Sosyalist İşçi 277 (29 Mart 2007)
Sayfa 1 :
Cumhurbaşkanlığı tartışmalarıyla bizi bölmeye çalışıyorlar
Irkçılar, milliyetçiler, paşalar demokrasiye saldırıyor
Cumhurbaşkanı’nı
asker seçemez!
Gelişmiş demokrasilerde cumhurbaşkanlığı makamı sembolik önemdedir ve asıl siyaset parlamento seçimlerinde yaşanır. Türkiye'de ise askeri darbelerin en kalıcı mirası cumhurbaşkanlığı olmuştur. Bu makam parlamenter demokrasiyi dizginleyen bir makamdır. 1980 sonrasında cumhurbaşkanlığı, asıl olarak askerlerin tercihlerini siyasetin ana merkezi yapmanın aracı olmuştur.
Cumhurbaşkanı hemen tüm üst kurullara ve üst yargı organlarına, üniversitelerin rektörlük kurumlarına atamalar yapabilmektedir. Hem çok geniş yetkilere sahip, hem de hiçbir sorumluluğu olmayan bu makam sahibi, aynı zamanda, ülkenin üst düzey bürokrasisini kendi bildiği doğrultuda etkiler.
Bu durumda AKP'den bir adayın cumhurbaşkanlığına yapılan tüm itirazlar resmi görüşün dışına çıkılmasından duyulan korkuyu yansıtıyor.
AKP bütün anketlerde en yüksek oyu alacak olan, yani bu halkın en çok istediği parti konumunda.
Suni bölünme:
Laiklik-şeriatçılık
28 Şubat 1997'de yaptıkları 'postmodern' askeri darbeden bu yana, ordu, üst düzey bürokrasi ve CHP (yanına İşçi Partisi, Kızılelma Koalisyonu, vb ekleyelim) Türkiye'de yapay bir bölünme yaratıyor: laik-şeriatçı bölünmesi.
Oysa yapılan tüm anketler gösteriyor ki bu ülkede yaşayanların birinci derdi yoksulluk. Şeriat korkusuyla yaşayanların nüfusa oranı ise sadece % 1.5. Ve yine araştırmalar gösteriyor ki 400 YTL civarında asgari ücret verilen 'cinnet vatanımızda' açlık sınırı 609 YTL.
Yani Türkiye’de yaşayan yoksul emekçilerin, hükümetin neo liberal politkalarına karşı mücadelesinde kafa karışıklığı yaratılı-yor.
Bizim mücadele gücümüzü yıpratan bu yapay bölünmelere prim vermeyeceğiz.
Kyoto
emperyalizmin oyunu mudur?
Kyoto Protokolü'nün sömürgeci geleneğe sahip gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerin önünü kesmek için hazırladıkları bir oyun olduğunu düşünmek için ya üstünkörü bilgiye sahip olmak ya da art niyetli olmak gerekir.
Sf 4-5
Sıradan insanların iktidarı
21. yüzyıl, toplumun üzerinde asılı duran devletlere, seçmenleri yerine özel şirketlere hizmet eden parlamentolara, yeni-liberal saldırının basit birer aracı haline dönüşmüş egemen sınıf partilerine karşı çalışan sınıfların öfkesiyle başladı.
Sf 6
Irak'ta bakkala gitmek
"On yıllardır görmediğimiz aşırılıkçı, kadın karşıtı uygulamaların geri döndüğünü görmek yüreğimi burkuyor. Benim Irak'ta büyüdüğüm zamanlarda kadınlar okula giderdi; eğitimli, profesyonel, çalışan kadınlar toplumun bir parçasıydı. Bugün bakkala gitmeye kalkan bir kadın hayatını tehlikeye atmış oluyor. Hayatlarımız bizden çalındı.