir yürüyüşe on binlerce insanın katılacağını düşleyemedi. Süleyman Demirel cumhuriyet tarihinin en kalabalık ikinci törenine tanık olduğumuzu söylüyor. Peki bütün sol örgütlerin beklemediği bu kitlesel güç nasıl bir araya geldi?
Öfke
Çok sayıda çağrıcısı vardı cenaze töreninin. Yürüyüşün düzenleme komitesi, Agos ailesi, medya, sol örgütler, insanların vicdanı, cinayetin kalleşliği ve Hrant Dink'in saygın kişiliği. Ama 23 Ocak günü yaşanan kitlesel patlamanın nedeni öfkeydi. Milliyetçiliğe duyulan, ırkçılığa duyulan, kalleşliğe duyulan, yalancılığa, burjuva iki yüzlülüğe, yoksulluğa, savaşa, sahipsiz bırakmaya duyulan öfke, çağrıcıların toplumu etkileme gücüyle kıyaslanamayacak kadar büyük bir kitlesel tepkinin birleşmesine neden oldu.
Hrant Dink'in cenazesinde yapılan yürüyüş büyük ölçüde kendiliğinden bir araya gelen on binlerce insanın politik ve öfkeli eylemiydi.
Esnaf eylemleri
Yakın zamanda patlayan kendiliğinden eyleme bir örnek de 2001 Şubat krizine yanıt olarak sokaklara dökülen "esnaf eylemleri"ydi. Türkiye'de bir çok şehirde esnaflar, işçiler ve işsizler hızla bir araya geldiler. Jandarmalarla, polisle çatıştılar. Barikatlar aştılar ve barikatlar kurdular. O günlerde hükümeti oluşturan DSP-MHP ve ANAP'ın parti binalarını taşladılar. Başkentin göbeğinde polis ve jandarmanın saldırılarına karşı taşla, sopayla direndiler.
Saf örgütsüzlük mü?
Kendiliğinden hareketlerin küçümsenmesinin bir nedeni, bu eylemlerin saf, örgütsüz olduğunun düşünülmesidir. Oysa bilinçsiz bir kendiliğindenlik olamaz. Hiçbir örgütsel müdahaleden yoksun bir kendiliğinden hareket de olamaz. Bir hareketin kendiliğinden olmasının nedeni örgütsüz ve bilinçsiz olması değil, çok sayıda bilinç ve örgütlü müdahalenin yan yana, birisi diğerine üstünlük kuramadan yaşaması, çatışması ve mücadele etmesi demektir.
Hrant Dink'in öldürülmesinden birkaç saat sonra, tamamen örgütlü bir müdahaleyle Agos Gazetesi’nden Taksim Meydanı'na bir yürüyüş gerçekleşti. Bu yürüyüş sırasında tek tük, "İnadına hepimiz Hrant Dink'iz, İnadına hepimiz Ermeni'yiz" sloganları atıldı. Yürüyüş çağrısını yapanlar da sloganları ilk kez atanlar örgütlü sosyalistlerdi. Ama topu topu 100 kişiydiler.
Cenaze günü ise bütün örgütlü sosyalistler neredeyse hareketin, kalabalığın içinde eridiler. Kitle örgütlerinin başkanları, en önde tutulması gereken pankart zaman zaman kayboldu. Yürüyüşün önünü ve arkası arasında bütün yürüyüşe hakim olabilecek bir organizasyon yoktu. Cenaze arabasının arkasından Tertip Komitesi'nin kurmak istediği insan zinciri, arabanın arkasından yürümek isteyen on binlerce insanın basıncı nedeniyle birkaç saniye içinde yıkıldı.
Öğrenmenin önemi
Kendiliğinden hareketler, sosyalistler için en iyi okuldur. Bu okul zaaflarıyla, yetenekleriyle, girişkenlikleriyle bu hareketi var eden işçilerin, yoksulların, gençlerin, kadınların siyasal uyanışlarının patlamalı ilk adımıdır. On binlerce insan bu adımla, bu adımı atarken uyanır, bu adımı atarken gücünü görür. Bu hareket, eksikliğin nerede olduğunu, kimin iki yüzlü kimin dürüst, kimin kendisinden yana kimin sınıf düşmanı olduğunu gösterir.
Sosyalistler ise kendiliğinden hareketin içine kuşkusuzca atlamak zorundalar. Bu hareket derslerle doludur. 23 Ocak, en önemli dersini, milliyetçiliğin karşısında çaresiz olmadığımızı göstererek verdi. Milliyetçiliğe bu kadar sert bir yanıt veren on binlerce insanla ne kadar kopuk olduğumuzun dersini aldık.
İnsanların koyun gibi güdülmeden burunlarını bile kanatmayacak kadar "örgütlü bir eylemi" gerçekleştirebileceğini gördük. Bu kadar büyük bir gücün Hrant yoldaş öldürülmeden de harekete geçmesinin olanaklı olduğunu gördük. Bu toplumda büyük bir çoğunluğun, derin devletin ne olduğunu kavradığını, katillerin kim olduğunu çoktandır bildiğini gördük. Ermeni Konferansı'nı basanlara, "Hepimiz Ermeni'yiz, Hepimiz" sloganıyla anında yanıt vermenin aslında ne kadar olanaklı olduğunu gördük. Devletin temel tezine cepheden karşı çıkan siyasal bir slogan altında birleşen insanların ne kadar cesaretli olduğunu gördük.
Bütün bir cenaze törenini "Avrupa Birlikçi" olarak suçlayan milliyetçi solun sol duyudan ne kadar şiddetle kopmakta olduğunu gördük.
"Başlangıçta eylem vardı"
Devrimler gerçekten, parti liderliğinin dışında kendiliğinden bir hareket olarak başlar. Fransız Devrimi kendiliğinden Bastille baskınıyla başlamıştı. 1905 devrimi ise Çar ordusu ve polisi ile papaz Gapon adlı bir ajanın önderlik ettiği işçi kitleleri, erkekler, kadınlar ve çocuklar arasındaki kanlı bir çatışmayla başlamıştı. O işçiler, bir sosyalist siyaset tarafından örgütlenmemişlerdi. Şubat 1917'de ise işçiler tekrar kendiliğinden bir biçimde ayağa kalktılar. Hiçbir tarihçi, Şubat devrimine önderlik eden bir partiden söz edemez. (Tony Cliff, Rosa Luksemburg, Z Yayınları, sf 55)
Şenol KARAKAŞ




“Burjuva aydın tabakası ve bunların eleştirisiz taklitçileri,… kitlelerin 'eğitiminden' ukalaca bahsettikleri zaman, genellikle kastettikleri okullu disiplini olan, gereksiz ayrıntılı, kitlelerde umutsuzluk yaratan, onlara burjuva önyargıları aşılayan bir şeydir.
Kitlelerin gerçek eğitimi hiçbir zaman onların bağımsız siyasi ve özellikle devrimci mücadelelerin-den ayrılmaz. Sömürü altındaki sınıfı ancak mücadele eğitir. Ona kendi gücünün çapını gösteren, ufkunu açan, kabiliyetlerini geliştiren, kafasını açıklığa kavuşturan, iradesini işleyen ancak mücadeledir"
Lenin
“Ne kadar küçük, başlangıçta ne kadar mütevazi, ne kadar önemsiz olsa da işçi sınıfının her hareketi kaçınılmaz olarak başlangıçtaki hedeflerini aşmaya ve tüm eski düzenle uzlaşmaz ve onu yıkmaya yönelik bir güce dönüşmeye adaydır.
Lenin

İşçi kitlelerini, sosyalist bir yoldan eğitmeyi, onlara konferanslar vermek, broşürler dağıtmak biçiminde anlıyorlar.
Fakat hayır… Sosyalist işçiler okulunun bunlara ihtiyacı yoktur.
Kitleleri mücadelenin bizzat kendisi eğitir".
Rosa Lüksemburg
"Rus devrimi deneyimi ve diğer ülkelerin deneyimleri, şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde kanıtlamıştır ki, derin bir siyasi bunalımın nesnel şartlarının mevcut olduğu bir ortamda devrimin asıl doğum yerinden görünüşte uzak, en ufak bir çarpışma, halkın duygularındaki kabarmayı alevlendirecek bir kıvılcım olabilir".
Tony Cliff

“Geçmiş bütün tarihi hareketler, ...azınlık çıkarlarına dönük hareketlerdir. İşçi sınıfı hareketi ise geniş çoğunluğun kendi bilincine ulaşmış bağımsız hareketidir. Marks