Sosyalist İşçi 271 (17 Şubat 2007)

 

Sayfa 8 :


El Aksa'ya dokunmayın
Filistin'e özgürlük

ABD Filistin üzerindeki baskısına devam ediyor. İsrail Filistin halkını kışkırtmayı sürdürüyor. Geçtiğimiz haftalarda Filistinli iki ana parti, Hamas ve El fetih arasında kanlı bir çatışma yaşandı. 100 kişi öldü. Bu çatışmanın temelinde ABD ve İsrail'in Filistin'de demok-ratik yollardan seçilen Hamas'a karşı ambargo uygulaması ve El Fetih'i desteklemesi yatıyor.
İsrail ve "uygar batı" Hamas'a tam bir ekonomik ambargo uygulayarak iç savaşı körüklediler. Hamas'ın gücünün azalmasını, iktidarı El Fetih'le paylaşmasını istiyorlar.
"Demokrasi, demokrasi!" çığlıkları atan "batı"nın demokrasiye ne kadar inandığı, Filistin halkının özgür iradesini ne kadar çabuk gözardı etmesinden anlaşılıyor.
İkiyüzlülük
İsrail, Hamas'ın İsrail'i tanımasını, şiddetten vazgeçmesini talep ediyor. Bu da sahtekar bir durum. 2006 yılında İsrail 660 Filistinliyi öldürdü. 2005 yılından itibaren Filistin tarafından öldürülen İsrailli asker sayısı ise 17.
Hamas iç savaşın yarattığı toplumsal ortama direnemedi ve hem ambargoyu kırmak, hem de iç savaşa son verilmesi için El Fetih'le görüşmeye başladı.
Hamas ile El Fetih Suudi Arabistan'ın gözcülüğünde uzlaşma sürecine girdiler. Anlaşmaya göre, İsrail'le daha önce yapılan anlaşmalara "saygı" gösterilmesi taahhüt edildi. Ayrıca 7 bakanlığın Hamas'a, 6 bakanlığın El Fetih'e ve 4 bakanlığın diğer siyasi oluşumlara verilmesi konusunda uzlaşılmıştı.
Şimdi Mahmut Abbas önümüzdeki hafta Haniye'yi yeniden hükümet kurmakla görevlendireceğini açıkladı.
Filistin'de liderlerin görüşmeleri sırasında İsrail'le daha önce yapılan anlaşmalara "saygı" gösterilmesi talebi tümüyle saçma. Anlaşmalara her hangi bir saygı göstermeyen, Filistin halkına sürekli saldıran esas güç İsrail.
İsrail son olarak Müslümanlar açısından kutsal olan Mescid-i Aksa'nın hemen yanında, Magrip kapısındaki tarihi tepeyi yıkmaya başladı. Bu, caminin yıkılmasına neden olabilir. İsrail'in bu gözü dönmüş tahrik dolu "inşaat" işlerini protesto eden Filistinlilere yine İsrail polislerince saldırıldı.
İsrail başbakanı ise inşaat sürecinin camiye bir zarar vermeyeceğini söyledikten hemen sonra bölgeye 2 bin İsrail polisi yerleştirildi.
ABD ve İsrail Ortadoğu'da gerginlik yaratmaya devam ediyor. Ortadoğu'da en sancılı, en uzun süredir işgal edilen ülke Filistin. El fetih liderleri ise yıllardır verdikleri mücadeleyi unutmuşa benziyor. Filistin devlet Başkanı Mahmud Abbas ise sırtını ne yazık ki ABD'ye yaslamış durumda. 19 Şubat'ta ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve İsrail Başbakanı Ehud Olmert'le düzenlenecek üçlü zirvenin Ortadoğu ve Filistin'de barış yolunda kesin bir çözüm üreteceğini iddia ediyor.
İsrail başbakanı Olmert'in, Filistin içinde yaşanan anlaşmaya, "İsrail anlaşmayı ne reddediyor, ne kabul ediyor" diyerek, Filistin'i aynı tehlikenin beklediğini bir kez daha gösteriyor.
Filistinliler ABD ve İsrail'e asla güvenemezler. Filistinlilerin güvenebileceği tek şey, İntifadadır.


Irak halkı yalnız değildir
Bush Senato’dan 745 milyar dolarlık savaş bütçesi talep etti. Bu Bush'un saldırganlığa devam edeceğinin açık kanıtı. Bütçe istenirken, paranın Irak ve Afganistan gibi ülkelerde genel güvenlik ve savunma kalemlerinde kullanılacağı açıklandı.
Türkiye bütçesinin üç katını işgali sürdürmek için kullanmaya kararlı olan ABD Irak'ta tam bir yıkım yaratıyor. Bugünlerde bu yıkıma bir yenisini eklemek için yeni planlarını uygulamaya başladılar.
ABD ordusu Bağdat'ta büyük bir saldırıya hazırlanıyor. Hedef Şii direnişi. Direnişin lideri Sadr uzun bir süredir en büyük terörist olarak suçlanıyor.
Condelliza Rice "İran'a saldırmayı düşünmüyo-ruz" açıklamasını yapsa da, ABD’nin İran'a saldırmak için Irak'ta iç çatışma ve gerilimi tırmandırmaya çalıştığı çok açık.
Biliyoruz ki Bush'un bu saldırısı da püskürtülecek. Bush bir kez daha mağlup olacak. Ama bunun bedeli Irak halkı için ağır olacak.
Bush'un Irak başarıları çok açık. İşgalin kanlı her adımı, Bush'un mağlubiyetini hızlandırıyor.
Irak'tan gelen her bilgi ABD açısından Irak'ın nasıl bir bataklığa dönüştüğünü gösteriyor. Son haberler, Irak'ın yeniden inşası için ayrılan fonları yönetmekle görevli 3 ABD'li subayla 2 sivil, ihaleleri belirli bir şirkete verme karşılığında rüşvet almakla suçlandı. İşte Bush'un Irak başarıları: Rüşvet! Katliam! Savaş suçları! İnsanlık suçları! Hastaneleri bombalamak! İnsanlara işkence yapmak!


Kanla sula aşkını!
Bir pırlanta reklamı var televizyonlarda son günlerde. "Şu kadarcık şey"in aşkı anlatmaya yeteceği söyleniyor reklamda. "Şu kadarcık şey" dediği pırlanta elbette.
Sevginin metalarla ve o metaların değeriyle ifade ediliyor olmasının saçmalığına değinmeye bile gerek yok. Bir dükkana gir, ufacık fıçıcık içi dolu sevgicik bir pırlantaya ülkedeki asgari ücretin beş katı parayı ver. Senden ala sevdicek yok şu dünyada!
Dünyadaki elmasların %80'ine yakının çatışma bölgelerinden geldiği tahmin ediliyor. "Kanlı Elmas" filmindeki gibi, çocuk askerlerin kullanıldığı, elmas ticareti ile finanse edilen ve tekellerin çıkarları üzerinden şekillenen bu çatışmalar, pırlantanın hiç de saf bir "sembol" olmadığını anlatıyor.
Bu yazıyı yazarken, Google'a girip "pırlanta" diye arama yaptım. Sponsor linklerde "Elmasların %99'u kanlı değildir" yazan bir link görülüyor. Kanlı Elmas filminin etkisine karşı belli ki elmas üreticileri bir "karşı bilgi sitesi" hazırlamışlar. Reklam linki Türkçe olan ama kendisi ingilizce olan sitede, örneğin 5 milyon insanın Hindistan'da elmas parlatma sektöründe çalıştığı ile övünülüyor. Ama nedense çoğunun güvencesiz ve ucuz saatler boyu çalıştığı, gelirlerinin günde 1 dolar seviyesinde olduğu ve hatta çoğunun çocuk olduğu anlatılmıyor!
Elmasların çoğu kanlarla sulanan Afrika'dan geliyor, ucuz, güvencesiz ve çocuk işçi emeği ile Hindistan'da parlıyor, en çok da Avrupa ve Amerika pazarında "şu kadarcık şey" olarak satılıyor.
Kapitalizm öyle bir sistem ki, "şu kadarcık şey"e bile kan, ölüm ve bu kadar sömürüyü sıkıştırmakla kalmıyor; bunu bir aşk sembolü yapabiliyor!
Ersin TEK