Sosyalist İşçi 339 (7 Kasım 2008)

 

Sayfa 8 :

Kapitalist ekonomi iflas ediyor
Kamu harcamaları krize çözüm olabilir mi?
Çok sayıda ekonomist ve politikacı, resesyonun etkisinin azaltmak için büyük kamu harcamaları projelerinin hayata geçiril-mesini öneriyor. Bu, zaman zaman 'Keynesyen' çözüm olarak da adlandırılıyor.
Solcu ekonomistler, kamu fonlarının, okul, hastane, kamu taşımacılığı, iklim değişikliğini önlemek için alınması gereken önlemler gibi altyapı projelerine harcanarak toplumsal refahın arttırılması ve yeni iş alanları yaratılması için kullanılması gerektiğini söylüyorlar.
Fakat şimdiki hükümetlerin Keynes anlayışı bundan çok farklı. Onlar, milyarlarca doların Trident nükleer sistemine, uçak gemisine, Olimpiyatlara ve buna benzer diğer projelere harcanması gerektiğini savunuyor.
Sosyalistler, Keynesçi politikaları, bu politikalar gücü zenginlerin elinden alıp işçi sınıfına verdiği sürece kabul edebilirler.
Fakat, eninde sonunda ileriye gitmek ve kapitalizmin yerine çoğunluğun çıkarları doğrultusunda işleyecek bir sistemi geçirmek zorundayız.
Ayrıca, bu kamu harcamalarının ve bankaları kurtarma operasyonlarının maliyetini kimin ödeyeceği de bir sorun.
Hükümetin parası yok, dolayısıyla bu parayı uluslar arası piyasalardan borç olarak almak zorunda.
Bu ise bütçe açığının artmasına ve hükümetin bu sorunu çözmek için vergileri artırıp kamu harcamalarını kısmasına neden olacak.
Bu borç alma süreci, küresel ekonomi üzerinde zincir etkisi yaratacaktır.
Eğer hükümetler eldeki bütün paraya el koyarlarsa, özel şirketler daha pahalı borç bulacaklardır.
Bunun sonucunda daha çok sayıda şirket iflas edecek, daha çok sayıda insan işsiz kalacak ve durgunluk derinleşecektir.

Egemen sınıf krize yanıt olarak üretilen çözümler konusunda neden bölünmüş durumda?
"Kamu hizmetleri programı"ndan söz etmek bile neoliberal sağın hemen tepki göstermesine neden oluyor.
Geçen hafta, onaltı ekonomist sağcı bir İngiliz gazetesine hükümetin planlarına karşı çıkan bir mektup yazdı.
Ekonomistler bu mektupta, "Ekonomik durgunluk, piyasa ekonomisinin doğal ve gerekli bir özelliğidir" diyorlar ve resesyon geçtikten sonra devletin özel sektörün kendisini yeniden toparlamasını sağlamaya çalışması gerektiğini söylüyorlar.
Vergilerin azaltılmasını talep ediyorlar.
Bu ekonomistlerin iddiaları, sistemleri gözlerinin önünde çökerken egemen sınıf içindeki ideolojik krizi yansıtıyor.
Bazıları, devletin doğrudan müdahalesinin, sıradan insanların ekonomiyi kolektif olarak kontrol edebileceklerine inanmalarına yol açmasından korkuyor.

Faiz oranlarını azaltmak çözüm olabilir mi?
Bazı solcu ekonomistler, ekonominin durgunlaşmasını önlemek için acil durum çözümü olarak faiz oranlarının azaltılmasını öneriyorlar.
Faiz oranlarının azaltılmasının, resesyonun sıradan insanlar üzerindeki etkisini azaltacağını iddia ediyorlar.
Böylece ev kredisi ödemelerinin düşeceğini ve ev sahiplerinin taksitlerini ödeyebilecek düzeye geleceğini; ayrıca iş dünyası açısından borç alma maliyetlerinin azalacağını ve bu yolla işten çıkarmaların önlenebileceğini söylüyorlar.
Faiz oranlarını azaltmanın bu tür faydaları olabilir. Fakat bankaların bu azaltma sonucu ortaya çıkan parayı krediyle ev alanlara ya da onlara borcu olan şirketlere aktaracağının garantisi yok.
Aynı şekilde, işverenlerin ucuza borç bulmanın avantajlarından yararlanıp çalışanları yine de kovmayacağının da garantisi yok.
Amerikan hükümeti bir süreden beri faiz oranlarını düşürü-yor, fakat işsizlik hala artıyor.
Japonya, ekonomisinin resesyo-na girmesini önlemek için faiz oranlarını düşük tutma politikası izliyor.
Fakat şimdiye kadar bunun çok küçük bir etkisi oldu, çünkü şirketlerin kârları yeterli olmadığı için yeni yatırımlar yapılmıyor.
Acil durum önlemi olarak faiz oranlarının düşürülmesini önerenler bile, bunun, uzun va-dede, küresel mali piyasaların borç balonu sorununu çözmeyeceğini itiraf ediyorlar.
Zaten, banka sektöründeki kriz, bu balonun patlamasıyla ortaya çıktı.
Aslında bu krizin nedeni çok daha köklü bir soruna, kapitalist sistemin kâr etme krizine bağlı.
Ekonominin üretken alanlarında kâr oranları düşük. Yatırımcıların yüzünü ilk olarak mali sektöre dönmelerinin nedeni bu.

Borsalar neden yeniden batıyor?
Borsalar, tüm dünyada arka arkaya bankaların çökmeye başlamasının ardından görece sakindiler. Fakat geçen hafta yeniden çökmeye başladılar.
Bu son çöküşün nedeni, küresel çapta bir resesyonun kaçınılmaz olduğunun fark edilmesiydi.
Bu çöküşle aynı zamanda, pound ve euro Amerikan doları karşısında değer kaybetti.
Bu kriz, özellikle İngiltere'yi çok kötü bir şekilde vurabilir.
İngiltere'de, Yeni İşçi Partisi'nin de teşvikiyle, ekonomi mali hizmetlere dayalı olarak büyü-yor.
Fakat, finans sektörü şu anki ekonomik krizin merkezinde bulunuyor.
Bazı yorumcular, Uzak Doğu ekonomilerinin, özellikle Çin'in, kapitalizmi bu krizden kurtarabileceğini iddia ediyorlar.
Fakat, görünüşe göre, bu kriz Çin ve diğer Asya ekonomilerini de içine almaya başladı. Bu ekonomilerin çoğu Batı'ya mal ihraç ederek büyüyen ekonomi-ler, dolayısıyla Batı'daki durgunluk bu ülkeleri de vuracaktır.