Sosyalist İşçi 320 (11 Nisan 2008)

 

Sayfa 12 :


Nükleer güvenlikliymiş ... yersen!
Tek kaza Çernobil mi?
"İstatistikler, göz yaşları kuruyan insanlardır" demiş 1950'lerde Bikini nükleer testine ev sahipliği yapan Marshall Adaları Cumhuriyeti Rongelap halkından birisi. Bu çalışma, çok sayıda göz yaşının ve de taş kalpli zihniyetin feda ettiği ızdırap ve kötü sağlık derecesinin -ki buna nükleer teknolojinin "nimetlerinden" yararlanmanın "kabul edilebilir" bedeli denmektedir- hikâyesidir.
Bugün Türkiye Atom Enerji Kurumu (TAEK), hükümet ile uyum içinde hareket ediyor ve pratikte radyasyonun insan sağlığı üzerindeki etkilerini küçük göstermek ve nükleer sanayiyi, işçilerin ve halkın tazminat taleplerinden korumak için varolan bir örgüt gibi davranıyor. Nükleer ve radyasyonla ilgili sitesinde sunduğu bilgileri şirin ve sempatik göstermek için cıvıl cıvıl renkler, karakterler kullanıyor.
Hilmi Güler nükleer santral konusunda kamuoyu olduğundan sık sık bahseder. Geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir açıklamada Akkuyu halkının nükleer santral istediğini ve bu konuda sorun olmadığına değinmişti. Yerel platformlardan anında cevap geldi: "Bakan yalan söylüyor, sadece kendisi istiyor." Bir kamuoyu olduğu anlaşılıyor, ama anlaşılıyor ki hükümet bunun yanlış ucundan tutmuş.
Nükleer santralar konusunda bir uzlaşma olamaz, çünkü güvenliksiz olduklarını Çernobil'den sonra tüm dünya biliyor.
Bilindik tek nükleer reaktör kazası Çernobil olarak gözükse de bugüne kadar bilinen 1000'in üzerinde ciddi kaza var. Bu kazaların bir kısmı ölümlere yol açmadı fakat, bazılarında normalin 20-100 bin katı kadar radyasyon atmosfere yayıldı. Geçtiğimiz aylarda Japonya santralde gevşemiş küçük bir vida yüzünden felaketin eşiğinden döndü. Ankara Sarayköy Nükleer Araştırma Merkezi'nde (SANAEM)'deki yangında üç füzyon laboratuarı yandı, facia atlatıldı. Bir de santral olsa neler olacak! Oysaki aynı gün Hilmi Güler nükleer enerji için altyapının hazır olduğunu söylüyordu.
Nükleer santral ihalesi için yapım lisansını veren kurum TAEK, çok sektörlü ve çok bilimli kurullara sahip değil. Bilimsel ve idari özerkliği olmadığı gibi nükleer enerjiden yana tek taraflı tutum alıyor ve siyasi etkilere açık. Herhangi bir enerji yatırımı konusunda böyle bir kurumun ruhsatlandırmaya yetkili tek üst kurum olması ne kadar güvenli?"İstatistikler, göz yaşları kuruyan insanlardır" demiş 1950'lerde Bikini nükleer testine ev sahipliği yapan Marshall Adaları Cumhuriyeti Rongelap halkından birisi. Bu çalışma, çok sayıda göz yaşının ve de taş kalpli zihniyetin feda ettiği ızdırap ve kötü sağlık derecesinin -ki buna nükleer teknolojinin "nimetlerinden" yararlanmanın "kabul edilebilir" bedeli denmektedir- hikâyesidir.
Bugün Türkiye Atom Enerji Kurumu (TAEK), hükümet ile uyum içinde hareket ediyor ve pratikte radyasyonun insan sağlığı üzerindeki etkilerini küçük göstermek ve nükleer sanayiyi, işçilerin ve halkın tazminat taleplerinden korumak için varolan bir örgüt gibi davranıyor. Nükleer ve radyasyonla ilgili sitesinde sunduğu bilgileri şirin ve sempatik göstermek için cıvıl cıvıl renkler, karakterler kullanıyor.
Hilmi Güler nükleer santral konusunda kamuoyu olduğundan sık sık bahseder. Geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir açıklamada Akkuyu halkının nükleer santral istediğini ve bu konuda sorun olmadığına değinmişti. Yerel platformlardan anında cevap geldi: "Bakan yalan söylüyor, sadece kendisi istiyor." Bir kamuoyu olduğu anlaşılıyor, ama anlaşılıyor ki hükümet bunun yanlış ucundan tutmuş.
Nükleer santralar konusunda bir uzlaşma olamaz, çünkü güvenliksiz olduklarını Çernobil'den sonra tüm dünya biliyor.
Bilindik tek nükleer reaktör kazası Çernobil olarak gözükse de bugüne kadar bilinen 1000'in üzerinde ciddi kaza var. Bu kazaların bir kısmı ölümlere yol açmadı fakat, bazılarında normalin 20-100 bin katı kadar radyasyon atmosfere yayıldı. Geçtiğimiz aylarda Japonya santralde gevşemiş küçük bir vida yüzünden felaketin eşiğinden döndü. Ankara Sarayköy Nükleer Araştırma Merkezi'nde (SANAEM)'deki yangında üç füzyon laboratuarı yandı, facia atlatıldı. Bir de santral olsa neler olacak! Oysaki aynı gün Hilmi Güler nükleer enerji için altyapının hazır olduğunu söylüyordu.
Nükleer santral ihalesi için yapım lisansını veren kurum TAEK, çok sektörlü ve çok bilimli kurullara sahip değil. Bilimsel ve idari özerkliği olmadığı gibi nükleer enerjiden yana tek taraflı tutum alıyor ve siyasi etkilere açık. Herhangi bir enerji yatırımı konusunda böyle bir kurumun ruhsatlandırmaya yetkili tek üst kurum olması ne kadar güvenli?


ÇERNOBİL’İ UNUTMA, UNUTTURMA
Çernobil (1986): Bilinen en büyük nükleer kaza 1986 yılında Çernobil'deki santralde yaşanan patlama. Santralinin 4 numaralı reaktöründe yapılan ve reaktörün zayıf güvenlik sistemlerine meydan okuyan bir deney, santral çalışanlarının da ihmaliyle 'yüzyılın felaketi'ne dönüştü. Kaza sonucu, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarının yaklaşık 200 katı kadar radyoaktif madde atmosfere salınmış. Kazanın bir yıl öncesindeyse dönemin Ukrayna Enerji Bakanı "Nükleer santrallerde kaza olma oranı 10 bin yılda birdir" demiş.
Çernobil'in etkileri için yapılan çalışmalar bugün bile devam ediyor. Örneğin, Ağustos 2005'te Almanya'nın güneyinde bulunan Bavyera ormanlarındaki yaban domuzlarında yoğun oranda radyoaktivite tespit edilmiş.
İngiltere'de de günümüzde bile bazı çiftliklerde 'Çernobil kontrolleri' yapılıyor.


1000’in üzerinde kaza!
1000'in üzerinde kaza mevcut. Bazılarında ise normalin 20-100 bin katı radyasyon açığa çıkmış. Nükleer Denetleme Komisyonu'nun (NRC) kayıtlarına göre sadece 1980 ve 1989 yılları arasında ABD'deki nükleer santrallerde, yaklaşık 34 bin operasyon hatası, en az 104 acil reaktör durdurma olayı ve çalışanların ölçülebilir dozda radyasyona maruz kaldıkları 140 bin olay rapor edilmiş. İngiltere'de ise gizlenen ve daha sonra ortaya çıkan 17 ciddi nükleer kaza yaşanmış.
Örneğin, 2005'de İngiltere'deki THORP nükleer yakıt yeniden işleme tesisinde, 83.000 litre nitrik asit içerisinde çözünmüş 20 ton uranyum ve 160 kg plütonyum birkaç ay boyunca fark edilmeden çatlak bir borudan paslanmaz çelik drenaj haznesine sızdı. Kısmen işlenmiş kullanılmış yakıt, tesis dışındaki bekleme tanklarına aktı. 2002 yılında da ABD'de Davis-Besse reaktöründe felakete yaklaşıldı. Çelik reaktör başı kesik bulundu ve neredeyse erime noktasındaydı.
NÜKLEER GÜVENLİKSİZ VE ÖLÜMCÜLDÜR!
DURDURMAK İÇİN
26 NİSAN’da KADIKÖY’e!


l Three Miles Island (1979): ABD tarihindeki en büyük nükleer felaket. Kazadan 600 binin üzerinde insan etkilendi, hayvanlarda ve bitkilerde genetik bozukluklar ortaya çıktı. TMI-2 reaktörü betonla kaplandı ve TMI-1 reaktörü 1986'da tekrar çalıştırılmaya başlandı. Sızıntı olduğu sırada santral yakınlarında yaşayan 20 bin kişi üzerinde yapılan araştırmalara göre akciğer kanseri oranları yüzde 300-400, kan kanseri oranları yüzde 600-700 arttı. Bu felaketten sonra ABD'deki bütün nükleer santral siparişleri iptal edildi.
l 1952 yılında Kanada'daki NRX tipi ( 40 MWt) nükleer araştırma reaktöründe kaza meydana geldi. Sızan radyasyonla ilgili bilgi verilmedi ve reaktör koru yenilenerek 1992'de kapatılana dek çalışmaya devam etti.
l 1957'de İngiltere Windscale askeri yakıt üretim tesisinde kaza oldu. Kazanın boyutları tam olarak açıklanmadı ve dahası "kaza" olduğu 25 yıl sonra ortaya çıkarıldı. Reaktör betonla doldurulup gömüldü.
l 1980'de Fransa'daki Saint-Laurent-A2 (450 MWe) nükleer santralin reaktöründe kaza oldu. Kazanın ardından tamir edilen reaktör 1992'de söküldü.
l 1989'da İspanya'da Vandellos-1 (480 MWe) nükleer santralinin reaktörü meydana gelen kazadan sonra söküldü.
l 30 Eylül 1999'da Japonya'nın Tokaimura Nükleer Santrali'nde meydana gelen kazada 400'den fazla insan radyasyona maruz kaldı, 49 işçi yüksek radyasyon alarak tedavi altına alındı. Civarda yaşayan 310 bin kişi evlerinden dışarı çıkarılmadı, 10 kilometrelik bölge yasak alan ilan edildi ve herhangi bir yağış halinde elbiselerin hemen yıkanması istendi. Radyasyon oranı normalin 15 bin katına çıktı.
l 15 Şubat 2000'de New York'taki Indian Point Nükleer Santrali'nin 2 no'lu reaktöründe buhar jeneratörlerinden biri bozulunca havaya radyoaktif buhar yayıldı.
l 9 Ağustos 2004'te, Japonya'daki Mihama Nükleer Santralı'nda meydana geldi. Kontrol yetersizliği nedeniyle Mihama nükleer santralının türbinlerinden birinden sızan 200 derecedeki buhar, 5 kişinin ölümüne, 18 kişinin yaralanmasına yol açtı.