Sosyalist İşçi 317 (21 Mart 2008)
BAŞYAZI
İşçi sınıfının gücü ve yeni-liberalizme karşı direniş
İşçi sınıfı hareketlenmeye başladı. Emek Platformu uzun yıllar sonra bir araya geldi ve işçi sınıfının gücünü gösterdi. Hükümet sağlıkta yıkım yasasını gözden geçirmek için derhal geri adım attı.
Sosyalist İşçi tüm tarihi boyunca sosyalizmin işçi sınıfının kendi eylemi olabileceğini anlatıp duruyor. Bu tezin doğrulanması için bir devrim anını beklemek zorunda değiliz. İşçi hareketinin şöyle bir silkelenmesinin toplumda yarattığı büyük etki, değişimin, demokrasinin ve refahın simgesi haline gelmiş AKP'nin patronlara düşkün bir siyasi parti olduğunu bir çırpıda teşhir etme yeteneği, tüm toplumda sağlıkta yıkım yasasını iki günlük eylemiyle tartıştırma yeteneği işçi sınıfının nasıl bir toplumsal güce sahip olduğunu gösteriyor.
Birkaç yürüyüş, birkaç saatlik uyarı grevi, işyerlerinde yapılan basın açıklamaları medyada, kahvelerde, hastanelerde yasayla ilgili kısık sesle yaşanan tartışmaları alevlendirdi.
Sosyalistlerin AKP hükümetine yönelik yıllardır yönelttikleri eleştirilerden çok daha yaygın bir ikna süreci birkaç saatlik uyarı eylemiyle gerçekleşti.
Sokaklarda yeniden işçi flamaları, sendika bayrakları dalgalandı. Ama hareketin bir sorunu var. Emek Platformu bir araya gelmiş olsa da sol saflarda yaygın bir görüş olan Türk-İş'in sarı sendika olduğu yönündeki fikir mücadelenin daha birleşik, yaygın ve sürekli olmasını engelleme tehlikesine sahip.
Solun etkili olduğu KESK, DİSK gibi konfederasyonlar, TMMOB ve TTB gibi meslek örgütleri, son sekiz yıldır yapılan hatayı tekrarlama eğilimine sahip. Ankara'daki yürüyüşte aynı başlangıç noktasından KESK'in ayrı Türk-İş'in ayrı yoldan yürümesi bu tehlikeye de işaret ediyor.
Sendikanın sarısı, pembesi, kızılı olmaz. KESK ve DİSK'in yapması gereken, yeniden bir araya gelen Emek Platformu'nun sürekliliğini sağlamaktır.
Bu ise KESK ve DİSK içinde, sadece "dörtlünün" bir araya gelmesini savunan sekter sol anlayışların yenilmesine bağlı.
İşçi hareketini sadece egemen sınıf fikirleri bölmüyor. Sekter fikirler de işçi hareketini bölüyor. Türk-İş'in KESK'le yan yana gelmesinin ne kadar güçlü bir etki yarattığını geçtiğimiz hafta kanıtlamadı mı?
DSİP işçi sınıfı hareketinin gelişmesine yardımcı olmaya, işçiler arasındaki bölünmüşlüklere karşı mücadele etmeye devam edecek. KEG’in Sigortamı Attırma kampanyasını işyerlerinde, mahallelerde, okullarda inşa etmeye devam!
Savcıdan demokrasiye darbe
Solda yaygın olan AKP'nin şeriat düzeni getirmek yönünde takkıye yaptığı iddiası savcılığın iddianamesinde aynen yer alıyor. AKP'nin gerçek yüzünü, yeni-liberal yüzünü gizlediği ve tam işçi düşmanı karakteri on binlerce işçinin katıldığı eylemlerde teşhir olurken yeniden AKP'yi mağdur durumda gösterdiği için, mücadele eden işçileri böldüğü için kapatma davasına hayır.
Bugün hem darbeci-laikleri hem de AKP'yi teşhir etmenin tek yolu olduğu için kapatma davasına hayır. Darbecileri teşhir etmek için, çünkü demokratik alanın dışında yöntem deniyor ve bir yandan DTP'ye bir yandan AKP'ye oy veren milyonlarca insanı enayi yerine koymaya çalışıyorlar.
AKP'yi teşhir etmek için, çünkü Tayyip Erdoğan AKP'ye dava açılmadan bir gün önce DTP ile görüşmeyeceğini açıklıyordu.
AKP'yi yenmenin tek bir yolu var. Yeni- liberalizme karşı mücadele etmek, SSGSS'ye karşı mücadeleyi daha da güçlü bir hale getirmek, savaş konusunda ABD ve İsrail'le işbirliğini teşhir etmek, Kürt sorununda adım atmadığını anlatmak, demokratik alanda çifte standartlı uygulamalarını açıklamak.
Bu dava soldaki bölünmeyi tümüyle netleştirecektir. Daha önce milliyetçi ve enternasyonalist olarak bölünen sol, bu bölünmenin üzerine bir de özgürlükçü ve özgürlük düşmanı olarak bölünecektir. İşçi Partisi şimdiden davayı destekliyor. CHP destekliyor. Yurtseverlerin ne yapacağını kestirebiliriz.
Bir de yine orta yolcular çıkacaktır, AKP'yi savunmak bize mi kaldı diyenler olacaktır.
16.5 milyon oy almış bir partiyi kapatmayı başaranların, bir nevi Yargıtay darbesi yapanların, sendikal haklar, Kürt sorunu gibi alanlarda ne kadar saldırgan olacağını ve siyasal demokrasiyi savunmadan savaşa, neo liberalizme ve ırkçılığa karşı mücadele edilemeyeceğini anlatmalıyız.
Çatı tamam da
temel nerede?
22 Temmuz Genel Seçimlerinden sonra hızlanan bir tartışma bugünlerde daha da yoğunlaştı. Bu, çatı partisi tartışması. Konu sadece bir tartışma sorunu olarak kalmıyor. DTP, EMEP ve SDP başta, bir idiz sol grup çeşitli pratik adımlar atıyor.
Kürt hareketinin yaygın
Bu tartışmaya ağırlık katan kuşkusuz DTP'nin varlığı ve DTP'nin çatı partisi girişimini savunması. 1990'ların ortalarından beri kurulan her türden seçim bloğunda sadece ana güç değil, esas güç çok açık ki Kürt hareketinin kitlesidir. Kürt hareketi sosyal bir harekettir. Sayısız platforma, örgüte, yayına ve çok yaygın bir örgütlenme ağına sahip.
Ama bu bir gerçeği değiştirmiyor. Türkiye'de DTP ile çeşitli ortaklıklara giren sol cılızdır, güçsüzdür. DTP ile solun güçlerini yan yana konuşmak bile gereksizdir.
Üstelik başka bir gerçek daha var: Kurulan tüm seçim bloklarında DTP ile sol yan yana geldiğinde solunda DTP'nin de oylarında azalma yaşanıyor.
Yeni solu temsil etmek
Bu eğilimin tek istisnası 22 Temmuz seçimlerinde gerçekleşen "Meclise Ufuk gerek" kampanyasıdır.Bu kampanyaya yakından baktığımızda ise karşımıza geleneksel bir seçim ittifakından bambaşka bir siyasal manzara çıkıyor.
Ufuk Uras'ın seçim zaferinin ardında Kürt hareketi vardı ama başka bir hareket daha vardı. Kürt hareketinin dışında, savaşa karşı, neo liberalizme karşı, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe, küresel ısınmaya, nükleer santrallara karşı öfke duyan ve mücadele eden bir hareket daha vardı. Bu hareket, kendisine kanal bulabildiği her fırsatta ortaya çıkıyor, etkisini gösteriyor.
Üstelik, bu hareketin potansiyeli, her hangi bir sol örgütün kapsayabileceğinin çok çok ötesinde bir genişliğe sahip.
Ufuk Uras kampanyasının seçim zaferinin nedeninin partilerin çatı ittifakında yattığını düşünenler şiddetle yanılıyor. Binlerce insan, Ufuk Uras kampanyasının önemli bir bölümü solda yenilenmeyi, yeni bir solu simgelediği için harekete geçti.
Ufuk Uras kampanyası dışında benzer ittifakların başarısız olmasının nedeni sadece bu perspektifle açıklanabilir.
Baskın Oran kampanyası da çok az sayıda örgütlü gücün desteği dışında büyük bir heyecan yarattıysa, "Ezberi bozma" esprisinin en başta solun ezberini bozarken, yine binlerce aktivistte yeni bir solun şekillenmesini simgelediği içindir.
Bir tane 5 ile beş tane on binde 5'in toplamına çatı partisi adını vermek, sadece birlik duygusunu ifade ettiği oranda olumludur. Başka bir olumluluğu yoktur. Zaten kitlesel güce sahip olan Kürt hareketine bir katkısı yoktur.
Harekete kanal açmak için
Önemli olan, yeni olan adımı atmaktır. Harekete kanal yaratmaktır. Hareketi heyecanlandıracak, ileri çekecek, birleştirecek, hareketin kadrolarını politik olarak uyumlu hale getirecek, kendi ayakları üzerinde durabilecek siyasal "biçimleri" bulmaktır. Bu biçim ise bir örgütlenme biçimi değil, siyasal bir kampanya biçimidir.
Kadınların öne çıktığı, gençlerin belirleyici olduğu, sokağın taleplerini dile getiren, keskin bir biçimde halkların kardeşliğini savunan, yeni eylem biçimleriyle kampanya yapan, örgütlü işçi sınıfıyla gençlerin dayanışmasını birleştiren, kazanılması mümkün olan gerçekçi taleplere sahip olan bir hareket öyle ya da böyle sıkışan solu da önüne katarak kendi şekillenmesini sağlayacaktır. Sol bu harekete katılmayı tercih etmezse, son şansını da kullanamamış olacak.
DSİP harekete yardımcı olmaya, yeniyi temsil etmeye devam edecek. Yerel seçim kampanyası bu yönde fırsatlar sunuyor.
Şenol Karakaş