Sosyalist İşçi 311 (8 Şubat 2008)

 

Sayfa 5 :


ALMANYA
Die Linke'nin seçim başarısı

Almanya solu geçen hafta yapılan iki bölgesel seçimdeki önemli, bir yarılmayı kutluyor. Alınan sonuçlar yeni sol parti Die Linke için ilk büyük seçim zaferi. Die Linke Aşağı Saksonya'da %7,1, Hesse'de %5,1 oy aldı. İktidardaki CDU'nun (Hıristiyan Demokrat Parti) oylarındaki düşüş işçi sınıfının yaşam koşullarındaki kötüleşmenin sonucu.
Hesse'nin eyalet başkanı Roland Koch seçim kampanyasında göçmenlere karşı sert söylemler kullanmış ve "gençliğin işlediği suçlar"a vurgu yapmıştı. Partisinin oy oranı %12'ye düşünce artık liderliğe devam edemedi. Bu arada, ulusal hükümette CDU ile koalisyon ortağı olan New Labour yükselen öfke karşısında sola kaymak zorunda kaldı.
Marx 21 adlı derginin editörü Stefan Bornost gelişmeleri şöyle yorumluyor:
"Giderek yükselen siyasi bir radikalleşme var. Bu radikalleşme ekonomik büyümeden sadece zenginlerin faydalandığına dair hissiyattan besleniyor. Yaklaşık 1.3 milyon işçinin haftalık çalışma saati 45'e çıkacak ve karşılığında işsizlik parasına uygulanan düzeyde küçük bir ek ücret ödenecek.
Ayrıca sık sık kapanan fabrika haberleri duyuyoruz (geçen ay Nokia Bochum'daki fabrikasını kapatacağını açıklamıştı). Die Linke bu konuda çok başarılı bir kampanya yürüttü. Ama SPD de aynı şekilde. SPD sol adayların seçilmesini engellemek için Die Linke'nin bir dizi politikasını kendi politikalarına uyarladı. Ancak şimdi de sola kayışın ulusal hükümette yaratacağı sorunlardan korkuyor. Ülkenin her yanında sendikaların ücret artışı talebiyle yaptığı uyarı grevi çağrılarına çok büyük destek var."
Die Linke seçim zaferinin ardından şimdi binlerce üye kaydetmeye ve her bölgede güçlü parti örgütleri kurmaya hazırlanıyor.


Kenya’da bir ayda 100.000 ölü
Kenya'da 27 Aralık'ta cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra başlayan çatışmalar sonucunda ölenlerin sayısı bu hafta 100 bin kişiye ulaştı. Kızıl Haç sözcüsü Abbas Gulam'ın başkent Nairobi'de yaptığı açıklamaya göre, evini ve toprağını terketmek zorunda kalarak göçmen durumuna düşenlerin sayısı da 304 bine ulaştı ve bu rakamın yükselmeye devam etmesi bekleniyor.
ABD'nin Kenya'daki temsilcisi Michael Ranneberger'e göre, seçimlerden sonra patlak veren şiddet olayları kendiliğinden başlamış değil: "Bazı kişiler kalabalıkları galeyana getirdi. Bağımsız bir soruşturma yürütülmesi gerekiyor. Şiddetin önemli bir kısmı planlı ve örgütlüydü. Ama seçimleri kim kazanırsa kazansın şiddet olacaktı, çünkü yerel politikacılar arasında toprak anlaşmazlıkları vardı".
Amerika ve bazı başka Batı ülkeleri, şiddeti teşvik ettikleri ve demokratik ilkeleri ihlal ettikleri gerekçesiyle bazı Kenyalı politikacılara karşı yaptırımlar uygulamaya hazırlanıyor.
Batı'nın kitlesel olaylardan birkaç kişiyi sorumlu tutma çabaları bir yana, seçimler, seçim sonuçlarının geniş kitlelerce kabul edilmemesi ve bunları izleyen karmaşa, zaten karmaşık ve istikrarsız bir bölge olan Doğu Afrika'da bugüne kadar demokrasi ve istikrar simgesi olan bir ülkenin daha kayıplara karışması anlamına
geliyor.


Irak’ta hava saldırıları %500 arttı
ABD savaş makinesinin Irak ve Afganistan'a, halka büyük zararlar veren bir hava saldırısı kampanyası başlattığı biliniyor. ABD askeri sözcülerinin bildirimlerine göre, bu "hava savaşı"nda 2006'da 229 saldırı düzenlenmiş. Ancak 2007'de bu sayı 1.447'ye çıkmış durumda. Yani yüzde 500 artmış.
Bu hava bombardımanı kampanyasında en çok kullanılan savaş aracı 250 kiloluk genel amaçlı savaş başlığı taşıyan lazer gü-dümlü Ünite 12. bu savaş başlığı bir apartmanı bir anda yerle bir edebiliyor.
2006'da Irak'taki hedeflere 55 bin kilogramlık bomba yağdırılmış. 2007'de bu miktar 250 bin kilograma çıkmış. Geçtiğimiz ay Bağdat'ın güneyindeki bölgelere 38 bombacı tarafından, havadan, 10 dakika içinde 20 bin kilogram bomba bırakılmış. Bu durum Iraklıların karşı karşıya kaldığı yüksek teknolojinin yıkıcılığını gösteriyor. Bu sayılanlara, helikopter ve savaş uçaklarından atılan güdümlü füzeler ve başlıksız roketler dâhil değil. En çok helikopterlerde bulunan Hydra-70 roketleri de kullanılıyor.
ABD özel kuvvetleri genellikle dakikada 1.800 atış yapan silahlarla donanmış bir uçak kullanıyor. Bu silahların açtığı hasarlar inanılmaz. Bunların kullanıldığı hava saldırılarında birkaç dakika içinde evler, fabrikalar ve altyapı yok edilebiliyor. Tarihsel veriler gösteriyor ki 1960 ve 70'lerde ABD hava saldırıları sonucu Laos halkının %25'i, Vietnam halkının %33'ü ve Kamboçya'da bir milyon insan bulunduğu yeri terk etmek zorunda kalmış.
Lancet adlı bir tıp dergisinin yaptığı araştırmaya göre Mart 2003'ten Haziran 2006'ya kadar ölen 601 bin Iraklının %13'ü hava saldırılarında hayatını kaybetmiş. Raporu hazırlayanlar ayrıca 15 yaş altındaki Iraklı çocukların yarısının hava saldırılarıyla öldüğünü belirtiyor. Hava saldırıları %500 arttığına göre bu ölümler de aynı oranda artacak demektir.
Mülteci konumuna düşen dört milyon kişi (iki milyonu ülke içinde yerini değiştirdi, iki milyonu da ülke dışına kaçtı) bu devasa yıkıma tanıklık ediyor.


İşgal sağlıkta krize yol açıyor
Irak'ta süren işgal Irak halkının sağlığında önemli bozukluklar yaratmaya devam ediyor. Bağdat'ta bir hastanede çalışan Kamel Mahdi isimli hemşire şöyle diyor:
"Sadece artan hasta sayısıyla değil, çok ciddi hastalıklara yakalanmış veya ciddi yaralar almış hastalarla da baş etmek zorundayız". 7 yıldır hemşirelik yapan Mahdi ekliyor: "Hayat kurtarmada ilk önce kullanılan solüsyonlarımız ve temel tıbbi gereçlerimiz bile yok"
Şu anda Bağdat'ta kolera bile var. İçme suyundan koleraya yakalanan çok sayıda insan var. Ama hastanelerde antibiyotik bulunmuyor. Hatta steteskop, termometre, lastik eldiven bile yok.


Lübnan'daki halk ayaklanması Beyrut sokaklarına birlik getirdi
Lübnan'ın ABD destekli hükümeti halk isyanını bastırmak için elektrik kesintisi ve aşırı enflasyon uygulamaya çalışıyor. Geçen hafta Beyrut'un yoksul güney kesiminde bunu protesto için gösteri yapan küçük bir grubun üzerine ateş açılması sonucu bir kişi öldü. Bu cinayet öfkeli protestolara yol açtı. Bu gösteriler sırasında da yedi kişi daha öldürüldü.
Bu cinayetler aslında Fuat Sinyora hükümetine karşı yükselen öfke karşısındaki çaresizliği gösteriyor. Geçtiğimiz yazdan beri ülkenin her tarafında kendiliğinden protestolar yaşanıyor. Protestolar genellikle başkentin güneyindeki Şii bölgelerinde ve doğusundaki Hıristiyan bölgelerinde oluyor. Göstericiler ana arterleri kapatmak içi araba lastikleri yakıyor.
Sendikalar yüksek enflasyonla baş edebilmek için asgari ücretin üç katına çıkarılmasını talep ediyor. Geçen Pazar günü de nakliye işçileri ve çiftçiler grev çağrısı yaptı. Çok sayıda işkolu bu grev çağrısına destek verdi. Talepleri "iyi ücret, özgürlük ve hükümetin adaletsiz uygulamalarına son" verilmesi. Grev 2006'daki İsrail saldırısı sonrası verilen "uluslararası yardım paketi"nin bir parçası olan neo liberal politikalarına bir tepki olarak görülebilir.
Sinyora ise grevi ülkenin egemenliğinin altını oymak için Suriye ve İran'ın düzenlediği bir entrika olarak niteliyor. Sinyora hükümeti, ülkeye ABD askeri üsleri kurmak üzere Bush ile gizli bir anlaşma yapmasının ardından sarsılmıştı.
Geçen Perşembe günü binlerce asker ayaklanmaları bastırmak için Beyrut'a girdi. Gösterilerin dağıtılmasında artık ordu kullanılmaya başlandı. Her ne kadar Şii ayaklanması olarak gösterilse de Hıristiyanların ve Sünnilerin bir kesiminin greve verdiği destek yaşananın bir işçi ayaklanması olduğunu kanıtlıyor.