Sosyalist İşçi 272 (24 Şubat 2007)
BAŞYAZI
Milliyetçilik
yükseliyor mu?
Aylardır aynı hikayeyi dinliyoruz: Milliyetçilik yükseliyor.
Dün 5-10 ülkücü faşist 2-3 sosyaliste saldırdıklarında bir yandan “linç ediliyorlardı” diye yaygara koparak basın ardından da “milliyetçilik yükseliyor” diyorlardı.
Basının yaygara kopardığı olaylar milliyetçiliğin yükseldiğini göstermiyordu ama Deniz Baykal2ın CHP’sinin milliyetçiliğin en derinlerine dalması ile birlikte gerçekten de yayılıyor. kemalistler “Atatürk milliyetçiliği” diyerek önce “masum” bir milliyetçiliğe, ardından ise derin birmilliyetçiliğe yuvarlanıyorlar. Dört bir yandan pırtlak gibi ortaya çıkan “vatansever”katil çeteleri ortada.
Bütün bunlara rağmen 23 Ocak günü Rakel Dink’in deyişi ile bir milat yaşandı. Milliyetçiliğe karşı olanlar çok büyük birt güç olarak ortaya çıktılar hem de milliyetçiler için en tedirgin edici sloganla: “Hepimiz Ermeniyiz” diyerek. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz. Milliyetçilik artık eskisi gibi rahat at koşturamayacak, artık gazeteler eskisi kolayca “milliyetçilik yükseliyor” diyemeyecek.
Basın’ın bir kısmı Hrant’ın cenazesinin ardından ederhal eski havasına girdi. bazıları “Hepimiz Türküz” kampanyaları başlattı. Türk solu dergisi, Atatürkçü Düşünce Derneği bir de yürüyüş yapmaya kalkıştı. Bu yürüyüşe toplam 50 kişi katıldı.
Basının bu kesimine rağmen az da olsa önemli bir kesimi ise artık milliyetçiliğe karşı tutum alıyor.
Şimdi asıl sorun solda ki milliyetçilikte.
Milliyetçi dalganın tırmanıişı hikayesi en çok solun bir kesimini etkiliyor. Bu nedenle de bir yandan büyümenin yolu olarak sağa, milliyetçiliğe kayıyorlar, ikinci olarak ise ideolojik temelleri onları en kesitme biçimde öilliyetçiliğe itiyor.
Türk solunun önemli kesimleri stalinist. Dolayısıyla kemalizm stalinizmden çok kolay etkileniyor.
Soldan gelen milliyetçiliğin açık ki en tehlikeli kesimi CHP ve Deniz Baykal.
Deniz Baykal’ı giderek Devlet Bahçeli2den ayıretmek zorlaşıyor. CHP 301’in en keskin savunucusu.
CHP komisyon sözcüsü “... yapılacak virgül değişikliğinin bile egemenlik hakıkındantaviz verme anlamına geleceğini” söylüyor.
Ona en güzel cevabı ise Rakel Dink veriyor: “Ben onca sene okulda Türkim doğruyım dedim. Türk mü oldum? Kimse milletini seçmiyor.”
Sol milliyetçiliğin çıkışları bazen, örneğin İşçi partisi ve TKP gibi, çok kaba ve açık olmasına rağmen, bazen de daha utangaç, üstü kapalı oluyor. Örneğin özelleştirmelere karşı “bu memleket bizim” dedikçe, düşünce özgürlüğü adına faşitlerle aynı platformu paylaştıkça, Türkiye’de ırkçılık yokture dedikçe, veya “anladıysam Arap olayım” derken, “zenciler” derken ortaya çıkıyor.
Belki de daha tehlikeli olan milliyetçilik bu ikincisi.
Açık olan milliyetçiliğin karşısına geçip mücadele edersiniz. TKP Orhan Pamuk’u açıkça milliyetçi bir temelde eleştiriyor. Onun milli duygulara zarar verdiğini anlatıyor. Ama bazıları Orhan Pamuk’u “edebi” olarak “eleştiriyor”. Onlar daha tehlikeli.
Sosyalistler için m illiyetçi olmak mümkün değil. Milliyetçiliğin her türüne karşı tutum almak, teşhir etmek gerekir.
Milliyetçilik:
Son sürat mezara
Hrant’ın cenazesinin üzerinden üç hafta geçti. Kimileri Türkiye’yi sarsan cenazeye katılanlara bakıp, “evlerine dönecekler, birkaç gün sonra her şey unutulacak” demişti. Bu kez öyle olmadı. “Hepimiz Ermeniyiz!” sloganı milliyetçiliğin kalelerini sarstı, sarsmaya devam ediyor.
Üç haftadır milliyetçi soytarıların ipliğinin pazara çıkmasını izliyoruz. Faşist planı bozduk, Türk milliyetçili-ğinin masumiyeti giderek kimsenin inanmadığı bir yalana dönüşürken, çürük elmacılar dağıldılar.
Artık susmak yok!. Şarkıcı Fedon kendisine “gavur” denmesinden duyduğu sıkıntıyı dile getirirken, oyuncu Haluk Bilginer “Türk toplumu, ırkçı bir toplum. Örneğin 'Anladıysam Arap olayım' derken Araplara hakaret ettiğimizi düşünüyor muyuz?" diye soruyordu.
Milliyetçiler
güçlü mü?
Bazılarımız cenazenin ardından karamsarlığa düştü. Beyaz bereli zibidiler ortalıkta dolaşıyordu, birkaç yüz tribün iti hezeyanlardaydı. İnternet sayfaları gözü dönmüş yorumlarla doldu.
Bu milliyetçiliğin yükseldiğini mi göstermekte?
84 yıldır milliyetçi-ırkçı zorbalığa yaslanan rejim bir günde mi yıkılacaktı ki? Ama gördük ki pek zayıflarmış, maskelerini atıp kol kola girmeye çalışıyorlar. Bu milliyetçilik madem bu kadar güçlü ve yükselişte, hepsi neden panikteler? Neden dişlerini çekinmeden göstermekteler? Milliyetçilik yediği tokatla ölümcül bir krize girmiştir. TÜSİAD’çılar bile artık onlara kemik vermek istemiyor!
Milliyetçilikle
uzlaşmayacağız
“Hepimiz Ermeniyiz” diyen bizler milliyetçiliğin kalelerini sarsmayı başardık, ama devam etmek, geride tek bir tuğla kalmayana dek mücadele etmek gerek.
Yüz binlerle siyasiler arasında büyük bir uçurum var. Her türden milliyetçiliğin partisi var, ama biz aşağıdakilerin partisi yok!
Sorunumuz alçalan milliyetçiliğe, savaşa ve yeni liberalizme karşı örgütsüzlüğümüzdür. Bize kitlesel devrimci bir parti lazım, en başta milliyetçiliği, her rengi ve türüyle mahkum eden.
Açık ki bu parti mevcut soldan çıkmayacak. Cenazenin üçüncü haftasında Halkevleri’nin web sitesi Ermeni soykırımının aslında bir soykırım olmadığı, çok taraflı bir savaşın sonucu olduğu resmi yalanını savunan bir yazıya yer verebilmektedir. (bkz. www.sendika.org, Ahmet. Hamdi Dinler adlı şahsın makalesi)
TKP nihayet sokağa inmeye karar verir, ama bakın hangi sloganları kullanarak: “Türkiye’yi çetelerden kurtaracağız, memlekete sahip çık, yurtsever cephede örgütlen!” Ya Bush’un “teröre karşı savaşı”nı seçim programı yapan ırkçı Baykal’a ne demeli? İstemez, hepsi kalsın.
Yeni sol geliyor!
Bize, eski, çürümüş, rejimle uzlaşan bir sol değil, yeni bir sol gerek!
Agos’un önünü süpüren Bergamalı köylüler, Kurtlar Vadisi’ne karşı yürüyenler. 1 Mart tezkeresini durdurup, “Gelme Bush” diyenler. Faşist saldırılara karşı direnen ve kazanan travesti/transeksüel Pembe Hayat aktivistleri.
Okan Bayülgen’in Makinası’nda küresel ısınmaya ve nükleer enerjiyi sloganlarla protesto eden gençler.
Sömürülenler, ezilenler, dışlananlar, horlananlar, kaybedenler…
Yerel gericilik odaklarıyla bir arada yaşamayı değil, dünyayı evleri olarak kabul eden enternasyonalistler. İşte size Yeni Sol.
Hrant’ın arkasından başlattığımız yürüyüş devam edecek. Uğrayacağımız bir çok durak, yapacak çok işimiz var.
Önce milliyetçilikten başlayacağız.
En zenginle en yoksul arasında 25 kat gelir farkının olduğu, milyonlarca kişinin günde 1 doların altında yaşadığı Türkiye’de milliyetçi örtünün altından sınıf mücadelesi bin bir yüzüyle fışkıracak, dünyadaki tüm ezilenlerle birleşmeyi başaracak.
Biz yürüttüğümüz kampan-yalar ve mücadelelerle bu yolda yürüyoruz. Herkesi birlikte yürümeye davet ediyoruz.
Volkan AKYILDIRIM
Ya yurtseversin ya sosyalist!
Kimi solcular “Hepimiz Ermeniyiz” sloganını atmaktan kaçıyor. Yayımladıkları her bildiri de neredeyse her cümleye “yurtseverlik”, “bağımsızlık”, “bu memleket bizim” diyenler, biz sizleri çok önceden tanıyoruz.
Uluslar arası işçi hareketi I. Dünya Savaşı karşısında ikiye bölündü. Memleketini sevenler kendi egemenlerini bu savaşta kazanması için desteklediler. Onların adı Kautsky oldu, Menşevik oldu, şu sosyal-demokrasi dediğimiz şey bu milliyetçi cepheden doğdu.
Birileri de memleketini sevmeyi reddetti. Yurtseverliği bir küfür olarak gördü. Kendi egemenlerini desteklemek yerine onları yenmeyi görev bildi. Kimler mi? Lenin, Bolşevikler, Rosa Luksemburg, Troçki, Gramsci, savaşı durdurmayı başaran ve devrim yapan Rus işçileri.
Biz ikinci yoldan yürüyoruz. Bu yol sosyalizmin yolu. Diğer yol, milliyetçiliğin, patronların yolu.
Siz yurtsever Türk solcuları, hangi yolda yürüyorsunuz acaba?