Sosyalist İşçi 316 (14 Mart 2008)
IRAK HALKI 5 YILDIR DİRENİYOR
ABD bataklığa gömülüyor
Irak'ta işgal 5. yılına girerken ABD emperyalizmin krizi derinleşiyor. 1 milyondan fazla Iraklının yaşamını yitirmesine neden olan işgalciler bir türlü Irak'a egemen olamıyor. Irak'ta bataklığa gömüldükçe Bush’un hegemonya savaşı küresel ölçekte zayıflıyor. Irak'tan ABD'nin çekilmesini sağlamak için mücadele ve küresel savaş karşıtı hareket güncel önemini koruyor.
Irak:
Anti-emperyalist dalganın odağı
11 Eylül'ün ardından Afganistan'a saldıran ve işgal eden ABD güçleri direniş hareketi karşısında zorlanıyor. Her geçen gün Afganistan'ın daha büyük bir bölümünü kontrolü Taliban'a geçerken, Amerikan askerlerinin çoğunluğu oluşturduğu NATO işgal güçleri duruma hakim olamıyor. Bush ve savaş çetesi Almanya, Fransa, Türkiye gibi müttefiklerini Afganistan'da aktif çatışmaya girmeye zorluyor.
Filistinlileri bölme, Hamas'ı Gazze'de sıkıştırma ve tüm Gazzelilerle birlikte imha etme girişimi üçüncü bir intifadayı kışkırtıyor. Bush'un Filistin'i küçük parçalara ayırıp İsrail'in tam işgalinin önünü açan yol haritası gerek Filistinliler gerekse İsraillilerin bir bölümü tarafından öfkeyle karşılanıyor.
ABD'nin Hizbullah'ın çektiği anti-emperyalist muhalefeti bölme çabaları devam ediyor. Lübnan açıklarında bekleyen ABD savaş gemisi ve Beyrut üzerinde alçak uçuş yapan İsrail uçaklarının baskısına rağmen Lübnanlılar ne Filistin direnişini desteklemekten ne de işbirlikçi hükümeti yıkmak için mücadeleden vazgeçiyor.
ABD emperyalizminin Ortadoğu'daki sadık dostu Mısır'daki Mübarek diktası yükselen muhalefetle sarsılıyor.
Kaderini Ortadoğu'yla yani direnişle birleştiren Güney Amerika'da ABD'nin bir başka sadık dostu Kolombiya'nın Venezüella'ya karşı saldırganlık girişimi başarısızlığa uğruyor.
Tüm bunların nedeni ABD'nin Irak'ta zafere ulaşamaması.
Bush ve çetesi Irak'a hakim olamayıp çekilmeye zorlandıkça dünyanın geri kalanında güç yitiriyor. Irak halkı işgalcilere karşı beş yıldır canları pahasına bir direniş sergilemesiydi, dünya bugün 11 Eylül'den hemen sonra Bush'un tarif ettiği cehennemi yaşayacaktı.
Evet, savaş tehdidi, işgal sürüyor, ABD emperyalizmi saldırganlığa devam ediyor. Ancak amaçlarına ulaşamadıkları gibi her geçen gün daha da genişleyen ve birleşen bir anti-emperyalist cepheyle karşı yarattılar.
Bush gitmeye hazırlanırken büyüyen ve siyasallaşan bir savaş karşıtı hareket ABD’yi sarıyor. ABD’nin Irak’tan çekimeye başladığı gün hem ileri karakolları tepe taklak olacak. hem de Amerikan halkı dönüp bu anlamsız savaşı ve sorumlularının tüm politikalarını daha derin bir şekilde sorgulayacak. ABD emperyalizminin Vietnam yenilgisinin tüm dünyada yarattığı devrimci dalgayı hatırlamak, Irak’tan sonra oluşabilecek dalganın sistem için nasıl bir tehdit yaratacağını kavramamızı kolaylaştırır.
1914’te 1. Dünya Savaşı’na karşı mücadele 1917 Ekim Devrimi’ni yaratmıştı. 1914’te savaşa karşı hareket edenler bir avuç sosyalistti.
Bugün küresel sermayenin jandarması ABD’nin karşısında 4 kıtada milyonlarca insan var.
DSİP ve Uluslararası Sosyalizm Akımı, küresel savaş karşıtı hareketi inşa etmekte bu yüzden ısrar ediyor.
Küresel BAK neleri değiştirdi?
Emperyalizme çelme takıyoruz
Küresel BAK, ABD’nin Irak işgalini sürekli teşhir ediyor. ABD işgalinden kaynaklı bölge ülkelerinin savaş politikaları izlemesine de, örneğin Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesi gibi, karşı çıkıyor ve kamuoyu tepkisinin gelişmesi için mücadele ediyor. Küresel BAK dünyada 15 Şubat 2003’ü, Türkiye’de ise 1 Mart 2003’ü örgütleyen hareketin devamıdır.15 Şubat’ta ve 1 Mart’ta emperyalizme ve savaş macerası isteyenlere çelme taktık. ABD o dönemde tökezledi ve aslında hala belini doğrultamadı.
Savaş karşıtı hareket emperyalizmin durdurulabileceğini gösterdi. Savaş karşıtı hareketi devam ettirerek bu mücadeleyi geliştirmek gerekir.
Küresel BAK savaşın ancak uluslar arası direnişle durdurulabileceğini savunuyor. Bunun için yaptığı her türlü kampanyayı uluslar arası harekete bağlıyor. Bu tavrıyla Türkiye’deki küreselleşme karşıtı harekete önemli katkılarda bulunmuştur. Bundan sonraki etkinliklerinde de buna devam edecektir.
Yıldız ÖNEN
Savaşa karşı mücadelede
süreklilik
Bence en önemli kazanım kamuoyunu sürekli savaş konusunda farkında tutmak üzerine oldu. Eylemler milyonlar¹ hala bulmamış olsa da, kimse Irak'taki savaşı ve Türkiye'de aktif savaş karşıtları olduğunu unutmadı.
Küresel BAK Türkiye'de eylem yapma pratiğinin değişmesinde de çok önemli bir rol oynadı. BAK eylemlerinin yaratıcı yani, bir taraftan farklı kesimlerden insanları eylemliliğe çekerken, diğer bir taraftan BAK dışındaki eylemlerin biçiminin belirlenmesinde etkili oldu. Bu anlamda Küresel BAK sokakta politika yapmanın artmasına katkıda bulundu.
Memet Ali Alabora
Mücadeleci bir ruh hali
Küresel BAK bülteninin son sayısında İngiltere’de mücadele eden “Savaşı Durdurun Koalisyonu”nun sözcüsü Andrew Murray’ın bir makalesi yer alıyor. Murray, İngiltere-deki savaş karşıtı hareketin önemini anlatıyor. Özetle, “Bu savaşı durdurmadık ama bir sonraki savaşı durdurabiliriz” diyor.
Yenilgi duygusu ve yapılan işleri küçümseme özelliği insanları hemen sarabiliyor. Oysa zaman zaman ileri çıkan zaman zaman daha düşük düzeylerde görünen büyük bir savaş karşıtı hareketin bir parçasıyız.
Irak savaşı kanıksandığı oranda hareketin on binlerce insanı saflarına çekmesi de daha zor oluyor. Savaş karşıtı kampanyalar tam da bu yüzden önemli. Irak savaşının kanıksanmasını engelliyoruz. Irak savaşının her hangi bir savaş gibi algılanmasını engelliyoruz. ABD için Irak işgalinden istediği sonuçları alması önemli. Bizim açımızdan da ABD’nin Irak’tan yenilerek çıkması çok önemli.
Bunun için, savaş karşıtı hareketin uyanık olması, savaşı teşhir etmesi, hareketi canlı tutması, hareketin ortaya çıkarttığı aktivistlerin sürekli mücadeleci bir ruh halinde olması, hareketin birliği, çeşitliliği ve direncinin ayakta kalması çok önemli.
Küresel BAK hem ABD’nin Irak işgaline hem de Türkiye’nin bu işgalin parçası olma çabalarına karşı beş yıldır yaptığı kampanyalarla direniyor.
Savaş karşıtı ruh halinin yaygınlaşmasında, savaşa karşı en geniş birliği kurmakta, yaygın bir mücade- le örgütlenmesinde çeşitli eylem ve etkinlikleriyle Küresel BAK temel bir rol oynuyor ve oynamaya devam edecek.
Tayfun MATER
Muhalefetin yeni yüzü
Küresel BAK, Irak işgalinin beşinci yılında, Türkiye'de savaş ve işgal karşıtı hareketin 'Irak’ta İşgale son' sloganının gerektirdiği sürekli bir mücadele aracı olarak varolabilmesinin yanında, savaş ve işgal karşıtı hareketin kesintisiz hafızası ve eylem platformu olarak önemli bir rolü yerine getirmekte. Beş yıl boyunca işgali sürekli gündemde tutarak, işgalin ülkemize, bölgemize ve dünyamıza olan etkilerininin toplumsal hareketin gündeminde kalmasını sağlayarak, ve tabi sürekli bir eylemliliğin adı ve adresi olarak, başka hiç bir oluşumun yerine getiremediği bir işlev gördü.
Mücadeleye sağladığı sürekliliğin yanında, bizatihi varoluşu ile yeni bir mücadele deneyimi olarak çok önemli bir birikimi de bu ülkedeki toplumsal muhalefetin önüne koymuş bulunmakta. Sadece konsensüse dayalı olması, farklı siyasal tercihleri ve beklentileri olan kişi grup ve çevreyi bir arada bulundurması, ortak karar alma ve uygulama bu deneyimin en önemli ve eşsiz yanını oluşturmaktadır. Konsensüsü bir tür gruplar ve yapılar arası pazarlık olarak gören geleneksel tutumun yanında, karşılıklı etkileşim, kesintisiz bir iç demokrasi, eleştiri ve özeleştiri kanallarının sürekli açık olması Küresel BAK'ın yeni yüzünü oluşturmaktadır
Mücadelenin diline, eylemine ve eyleme biçimine getirdiği yeni tarzın daha uzun yıllar ülkemiz toplumsal hareketi için etkileyici bir unsur olarak kalmaya devam edeceğini umuyorum. Küresel BAK'ın bu yeni tarzıdır ki, kendisinin de sürekli bir öğrenme ve yeni deneyimlerle gelişmesini sağlamaktadır.
Nuri ÖDEMİŞ
Hareketin moral kaynağı
Küresel antikapitalist hareket 11 Eylül saldırılarından sonra ABD’nin savaş çılgınlığı karşısında savaş karşıtı harekete evrildi. Anti kapitalist hareket zaten işçi hareketine moral veriyor, kurduğu geniş koalisyonlarla işçi sınıfının örgütlü güçleriyle anti kapitalist hareketin genç aktivistlerini biraraya getiriyordu.
Savaş karşıtı hareket tüm güçleri birleştirme özelliğiyle bu rolü çok daha güçlü bir biçimde oynadı.
Küresel BAK hem yüzlerce, binlerce gencin harekete çekilmesine yardımcı oluyor hem de emek ve meslek örgütleriyle kurduğu bağ, bu örgütlere de yardımcı oluyor.
Son dönemde sayısız kampanya, bireylerin enerjisinden güç almak için sadece örgüt temsilcilerinin buluştuğu bürokratik platformlar olarak örgütlenmekten uzak duruyorsa, bunda Küresel BAK’ın örgütlenme ve kampanya yapma yaklaşımının çok büyük bir etkisi var.
Buna SSGSS platformundan, Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe’ye, Küresel Eylem Grubu’ndan Türkiye Barış Meclisi’ne, Ufuk Uras ve Baskın Oran’ın seçim kampanyalarından Barışarock’a, Hrant Dink’in cenazesini örgütleyen hareketten sendikaların tabanında açığa çıkan eylem platformlarına kadar çok sayıda ve yakın geçmişin en etkileyici kampanyaları örnek verilebilir.
Şenol Karakaş
Emperyalizm
nedir?
Emperyalizm analizi ve
Birinci Dünya Savaşı
Birinci Dünya Savaşı, 1914 yılının Ağustos ayında Avrupa’da başladı. Lenin, uzun zamandan beri, patlak verecek bir savaşın, işçilerin barbarlığa karşı ayaklandıkları devrimci bir durum yaratabileceğini söylüyordu.
Birinci Dünya Savaşı başladığında, sosyalist partilerin çoğu hükümetlerinin savaşma isteğini desteklerken, Lenin buna şiddetle karşı çıktı.
Avrupalı sosyalist partilerin, ulus-devlete verdikleri bu destek reformizme kayışlarının gösterge- siydi.
Bir marksist olan Rudolph Hilferding, sanayide tekellerin yükselişinin, işçilerin, merkezi ekonominin kontrolünü parlamento yoluyla ele geçirebilecekleri anlamına geldiğini iddia ediyordu.
Hilferding’in en yakın müttefiklerinden bir tanesi olan Karl Kautsky, Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin lideri ve İkinci Enternasyonal’in önde gelen teorisyenlerindendi.
Savaş başladıktan kısa süre sonra, Kautsky, emperyalizm hakkında bir makale yazdı ve bu makalede büyük tekellerde birleşen kapitalistlerin, savaştan bir çıkarları olmadığını fark edeceklerini anlattı. Ona göre, kapitalistler, kendisinin ‘ultra-emperyalizm’ adını verdiği bir sistem altında dünyanın kaynaklarını savaşmadan sömüreceklerdi.
Lenin, Kautsky’nin iddialarını şaşkınlıkla karşıladı ve onu marksizmi reddeden bir dönek olarak adlandırdı.
Lenin, işçi sınıfının kapitalizm ile uzlaşabileceği fikrine karşı tartıştı. Nikolai Bukharin ile birlikte, emperyalizmin ekonomik dayanakları üzerine çalışmaya başladı.
Bukharin, Emperyalizm ve Dünya Ekonomisi adlı kitabını, Marks ve Hilferding’in kapitalizmin krizinin, sermayenin giderek daha az sayıda kapitalistin elinde toplanması eğilimine yol açtığı tezi üzerine kurdu.
Sanayileşmiş ülkelerde, sermaye merkezileştikçe, özel girişim devletle daha çok iç içe geçiyordu.
Her bir kapitalist ekonomi, dünya pazarlarına ve kaynaklarına girmeye daha bağımlı hale geliyordu.
Bu sürecin sonucu, devletlerin kendi yurt içi sermayelerinin çıkarlarını temsil ettikleri ve bunun için dünya çapında rekabet ettikleri bir dünyaydı.
Bukharin, bu kaotik dünya sisteminin, bırakın barış içinde yaşamayı, çok daha büyük istikrarsızlıklar yaratacağını iddia etti. Bu rekabetin mantığı, savaş ve işgaldi.
Birinci Dünya Savaşı ile sonuçlanan yıllarda, büyük güçler, ekonomiye hakim lmalarını ve hammaddeleri sömürmelerini sağlayacak etki alanlarını genişletmeye çalıştıkça sömürgeci yayılmacılık arttı.
1860 ve 1914 yılları arasında, Avrupa’nın sömürge alanı 2.7 milyon mil kareden 29 milyon mil kareye çıktı. ABD, Filipinler gibi bölgeler için İspanya ile savaştı.
Bu dünya, rekabet eden ulus devletler arasında bölünmüştü ve Kautsky’nin ultra-emperyalizm fikriyle bağdaşmıyordu.
Emperyalizm, sermaye birikimi dinamiğinden ortaya çıkan engellenemez bir süreçti. Çünkü devletler arası güç dengesi her zaman değişiyordu, ve dünyadaki her bölünme geçiciydi ve yeni bir paylaşım ancak savaş yoluyla yapılabilirdi.
Lenin’in bu tartışmaya katkısı, Emperyalizm: Kapitalizmin En Yüksek Aşaması adlı çalışmayla katkıda bulundu.
Bu kısa kitap, Bukharin’in, emperyalizmin tarih boyunca nasıl geliştiğini ve etkilerini anlattığı daha soyut çalışmasını tamamlayan bir niteliğe sahipti.
Lenin’in çalışması ayrıca, bu teorinin politik çıkarımlarını da değerlendirdi.
Lenin, az gelişmiş ülkelerdeki emperyalist hakimiyetin, mutlaka ülke içinde direnişle karşı karşıya kalacağını anladı.
Baskı gören halkların ve ulusların, sömürgeci efendilerine karşı ayaklanacaklarını gördü. Bu ayaklanmalar, sömürgelerdeki emperyalist gücü zayıflatabilirdi ve sömürgeci ülkenin kendi içindeki devrimci hareketlerin daha rahat hareket etmesini sağlayabilirlerdi.
Daha sonra, Lenin ve Bukharin’in teorisinin daha az önemli olan bazı kısımlarının yanlış olduğu ya da sadece yazıldıkları döneme uyarlanabilecekleri ortaya çıktı. Fakat, yaptıkları emperyalizm tanımı, dünyanın anlaşılması açısından bir dönüm noktası oluşturmaktadır.
Bu teori, muhtemelen, Marks’ın ölümünden bu yana Marksizm teorisindeki en önemli gelişmedir.
Gelecek sayı: Stalinizm, Soğuk Savaş ve tarihin sonu