Sosyalist İşçi 273 (24 Şubat 2007)
Cindy Sheehan:
Savaşa karşı 17 Mart'ta
sokaklarda olalım
'Savaşsız Bir Dünya İçin 4. Uluslararası Buluşma', Küresel BAK tarafından İstanbul'da, Iraklı bilim inasanı Isam El Rawi anısına düzenlendi. Isam El Rawi, 2005 yılında yine Küresel BAK'ın İstanbul'da gerçekleştirdiği uluslararası sempozyuma konuşmacı olarak katılmış, ve geçen sene Bağdat'ta öldürülmüştü.
Bu yıl düzenlenen sempozyuma konuşmacı ola-rak ABD'den, Cindy Shee-han, Lübnan'dan, Hizbul-lah Partisi'nin sözcülerin-den Dr. Ali Fayyad, Filis-tin'den, Filistin Sendikalar Federasyonu Genel Sekre-teri Wael Ali Natheef, Irak'tan, Irak Müslüman Alimler Heyeti Şura Mec-lisi üyesi Şeyh Amir El-İgaidi katıldı.
Sempozyumun en ilgi çekici ismi olan, oğlu Casey Irak'a gittikten beş gün sonra öldürülen Cindy Sheehan'dı. Çünkü o bütün dünyaya kocaman bir savaş makinesine karşı bir annenin bile neler yapabileceğini, böylece kazanmanın mümkün olduğunu gösterdi. Cindy Sheehan sempozyumda yaptığı konuşmada, 'ABD'nin ve George Bush'un Ortadoğu'da ve tüm dünyada neden olduğu istikrarsızlıktan dolayı hepinizden özür diliyorum. George Bush dünyadaki 1 numaralı teröristtir' diyerek başladı. Sheehan sözlerine şöyle devam etti; 'En az 700 bin masum Iraklı bu işgal yüzünden öldü. Irak'a yaptırım uygulandığı dönemde 1 milyon Iraklı çocuk öldü. Iraklı kardeşlerim, benim ülkemin sizin ülkenize yaptıklarından dolayı özür dilemek istiyorum. Bu savaş insanlığa karşı işlenmiş çok önemli bir suçtur. Amerikalılar bu savaşa karşı, dünya bu savaşa karşı, ama George Bush kimseyi dinlemiyor. Bu dikatörlük değil de nedir.'
Cindy bundan sonra neler yapılması gerektiği konusunda ise, '17 Mart 2007'de milyonlar halinde meydanlara toplanmalı ve savaşa karşı sesimizi çıkarmalıyız. Anneler olarak, çocuklarımızı öldürmeyin, çocuklarımızın başka çocukları öldürmesini istemeyin, demeliyiz. Bizim liderlerimizi bekleme şansımız yok. Hükümetler yolumuzdan çekilsin', dedi.
Sheehan oğlu Casey hakkında ise şunları söyledi, "Benim oğlum Irak'a gitmek istemedi, ama gitmek zorunda olduğunu, bütün arkadaşlarının gittiğini söyledi. Oğlum, 'ben kimseyi öldüremem' diyordu. Ben bu savaşa karşı çıkan, savaşmam diyen bütün askerleri, askerlerin bu direnişini destekliyorum'” dedi.
Iraklı konuşmacı ise direnme hakları olduğunu ve Irak'ta yaşamın normale dönmesi için ABD'nin Irak'tan çekilmesi gerektiğini anlattı.
İkinci oturumda ise Hizbullah'tan Ali Fayad ve Filistin'den gelen Wael Ali Natheef konuştu. Ali Fayad, Hibullah'ın mezhep temeline göre örgütlenmediğini, Sünni-Şii çatışmasından kendilerinin çok korktuğunu ve bunu engellemek için elinden geleni yapacaklarını vurguladı. İsrail'in Lübnan'da, ABD'nin de Irak'ta yenildiğini söyledi ve bunun kazanmanın mümkün olduğunun kanıtı olduğunu söyledi.
Barışın sesi Ankara'daydı
Oğlunu Irak'ta kaybeden ve o günden sonra hayatını Irak'taki savaşı durdurmaya adayan savaş karşıtı anne Cindy Sheehan, A.Ü Cebeci kampusu SBF'deydi. Toplantıda Sheehan'ın yanı sıra KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul, gazeteci-yazar Ece Temelkuran ve SBF'den Doç.Dr.Filiz Zulha Zabcı konuşmacı olarak yer aldı. Sheehan salona girdiğinde büyük bir alkış, BAK aktivistlerinin hazırladığı "Welcome Mom"(Hoş geldin anne) ve Evine Dön Bush pankartlarıyla karşılandı. Sheehan, Bush'a karşı bütün dünya halkının birleşmesi, Irak'taki işgalin sona erdirilmesi ve İran'a saldırının engellenmesi gerektiğini söyledi. Bunu yaparken anti-amerikancı değil Bush ve savaş karşıtı bir tutum almak gerektiğini, Irak'taki ABD askerlerinin de Irak'ta bulunmak istemediğini özellikle vurguladı. Bunun ardından 17 Mart gösterisine vurgu yaptı.
Tombul ise KESK'in savaş karşıtı eylemlere devam edeceğini, Dink'in cenazesinde "Hepimiz Ermeni'yiz" diyenlerin bugün "Hepimiz Irak'lıyız" diyeceklerini ifade etti. Tombul'un arkasından söz alan Zabcı, ABD'nin savaşının bir hegemonya savaşı olduğunun altını çizdi.
Son konuşma ise Temelkuran'a aitti, Temelkuran, ABD'yi batan Titanik adlı transatlantiğe benzeterek, savaş karşıtlarının bu gemideki vicdan filikaları olduğunu söyledi. 650 kişinin katıldığı ve 165 kişinin "aktivist olmak istiyorum" föyü doldurduğu toplantının sonunda salona söz verildi. Salonda iki tür görüş vardı, bir tanesi Cindy Sheehan'ın savaş karşıtlığının samimi olmadığını ifade eden, ABD'li olduğu için ona "bilinç aşılamayı" ve onu suçlamayı bir görev bilen milliyetçi solcuların anlayışı, ikinci ve hakim olan görüş ise savaş karşıtı hareketin küresel bir mücadele olduğunun farkında, savaşı durduracak olan asıl gücün ABD ve İngiltere'deki savaş karşıtları olduğunu bilen ve Cindy Sheehan'ı bizzat ABD'li bir savaş karşıtı olduğu, tüm dünya savaş karşıtlarının annesi olduğu için sahiplenen anlayış.
Bu ikinci anlayışı sahiplenen savaş karşıtları 17 Mart'ta devasa bir gösteri örgütlemek için elinden geleni yapacak ve Cindy'ye Türkiye'den verebilecekleri en büyük hediyeyi vereceklerdir.
Hem ırkçı hem ajan
Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Yusuf Halaçoğlu, Ermeni tarihçi Ara Sarafyan'ın "Harput Ovası'ndaki toplu mezar iddialarını birlikte araştıralım" önerisinde bulunmasından sonra Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamalarla bu öneriye yaklaşımını da ortaya koydu. Hrant Dink'in cenazesine katılan yüz binler için "Hepimiz Ermeniyiz diyenler, belli bir ideolojinin mensup-ları olduklarını ortaya koydular. 40 bin kişiydi ama bunlar çok iyi örgütlenmişlerdi. Sanki bu ölüm onlar tarafından önceden biliniyormuş gibi hemen sloganlar, elde kafa biçiminde hazırlanmış pankartlar hazırdı. Topluluk sayısı bu pankartlarla epeyce fazlalaştırılmıştı. Bu topluluk, PKK ile çarpışan askerlerimizden şehit olanlar için 'hepimiz Türküz' demedi, demiyor". TTK Başkanı bunları söyledikten sonra "Dink'in öldürülmesini protesto edenler kimlerdir? Bunları araştırmamız lazım" diyerek gösteriye katılanları hedef haline getiriyor.
Resmi ideolojinin has kurumlarından olan TTK ve onun başkanı çarpıtılmış bir tarih anlayışını savunmak için bütün zehrini ortaya saçıyor. TTK'nın bütün ortak çalışma önerilerinin ne kadar sahtece ve ikiyüzlüce olduğunu bu sözlerden daha iyisi anlatamazdı. Bu sözler aynı zamanda Hrant Dink'i öldüren şartların arka planının da nereye yaslandığını göstermesi açısından dikkat çekici. Yusuf Halaçoğlu'nun söyleminin saldırgan ve lümpen içeriği, köşeye sıkışan milliyetçilerin yeni tarzı olmaya aday.
Irkçılar ve ırkçılık
IRKÇI ÇOCUK ŞARKISI
biir iki üüçler
yaşasın türkler
dört beş altıı
polonya battı
yedi sekiz dookuz
ruslar doomuz
on on bir on ikii
italyanlar tilki
on üç on dört on beş
almanlar kalleş
on altı on yedi on sekiiz
ortada kaldı portekiz
Türkün Türkten başka dostu yoktur
Adalet Bakanı görevinden alınmalıdır
Hrant Dink'in katledilmesinden önce, 301. maddeden ceza alanların olmadığını, uygulamaların sonuç-larına bakmak gerektiğini söyleyen Adalet Ba-kanı Cemil Çiçek, Dink-'in öldürülmesinden sonra da 301. maddeyi savunmaya devam edi-yor. Son olarak bir gaze-teye verdiği demeçte 301. maddenin kaldırılmasını savunan aydınları ikiyüzlülük ve omurgasızlıkla suçladı.
Hükümetin milliyetçi kanadında yer alan Cemil Çiçek 301. madde tartışmalarında MHP'li geçmişine sıkı sıkıya sarılıyor. 301. madde benzeri maddelerin Avrupa ülkelerinin anayasalarında da oldu-ğu söyleyerek açıkça kamuoyunu yanıltmaya devam ediyor.
Türkiye'de aydınlar uzun süredir hedef tahtasında. Aydınlara dönük linç girişimi bütün milliyetçi cephede (sol dahil olmak üzere) sürdürülüyor. En tepede Adalet Bakanı 'da bu linç çapulculuğuna verdiği demeçlerle hizmet ediyor. Adalet bakanı hakkında soruşturma açılmalı ve derhal görevinden alınmalıdır.
Kaza değil cinayet
Geçen sene grizu patlaması sonucu on yedi iş-çinin öldüğü Balıkesir Odaköy' de Özçevre Madencilik Kömür Oca-ğı'nda göçük nedeniyle üç kişi daha öldü.
Bu son ölümlerle birlikte son üç ayda iş ka-zalarında ölen maden işçilerinin sayısı on do-kuz oldu. Yeni maden yasası nedeniyle madenlerin denetimiyle ilgili önlemler kalktı.
Denetimi zorlaşan ma-den ocaklarının işletme-leri özel sektöre ait. Ka-zaların büyük çoğunlu-ğu da bu şirketlerin iş-letmeliğindeki ocaklarda gerçekleşiyor.
772 şirketten 87 tanesinin işletme belgesinin olduğu işyerlerinde sağlık denetimi de yapılmıyor.
222 iş yeri ise işçilere verilmesi gereken genel çalışma şartları eğitimini vermiyor.
MERAKlitus
Türkiye hangi anayasasına göre yarı federal bir devletti?