Sosyalist İşçi 320 (11 Nisan 2008)
Füze kalkanı sistemi nükleer savaşı kışkırtıyor
NATO zirvesinde savaş naraları
NATO zirvesi geçtiğimiz hafta Bükreş'te toplandı. Türkiye basınında her ne kadar büyükelçilikte izlenen maç görüntüleriyle yer alsa da bu zirve aslında yeni savaş politikalarına yön verdi.
Bush daha zirve başlamadan yaptığı konuşmalarda Afganistan'a asker gönderilmesi konusunda ülkelere baskı yapmaya başlamıştı: "Ya Taliban ve El Kaide ile mücadele için daha fazla asker göndeririz ya da Batı'da 11 Eylül benzeri yeni saldırılar olur. Bedelini masum siviller öder." Bush Afganistan'da daha fazla askere ihtiyaç duyduğunu bu tehditle itiraf etti. ABD, 11 Eylül'ün hemen sonrasında işgal ettiği Afganistan'ın yüzde 70'ini kontrol edemiyor. Köşeye sıkışmış durumdalar.
Bu yüzden Afganistan'a asker göndermek istemeyen Batılıların aslında asker göndermeyerek dünyanın başına nasıl bir bela ördüklerini tezini işliyorlar.
Chirac zamanında Irak yüzünden gerilen Fransa-ABD ilişkilerini yumuşatma ve olası İran savaşında pastadan payını alma derdinde olan Sarkozy ise durumdan vazife çıkartan ilk isim oldu ve Afganistan'a mevcut askerleri kadar asker göndereceklerini açıkladı. Afganistan'da NATO birliklerinde 1500 Fransız askeri bulunuyor. Sarkozy'nin sayıyı "biraz" abartması üzerine (mevcut askerimiz kadar asker demişti ve bu yaklaşık 1500 asker demek oluyor) başbakan Fillon birkaç yüz asker gönderecekleri düzeltmesini yaptı.
Bunların yanı sıra NATO üyeliği karşısında Afganistan'a asker gönderme sözü veren yeni NATO üyesi ülkelerin de asker göndermesi ile Afganistan işgalinin daha da kanlı günlere döneceği ortada.
Afganistan'ın yanısıra gündemin en önemli ve en korkutucu maddesi de füze kalkanı sistemiydi.
Bush'un Doğu Avrupa'ya yerleştirmek istediği bu füze sistemine en büyük itiraz Rusya'dan geliyordu. Ama iki hafta önce yapılan Soçi'deki sürpriz ABD-Rusya füze zirvesinin ardından NATO zirvesinde bu füze sistemi kabul edildi.
İran'a karşı tehditlerin artarak sürdüğü dönemde bu füzelerin birer de nükleer başlık taşıyor olduklarını bilmek ciddi bir savaş hazırlığının başladığını gösteriyor.
İran'dan gelebilecek füze saldırılarına karşı bir savunma mekanizması olacağı gerekçesiyle füze kalkanı projesi gerçekleştiriliyor.
Ama gerçekte saldırı amaçlı kullanılabilir. Daha önce yapılmamış bir şey değil, savunma amaçlı kurulduğu öne sürülen İncirlik Üssü de Irak savaşına mühimmat desteği ve saldırı amaçlı kullanılıyor.
Savaşseverlerin aslında yine savaş planları yaptıklarını görmemek mümkün değil.
Afganistan’dan NATO’nun, Irak’tan ABD’nin çekilmesi sağlanabilirse savaş senaryoları ve nükleer olasılıklar bertaraf edilebilir.
Gökşen Şahin
İşgalciler Basra'da yenildi
Geçen hafta Irak'ta çıkan kitlesel isyan, işgalcilerin Irak'ta 'stratejik bir zafer' kazandıkları iddiasını çürüttü.
Irak ordusu geçtiğimiz haftalarda, "suç çeteleri"ni yoketmek bahanesiyle Basra'ya bir saldırı başlattı. Fakat saldırının asıl amacı işgale karşı direnişi bastırmaktı. Bu saldırıya çok öfkelenen Irak halkı sokaklara döküldü.
ABD ve İngiltere, Irak ordusunun ülkeyi kontrol edebileceğini, böylece kendilerinin yavaş yavaş askerlerini Irak'tan çekebileceklerini düşünüyorlardı. Fakat çok sayıda Iraklı asker kendi halkına karşı savaşmayı reddediyor, kabul edenlerse her yerde direnişle karşılaşıyorlar.
Bu isyan, Irak Başbakanı Nuri al-Maliki'nin, petrol zengini bir şehir olan Basra'nın kontrolünü, Muktada El-Sadr'ın liderliğini yaptığı Mehdi Ordusu'nun elinden alma girişimi üzerine başladı.
Irak'taki petrol işçileri sendikasının başkanı Hassan Juma direnişle ilgili şunları söyledi; "Irak ordusu ağır silahlarla şehre girmeye çalıştı, fakat Basra yakınlarındaki Hayania'da yaşayan halk kukla Irak ordusunun Basra'ya girmesini engelledi."
Yüzbinlerce Iraklı sokaklara dökülerek, güneydeki Nassiriya, Kut, Hilla, Diwaniya, Ammara, Kerbala ve Basra'nın Şii müslüman bölgelerinin kontrolünü ele geçirdi.
Ayrıca, sunni Müslüman örgütlenmeler de bu ayaklanmayı desteklediklerini açıkladılar.
Müslüman Öğretim Görevlileri Birliği, bir açıklama yaparak, bütün Iraklıları birlik ve dayanışma içinde olmaya ve işgale karşı direnmeye çağırdı.
Basra'ya yönelik saldırı geçtiğimiz Pazar günü sona erdi ve kentin büyük bölümü direnişçilerin kontrolüne geçti.
Hükümet, direnişçilerin silahlarını bırakması yönündeki talebinden vazgeçti.
Bu, işgalcilerin ve kukla Irak ordusunun Basra'da açık yenilgisi anlamına geliyor, çünkü bu saldırının amacı aslında direnişçilerin ellerindeki silahları almaktı. Ayrıca bu ayaklanma Irak halkının işgale karşı ne kadar büyük bir öfke duyduğunu bir kez daha gösterdi.
İşgal yanlısı Irak milletvekili Izzat al-Shahbander, geçen hafta Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, "Bu olanlar hükümeti zayıflattı ve devletin ne kadar zayıf olduğunu gösterdi.
Artık devletin Irak'ı kontrol etme yeteneği sorgulanmalıdır" dedi. Irak’taki bataklık derinleşiyor.
Zimbabwe: Seçim krizi büyüyor
Zimbabwe'nin şimdiki başkanı Robert Mugabe, hem partlamento hem de başkanlık seçimlerini kaybetti. Kesin sonuçlar henüz açıklanmamakla birlikte, bağımsız seçim gözlemcileri, Demokratik Değişim Hareketi lideri Morgan Tsvangirai'nin yüzde 55 oy alarak seçimleri kazanacağını tahmin ediyorlar.
Zimbabwe halkı, aşağıdan gelen mücadelenin verdiği cesaretle, tüm baskılara rağmen Mugabe'ye oy vermedi.
Financial Times bile yaptığı yorumda, "kimsenin Mugabe'ye güvenmediğini" söyledi. Ayrıca Zimbabwe halkının yaklaşan askeri bir darbeden kurtulmasının tek yolunun sokaklara dökülmek olduğunu ekledi.
Mugabe, iktidarda kalmaya nasıl devam edebileceğini tartışmak için geçen Pazar günü komutanlarla bir acil durum toplantısı yaptı. Fakat şu anda ülkede onu destekleyenler bile bölünmüş gibi görünüyorlar.
Zimbabwe'de yapılan seçimlerle, üç ay önce Kenya'da yapılan seçimler arasında bir paralellik var. Sadece Zimbabwe'de, muhalefet Kenya'da olduğundan daha güçlü ve kendisini sokaklarda ifade ediyor.
Fakat Mugabe hemen teslim olmayacaktır. Zimbabwe halkının, oylarına sahip çıkmak için yeni gösterilere ve hatta grevlere hazırlıklı olması gerekiyor.