Sosyalist İşçi 320 (11 Nisan 2008)

 

Sayfa 3 :


BAŞYAZI
İşçi hareketi
Yeni bir
başlangıç olabilir
Hafta sonu İstanbul’da onbinlerce işçi, kamu emekçisi, öğrenci ve solcu sokaklardaydı. Gösterinin en önemli özelliği bir çok Türk-İş sendikasının genel merkezlerinin katılmama kararına rağmen eyleme katılmış olmasıydı.
Sendika hareketi ve odalar içinde sekter bir sol kanat var. Bunlar Türk-İş ve Hak-İş’i yanlarına almak ve birlikte ses çıkarmak yerine tam tersine her fırsatta kendilerini”dörtlü”, “beşli” gibi adlarla ayırıp kendi eylemlerini yapmayı tercih ediyorlar. Çünkü bu eğilim sahiplerinin yasayı durdurmak, kazanmak gibi eğilimleri yok. Kendilerini gösterebildikleri bir protesto gösterisi onlara yetiyor.
Türk-İş ile diğerlerinin arasına giren karakedi açık ki Ergenekon ve AKP’nin kapatılma davasıdır. Solun anlayamadığı AKP tabanının ancak onunla birlikte mücadele ederek kazanabileceğimiz.
6 Nisan gösterisi her şeye rağmen çok önemli. Gelecek hafta sonu başta İzmir olmak üzere birçok kentte gene gösteriler olacak ve belki bunların ardından büyük, merkezi bir Ankara yürüyüşü olacak. Eğer bu mücadele bu gösterilerle son bulmazsa bu önemli bir ileri adım olacaktır.
SSGSS yasasını uygulatmamak ve sonunda geri çekilmesini sağlamak için mücadelenin devam etmesi yeniden işçi hareketinin canlanması anlamına gelecektir.
Zaten bir süredir SSGSS dışında da işçi hareketinde bir canlanma var.
Hava-İş’in greve çıkma kararı. Telekom grevi. Tuzla direnişleri ve irili ufaklı bir dizi grev ve direniş. Bütün bunlar SSGSS’ye karşı gelişerek sürecek bir mücadele dalgası ile daha da yaygınlaşır.
Ancak bütün bu süreçte en önemli politik halka darbeye ve parti kapatmalarına karşı tutum almakve bunu işçilerin güncel talepleri ile birleştirmektir. Bu yapılabilmiş olsaydı bugün AKP hükümeti köşeye sıkışmış ve belki de SSGSS yasasını geri çekiyor olabilirdi.


Milliyetçilik mi
küresel dayanışma mı?
Önümüzde iki önemli gün var. 11 ve 12 Nisan'da darbeye karşı etkinlikler düzenlenecek. Birisi Alper Görmüş'ün davası. Duruşma sırasında Alper Görmüş'ü yalnız bırakmayacağız, darbe günlüklerinin gerçekten de darbe günlükleri olduğu açığa çıktı. 11 Nisan'da duruşma salonunun önünde olacağız.
12 Nisan'da ise "Darbeye hayır/Özgürlük istiyoruz" diyenler, birlikte bir forum örgütleyerek, belki de sonunda on binlerce insanın darbecilere karşısı sesini yükselttiği bir mitingin ilk adımı olacak bir forum inşa ediyorlar.
Bir diğer önemli gün ise 26 Nisan. Çernobil felaketinin yıl dönümünde Küresel Eylem Grubu (KEG) tarafından düzenlenen miting, hükümetin nükleer santral yapma çabalarına karşı büyük bir protesto dalgasının ilk adımı olacak. Nükleere karşı mücadele 26 Nisan'da bitmeyecek, tam tersine, mücadelenin ilk adımı olacak. KEG, mücadelenin amacını, nükleer santral kurdurtmamak olarak ilan etti.
Mücadeleleri
birleştirmek

Önemli olan bu iki mücadeleyi birbirine bağlayabilmek. KEG 6 Nisan mitinginde bu yeteneği gösterdi. Bir yandan sosyal yıkım yasasına karşı çıkarken aynı anda AKP ve DTP'nin kapatılmasına, darbeye karşı da sesini yükseltti. Bir yandan darbeye hayır derken, aynı anda yeni liberal uygulamalara da hayır dedi.
Bu politik bağ kurulmadan radikal, kitlesel ve yeni bir sol muhalefetin oluşması mümkün değil. Milyonlarca insan darbe sürecini tartışıyor. 16 buçuk milyon oy alan bir partinin kapatılmasının nasıl olup da gündeme geldiği çaresizlik içinde izleniyor. Darbe süreci, giderek daha büyük bir öfke yaratıyor. CHP'nin şımarık çocuklar gibi, kurallar içinde baş edemediği AKP'ye karşı her seferinde "ağabeyleri" devreye girmeye davet etmesi kızgınlığı artırıyor.
Bir terör örgütü olduğu ortaya çıkan Ergenekon çetesine karşı solun sessizliği, hatta sessizliğin ötesinde alttan alta "AKP'ye karşı kim ne yaparsa mubahtır" yaklaşımını benimsemesi şaşkınlık yaratıyor. Son yıllarda her türlü gelişmeye karşı imza toplamasına, gazete ilanları vererek tepki örgütlemesine alışık olduğumuz aydınların dahi sessizliklerini korumaları yeni, yepyeni bir adımın atılmasının zorunlu olduğunu gösteriyor.
Gerekçesi ne olursa olsun böyle bir dönemde sessiz kalmak affedilemez. AKP ve DTP'yi kapatmayı hedefleyen darbe süreci püskürtülmelidir.
Bu yüzden, darbeye, en kalın harflerle "Hayır!" demek zorundayız. Bugün aranan ses, bu sestir. Bugün yeni bir solu temsil edecek olan çıkış, bu çıkıştır.
Bu sesi çıkartanların, AKP'ye taban oluşturmakla, AKP'li gibi görünmekle suçlanacağı, hatta suçlandığı ortada.
Bu suçlamanın hiçbir önemi yok, çünkü bu yaygarayı kopartan merkezin derin devlet olduğu, son andıçla bir kez daha açığa çıktı. Derin devletin fikirlerini sol adına savunanlara karşı, kendimizi savunmak zorunda değiliz. Savaş karşıtı hareketi Sorosçu, nükleer santrallara karşı hareketi batı özentisi, Kürt halkıyla koşulsuz dayanışmayı kuyrukçuluk, "Hepimiz Ermeniyiz!" sloganını Türklüğe hakaret olarak görenlerin, AKP'nin kapatılmasına, darbeye karşı ses çıkartanları binbir bahane öne sürerek suçlamasına aldırış etmeye gerek yok!
Nihai olarak ayrışma zamanı
Sol içinde, sendikal harekette yıllardır yaşanan bir ayrışmanın sonuna gelindi. Bugün nihai olarak ayrışmanın zamanıdır.
Hrant Dink'i öldüren süreçten çok önce, işçi hareketinin özelleştirmelere, IMF'ye karşı mücadelesinde milliyetçi fikirleri yaygınlaştıranlar, IMF'ye karşı bağımsız Türkiye sloganını bilinçli bir biçimde öne çıkartan örgütlü güçler, sınıf hareketini bölüyorlardı. Hrant Dink'in öldürülmesi sırasında sol içinde yaşanan ayrışma çok daha keskin bir biçimde gerçekleşti. Cumhuriyet mitinglerine solun yaklaşımı, geçen sene gerçekleşen e-muhtıraya karşı sessizlik bu ayrışmayı derinleştirdi. Basın Oran ve Ufuk Uras'ın seçim kampanyasına yönelik sol eleştiriler ise ayrışmanın geri dönülmez bir boyut kazandığını gösterdi.
Sol darbeci değildir. Sol orta yolcu değildir. Sol haksızlıklara sessiz kalmaz. Sol tarafsız bir hakem değildir. Sol milliyetçi değildir. Sol Ermenilerin hamisi, Küğrtlerin akıl veren abisi değildir, sol Ermenidir, kapatılma davası karşısında Kürt'tür. Sol okul kapılarında zorbalığa maruz kalan başörtülü öğrencilerin sesidir. Sol özgürlükçüdür. Ve sol anti kapitalisttir. Tüm yeni liberal politikalara bütünüyle karşıdır.
Bu yüzden AKP'nin karşı devrimci olduğu görüşüne, şeriat rejimini uygulamak için takkiye yaptığı yönündeki Yargıtay İddianamesi'ni aynen tekrarlayan milliyetçi görüşlere karşı, darbeye karşı AKP'yi savunmak, bölücü olduğu iddianamesine karşı DTP'yi savunmak solun en doğal görevidir.
Darbeye karşı mücadeleden yeni bir sol doğacak
AKP'nin kapatılmasına karşı çıkmadan SSGSS yasasına karşı çıkmak imkansız. Darbeye hayır demeden yeni liberal politikalara hayır demek imkansız.
Bu yüzden bir yandan darbeye hayır kampanyası yapacağız. Bu yüzden aynı anda "Nükleer santrallara hayır" kampanyası yapan KEG'i tüm gücümüzle destekleyeceğiz. Bu yüzden "AKP-DTP kapatılamaz" derken, aynı anda SSGSS'ye karşı kampanya yapacağız.
Şenol Karakaş


Alper Görmüş’le
dayanışmaya!

Gazeteci Alper Görmüş Nokta Dergisi’nde yayınladığı Darbe günlükleri yüzünden yargılanıyor.
Günlükler onun bilgisayarından çıkmaydı. Ancak Örnek, Nokta Dergisi ve genel yayın yönetmeni Alper Görmüş’ü iddiaların asılsız bir iftira olduğunu söyleyerek dava etmişti.
2003-2004’te iki darbe girişimininin yazarının Özden Örnek olduğu kesinleşti, ancak Görmüş 11 Nisan’da hakim karşısına yeniden çıkacak.
Sosyalist İşçi tüm okurlarını Alper Görmüş’ün yanında olmaya çağırıyor!