Sosyalist İşçi 321 (19 Nisan 2008)
Nokta davası: Alper Görmüş beraat etti
Sıra darbecilerin
yargılanmasında
Gazeteci Alper Görmüş, deniz kuvvetleri eski komutanının kendisi hakkında iftira ve hakaret nedeniyle açtığı davadan nihayet beraat etti. Nokta Dergisi tam bir yıl önce iki kez darbe tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımıza dair haber yaptı. Haberin kaynağı dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in tuttuğu günlüklerdi. Günlüklerde detaylı bir biçimde yine dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman ve Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur öncülüğünde "Sarıkız" ve "Ayışığı" adı verilen darbe planlarından sözediliyordu.
Bu haberle birlikte Nokta Dergisi'nin başına gelmedik iş kalmadı. Dergi yayın hayatına son verdi, onlarca gazeteci işsiz kaldı ve genel yayın yönetmeni Alper Görmüş hakkında da dava açıldı. Hürriyet Gazetesi ve Ertuğrul Özkök başta olmak üzere bir çok medya kuruluşu da Nokta Dergisi'ne, genelkurmay servisli olduğu anlaşılan saldırı başlattılar. Nokta Dergisi sahte ve şişirme haber yapmakla suçlandı. Doğal olarak eski komutan Özden Örnek'te günlüklerin kendisine ait olmadığını Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak isteyenlerin iftirası olduğunu söyleyerek dava açtı.
Alper Görmüş haklı olarak beraat etmesinin sevincini yaşayamadığını söylüyor. Çünkü, günlüklerin Özden Örnek'e ait olduğu kanıtlansa da darbe girişimine katılmış olanları yargılayacak bir hukuksal zemin yok. Mahkemeler, zaten kendi görev alanlarına girmediği iddiasıyla dava açmadıkları gibi darbe planlarını açıklayan belgeleri de dikkate almıyor.
Siviliz ama
hala darbeciyiz
Darbeci subaylar Aytaç Yalman ve Şener Eruygur bugün aktif siyaset yapıyorlar. Şener Eruygur Atatürkçü derneklerden birinde başkanlık yapıyor. Cumhuriyet mitinglerinin aktif örgütleyicisi her ikisi de. Görevli iken yapamadıklarını bugün sivil hayatta yapmaya çalışıyorlar. Basına sayısız demeç vererek darbeye zemin hazırlamaya devam ediyorlar.
Darbecilerin
üzerine cesaretle gidelim
12 Eylül darbecilerini koruyan bir anayasa söz konusu olduğu sürece, yeni darbe meraklılarını yargılamak da zorlaşıyor. Şemdinli'deki bombayla ilgili askerlerin rolünü açığa çıkaran ve soruşturma açan savcı Ferhat Sarıkaya'nın başına gelenler buna bir örnek. Yine de bütün demokrasiyi paramparça edecek olan darbecilerin yargılanması için anayasal değişikliği beklemeye gerek yok. Darbeye karşı demokrasi ve özgürlük temelli mücadeleyi sürdürmek gerek.
Alper Görmüş de zaten bunun gerekliliğini "haberimin doğruluğunu sonuna kadar savunmaya devam edeceğim" diyerek ortaya koyuyor. Alper Görmüş gibi gazetecilerin, Ferhat Sarıkaya gibi hukukçuların cesaretlerini paylaşmak gerekiyor.
CHP ve MHP direniyor, AKP makyajı sorunu çözmüyor
Kesin çözüm: 301’i kaldır at
Türk Ceza Yasası'nın 301. maddesine ilişkin değişiklik dağı fare doğurmasından başka bir şet değil. Uzun süredir gündeme getiriyoruz, kaldırıyoruz, üzerinde çalışıyoruz, değiştiriyoruz oyalamalarının arkasından 301'de yapılan değişiklik hiçbir anlam taşımıyor. "Türklük" yerine "Türk Milleti" kavramının getirilmesi maddenin özünü hiçbir şekilde değiştirmiyor. Soruşturma yetkisi de aynen savcılarda kalıyor. Savcı 301'den kişiler hakkında soruşturma açabiliyor. Sadece kovuşturma yani yargılanması cumhurbaşkanının yetkisine bırakılıyor.
Bu küçücük değişiklik teklifi dahi ulusalcıların azgınca saldırısına maruz kalıyor. CHP lideri Deniz Baykal "kendi ülkemizde, kendimize mi küfrettireceğiz?" diyerek kaldırılması bir yana herhangi bir değişikliğe şiddetle karşı çıkıyor. Meclis başkan vekili olan CHP'li Güldal Mumcu maddenin meclis hukuk komisyonuna gelmesini engelleyerek bu konudaki tutumlarını açığa çıkarıyor.
MHP ise 301. maddeyi vatan mücadelesinin birinci maddesi haline getiriyor. 301 için yüklü bir parayla kampanya başlattı.
Milliyetçi muhalefet 301 için ölümüne saldırırken, AKP ise havada ıslık çalıyor. Toplumun karşısına komik değişikliklerle çıkıyor.
2008'in ilk üç aylık diliminde bile binin üzerinde insan hakkında 301'den dava açılmışken, bu gerçek görülmezden geliniyor.
Türk ırkçılarının elinde bir kılıç gibi asılı duran 301. maddede yapılacak herhangi bir değişiklik toplumun değişim isteğine yanıt vermeyecektir.
En ağrısız ve kesin çözüm 301'in tamamıyla kaldırılması. Milliyetçilerin canı yanacaktır. Ama bunun hiçbir önemi yok.
Mevsimlik işçiler
ölüme
gönderiliyor
Her yıl yaşanan mevsimlik işçi trajedilerine bir yenisi daha eklendi.
Urfa'dan Ege'ye çalışmak için giden tarım işçilerini taşıyan kamyonun şarampole yuvarlanmasıyla işçilerden 9'u hayatını kaybederken 35'i de yaralandı. Eğer işçiler çalışma bölgesine ulaşabilselerdi 25 lira yevmiye alacaklardı.
En basit haklardan mahrum, ağır çalışma koşulları altında çalışmaya zorlanan bu insanların ellerinden yaşam hakları da alınıyor. Yaşayabilmek için verilen ekmek mücadelesi kolaylıkla can pazarına dönüşüyor.
Berbat koşullarda kamyonlara istiflenen tarım işçilerinin hayatlarına mal olan kazalardan bazıları şunlar:
Ekim 2002: Hatay'da tarım işçilerini taşıyan traktörün kanala uçması sonucu 1 ölü, 10 yaralı.
Eylül 2003: Batman'da pamuk işçilerini taşıyan kamyonun uçuruma yuvarlanması sonucu 3 ölü onlarca yaralı.
Kasım 2005: Mersin'de kamyonun trene çarpması sonucu 10 işçi öldü, 32 işçi de yaralandı.
Şubat 2007: Ceylan- pınar'da süt işçilerini taşıyan kamyonun dereye uçması sonucu 42 işçide 10'u hayatını kaybetti.
Temmuz 2007: Afyonkarahisar'da midibüslerin çarpışması sonucu 2 işçi öldü 35'i yaralandı.
Ağustos 2007: İşçileri taşıyan kamyonet kamyonla çarpışınca 18 işçi öldü, 13 kişi de yaralandı.
Ağustos 2007: Fındık işçilerini taşıyan minibüs, kamyonla çarpışınca kurtulan olmadı ve 24 işçi hayatını kaybetti.
Sokakta yaşama
zorlanan hayatlar
50 gündür barınma hakları için mücadele eden, Maltepe'nin Başıbüyük Mahallesi emekçileri, bu süreç boyunca hemen her gün polisin coplu ve gazlı saldırısına uğradılar. Mahallenin tümünü yıkmak için kurulan büyük şantiye çevik kuvvet polisinin koruması altında. İnsanlar her türlü olanaktan yoksun baraka ve çadırlarda yaşam mücadelesi veriyor. Başıbüyük Mahallesinden oldukları için sağlık ocağından da yararlanamayan emekçiler hastalıklarla boğuşuyor. Belediye aynen Sulukule'de olduğu gibi insanlara asla ödeyemeyecekleri toplu konut planlarıyla gidiyor. Mahalleye iş merkezleri ve toplu lüks konutlar dikmek isteyen sistem, insanların barınaklarını kafalarına yıkmaya kararlı. Durum tersine çevrilemezse yakında İstanbul'da sokaklarda yaşama itilmiş binlerce insanla karşılaşılabilir. Çünkü Başıbüyük tek değil sırada onlarca mahalle var.
Haftanın davaları
14 Nisan: Beytüşşebap Asliye Ceza Mahkemesi'nde Emin Bal yargılanmaya devam ediyor. Emin Bal muhabir olarak gittiği bir gerilla cenazesinde atılan sloganları savcılığa bildirmediği için.
15 Nisan: Diyarbakır 6. Ağır Ceza mahkemesi'nde Azadiye Welat Gazetesi yazı işleri müdürü Vedat Kurşun basın yoluyla örgüt propagandası suçundan yargılanıyor. Vedat Kurşun Diyarbakır F tipi cezaevinde tutuklu.
Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Demokratik Toplum Partili (DTP) 56 belediye başkanı, Roj TV kapatılmasın dedikleri için yargılanıyorlar.
16 Nisan: Urfa 2. Asliye Ceza Mahkemesi Hak-Par üyeleri Sertaç Bucak ve Salih Özçelik halkı kin düşmanlığa tahrikten yargılanıyor.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde hiçbir şiddete bulaşmamasına rağmen Hiz-but Tahrir üyesi Yılmaz Çelik yargılanıyor.
Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde Agos Gazetesi'nde Serkis Seropyan Ve Aris Nalcı tekrar yargılanıyorlar.