Sosyalist İşçi 277 (29 Mart 2007)
DurDe'den "Irkçılık" paneli
Kısa bir süre önce kurulan Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Girişimi İstanbul Taksim Hill Otel'de bir panel ve forum düzenledi. SODEV ile ortak düzenlenen panelde "Irkçılık" kitabı yazarı Prof. Dr. Sinan Özbek ve Helsinki Yurttaşlar Derneği üyesi Nil Mutluer konuşmacıydı. Panelde moderatörlüğü SODEV Başkanı Aydın Cıngı yaptı.
Panelin ardından Şanar Yurdatapan'ın hazırladığı "Linç" belgeseli gösterimi yapıldı. Vartkes Keşiş ve arkadaşlarının sunduğu Ermeni ezgileri dinletisi ve Dario Fo'nun bir oyunundan da bir bölüm sunuldu.
Tarihsel örneklerden yola çıkılarak hazırlanan fotoğraf sergisi de katılımcıların oldukça ilgisini çekti.
Daha önce faşistlerin bir saldırısına uğrayan Kıbrıs "Savaşa Hayır Koalisyonu" aktivistlerinin Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Girişimi’ne yolladığı dayanışma mesajının okunmasının ardından aktivistler forum bölümüne geçti.
Toplantının forum kısmında ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı mücadelede ortak iş yapılabilecek kurumlar ve yapılar konuşuldu. Sokağa yönelik somut öneriler tartışıldı.
Toplantılarda herkesin üzerinde ortaklaştığı nokta, yapılacak kampan-yaların asıl olarak sokağa yönelik olması gerektiğiydi.
Hrant Dink cinayetinin ardından yaşanan ‘şok’ sonucu pek çok çevre ve grup çeşitli kampanyalar yapıyor. Ancak kampanyaların hemen hemen hiçbiri asıl olarak sokakta, mahalle-lerde, işyerlerinde faaliyet yürütme perspektifine sahip değil. DurDe Girişimi bu eksikliği giderme gayretinde olacak.
Yaklaşık 110 kişinin katılımcı olduğu toplantılarda oldukça canlı tartışmalar yapıldı.
"Zonguldak'ta Medikomu Vermiyorum"
Zonguldak'ta Şişedeki Balık adıyla fanzin çıkaran Karaelmas Üniversitesi öğrencileri ile buluşup "Medikomu Vermiyorum" kampanyası hakkında görüştük. Yaklaşık 15 kişinin katıldığı toplantıda medikoları bekleyen gelecek, KEG, merkezi kampanya konularında konuştuk. Zonguldak'ta daha sonra yapılacak toplantılarla nasıl bir kampanya yapılacağı tekrar konuşulacak.
Karanlığı Sorguluyoruz
""Karanlığı Sorguluyoruz" ismiyle ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı bir zemin oluşturma gayretindeki Boğaziçi Üniversiteli gençlerin 2 aylık programı devam ediyor. Gençler kısa zamanda çok başarılı bir programa imza attılar.
Geçtiğimiz Cuma günü üniversite kampüsü içinde yapmak istedikleri basın açıklamasına da "Türklüğü aşağılayacaklar" ihbarı üzerine polis saldırıp gençleri copladı. "Karanlığı Sorguluyoruz" girişimini destekliyoruz..
28 Mart Çarş 17.15
Panel: Şanar Yurdatapan, Edhem Eldem, Erol Önderoğlu "
İfade Özgürlüğü- Yeniden"
29 Mart Perş 14.30
Panel: Koray Çalışkan, Yücel Göktürk - "Milliyetçi Şiddete Karşı Ne Yapılabilir?" (Faşizme Karşı [NASIL] Omuz Omuza!)
3 Nisan Salı 16.00
Açık Ders: Biray Kırlı, Cengiz Kırlı - "Kötülüğün Bayağılığı: Soykırım"
4 Nisan Çarş14.00
Basın atölyesi söylesisi: Alper Görmüs ve atölye grubu ile Medya Üzerine
5 Nisan Perş 15.00
Panel: Ferda Keskin, Bülent Somay - "Ne Yapmalı?"
6 Nisan Cuma 13.00
Panel: Ayşe Gül Altınay, Esmeray, Nil Mutluer - "Tüm Ayrımcılıkların Kesişiminde: Toplumsal Cinsiyet"
Ankara Mediko'mu Vermiyorum Toplantısı
24 Mart Cumartesi günü, Ankara Tabib Odası'nda Mediko'mu Vermiyorum kampanyasıyla ilgili bir bilgilendirme toplantısı yapıldı.
Kampanya aktivistlerinden Ersin Tek'in Genel Sağlık Sigortası(GSS), aile hekimliği ve medikoların ka-patılması ile ilgili bir sunuma salondan da katkılar yapıldı.
Toplantıda bilgilendirme dışında GSS'nin nasıl durdurulabileceği, medikoların kapanmasının nasıl engelleneceği konuşuldu. Fransa, Yunanistan ve Şili'deki öğrenci mücadeleleri örnek göste-rilerek, GSS'yi durdurmanın öğrencilerin hareketi ile işçi sınıfının yanyana gelmesiyle mümkün olduğu, öğrencilerin 12 Mayıs'ta yapılacak "Mediko'mu Vermiyorum" mitingi büyüterek emekçilere moral vermeleri gerektiği konu-şuldu.
BENCE BAŞKA BİR DÜNYADA
… kullandığımız teknolojinin anlamı ve işlevi hakkında herkes yaklaşık aynı şeyi düşünecek. Haberlerde izleyenler hatırlayacak: Batman'a büyük bir alışveriş merkezi yapılmış. Açılış yapılacak, kırmızı kurdeleler kesilecek; büyük işlere imza atılacak.
Halk da meraklı. Alışveriş merkezinin camlarına dışarıdan dayamışlar suratlarını, 'başka bir dünya'ya bakar gibi seyrediyorlar içerideki cümbüşlü âlemi. Hınca hınç dolu merkezin önü. Allahın unuttuğu Batman'da böyle şeyler sık sık olmuyor çünkü.
Kurdele kesiliyor ve başta çocuklar olmak üzere mahşeri bir kalabalık içeri akın ediyor. Ama beklenen olmuyor. Hiç kimse ışıklı mağaza vitrinlerine yönelmiyor. Kalabalığın arasında ezilmekten kurtulup içeri girmeyi başarabilen herkes, ama istisnasız herkes, biri aşağı biri yukarı doğru hareket eden iki yürüyen merdivene 'saldırıyor'.
Ne yöne doğru hareket ettiğine aldırmayan (daha doğrusu, ilk kez gördükleri için işlevinin ne olduğunu anlayamayan) yüzlerce insan aynı anda merdivenlere abanınca elbette felaketin kapıları açılıyor. Çocuklar eziliyor, merdivenlerde sıkışıyor, aşağıya yuvarlanıyor… Aradan geçen saatlere ve güvenlik görevlilerinin tüm çabalarına rağmen kimse durmak bilmiyor; buldukları yeni oyuncakla hayatlarına katılan bu yeni rengin tadını çıkarmaya devam ediyor. Neyse ki aşırı yüke dayanamayan merdivenler sonunda bozuluyor da kimse ağır yaralanmadan 'macera' sona eriyor.
İstanbul'da, Ankara'da, İzmir'de her gün metroyu kullanan yüz binlerce insan için yürüyen merdivenin anlamı nedir? Yukarı çıkmayı ya da aşağı inmeyi kolaylaştıran bir araç. Batmanlı için anlamını ise haberlerde gördük.
Bence başka bir dünyada, İstanbul'da bile sadece 5 duraktan ibaret olan metro sistemi (geçtim alışveriş merkezlerini) Batman'a da ulaşmış olacağı için, Batmanlı çocuklar böyle absürd bir nedenle ölümden dönmeyecekler.
Cengiz Alğan