Sosyalist İşçi 321 (19 Nisan 2008)

 

Sayfa 3 :


BAŞYAZI
Antalya Üniversitesi
Faşist saldırı
Geçen hafta Antalya Üniversite’sinde faşistler uzun bir süreden beri ilk kez ateşli silahlarla saldırdı.
Saldırı her zaman olduğu gibi MHP lideri- nin ülkücülere “sokaktan uzak” durun demesi üzerine yaşandı.
2 silahlı saldırgandan birisi yakalandı. Olaylar üzerine birçok spekülasyon yapıldı. Soldaki en yaygın iddia ise MHP üyesi ülkücü militanı “yobaz” olarak nitelemekti. Bu iddiayı ileri sürenler saldırganın MHP’li kimliği yerine onun AKP tarafından kullanılan bir “tetikçi” olduğunu söylüyorlardı.
Bu iddia sahipleri bu tutumları ile MHP’yi, ülkücü faşist hareketi aklamaktadırlar.
Oysa Antalya Üniversitesi’ndeki saldırı kulaklara küpe olmalıdır. Yenilerine hazır olalım.

Nükleer santrala hayır!
26 Nisan’da
İstanbul’da sokağa

Küresel Eylem Grubu (KEG), 26 Nisan’da İstanbul Kadıköy’de nükleer santrallara karşı sokağa çıkıyor. KEG böylelikle Aralık 2007 başında aldığı kararı hayata geçiriyor.
KEG’in eylemine nükleer lobisi karşı çıkı- yor. Her yerde nükleer enerjinin sağlıklı olduğu anlatılıyor. KEG ise 100’lerce toplantısı, binlerce ve onbinlerce bildirisi ile nükleer enerjiyi teşhir ederek geliyor.
Devrimci Sosyalist İşçi Partisi, DSİP ve Sosyalist İşçi herkesi 26 Nisan’da KEG pankartları arkasında yürümeye çağırıyor.
26 Nisan bir ilk adım. Küresel Eylem Grubu 26 Nisan’dan sonra da nükleer santralların yapılmasına karşı eylemlerine devam edecek.
Küresel Eylem Grubu, Türkiye’de küresel ısınmaya ve nükleer santral yapımına karşı mücadele eden tek örgüt konumunda.

Darbe’ye geçit yok!
Tehlike geçmedi

Ergenekon davasının sıcaklığı ortadan kalktı. AKP’nin kapatılması artık 1-2 hafta önceki gibi gündemin en sıcak konuları değil. Bu duruma bakınca bazıları artık darbe tehdidinin geçtiğini düşünüyorlar.
Zaten önemli bir kesim, özellikle solcular, bir darbe olasılığının olmadığını iddia edi- yorlar. Darbe olasılığı olmadığına göre dar- beye karşı tutum almakta gerekli değil. Onlara göre darbeye ABD izin vermez, çünkü AKP ABD’cidir.
Bu iddiayı ileri sürenler Demirel veya Menderes’i ABD karşıtı olarak mı görürler acaba? Her iki başbakan da ABD’cidir ve darbe tarafından devrilmiştir.
Öte yandan Türkiye’de darbe tehdidi geçmedi. Cumhuriyet mitingleri devam edi- yor. Birileri sağa sola bombalar atmaya devam ediyor ve İlhan Selçuk’un kalp ameliyatı haberi bile bir darbe tehdidi olarak veriliyor. “Sizin yüzünüzden kalp ameliyatı geçiriyor” der gibiler.
Darbe tehdidine karşı inatla direnmek, mücadele etmek gerekir.
Darbeye karşı en önemli mücadele adımı darbecilerin, darbe isteyenlerin, darbe kışkırtanların yargılanmasıdır.
Son olarak Sarıkız ve Ayışığı adlı darbelerin gerçek olduğu açığa çıktı. Şimdi en önemli iş bu darbeleri planlayanların derhal yargı önüne çıkarılması, hesap sorulması ve darbe yapmak suçundan ömür boyu hapse atılma- larıdır.
Biz bu adımın arkasında ısrarla duracağız. Yoksa onlar bizi katledecekler..


Çatı partisi önerisine karşı
Bize yeni bir sol örgütlenme gerekli
Kimi çevreler uzun bir süredir bir çatı partisi öneri- yor. Bu önerinin ayrıntıları belli değil. Ama öneren çevreler ve bu çevrelerin uzunca bir süredir sürdürdükleri birliktelik nasıl bir şey istendiğinin, ne amaçlandığının da göstergesi olarak kabul edilebilir.
Çatı Partisi fikrini DTP, EMEP ve SDP öneriyor. Bu üç parti 3 genel 1 yerel seçimde birlikte davrandılar. Bu 4 seçimde kimi çevreler, bu arada DSİP’de onlarla birlikte tutum aldı.
Ne var ki bu seçimlerin hemen hepsinde DTP’ye destek olan Türk solu DTP’ye olumlu hiçbir şey katmadığı gibi tam tersine DTP’nin güç kaybına yol açtı.
1999’dan bu yana katınılan bütün seçimlerden DTP oy kaybına uğrayarak çıktı.
Türk solu tek başına bu oy kaybının nedeni olmasa da açık ki oy artırıcı bir dinamik hiç olamadı.
Özellikle bağımsız aday politikası ile girilen 22 Temmuz 2007 seçimleri bu konu açısından önemli.
DTP sadece kendi bölgesinde milletvekili çıkarma başarısı gösterdi. İstanbul’da ise 3 bölgeden birisinden bir DTP’li seçildi, bir diğerinden Ufuk Uras seçildi, 2. Bölgede ise DTP adayı 40 bin, Baskın Oran ise 31 bin oy aldı.
İstanbul seçimleri, Ufuk Uras ve Baskın Oran kam- panyaları çatı partisi tartışmaları açısından da önemli.
Baskın Oran’ın 33 bin oyu 56 günlük bir kampanyanın ürünü. Çok daha artırılabilecek bir oy gücü orada duru- yor. Ufuk Uras’ın aldığı 81 bin oyun önemli bir kısmı seçim günlerinde “E-5’in altı” denen bölgeden alındı. Yani Ufuk Uras ve Baskın Oran kampanyaları DTP ve yakın müttefiklerinin dışında nasıl bir güç olduğunu ve asıl sorunun bu gücü toparlamak, örgütlü hale getirmek olduğunu gösteriyor.
2007 seçimlerinde DTP’nin desteklediği başka adaylar da oldu. Örneğin müttefik EMEP genel başkanı İzmir’den aday oldu. Başka siyasetlerden adaylar Ankara’dan, Mersin’den, Hatay’dan aday oldu. Sonuç buralarda başarısız. Hem de çok başarısız. Bu bölgelerde DTP oyları artacağına düştü.
Demek ki sadece ittifak kurmak yetmiyor.
Şimdi önerilen Çatı Partisi temelinde bu ittifakı içeriyor ve ittifakı başka siyasetlerin katılımı ile genişletmeye çalışıyor.
Solda önemli bir kesim ise Ufuk Uras deneyinden dolayı heyecanlanmış durumda. Ufuk Uras deneyinin tekrarlanabileceğini düşünüyorlar.
Ufuk Uras ve Baskın Oran deneyleri (bu ikisini birbirlerinden ayırmak mümkün değil) tekrarlanabilir, ama ancak onları oluşturan özgün koşullarda bu olabilir. Bu koşulları ise çatı partisi önermemektedir.
Bugün yapılması gereken ilk iş yeni bir solun çatısını örmektir.
Baskın Oran ve Ufuk Uras kampanyalarına mevcut örgütlü solun dışından binlerce gönüllü katıldı. Bu iki kampanyanın başarısı, çekim merkezi olmasının tek ama tek nedeni bu gönüllülerin varlığıdır. Onlar bu kampan- yalara farklı bir yön, hava ve politik ortan sağladı ve o sayede toplumun önüne yeni bir odak, yeni bir ses olarak çıkıldı.
Milliyetçiliğe ve ırkçılığa karşı, darbeye ve homofobiye karşı, cinsiyetçiliğe ve savaşa karşı, yeni liberalizme karşı, özgürlükler için kampanya yapıldı. Kampanyaların sözcüleri ise bu zemiğne uygundu.
Şimdi çatı partisi fikrini bir kenara bırakarak Baskın Oran ve Ufuk Uras deneylerini ülke çapında tekrarlamaya çalışmak gerekiyor.
Onlarca kentte yüzlerce adayla ortaya çıkılabilir. Yüzbinlerce, belki bir milyon oy hedeflenebilir. Bu gerçekleştirilebildiği takdirde yeni bir sol partinin ilk büyük adımları atılmış olacak.
Kürt sorunu? Elbette bu platformun Kürt sorununda sözü olmalıdır. Kürt hareketine akıl veren değil, onu destekleyen bir siyasal çizgi izlenmelidir. Bir sonraki seçimlerde bir milyon oya sahip yeni bir sol oluşumla Kürt hareketi doğal bir ittifakı gerçekleştirir ve var olan burjuva siysal yapıyı zorlar.
Doğan TARKAN