Sosyalist İşçi 290 (14 Temmuz 2007)
Yanlış sulama ve küresel ısınma suyu bitiriyor
Susuzluk kapıda!
Dünya en sıcak yazını yaşarken, George W. Bush Irak'ta petrol için savaşı-yor. 1 milyondan fazla Iraklı bu savaşta hayatını yitirirken petrol, kömür, doğal gaz tüketmeye devam eden kapitalist endüstri çok daha büyük bir felaketi hazırlıyor: Susuzluk.
Küresel ısınma sonucu deniz ve okyanus suları ısınıyor, artan buharlaşma sonucu temiz su kaynakları hızla tükeniyor. Bugün petrol için bu kadar kan dökenlerin, yakın gelecekte su kaynaklarına el koymak için neler yapabileceklerini bir düşünün. Üstelik dünyadaki su kaynakları hızla özel şirketlerin mülkiyeti ve kont-rolüne geçerken.
Dünyadaki toplam su miktarı 1,4 milyar km3. Suyun yüzde 97,5'i tuzlu su, geriye kalan yüzde 2,5'i tatlı su kaynaklarından oluşuyor. Tatlı suların da ancak yüzde 0,3'ü göllerde, akarsularda, barajlarda ve göletlerde bulunmakta. Yani insanların kullanımına hazır olan miktar çok az. Bu az miktarsa tamamen adaletsiz bir şekilde paylaşılıyor. 1950'den bu yana içme suyu kaynaklarının üçte iki oranında azaldığı söyleniyor.
Dünya nüfusunun altıda biri, 1.1 milyar insan, temiz içme suyu bulamıyor.
Her yıl 1,6 milyon insan temiz su bulamadığı için hayatını yitiriyor.
Su yetersizliği ve kirli sulardan bulaşan hastalıklar nedeniyle her gün 3 bin 800 çocuk aramızdan ayrılıyor.
2.4 milyar insanın yetersiz sağlık hizmeti ve hijyensiz koşullarda yaşadığı bu dünyada su kaynaklarının tükenmesi büyük bir felakete neden olabilir. Felaket şimdiden kuraklık, çölleşme ve tarımsal üretimde verimlilik düşüşü olarak kendini gösteriyor.
Kapitalizm çölleştirir
Dünyadaki toplam su tüketiminin %73'ü sulamada kullanılmakta. Dünyada sulanan tarım alanları 1995 yılında 253 milyon hektar iken, 2010 yılında 290 milyon hektara, 2025 yılında ise 330 milyon hektara ulaşması beklenmekte. Sulama isteyen alan artsa da su kaynakları azalıyor.
Su, sermaye sınıfının tercihlerine göre dağıtılırken, yanlış sulama politikaları kuraklığı artırıyor, verimli araziler çöl haline geliyor. Yağış alan bölgelerde, toprak içinde doğal olarak bulunan tuzlar yağmur sayesinde akar sulara ve yer altı sularına karışır, bu sayede göllere ya da deniz-lere ulaşır. Bu bölgelerde toprakta tuz birikmez. Ancak az yağışlı ve sıcak bölgelerde yapılan aşırı sulama mevcut tuz oranını tırmandırırken, tabandaki tuzları da yukarıya taşır. Su buharlaşıp giderken geriye tuz kalır ve artık o arazi verimsizleşir. Kapitalizmin plansız ve kargaşaya dayalı işleyişi hem suyu bitiriyor, hem toprağı.
Azalan su kaynaklarının kullanım hakkı, dünyanın her yerinde özel şirketlerin kontrolüne geçiyor. Su kaynakları azaldıkça suyun fiyatı artacak.
Su olmadan yaşam olmaz. Su, tüm canlıların ortak kullanımına aittir, kâr için kullanılamaz. Su parayla alınıp satılamaz.
Küresel ısınmanın çölleştirdiği dünyada suyun ortak ve adil paylaşımı için, su kaynaklarının özel şirketlerden ve ulus-devletlerin denetiminden çıkarılması için mücadeleyi yükseltmek gerek. Yeryüzünde yaşamı savunmak için!
Bu adamı durduralım!
Ankara Büyükşehir Belediye başkanı Melih Gökçek iklim değişikliğinin zararlarından kurtaran politikalar yerine hâlâ halkı kazıklamaya çalışıyor. Ankara'da su sorunu varken, sanki sadece sulama sorunu varmış gibi yüzlerce belediyenin tankerleriyle ve kuyularıyla ANFA'ya para kazandırıyor. Su sorununu ise kendi rant politikalarıyla, kirli Kızılırmak suyunu taşıma rantından çözmeye çalışıyor.
Bütün dünyada atık sular arıtılıp, tekrar şehir kullanımına sunulurken, Gökçek hem atık su bedeli alıyor, hem de arıtıp derelere geri boşaltıyor. Çünkü Ankara onun çiftliği ve rant kapısı, bizler müşteri, doğa ise ANFA'ya para kazandıracak bir kaynak olarak görüyor.
KEG, şehri susuz bırakan Gökçek'e karşı su hakkı için kampanya başlatıyor.
16 Temmuz (Pazartesi) saat: 18.30'da KEG forumunda hep beraber tartışalım, harekete geçelim.
Yer: TAKSAV, Atatürk Bulvarı, No: 127/10, 10. Kat.
Türkiye: Susuz, verimsiz ve çölleşmiş
Türkiye'nin yenilenebilir su potansiyeli 234 milyar m3. 41 milyar m3 'ü yeraltı suları, 193 milyar m3 'ü yerüstü sularından meydana geliyor. Toplam tüketilebilecek yüzey ve yeraltı suyu miktarı, 110 milyar metreküp.
Bir ülkenin 'su zengini' sayılabilmesi için yılda ortalama kişi başına 10.000 m3 su potansiyeline sahip olması gerekir. Su potansiyeli 1.000 m3'ten az olan ülkeler "Su Fakiri" kabul edilmektedir.
Kişi başına düşen kullanılabilir su potansiyeli 3.690 m3 Türkiye kısıtlı su bulunan ülkeler arasında. Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı ise 1.735 m3'tür.
Küresel ısınmanın su kaynakları üzerindeki etkisini bugüne dek hesaplamaya bile gerek duymayan, yanlış sulama politikalarıyla suyu israf eden Türkiye'de su kaynakları hızla azalırken, barajlarda su seviyesi hızla aşağı düşüyor. Ankara, İstanbul, Bursa gibi şehirlerde susuzluk kapıda.
Ankara'ya içme suyu sağlayan 7 barajdaki aktif doluluk oranı yüzde 7.7'ye düştü. İstanbul'da yüzde 37'ye düşerken, Bursa'da doluluk oranı yüzde 89.2'den yüzde 58.3'e geriledi.
Mevcut su buharlaşırken yağışların azalması kadar alt yapı hizmetlerine yıllardır yatırım yapılamaması sonucu yağışların depolanamaması, temiz suyun kirli suyla karışması sorunu daha da karmaşık bir hale sokuyor.
Büyük şehirlerde yaşayanların bu felaket karşısında herhangi bir söz hakları yok. Aksine biz alay edercesine tassarruf yapmamız öneriliyor. Bireysel tassarrufsa çözüm değil, çözüm yanlış sulamam politikalarına son vermek ve su kaynaklarının kullanımına büyük çoğunluğun karar vermesini sağlamaktan geçiyor.
Çöp Sepeti
Geçen hafta Özgürlük ve Dayanışma Partisi bildirileri dağıtmak için Çayyolu semtine gittik. Çayyolu'na ilk kez gittim ve burası Ankara'nın zengin semtlerinden biri. Aşırı sıcakta bildirileri villa tipi evlere dağıtırken beş evden birinde inşaat olduğu gözümüze çarptı.
Bu inşa faaliyeti ne için dersiniz?
Su deposu inşa ediyorlar!
Evlerine, bireysel su depoları taktırıyorlar. Çünkü, yakında Ankara'da su kesintileri başlayacak. Ankara ciddi bir kuraklık sorunu ile karşı karşıya. Elbette sebebi muazzam sıcakların da sebebi olan küresel ısınma.
Büyükşehir belediye başkanı Melih Gökçek ise kavşak inşa etmeye devam ediyor. Çözüm olarak Kızılırmak suyunu gösteriyor. Ona göre suyu da Gökçek karşıtları kasıtlı olarak fazla tüketiyor! Bu küresel ısınmaya katkı sunan kafanın bir diğer icraati ise bahçe sulamayı yasaklamak. Bahçeyi nasıl sulayacağız, bitkiler ölecek mi? Belediyenin "Alo Sulama" hizmeti ile suyu satıyorlar. Yani evdeki su ile bahçeyi sulamanız yasak. Oysa fosil yakıt kullanan tankerler hergün tonlarca su taşıyarak atmosfere sera etkisini arttıran gazları sala sala bahçelere su taşıyacak. Böylece esasında su sorununu çözmek bir yana küresel ısınmaya katkı sunacak Gökçek.
Çayyolu'nda yaşayan gelir düzeyi yüksek olan insanlar ise, su kesintileri başlayacağı için depolar taktırıyorlar. Kesintiler arasında dolduracaklar depolarını. Kesinti deposu olan villa sahiplerini değil, apartman dairelerinde, gecekondularda oturan yoksulları vuracak. Aslında su kalmadığı için yapılacak kesintiler, yine her zamanki gibi yoksulları vuracak. Kapitalizm zaten hep yoksulları vuruyor, yoksullar sisteme vurduğu gün; küresel ısınmadan da kesintilerden kurtulacağımız gün olacaktır.
Ersin TEK