Sosyalist İşçi 292 (28 Temmuz 2007)

 

Sayfa 2-3: Orta Sayfa


BAŞYAZI
Eski sol yenildi!
Şimdi yeni bir sol zamanı!

Seçimler bitti. Seçim sonuçları örgütlü sol açısından durumun parlak olmadığını gösteriyor. TKP bütün iddialarına rağmen başarısız olmuştur. İşçi Partisi binlerce oy kaybetmiştir, EMEP seçimlerin sonuncu partisi, ÖDP ise sondan ikinci partisi olmuştur.
Seçim sonuçlarından farklı olarak TKP ve İşçi Partisi zaten milliyetçilik ve yurtseverlik gibi temalarla solun en temel değerlerinden uzun bir süre önce koptular. Seçim sonuçları ise bu kopmanın da hiçbir anlamı olmadığını gösterdi.
Geleneksel solun toplam oyları azalırken yeni bir hareketin, yeni bir solun kampanyası ve oyları çok önemli bir politik etki yarattı.
İstanbul 2. bölgede Baskın Oran kampanyasında alınan oylar, "Meclise Baskın Gerek!" kampanyasının her bir adımı çok önemli bir etki yarattı. Mahalle yürüyüşleri, şenlikler ve standlar, Baskın Oran'ın net ve keskin politik açıklamaları, ırkçılığa, homofobiye, darbeye karşı, bugünün sorunlarını net bir şekilde teşhir eden politik vurguları radikal bir solun şekillenmesinde çok önemli bir deney ve kadro birikimi yarattı.
Benzer bir gelişme "Meclise Ufuk Gerek" kampanyasında da yaşandı. Uzun bir süredir savaşa, küresel ısınmaya, darbelere ve yoksulluğa karşı kampanyalar yapan aktivistler Ufuk Uras kampanyasında da çok aktif bir rol oynadılar. Kürt halkının oyları dışında kalan oylar, oluşan genel politik havanın etkisi ve kampanyaların vurucu gücü sayesinde bir araya geldi.
Bu gücü kavramadan adım atmak mümkün değil. 2007 seçimleri AKP'nin güç gösterisi, Kürt illerinden bağımsız adayların güçlü bir şekilde meclise girmesi, Ufuk Uras ve Baskın Oran kampanyalarının ulusal çapta yarattığı politik etkiyle anılacak. Ufuk Uras kampanyasında zaman zaman, Baskın Oran kampanyasının her bir adımında öne çıkan, parlayan, kendisini hissettiren süreç yeni bir hareketin, yeni bir sesin ve yeni bir solun işaretleri olduğu için iki adayımızın ismi sürekli birlikte anıldı.
Sadece egemen sesin, egemen sağın ve "egemen solun" ezberini bozduğu için değil, Kayseri'de de, Çorum'da da Ankara'da da solu arayan, sol bir ses duymak isteyen insanlar "Meclise Ufuk ve Baskın Gerek" kampanyalarına baktılar.
Şimdi hareketi inşa edeceğiz. Hareketi inşa etmeye devam edeceğiz. Savaşa karşı Küresel BAK kampanyalarına ara vermeyeceğiz, küresel ısınmaya, sağlıkta yıkım yasasına ve ırkçılığa karşı kampanyalara ara vermeyeceğiz. Tersine Baskın Oran ve Ufuk Uras kampanyasında birleştiğimiz on binlerce gerçek solcuyla hem hareketi hem de yeni bir solu inşa edeceğiz.
Kendimize güveniyoruz. Harekete güveniyoruz. Sosyalist İşçi'nin 280. sayısında, "darbeciler gövde gösterisi yapı- yor/Cumhurbaşkanı, Genelkurmay başkanı Tehdit ediyor/CHP-MHP darbe çağırıyor" demiş ve "DEMOKRASİNİN KAZANACAĞINI" ilan etmiştik.
Seçimlerde demokrasi kazandı, Kürt halkı kazandı, darbeciler yenildi.
Şimdi önümüz çok açık.



Irkçılık, milliyetçilik ve darbe yenildi
Demokrasi kazandı
2007 seçimleri iki özelliği ile anılacak: AKP’nin ezici zaferi ve bağımsızların göz dolduran zaferi.
AKP, 2002 seçimlerinde aldığı 11 milyona yakın oyu 16.5 milyona çıkardı. Oy oranını da yüzde 34.4’den yüzde 46.7’ye yükseltti.
Bu kazanımları ile AKP merkez sağın tüm oylarını toplarken, iktidarda olduğu halde oylarını artıran ve ikinci kez tek başına iktidarı alan parti oldu.
AKP’nin karşısına adeta bir ittifak kurmuş gibi çıkan CHP ve MHP ise oylarını artıramadılar. MHP barajı aşarak parlamentoya girmeyi başarmış olsa da bu sonucun dikkat-li bir değerlendirmesi milliyetçi-ırkçı oyların yerinde saydığını gösteriyor.
2002 seçimlerinde MHP, Genç Parti ve BBP ile birlikte yüzde 17.8 oranında oy almıştı. Bu seçimlerde ise MHP ile GP’nin toplam oyu 17.3. Buna BBP’li Muhsin Yazıcıoğlu’nun bağımsız aday olarak Sivas’dan aldığı oy da eklenince bu oran yüzde 17.4 olmakta.
Yani faşist hareket 2007 seçimlerinde oy kaybetmiş. MHP’nin oy patlaması yaptığı 1999 seçimlerine göre ise faşistlerin durumu daha da kötü.
Demek ki Sosyalist İşçi’nin uzun süredir tartıştığı gibi Türkiye’de milliyetçilik yükselmiyor. Sadece yerinde sayıyor.
Bir diğer milliyetçi kanada, CHP ve DSP’ye bakarsak, burada durum daha da kötü.
2002 seçimlerinde CHP, DSP ve o günlerde DSP’den ayrılanların kurduğu YTP (İsmail Cem’in liderliğindeki bu parti daha sonra CHP’ye katılmıştı) toplam 21.8 oranında oy almıştı.
2007’de ise, Cumhuriyet mitinglerine katılanların basıncı ile seçimlere birleşerek giren CHP-DSP ancak yüzde 20.8 oranında oy aldı. Yanı yüzde 1 oy kayıp var.

Ne oldu milliyetçilik tehdidine?
Bütün darbe tehditlerine, bütün CHP-MHP koalis- yonu propagandasına, basının bütün gücüyle abarttığı milliyetçilik “dalgasına” karşı milliyetçilik Türkiye’de yükselmedi. Tam tersine yüzde 1.5 oranında geriledi.
AKP oylarının yüksekliği bir taraftan da darbecilere indirilen bir tokattır. Hem de sert bir tokat.
Darbe tehdidi önce cumhurbaşkanlığı seçimi günlerinde geldi. Ardından seçimler boyunca omzu kalabalıklar susmadı. Tehditler savurmaya devam ettiler.
AKP’ye oy veren 16 mil-yon seçmen darbeye karşı demokrasiyi tercih etti. Başını dik tuttu. Tehditlere papuç bırakmadı.
Şimdi darbeciler daha tedirgin. karşılarında toplumun yarısından fazlası darbelere karşı olduklarını ifade ederek tutum almış duruyor. Darbe için çok ama çok büyük provokasyonlara ihtiyaç var. Aksi takdirde darbecilerin uzunca bir süre başları öne eğik, bir köşede durmaları gereki- yor.

Cumhurbaşkanlığı
Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. AKP bugüne kadar egemen sınıfın desteğini kazanan parti olarak bu cumhurbaşkanlığı seçimini bir krize çevirmeyecektir.
Karşısındaki CHP-MHP ise artık cumhurbaşkanlığı seçimlerini bir krize dönüştürme yeteneğinden mahrumdur.
Bu durumda büyük olasılıkla cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve dolayısıyla Ekim’de yeniden seçim yapılması olasılıkları ortadan kalkmaktadır. Üstelik yeni seçilmiş bir parlamentoyu yeniden seçime sokmak oldukça zor. Hele hele MHP ve CHP’li milletvekillerine böyle bir karar aldırmak hemen hemen imkansız. Ekim ayında yapılacak bir olası seçimde AKP’nin oylarını artırmaya devam edeceği kuşkusuz bir gerçek. Bu ise zaten oy kaybeden CHP ve MHP’nin yıkımı anlamına gelebilir.

MHP neden tehlike?
MHP, Genç Parti ve BBP ile birlikte oy artıramamış olsa da yüzde 14.3 oy oranı ile meclise girmiş olması başlı başına bir tehlikedir.
Önümüzdeki yakın süreçte CHP’nin büyük bir iç çatışmaya sürükleneceği açık. Deniz Baykal ve ekibi bu partiyi ölüme doğru sürüklemektedir.
Yeni liberal bir partiye karşı en etkisiz muhalefeti yapan CHP kendi oyunu düşürürken MHP’nin gücünü korumasına da yardımcı oldu.
İç çatışmalar sonucu iyice etkisizleşecek olan CHP karşısında MHP, artık daha ciddi bir tehlikedir. Gelişme şansı bundan sonra onun olabilir.
Bu durumda en önemli görevlerden birisi de ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı mücadeleyi daha etkin hale getirmektir. Hrant’ın cenazesine katılan büyük güç, DurDe’nin hızlı bir biçimde güçlen mesi, bu doğrultuda daha hızlı adımlar atmamızın ön koşuludur.

Yeni bir sol örgütlenme
Önümüzdeki dönemde en önemli görevimiz Ufuk Uras ve Baskın Oran kampanyalarının aktivistlerinin yeni bir sol parti kurmak için örgütlenmelerine yardımcı olmaktır.
Bu iki aday etrafındaki kampanya bir kitlesel sol parti için koşulların ne kadar olumlu olduğunu göstermektedir.
Seçim kampanyası boyunca, bu iki adayın kampanyalarını bir araya getirmeye, birleştirmeye, tek bir kampanya haline getirmeye çalıştık. Bunu bir ölçüde yaptık.
Şimdi daha büyük bir enerji ile bunu gerçekleştirmek için çalışmak zorundayız.

Türk solu Kürtlere yaramıyor
Bin Umut adayları ile seçimlere katılan DTP bir kere daha Türk solu ile birlikte seçime katıldı. Ancak görüldü ki Ufuk Uras dışında bu adayların hiçbiri seçilemedi. Seçilemedikleri gibi aday oldukları yerlerde ki eski DEHAP oylarının düşmesine neden oldular.
DTP bu seçimlerde Bin Umut adaylarının olmadığı bölgelerde EMEP’i destekledi. EMEP toplam 26 bin oy alarak seçimlerin sonuncusu oldu.
DTP Bin Umut adayları ile Diyarbakır’da da oy kaybetti. 2002 seçimlerine göre DTP Diyarbakır’da oy kaybetti. Buna karşı AKP bütün Kürt bölgelerinde oylarını ciddi ölçüde arttırdı.
Bütün bunların yanında DTP’li Doğan Erbaş’a rağmen yüzde 2 oranında oy alan Baskın Oran kampan -yası bize yol gösteriyor.
Baskın Oran kampanyası önümüzdeki dönemde birliğini korumalı ve yeni bir siyasal partiye dönüşmek için gelişmelidir. Bu gerçekleştiği takdirde bütün Türkiye çapında ciddi boyutlu bir sol siyasi güç ortaya çıkacaktır. İşte o vakit bir DTP ittifakı büyük önem kazanacaktır.

Ayrıntı
2007 seçimlerinde sol milliyetçilikte bütün çabasına rağmen oy artıramadı. İşçi Partisi ve Yurtsever TKP geçen seçimlerde yüzde 0.85 oranında oy alırken bu seçimlerde yüzde 0.58 oranında oy aldılar. Sürüden eskiden kopanlar ve çok adım atanlar daha çok oy kaybettiler. Yurtsever TKP ise onbinde 3 oranında oylarını arttırdı. (% 0.03) 2004 seçimlerine göre ise TKP oy kaybetti. TKP milliyetçilikle kazanamadı. Milliyetçilik sadece MHP’ye yaradı.
2007 seçimleri demokrsinin zaferidir. Durumu iyi analiz edenler için umut verici sonuçlara sahiptir.
Demokrasiden, barıştan yana olanlar kazandı. Daha fazlasını da kazanabiliriz.



Meclise Ufuk geldi
Beş hafta önce "Meclise Ufuk Gerek!" diyerek yola çıktık. Kısa sürede İstanbul 1. bölgede yüz civarında seçim bürosu tutuldu. Kampanya boyunca yaklaşık 1.5 milyon bildiri dağıtıldı. Yürüyüşler, standlar, konserler, ev toplantıları örgütlenerek çok yaygın bir kampanya yapıldı.
Kadıköy'de kampanyaya tüm gücüyle katılan Küresel BAK, Küresel Eylem Grubu ve Barışapedal aktivistleri ve Anadolu yakasındaki DSİP üyeleri beş hafta boyunca yoğun bir çalışma yaparak, kampanyanın görünür olmasında, birleştirici sloganların sokaklarda defalarca haykırılmasında, en radikal ve somut sloganların öne çıkartılmasında önemli bir rol oynadılar.
Bütün bu kampanyanın sonucu olarak, Ufuk Uras'ın geçen hafta yaptığımız KEG toplantısında vurgusu, önümüzdeki dönemde bu seçim zaferinin en somut ürünü olacak. Ufuk Uras , sokaktaki hareketin, sosyal hareketlerin "basın sözcüsü" gibi çalışacağını söylemişti.
Şimdi yeni kampanyaları, ırkçılığa, savaşa, küresel ısınmaya ve yoksulluğa karşı hareketi daha yüksek bir moralle, bir ayağımız sokakta bir ayağımız mecliste bir politik güç olarak örgütleyeceğiz.


Unutulan laiklik
Seçimler öncesinde CHP-MHP-ordu üçlüsü hergün bıktırırcasına laiklik anlattı. “Cumhuriyet tehlikededir” dediler. Ama seçim kampanyasında bu konuya hemen hemen kimse değinmedi.
Seçim kampanyasında CHP-MHP-ordu asıl olarak Kürt sorununda AKP’yi vurmaya çalıştılar. Irak Kürdistan’ına girilmesi tartışmasını sürdürdüler.
CHP-MHP ve ordunun bütün basıncına, büyük basının bütün çabasına karşı AKP bu konuda geri adım atmadığı gibi “gerekirse DTP’lilerle ittifak bile kurulabileceğini” söylerken önemli bir adım attı.


Yeni liberalizm
AKP yeni liberalizmin partisi. 22 Temmuz gecesi Güler Sabancı ve çeşitli TÜSİAD temsilcileri AKP zaferinden duydukları memnuniyeti vurguladılar.
Seçim kampanyası boyunca her türden muhalefet AKP’nin yeni liberalizmin temsilcisi olduğunu vurgulamadı. Şeriat geliyor, gibi argümanlar bu partinin gerçek kimliğini, yeni liberalliğini gizledi.
Öte yandan büyük yığınlar AKP’ye oy verirken bu partinin son 5 yılda getirdiği ekonomik ve siyasal istikrara da oy verdiler. Yeni liberalizm teşhir edilmediği sürece de bu ekonomik, siyasal “istikrar” AKP’ye yaradı.


CHP faşist mi?
Bu seçim kampanyasında kimi solcuların zaman zaman "Başbuğ Baykal" diye slogan attığını, CHP'yi faşist bir parti ilan ettiğini gördük. Bu yanlış ve zararlı bir tutumdur.
Her türlü sağcılığı, düzen partisini 'faşist' olarak niteleyen, siyasal akımlar arasındaki farklılıkların üzerini örten bu anlayış mil- yonlarca insanı sağa iter.
AKP şeriatçıdır, öyleyse ona oy veren 16 milyon insan düşmandır!
CHP faşisttir, ona oy veren 7 milyondan fazla insan da düşmandır!
MHP zaten faşisttir, 5 mil- yon düşman daha. 28 milyon 'düşman' karşısında DTP, ÖDP ve diğer küçük sol partilerin gücüne dayanacaksak Türkiye'de düzeni değiştirmek imkansızdır.
CHP sağ bir partidir. CHP, Türklüğü yücelterek şovenist politikaları savunan ve ırkçı söylemlere sahip bir parti liderliğine sahiptir. CHP, son 1 yılda apaçık görüldüğü gibi kendini memleketin sahibi olarak gören asker ve sivil bürokrasinin, yani egemen sınıfın bir kanadının temsilcisidir. Ancak faşist bir parti değildir.
"Tehlikenin farkında mısınız?" yalanıyla korkutulup ve aldatılarak Baykal'a rağmen CHP diyen milyonlarca kişiyi itmek değil, öncelikle CHP'den kopartmak gerekir. Ancak 'Başbuğ Baykal' diye bağıranlar bunu yapmak yerine, CHP seçmenlerini düşman ilan ederek Baykal'a doğru itmektedir.
Türkiye'de iki faşist parti var: MHP ve BBP. Her ikisi de işçilerin ve ezilenlerin düşmanıdır, dağıtılmalıdırlar.


Okyanusa açıldık, bu gemi yüzecek!

Baskın Oran sözcümüz olarak meclise giremese de Türkiye'de yeni bir solun mümkün olduğunu kanıtlandı. DSİP dışında solun hiçbir örgütlü kesiminin desteğini almadan, bağımsız bireylerin aşağıdan girişimiyle gelişen Baskın Oran kampanyası geleceğe umutla bakmamızı ve güvenle yürümemizi sağlıyor.
1,5 aylık kısa, fakat etkili bir kampan-ya sonucu Baskın Oran 30 binden fazla oy aldı. Baskın'a verilen her oy açıkça milliyetçiliğe ve ırkçılığa, karşıdır.
30 binden fazla insan hepimiz hâlâ Ermeniyiz demiştir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez açıkça eşcinsel haklarını savunan Oran'a verilen her oy cinsiyetçiliğe ve homofobiye karşı verilmiştir. Lafı dolandırmadan, açıkça e-muhtıralara karşı çıkan bir siyasal kampanya hem İstanbul sokaklarında hem de tüm Türkiye'de taraftar ve destek bulmuştur. Bu büyük bir başarıdır. Sesimiz Baskın Olsun kampanyası şimdi gerçek bir sol muhalafetin inşası için kolları sıvıyor.