Sosyalist İşçi 320 (11 Nisan 2008)

 

Sayfa 8 :


Dünyada darbeler ve direniş
Askeri darbeler ve bu darbelere karşı mücadele sadece Türkiye tarihine mahsus değil. Ancak tüm dünyadaki darbelerin en önemli ortak özelliği, hepsinin iktidara geldiklerinde işçi sınıfını, sendikaları ve her tür demokratik örgütlenmeyi ortadan kaldırmış olması.
Bu darbeler kimi yerlerde yenmiş kimi yerlerde de yenilmiş. Yunaistan bize askeri darbeyi yenmenin mümkün olduğunu gösterirken, Şili de, kazanmak için doğru önderliğe sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Arife Köse yazdı.

Yunanistan 1967-1974
Halkın darbeye karşı zaferi
Cunta 1967'de hükümeti devirerek yönetime el koydu. O zamanın ABD başkanı Lyndon B. Johnson, cuntanın başında bulunan Albay Papadopoulos'a bir destek mektubu gönderdi. Patronlar darbeyi memnuniyetle karşıladılar. Sendikalar kapatıldı, grevler yasaklandı, terör günlük yaşamın bir parçası haline geldi. Böylece albaylar ücretleri düşük tutmayı ve karların sürekli yükselmesini garantilemiş oluyorlardı.
6 yıl boyunca ülkede hiçbir hareketlilik olmadı. 1967 darbesi işçi sınıfı ve sol için ağır bir yenilgi olmuştu. 1973 yılının başlarında bu dönemin sona ermekte olduğunun işaretleri görülmeye başlandı.
İlk kıvılcım üniversitelerden geldi. 15 Kasım 1973'de, 500 öğrenci, Atina'nın göbeğindeki Politeknik Üniversitesi'nde gösteri yaptılar. Gösterinin amacı, öğrenci seçimlerine hile karıştırılmasına ve polisin uyguladığı şiddete karşı çıkmaktı. Bu gösteri 24 saat içinde ülke çapında rejime karşı genel bir ayaklanmaya dönüştü. Öğrencilerin ayaklanması işçi sınıfının yaşadığı bölgelere ve diğer okullara sıçradı. Ertesi gün binlerce işçi ve öğrenci bir araya gelmişti.
İşgallere, topraklarının ellerinden alınmasına kızan küçük çiftçiler de katıldı. Bu açık bir devrimdi. İşçiler ve öğrenciler tarafından, diğer bölgelerde ve fabrikalarda, diktatötlüğü devirmek için grevler örgütlemek üzere ortak meclisler kurulmaya başlandı.
Polis ayaklanmayı bastırmakta yetersiz kaldı. Albaylar panik oldular. Geleneksel sol liderlikler, umutlarını albayların vaat ettiği liberlalleşme sürecine bağlamışlardı. Fakat bu, öğrenciler ve işçiler için yetersizdi.
Yıllardır soldaki egemen örgüt Komünist Parti olmuştu. Fakat 1968'de parti, 1967 yenilgisi nedeniyle ikiye bölündü. Komünist Partisi'nin içine düştüğü bu kriz, özellikle üniversitelerde yeni bir solun doğmaya başlamasına neden oldu. Yeni sol grupların Politeknik işgali sırasındaki talkepleri çok basitti - işgale devam ve askeri cuntayı devirmek için daha fazla işgal! Eski sol "koordineli geri çekilme" fikrini savundu. Öğrenci meclislerinde yapılan oylamada bu fikirleri kabul edilmeyince bu sefer "ulusal birlik hükümeti" çağrısı yaptılar. Fakat bu önerileri de kabul görmedi.
Albaylar ayaklanmaya şiddet kullanarak yanıt vermeye karar verdiler. 16 Kasım'da tanklar şehir merkezine girdi. Polis göstericilere ateş açmaya başladı. Askeri rejim, Politeknik içinde yüzlerce öğrenciyi ve işçiyi öldürdü. Askeri cunta sekiz ay daha ayakta kalmayı başardı. Fakat Politeknik ayaklanması cuntanın sonunun başlangıcı olmuştu.
Politeknik ayaklanması, egemen sınıfın, cuntanın devamının bu tür başka ayaklanmalara yol açabileceğini düşünmesine neden oldu. Askeri rejim, egemen sınıfın bu basıncına karşı koyabilmek için 1974'te Kıbrıs'ta bir darbe girişiminde bulundu. Albaylar, bu girişimin kaybettikleri prestijlerini yeniden geri getirebileceğini düşünüyorlardı. Bu darbe girişimi Türkiye'nin Kıbrıs'a girmesine neden oldu ve Albaylar savaş ilan ettiklerinde hiç kimse Politeknik katliamını gerçekleştirenlerin prestijini kurtarmak için savaşmak istemedi.
Cuntanın sonu gelmişti. Halk sokaklara döküldü ve bir grup general hükümeti eski politikacılara devretmeye karar verdi. İşçiler, sendikal örgütlenme özgürlüğünün tanınması ve ücretlerin yükseltilmesi talebiyle sokaklara döküldüler. Grevler başladı.
Muhafazakar-liberal Konstantin Karamanlis 1963'te gittiği Paris'ten geri döndü ve kurduğu Yeni Demokrasi (YD) partisi suntanın devrilmesinin ardından yapılan seçimleri büyük çoğunlukla kazandı. Ülkeye geri dönen Andreas Papandreau da Panhelenik Sosyalist Parti'yi (PASOK) kurdu.
Politeknik ayaklanmasının bize verdiği en önemli ders, en baskıcı rejimlerin bile kitlelerin eylemiyle devrilebilecekleridir. Yunanistan'da halk sokaklara dökülerek bir darbeyi sona erdirmeyi başardı.


Şili 1973
Darbecilerle uzlaşma yenilgiyi getirdi
1970 başkanlık seçimlerinde Unidad Popular'ın adayı Allende %36,3 oranında oy aldı. 1971'deki yerel seçimlerde ise Unidad Popular'ı oluşturan partilerin oy oranlarının toplamı %49,7'ye fırlamıştı. Unidad Popular'da belirleyici iki güçlü parti vardı. Sosyalistler yaklaşık 632.000, Komünistler ise 480.000 oy almıştı.
Allende'nin ekonomik reformları, ilk yılında çok başarılı oldu ve Şili ekonomisi 8.6% büyüdü. Ancak bu başarı ertesi sene devam etmedi ve 1972'deki 140%'lık enflasyon yıkıcı sonuçlar doğurdu. Yiyecek sıkıntısı başgösterdi ve karaborsacılık yaygınlaştı. 1971 ve 1972 yılları boyunca bakır fiyatlarının düşmesi, ihracatının neredeyse tamamı bakır olan Şili ekonomisine ağır bir darbe daha vurdu.
Şili'deki egemenler burjuva medyanın ve CIA'in aktif desteği ile "silahlı grupların silahsızlandırılması" talebiyle kampanya başlattılar.
Amaç sol örgüt ve partilerin silahlarına el konulmasıydı. Bu arada silahlı faşist çeteler sokaklarda terör estiriyordu. 1972'de kamyon sahipleri greve çıktı. Amaç ticareti baltalamak, kır ile kent arasındaki taşımacılığı durdurarak kentlerde gıda sıkıntısı yaratmaktı. Bir anda karaborsada ABD dolarının değeri düşmeye başladı. Doların değeri resmi kur değerinin çok altına indi. Bu durumun ortaya çıkabilmesi ancak piyasaya yasadışı yoldan yüklü miktarda dolar girmesiyle mümkündü.
CIA'in ya da ulusallaştırılan büyük ABD bakır tekellerinin kamyoncular grevini örgütlemek için milyonlarca dolar para akıttığı tahmin ediliyor. Allende hükümeti buna rağmen, Mart 1973 seçimlerinde %44 oy aldı.
29 Haziran 1973'te ordu içerisinden bir grup tanklarla harekete geçti. Birkaç saat içerisinde binlerce işçi greve çıktı, fabrikalar işgal edildi, fabrikalarda nöbetçiler bırakarak hükümet binalarına yönelen işçiler, hem hükümet binalarını hem de Başkanlık Sarayını koruma altına aldılar. Allende ise işçilere, işe geri dönmeleri çağrısında bulundu. Hükümet işgal edilen fabrikaları zorla geri alarak, Pinochet ve diğer generalleri kabineye sokarak ve en militan işçileri bastırarak, gelmekte olan darbenin hazırlanmasına nesnel olarak yardımcı oldu.
Allende'nin bu tavrı gericiliği güçlendirecek ve yeni bir kamyoncular grevi örgütlemek üzere cesaretlendirecekti.
İşçi sınıfı kamyon sahiplerinin grevine 24 saatlik genel grev ile yanıt verecekti. Şili işçi sınıfı Unidad Popular hükümeti boyunca, burjuva devleti yıkıp iktidarı alma fırsatını defalarca yakaladı. İşçi sınıfının cesareti de, savaşma isteği de vardı. Eksik olan tek şeyse, darbeye karşı sokağa çıkma çağrısı yapan devrimci Marksist bir partiydi.
Şili'deki askeri darbe, on binlerce sendikacının, öğrencinin, köylünün ve sosyalist aydının yaşamına kastedecek olan bir siyasi toplu kıyıma yol açtı. Askeri diktatörlük dönemi boyunca on binlerce muhalif işkence gördü, hapse girdi, idam edildi, kaybedildi.