Sosyalist İşçi 273 (24 Şubat 2007)
BAŞYAZI
Amerika’dan
öğrenmek
Cindy Sheehan Küresel BAK’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geldi. İstanbul’da her iki yakada ve Ankara’da toplantılar yaptı. Bu toplantılarda Filistin, Lübnan ve Irak’tan da konuşmacılar vardı.
Cindy Sheehan’ın konuşmacı olduğu toplantılarda zaman zaman çok garip tartışmalar yaşandı. Tartışmaları garipleştiren ise solun sayıklamalarıydı.
Cindy’e zaman zaman, “Savaşa hayır demek yetmez, sosyalizmi savunmak gerekir” dendi, zaman zaman da “Oğlunuz öldürülmeseydi yine de savaşa karşı çıkar mıydınız?” gibi saçma sapan sorular soruldu. Özellikle, oğlu Irak’ta ölen bir anneye sorulması çok acayip olan, “Irak’ta ABD askerlerinin ölmesine üzülmeli miyiz, sevinmeli miyiz?” yaklaşımı salonda yer alan diğer aktivistlerin öfkesini çekti.
Tüm bu sorulara eklenen, “Bush aptal olabilir ama onu başında tutan Amerikalılar da aptaldır” açıklaması ise tam bir Türk burnu büyüklüğüydü.
Bu tartışmalar, kuşkusuz savaş karşıtlarının uluslararası buluşmalarının havasını belirlemedi. Toplantılar coşkulu, kazanma umudu taşıyan toplantılardı. ABD’nin Irak’ta yenilmekte olduğu, ama İran’a saldırmaya kararlı olduğu, İsrail’in Lübnan’da mağlup olduğu, küresel savaş karşıtı hareketin arka arkaya kazanımlar elde ettiği, Irak direnişinin yanında yer aldığı gibi çok önemli vurgular tüm toplantılarda Cindy Sheehan ve Orta Doğu’dan gelen konuşmacılar ve salondaki dinleyiciler arasından sık sık yapıldı.
Bu tartışmalara garipliği katan ise solun argümanlarıydı. Türkiye’de savaş karşıtları önce ABD’deki hareketin cesaretinden öğrenmelidir. Bu hareket, vatan hainliği suçlamasına aldırış etmeden kahramanca mücadele ediyor.
Ders çıkartılması gereken bir diğer deneyim ise ABD’deki hareketin yaygınlığıdır. Milyonlarca insanı defalarca sokağa çıkartan bu hareket ilham verici sayısız deneye sahip.
En önemlisi ise savaş Irak’ta sürmesine rağmen savaşın kaderini belirleyecek olan ABD’deki harekettir. Hareket çok daha yaygınlaşırsa, neo-conlar kaybedecek.
Kısacık bir sürede, savaş karşıtlarının oranını savaşı savunanların beş katına çıkartan ABD’deki harekete destek olmak zorundayız. Umudumuz Amerikalı savaş karşıtı kardeşlerimizdir. Cindy Sheehan bu hareketin en önemli, anti emperyalist temsilcilerindendir.
BBP kapatılmalıdır!
Her taşın altında onlar var. Trabzon’da papaz öldürülür, ipuçları onları işaret eder.
Hrant Dink öldürülür, katili liderlerinin arkasında onların arasındadır.
Hrant Dink’in katili, Muhsin Yazıcıoğlu ile aynı karede resim çektirir.
Hrant Dink cinayetinin azmetiricisi, BBP liderliği tarafından beslenir.
BBP. Cinayetlerin arkasındaki odakların en başında geliyor. Tarihi sola, işçi sınıfına ve demokarsiye yönelik tahammülsüzlükten kaynaklanan faşist saldırganlıkla dolu.
BBP faşist bir partidir, suçludur, kapatılmalıdır.
Barış, hemen şimdi!
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ABD ziyaretinde yaptığı şahin konuşmasında, cumhuriyet tarihinin en tehlikeli dönemini yaşadığımızı söyledi. Ona göre ülke bölünmenin eşiğinde. Ama 'ülkeyi bölme rüyası görenlerin rüyasını kâbusa çevirecek dinamik güçler daima ayakta'.
Büyükanıt'ın bu açıklamalarının arkası geldi. Talabani ve Barzani ile görüşülmemesi gerektiğini, bunların PKK'yi desteklediğini ekledi. Ordunun siyasi kanat sözcüsü, CHP lideri Baykal ve ülkücü faşist MHP'nin lideri Bahçeli de hemen benzer açıklamalar yaptı. Bunun ardından Kürtlere saldırılar başladı. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve yardımcısı Aysel Tuğluk 18'er ay hapis cezasına çarptırıldı.
Kerkük-Diyarbakır
Kürtlere son saldırıda DTP Van İl Başkanı İbrahim Sunkur ve Diyarbakır İl Başkanı Hilmi Aydoğdu tutuklandı. Ne diyor il başkanları: "Kerkük'e yapılacak saldırıyı Diyarbakır'a yapılmış sayarız". Ne var bunda? Türkiye'nin güneydoğusu ile Irak'ın kuzeyi arasında çizilmiş sınırın her iki tarafında da Kürtler yoğunluklu nüfus olarak yüzyıllardır yaşıyor. Akrabaları var, alışveriş yapıyorlar. Doğal olarak kardeşler. İnsan kardeşine yapılmış saldırıyı kendisine yapılmış saymaz mı? Kerkük'te yaşayan Kürtlere yapılacak saldırı Türkiye'de yaşayan Kürt kardeşlerini rahatsız etmez mi?
Irkçıları tutuklayın
Devlet Kürtler üzerindeki baskıyı yoğunlaştırırken Mersin'de silah ve bayrak üzerine öldürme yemini edenlere, 1.5 trilyonluk yolsuzluğu açığa çıkmasına rağmen dava açılmayan vatansever kuvvetlere, binlerce kişilik ölüm listesi hazırlayanlara, her türlü ırkçı-milliyetçi eylemin altından çıkan emekli-emeksiz generallere sesini çıkartmıyor.
Türkiye'nin PKK koordinatörü Edip Başer televiz-yona çıkıp pek çok yerde %50'nin üzerinde oy alan bir parti için 'DTP denen parti', tutuklanan il başkanları için de 'yaratık' ifadesini kullanabiliyor. Bu ülkenin Kürtleri, elbette ki, kendi temsilcilerine yaratık diyenlerin bütün Kürtleri yaratık olarak gördüğünü biliyorlar. Çünkü aynı adamlar 'Kürt nüfus artışı durdurulsun. Kürtlerden alışveriş yapılmasın' çağrısı yapan ırkçılara hiç seslerini çıkarmıyor, görmezden gelmenin ötesinde, onları ülkenin 'dinamik güçleri' olarak destekliyor.
Her dönemin
günah keçisi
Bu ülkede ne zaman en ufak bir demokratik adım atılmak istense ordudan ve uzantılarından hemen Kürtlere ilişkin saldırgan açıklamalar yapılır. Kürtlerin demokratik sivil kuruluşları hedef gösterilir, tutuklamalar, kurşunlamalar, bombalamalar, adam kaçırmalar başlar.
Çünkü derin devlet olarak adlandırılan güçlerin varlık nedeni 'iç ve dış düşmanlar'dır. Bu düşmanlarla devlet arasındaki sorun bir şekilde çözülecek olsa varlık nedenleri ortadan kalkacaktır. Yani artık eskisi gibi var olamayacak, 20 yılda kirli savaşa akıtılan 400 milyar dolarlık dev pastadan nemalanamayacaklardır.
İşte bunun için ne zaman bir siyasi çıkıp 'Kürt sorunu vardır' dese bunlar sivri dişlerini göstermekten çekinmez. Ne zaman Kıbrıs halkı-nın lehine bir gelişme olsa 'dış düşman' miti devreye girer ve şahinler kanatlanır.
Çözüme yakınız
Bu güçlerin saldırganlığının artması bir yandan da çözüme yaklaştığımızın kanıtı. Son yıllarda Kürt sorununun çözümüne dair ileri sayılacak sözler sarfedilir oldu. Ancak bunlar hep lafta kaldı. Gerçekte AKP hükümeti bu ve başka konularda adım atmak istiyor. Ama bunu tek başına yapamıyor. Karşısındaki devasa bürokratik aygıtın önünde eli kolu bağlanıyor. Bunun çözümü kamuoyunun bu adımları desteklediğini göstermesidir.
Bu demokratik açılımları TÜSİAD veya AKP istedi diye değil, gerçekten isteyen bizlere de burada iş düşüyor. Kürt sorununda barışçıl çözüm istediğimizi, Kıbrıs'tan Türk ordusunun çekilmesini, Kıbrıs halkıyla birlikte istediğimizi, 301'in kaldırılmasını, düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğünün önündeki her türlü yasal ve yasadışı engelin kaldırılma-sını istediğimizi, ırkçılığın yasaklanmasını istediğimizi, yapacağımız kampanyalarla yaygın biçimde duyuramaz-sak bu ülkede daha çook Hrantlar katledilecek, daha çook Orhan Pamuklar kaçmak zorunda kalacak.
Cengiz ALĞAN