Sosyalist İşçi 321 (19 Nisan 2008)

 

Sayfa 5 :


Büyükanıt’tan sonra Kara Kuvvetleri Komutanı da Kıbrıs’ta
Kıbrıs’ın birleşmesi engellenmek isteniyor
Lokmacı barikatının açıldığı günlerde Kıbrıs'taki Türk askeri birliklerini denetlemek üzere adaya giden Büyükanıt Türk askerinin "1 metre bile geri çekilmeyeceğini" söylemişti.
2009 görev süresi dolacak Büyükanıt'ın koltuğuna oturmaya hazırlanan Baştuğ'da aynı fikirleri adada dile getirdi.
Genelkurmay iki devletten yana
Baştuğ'a göre Kıbrıs'ın bölünmüşlüğü korunmalı: "Kıbrıs sorunun çözümünde, iki kesimlilik ile Garanti ve İttifak Antlaşmalarının delinmeden ve sulandırılmadan korunması şarttır."
Kıbrıslı Türkler 2 yıl önce Annan Planı'na yüzde 65 gibi ezici bir çoğunlukla kabul etmiş ve birleşmeden yana tutum almıştı. İki yılın sonunda Rumlarda da birleşme fikri güçlendi. Büyükanıt ve Baştuğ'un Kıbrıs gezileri bu süreci engellemek için atılmış adımlar.
Asıl dertleri ne?
Kıbrıslı Türkler adadaki Türk askeri varlığını uzun süredir sorgulayıp Rumlarla birlikte yaşamak isteseler de generallerin derdi başka. Baştuğ Kıbrıs'taki konuşmasında bu derdin ne olduğunu da özetledi.
Türkiye 1960 yılında imzalanan "Garanti anlaşması gereği Kıbrıslı Türklerin güvenliğinden sorumludur" diyen Baştuğ adadaki Türk askeri varlığından vazgeçemeyeceklerini belirtti. Kara kuvvetleri komutanı Kıbrıs'ın stratejik rolünden dolayı Türkiye'nin güvenliği için orada kalacaklarını ekledi: "Çünkü Kıbrıs'ta ve Doğu Akdeniz'deki istikrar ve denge ancak bu sayede sağlanmaktadır."
Kıbrıs adası bir uçak gemisine benzetilebilir. Buradan kalkan uçaklar Ortadoğu ve bölgeye kolayca ulaşabilir. Bu jeostratejik konumdan dolayı bugün Kıbrıs'ta Türk ordusu dahil 6 ayrı askeri güç bulunmakta. Kıbrıslıların kendi hayatları, nasıl yaşamak istedikleri ve kararları önemli değil, aslolan Türkiye Cumhuriyeti'nin askeri çıkarları.
Baştuğ'da barıştan ve kalıcı çözümden yana olduğunu söyledi. Ancak bunun için iki koşul gerçekleşmeli: 1959-1960 anlaşmalarına dayalı olarak kurulan Kıbrıs Cumhuriyetini (Güney, Rumlar) olmadığını kabul etmek ve KKTC'yi tanınmak.
Bu çözümsüzlüğün ta kendisi. Türkiye'nin kuklası Denktaş rejimi işgalin gerçekleştiği 1974'ten bu yana aynı tezleri işliyor. Kıbrıs Cumhuriyeti adadaki tek meşru hükümet ve dünya çapında tanınıyor. Ancak Türk ordusunun işgali sonrası kurulan KKTC bir korsan devlet. Uluslararası anlaşmaları hiçe sayarak asker zoruyla ayakta duran KKTC'yi kimse tanımıyor. Baştuğ Kıbrıslılara diyor ki her şey eskisi gibi olsun. Kıbrıs'taki Türk garnizonunu ziyaretinde genelkurmayın tezlerini açıklayan Baştuğu sözlerinin sonuna bir de tehdit koymayı ihmale etmedi: "Kimse yanlış hesap yapmasın."
Kast edilen Kıbrıs'ın kuzeyinde yaşayan Türklerse onların "yanlış hesaplar"a çoktan ikna olduğu açık. Adada Türk askeri varlığının korsan KKTC'yi yarattığını ve Kıbrıs Türk toplumunun yalıtılmışlığının asıl sorumlusunun bu olduğunu düşünüyorlar.
Tehdit kime?
Tehdit Rumlara ve AKEL hükümetine yapılmışsa bu da boşuna. Türk ordusunun benzer tehditleri Kıbrıs'ın bölünmüşlüğünü savunan sağcı Rum politikacıların işine yaramıştı. Ancak şimdi iki kesimin birleşmesini sağlayan AKEL belirleyici güç.
Yanlış hesap yapmaması gereken AB mi yoksa? Öyleyse bu da kuru sıkı bir tehdit. Kıbrıs Cumhuriyeti zaten AB üyesi ve KKTC'nin gayri-meşru varlığı AB tarafından tanınmıyor.
Bu tehdit esas olarak iki tarafı ilgilendiriyor. Biri Kıbrıslı Türkler. Rumlarla birleşme yanlısı Talat (CTP) hükümeti Türk ordusunun baskısıyla sıkıştırılıyor. Baştuğ'un tehditleri barışa yaklaşan Kıbrıslılara verilmiş bir gözdağı.
İkinci adres ise Türkiye iç politikası. Türkiye'nin AB üyeliğini engellemek ve eski düzeni korumak için her türlü çılgınlığı yapanlar Türkiye'de demokrasi yanlılarına gözdağı veri-yor.
Ancak Türkiye'de eski rejimi korumak nasıl bir hayalse Kıbrıs'ta mevcut statükoyu korumaya çalışmak da boş bir hayal.
Türkiye'de demokrasinin sınırları genişledikçe Kıbrıs'taki işgal güçleri de o kadar hızlı gerileyecek.


820 binlik nüfusa karşılık 6 ordu 70 bine yakın asker
2003 Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre Kıbrıs’ın tamamında 802 bin yaşıyor. Ancak her yer askerle dolu.
Kıbrıs eski bir İngiliz sömürgesi askeri güç bugün de İngiltere. İki İngiliz üssü Kıbrıs’ın yüzde 3’ünü kontrol altında tutuyor. Nükleer reaktör bulunan üslerde 20 bin askeri ve sivil personel bulunuyor.
Kıbrıs Cumhuriyeti’nde 10-12 bin asker bulunduğunu geçen hafta Mehmet Ali Talat açıkladı. 4000-5000 Yunan askeri de adada.
Birleşmiş Milletler 860 askere sahip ve adanın yüzde 5’ini yönetiyor.
KKTC’de ise 30 bin Türk askeri bulunuyor. TSK’nın 11. Kolordusu asıl gücü oluşturuyor.
Kıbrıs’tan kalkan uçaklar Doğu Akdeniz’in her yanını kolayca vurabilir. Aynı zamanda buradan yakıt ikmali yaparak yeniden saldırabilir. Bu Ortadoğu’daki bir çok merkezi noktayı kapsayan bir alan. Ada bu yüzden silah ve askerler dolu.


Kıbrıs sorunun kaynağı

Kıbrıs’taki sorunu çözümsüz bırakan adanın ABD ve Rusya arasındaki mücadelenin ileri karakollarından biri olması. İngiltere ve BM sayesinde adadaki hegemonyası sürdüren ABD’ye karşılık Güney’deki AKEL Rusya’nın etkisini adaya taşıdı.
AKEL Kıbrıs’ın her zaman en büyük partisiydi. Rus yanlsı parti adadaki bir çok Rum liderleri seçtiren asıl güçtü.
Ancak AKEL hiçbir zaman bu gücü işgalcileri adadan atmak üzere seferber etmedi. AKEL’in bir başka hatası ise 1960’lara dek birleşik Kıbrıs emekçi hareketinin faşist saldırılarla bölünmesine seyirci kalmasıydı. AKEL elinde gücü seferber etmedi, çünkü Rusya Kıbrıs’ta bir devrime hiç hoş bakmadı. Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünü yaratan etkenler Kıbrıs’taki iki toplumun ilişkileri değil emperyalist hesaplar.