Sosyalist İşçi 318 (29 Mart 2008)

 

Sayfa 6-7 : Orta Sayfa


Ergenekon operasyonu sonuna kadar devam etmeli

Darbeciler için dökecek gözyaşımız yok!
Ergenekon terör örgütüne yönelik operasyonda 39 olan tutuklu sayısı, Doğu Perinçek ve arkadaşlarının da tutuklanmasıyla 40'ın biraz üzerine çıktı. Ergenekon operasyonunun düğmesine, Ümraniye'de bir cephaneliğin ortaya çıkarılmasıyla basılmıştı. Cephanelikte bulunan bombalar orduya zimmetli çıkmıştı. Aynı bombaların, Cumhuriyet Gazetesi'nin üç kez bombalanmasında da kullanıldığı anlaşılmıştı.
Bazı olaylar çorap söküğü gibi arka arkaya geldi. Cumhuriyeti bombalayan kişi, aynı zamanda Danıştay saldırısını gerçekleştiren kişiydi. Medyanın şeriatçı olarak gösterme çabasına rağmen, kendisi Kızılelma koalisyonunun, yani ulusalcı kanadın bir tetikçisiydi.
Son bir yıldır Türkiye'de politik gelişmeler şaşırtıcı bir hızla seyrediyor. 27 Nisan 2007 muhtırası, darbe çağrısı yapan Cumhuriyet mitingleri, erken genel seçim ve AKP'nin ezici zaferi, iki darbe planını ortaya çıkaran Nokta Dergisi'nin derdest edilmesi, Ergenekon operasyonu, AKP'ye kapatma davası ve bir dizi provokasyon (Ulus Anafartalar Çarşısında patlama gibi) bu gelişmelerin sadece öne çıkanları.
Bugün salt darbe planlayan bir oluşum gibi gösterilen Ergenekon, aslında son 50 yılda Türkiye'ye damgasını vurmuş bir çeteleşme. Hem de hükümete kim gelirse gelsin, paralel bir hükümet gibi çalışan ve devletin gerçek sahibi olarak kendini gören bir yapılaşma. Bunun adı artık herkes tarafından biliniyor; "Gladyo". Türkiye'nin demokratik gelişiminin önünü kesen her türlü faaliyeti planlayan bu oluşum, basit bir çete olarak gösterilemez. Toplumda özellikle her katmana sızmaya çalışan, üniversitelerde, yargıda, orduda, güvenlik güçleri arasında, bürokraside v.s. yer alan bu yapı bütün tortusu ve pislikleriyle hala duruyor. Bu nedenle bu gizil ordu 50 kişiyle sınırlı olamaz. İlhan Selçuk gibi prestijli olduğu düşünülen isimlerin dahi bu yapının içinde yer aldığı düşünülürse köklerinin hiçte basit olmadığı görülecektir. Yaşı, kariyeri, mesleği ne olursa olsun Ergenekona dokunulduğunda ortaya dökülen pisliklerin tamamıyla temizlenebilmesi kararlı bir kitle mücadelesiyle olanaklı hale gelecektir.


Hızını alamayan ulusalcı
Kemal Alemdaroğlu, 1998-2004 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü yaptı. 1960 darbesine giden süreçte, darbe çağrıcısı eylemlerde de aktif olarak yer alan Alemdaroğlu, rektörlük yıllarında da bu özelliğini yitirmeden korudu. Başörtüsü eylemlerine, rektörlük döneminde oldukça sert önlemler alması, hatta başörtülü öğrenciler için ikna odaları kurmasıyla ününü pekiştirdi. Rektörlüğü döneminde şu ırkçı lafıyla da hafızalara kazındı: "Güneydoğu'da 25 bin şehit verdik. Bir 45 bin daha, 100 bin daha şehit verir, Kıbrıs'ı da alırız, Yunanistan'ı da".
1998 yılında geçirdiği bir soruşturma sonucu 268 milyar lira değerindeki üniversite gelirini nereye kullandığını yanıtlayamamıştı.
Kendisine ait olduğunu öne sürdüğü bir makalenin çalıntı çıkması sonucu Türk Tabibler Birliği Onur Kurulu tarafından 2 ay meslekten men cezasına çarptırılmıştı.


Maoizmden Kızılelma’ya
Dünyayı ABD emperyalizmi ve ezilen uluslar temelinde açıklayan Perinçek dostları hep düşmanının düşmanı oldu.
70’ler boyunca maoizmi savunan Perinçek’e göre kemalizm ve ordu ilerici güçlerdi.
80’lerde PKK Kampı’nda Abdullah Öcalan’ı ziyaret eden Perinçek sosyalizm olarak gördüğü stalinist rejimlerin yıkılışından sonra tutumunu köklü olarak değiştirdi.
Küreselleşme karşısında ulus-devletin savunulmasının temel mücadele olarak seçti.
27 Mayıs darbesi gibi 28 Şubat darbesini de destekledi.
AKP iktidarına karşı fraşistler ve ulusalcılarla birlikte Kızılelma diye adlandırılan ittifakın fikir babalarından biriydi.
Dün solda milliyetçi birpartiolan İP hızla daha sağa kaydı.
Emperyalizme karşı çıkmak adına Kürtlere, 301.madde karşıtlarına, İslamcılara, rejim muhalifi kim varsa onlara karşı savaşta öne çıktı. Tutuklamadan kaçamazdı.


İlhan Selçuk ve Cumhuriyet Gazetesi
Ergenekon operasyonu nedeniyle İlhan Selçuk'un gözaltına alınması Türkiye'deki güncel gelişme ve saflaşmaları 70'lerin kafasıyla açıklamaya çalışanları şaşırttı. Nasıl olurda Türkiye'de darbelere kafa tutmuş cumhuriyet baş yazarı faşist tetikçiler ve darbeci askerle birlikte anılabilirdi ki? Gözaltına alınması anti-demokratik bir girişim değil miydi?
12 Mart 1970 darbesi sonucu gözaltına alınan ve işkence gören İlhan Selçuk, 70'ler boyunca Türk solunun tartışmasız ikonlarından birisiydi. Döneme damgasına vuran anti-faşist mücadele ve sol yükseliş, Selçuk'un başyazarı olduğu Cumhuriyet Gazetesi tarafından destekleniyordu. Ancak İlhan Selçuk o günde ordunun kemalizmin Türkiye'de ilerici bir rol oynayacak asıl güç olduğunu düşünüyordu. 12 Mart darbesinde işkence gören Selçuk, 27 Mayıs darbesini "ilerici" bir darbe olarak övüyordu. Selçuk'ta, Doğu Perinçek gibi Milli Demokratik Devrim (MDD) yanlıydı. MDDcilere göre Türkiye'de ordu ve Kemalist bürokrasi emekçi sınıflar kadar devrimci bir güçtü.
Sonra 12 Eylül geldi. Darbeye karşı tek muhalif gazete Cumhuriyet'ti. Darbe sonrası Cumhuriyet gazetesi okumak ve taşımak bir solculuk simgesiydi. Selçuk 12 Eylül'ün muhalifiydi. Darbeci generallerin gerçek Atatürkçüler olmadığını kanıtlamak için yazdı sürekli.
1989'da Doğu Bloku'nun, 1991'de SSCB'nin çöküşü ile Selçuk'un pusulası şaştı. Stalin gibi bıyık bırakan, konuşmasını taklit ettiği söylenen İlhan Selçuk bir soğuk savaş solcusuydu. İki kutuplu dünya yerini çok kutuplu dünyaya bırakırken İlhan Selçuk, bir çok solcu gibi hızla sağa kaydı. Ulus devletin korunması ve yaşatılmasına kendini adadı. Küreselleşme, Kürtler, İslamcılar, liberaller, milliyetçilik karşıtlarını düşman ilan eden yazılar yazdı. Yazdıkça gazetesinin tirajı 10 binin altına düştü. 70'ler ve 80'ler boyunca en popüler yazarlardan biri olan Selçuk, 1991-2005 yılları arasında yazılarından bahseden pek de olmadı.
AKP iktidarına karşı ordunun sürekli müdahalesi ve başarısız darbe girişimlerinin belirlediği gerginlik iklimiyle Selçuk ve gazetesi tekrar öne çıktı. Bu kez işkence olasılığına bazen de ölüm tehdidine rağmen Cumhuriyet'i okuyan sola seslenmiyordu. "Tehlikenin farkında mısınız" kampanyası AKP hükümetini devirmek isteyenleri birleştirdi. AKP'ye oy verenlerden ölesiye nefret eden milliyetçi orta sınıf üyeleri şimdi Cumhuriyet'in okur kitlesini oluşturuyordu.
Selçuk'un tezleri, AKP hakkındaki kapatma iddianamesinin ve ulusalcıların argümanlarının aynısıydı. Önemli olan vatandı, gerisi teferruat. Cumhuriyet devriminin kazanımları tehdit altındaydı. AKP karşı-devrimci bir partiydi. Takkiye yaparak gerçek yüzünü gizliyordu. Selçuk, AKP ve Nazilerin iktidara gelişini benzeştirdi. Efsane solcu Selçuk'un yazınsal mücadelesi devletin üniter yapısı, laiklik ve milliyetçilik savunuculuğuna inmişti. Selçuk'un düşüncesine göre karşı-devrimi ancak milli bir direnişle durdurmak mümkündü. Dolayısıyla hukuk dışı biçimler ve darbeler meşruydu. Nitekim işkencecileri ile barıştığını açıkça yazdı.
Geçen yıl cumhurbaşkanlığı seçimi ile patlak veren 367 krizinin başlıca isimlerindendi. Silahların gölgesinde geçene seçim süreci boyunca CHP-MHP hükümetinin işbaşına gelmesini savundu.
Hayalleri suya düşmesine rağmen darbe sevdasından vazgeçmedi. Nitekim Ergenekon operasyonu telefon dinlemelerine o da takıldı. AKP'den önce kapatma girişimini biliyor ve telefonda AKP'nin düşürülmesi için kulis yapıyordu.
Biz hiç kimsenin sabahın köründe gözaltına alınmasını istemiyoruz. 83 yaşında darbe nutukları atan Selçuk'un ulusal bir kahraman haline dönüşmesinden, düşmanlık dolu fikirleri yayan gazetesinin tiraj patlaması yapmasından hiç hoşnut değiliz. Ancak bu işin son derece tali bir yanı ve kimse buraya takılmamalı.
Geçmişi ne olur olursa olsun darbeciler, darbe yanlıları, darbe koşullarının yaratılmasına katkıda bulunanlar gözaltına alınmalı, sorgulanmalı, ifadeleri açıklanmalıdır. Darbeciler yargılanıp cezalandırılmadıkça demokrasi üzerindeki gerçek tehdit sürecektir. Ergenekon soruşturmasında alınan tüm ifadeler, ulaşılan tüm bilgi, belgeler halka açıklanmalıdır. Selçuk'un içinse bunları beklemeye gerek yok. Merak edenlerin yazdıklarına ve arkadaşlarına baksın.


Ergenekon operasyonu ABD’nin oyunu mu?

Doğu Perinçek'e göre Ergenekon operasyonu bir ABD tertibi. Darbecilerin üzerine cesurca giden Taraf Gazetesi'ne göreyse ABD düne kadar desteklediği darbecileri bu kez yalnız bıraktı.
Sosyalistler komplo teorilerine kulak asmaz. Komplo teorilerinde sınıf mücadelesi, toplumun büyük çoğunluğu oluşturan emekçi sınıflara yer yoktur. O yüzden hem tarihe hem de sınıfsal konumlanışlara bakmalıyız.
NATO tarafından komünizme karşı kurulmuş kontrgerillanın Türkiye'de Özel Harp Dairesi adı altında faaliyetlerini yürüttüğü 60'lardan beri yazılıyor.
27 Mayıs 1960, 12 Mart 1970, 12 Eylül 1980'de ordu üç defa açıkça darbe yaptı. 27 Mayıs 1960 darbesi dönemin başbakanı Adnan Menderes'i idam etmiş ve partisini kapatmıştı. 12 Mart ve 12 Eylül'de ise tüm partiler, sendikalar, muhalif gazete ve örgütlenmeler kapatıldı. Her iki darbede de toplum baştan aşağı baskı altına alındı. 3 darbede ABD tarafından açıkça desteklendi.
28 Şubat 1997'de Refah Partisi'ni iktidardan deviren post-modern darbeyle yeni bir dönem açıldı. Askerler bütün olarak iktidara el koymadılar. Ancak yayınladıkları muhtıra ile yüzde 20'den fazla oy alan bir partinin devrilmesini savundular. Sendikalar, üniversiteler, solun büyük çoğunluğu bu girişimi "şeriata karşı" olduğu gerekçesiyle destekledi. Ya da en iyisinden 'onlar birbirini yer, meyanda bize kalır' diyerek ıslık çaldılar. Ancak 28 Şubat darbesi İslamcıları temel tehdit olarak gören ABD politikasıyla yine uyumluydu.
11 Eylül saldırısından sonra küresel bir 28 Şubat yaşatmak isteyen ABD, Türkiye'de de laik darbecilere destekledi.
Bush Afganistan'ı kadınları Burka'dan kurtarmak için bombalarken, 1 milyondan fazla Iraklıyı öldürerek şeriat tehdidini engellerken Türkiye'de "şeriat geliyor" paranoyasıyla kitleler darbe yanlıları tarafından seferber ediliyordu.
1 Mart 2003'te ABD'nin Irak'ı Türkiye üzerinden işgal etmesine yol açan tezkerenin mecliste reddedilmesi AKP ve ABD arasındaki ilişkileri kopma noktasına getirmişti.
28 Şubat'ı, 27 Nisan 2007 muhtırası ve gece yarısı açıklamaları izledi. Son darbe yüzde 47 oy almış AKP'nin kapatılması girişimiyle geldi.
Bush ve 21. yüzyılı bir Amerikan yüzyılı olarak şekillendirmek isteyen küresel sermayenin savaş gücü, her yerde darbeleri, suikastları, bombalı saldırıları kışkırtıyor.
İster öncekiler gibi doğrudan ABD'den emir almış, isterse kontratları iptal edilmiş olsun Ergenekon çetesi bugün Bush'la aynı safta.
Türkiye'de atanmışların darbelerine karşı çıkan ve giderek büyüyen çoğunluk gibi Ortadoğu'daki anti-emperyalist hareketler bu karanlık odağın karşısındalar.
Komplo teorilerinin ait olduğu tek bir yer var, çöp kutusu.


l Tuncay Güney adlı bir gazeteci. 2001'de İstanbul Emniyeti'ne ifade veren Güney'in, 'Ergenekon' ve 'Lobi' yapılanmalarından söz etti. Emekli tuğgeneral Veli Küçük başta olmak üzere, operasyon kapsamında tutuklanan bir çok kişinin ismini verdi.
l Danıştay saldırısı: 17 Mayıs 2006 günü Alparslan Aslan adlı avukat Danıştay 2. Daire'ye yönelik silahlı saldırıyı gerçekleştirdi. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'i öldüren avukat Alparslan Arslan Danıştay'dan elini kolunu sallayarak kaçarken bir polis memuru tarafından tesadüfen yakalandı. Aslan'ın cebinden Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi (VKGB) ve Ulusal Kanal'a ait kimlikler çıktı.
l Cumhuriyet'e bombalı saldırı: Veli Küçük'ün yanında fotoğraflanan Aslan ve arkadaşlarının farklı tarihlerde 3 kez Cumhuriyet Gazetesi'ne el bombası attıkları ortaya çıktı. Azmettirici olduğu söylenen emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin saklandığı villada başarısız intihar girişimi nedeniyle yaralı olarak ele geçirildi. Tekin, JİTEM kurucusu Binbaşı Cem Ersever'in sınıf arkadaşıydı. Onun da Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz'le birlikte çektiği fotoğraflar bulundu. Ancak Tekin serbest bırakıldı.
l Ümraniye'deki bombalar: 12 haziran 2007'de Ümraniye'deki bir gecekonduda ihbar sonucu MKE yapımı 27 el bombası bulundu. Bombalar Cumhuriye'e atılanlarla aynı seridendi. Gecekonduyu kullanan VKGB üyeleri Mehmet Demirtaş ve Ali Yiğit bombaları emekli astsubay Oktay Yıldırım'a ait olduklarını söyledi. Bombaların bizzat Muzaffer tekin tarafından kontrol edildiğini de eklediler. Ergenekon soruşturması bu gelişme karşısında özel yetkili Savcı Zekeriya Öz'e devredildi. Savcı Öz, bombalar için "hurda" diyen Muzaffer Tekin ile Danıştay soruşturmasında adı geçen emekli Astsubay Mahmut Öztürk'ü gözaltına aldı. Kuvva-i Milliye Derneği Genel Başkanı Bekir Öztürk, Eskişehir'deki evinde 11 kilogram patlayıcı ve suikast silahı bulunan emekli Binbaşı Fikret Emek, emekli Yüzbaşı Gazi Güder, Siyasi Ekonomik Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi (SESAR) Başkanı İsmail Yıldız, Fuat Ermiş tutuklanarak cezaevine gönderildi. Tutuklananların evlerinde yapılan aramalarda, 'Ergenekon' ve 'Lobi' isimlerinin geçtiği belgeler bulundu. Bursa'daki bir eve yapılan baskında da çok sayıda patlayıcı ve silah bulundu. Bunun üzerine Tekin'in arkadaşı da olan Muzaffer Şenocak ile Aydın Yüksek tutuklandı.
l VKGB soruşturması: İstanbul'daki gelişmeleri, Ankara'da Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi'ne (VKGB) yönelik başlatılan soruşturma izledi. Alparslan Arslan'ın üzerinde bulunan bir kimlik kartı ile gündeme gelen derneğin başkanı Taner Ünal ve dernek üyeleri tutuklandı.
l Yazar Poyraz'a tutuklama: Ergenekon operasyonunda ikinci dalga Temmuz 2007'de geldi. Ulusalcı yazar Ergun Poyraz, Akın Birdal'a yönelik suikast girişiminde gündeme gelen ve 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım'ın adamı Mete Yalazangil tutuklanarak cezaevine konuldu. Genelkurmay Askeri Savcılığı bulunan askeri mühimmat için soruşturma başlattı.
l Veli Küçük: Aralık 2007'de, 2006'daki Necip Hablemitoğlu suikastine karışan İbrahim Çiftçi'nin öldürülmesinde kullanılan el bombasının, Ümraniye'de bulunanlarla aynı seriden olduğu ortaya çıktı. Emekli Tuğgeneral Veli Küçük gözaltına alındı. 26 Ocak 2008'de Küçük'le birlikte, Kuvayı Milliye Derneği Başkanı emekli Albay Fikri Karadağ, avukat Kemal Kerinçsiz, gazeteci Gülay Kömürcü, Susurluk hükümlüsü Sami Hoştan, 'Drej Ali' olarak tanınan Ali Yasak ve Türk Ortodoks Patrikhanesi Basın Sözcüsü Sevgi Erenerol'un da aralarında bulunduğu 31 kişi gözaltına alındı. Veli Küçük'ün evinde Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, Ergenekon yapılanması, Lobi örgütlenmesi ve bir çok başlık altında çok sayıda gizli döküman ele geçirildi. Küçük, dökümanları, 'kişisel merakından dolayı' sakladığını öne sürdü.
l Msn ile darbe tertibi: 2008 Şubat'ında msn görüşmelerinde darbe tertipçiliği yapan İstanbul Üniversitesi'nden Doç. Ümit Sayın ile Sakarya üniversitesi'nden Doç. Emin Gürses, Semra Özal'ın kuyumcusu olarak bilinen Hayrettin Ertekin, gazeteci Vedat Yenerer ve kapatılan Noel Baba Vakfı'nun kurucusu Muammer Karabulut tutuklandı. Ertekin'in evinden Glock marka silah bulundu.
l Ergenekon'un "sol" ayağı: İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu ve yazar İlhan Selçuk'un da aralarında bulunduğu 13 kişinin gözaltına alındı.
l Tutuklananlar kimler? Emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin, emekli Astsubay Oktay Yıldırım, emekli Astsubay Mahmut Öztürk, emekli Binbaşı Fikret Emek, emekli Yüzbaşı Gazi Güder, ele geçirilen 27 el bombasının bulunduğu gecekondunun sahibi Mehmet Demirtaş, eski polis memuru Muzaffer Şenocak, eski polis memuru Aydın Yüksek, işadamı Kuddusi Okkır, Kuvva-i Milliye Derneği Genel Başkanı Bekir Öztürk, Kuvay-i Milliye Derneği üyesi Fuat Ermiş, SESAR araştırma kuruluşu Başkanı İsmail Yıldız, yazar Ergun Poyraz, ADD eski yöneticisi Asuman Özdemir, DYP Kadıköy İlçe Sekreteri Mete Yalazangil, emekli Binbaşı Zekeriya Öztürk, eski Uzman Çavuş Muhammet Yüce, Kuvay-i Milliye Derneği Teşkilet Başkan Yardımcısı Kahraman Şahin, Kuvay-i Milliye çaycısı Erol Ölmez, özel büro sorumlusu Erkut Ersoy, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ, avukat Kemal Kerinçsiz, Susurluk sanığı Sami Hoştan, Kuvay-i Milliye Derneği Teşkilat Başkanı Hüseyin Görüm, Kuvay-i Milliye Derneği Yöneti- cisi Oğuz Alpaslan Abdülkadir, Kuvay-i Milliye 1919 Derneği Pendik Şube Başkanı Hüseyin Gazi Oğuz, Türk Ortodoks Patrikhanesi basın danışmanı Sevgi Erenerol, Kuvay-i Milliye Derneği üyesi Abdullah Arapoğlu, işadamı Levent Kara, yazar Ümit Oğuztan, Türk İntikam Tugayı (TİT) üyesi olduğu öne sürülen Vatan Bölükbaşı, Doç. Dr. Ümit Sayın, Doç. Dr. Emin Gürses, Doç. Dr. Orhan Tunç, Semra Özal'ın kuyumcusu Hayrettin Ertekin, gazeteci Vedat Yenerer, Noel Baba Vakfı Başkanı Muammer Karabulut, Abdulmuttalip Tongar, Selim Akkurt, İP lideri Doğu Perinçek, Ulusal Kanal sorumlusu ve İP yöneticisi Ferit İlsever, gazeteci Adnan Akfırat, Aydınlık Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk. Organize suç örgütü başı Sedat Peker, Susurluk davası hükümlüsü Yaşar Öz ile Akın Birdal suikasti sanığı Semih Tufan Gülaltay'ın ifadesi alındı.