Sosyalist İşçi 339 (7 Kasım 2008)
Krize karşı çalışanların çözümü:
Reformlar için
devrimci mücadele
Son günlerde tüm dünyada kriz tartışılıyor. Egemenlerin büyük bir bölümü paniğe kapılmamak gerektiğini, krizi bir "fırsata" çevireceklerini anlatıyorlar ancak onlar bile artık krizden kaçmanın mümkün olmadığını kabul ettiler.
Solda ise felaket senar- yoları yazanlarla, krizi ellerini ovuşturarak bekleyen anlayışlar mevcut. Krize karşı "biz demiştik" diyenlerle, "yaşasın kriz" diyenlerin pratikte bir farkı yok. Bunlardan birincisi 1930'lardaki sürecin aynen yaşanacağını ve krizin faşizme yol açacağını düşünüyorlar. İkinci anlayışa sahip olanlar ise krizle birlikte işçi sınıfının otomatikman sosyalizme doğru koşacağını, ayaklanıp iktidarı ele geçireceğini düşünmek gibi mekanik bir mantığa sahipler. Bu anlayışların ikisinin de işçi sınıfına bir şey anlatabilme şansı yok.
Kriz dönemlerinde egemenlerin krizin bütün fa-turasını işçilere ve ezilenlere kesmeye çalışacağını tahmin etmek çok zor değil. Bugün açıklanan "kurtarma paketleri"nin geniş yığınları değil de patronları kurtarmak için hazırlandığı ortada. Patronların kriz dönemlerinde kârlarını korumak, koruyamayanları yutmak için tutuşacakları acımasız rekabette mevcut haklara göz dikecekleri, işçi ücretlerini azaltacakları ya da bir çok işçiyi işten çıkaracakları kesin.
Ancak ortaya geniş bir işçi muhalefeti çıkmayacaksa egemen sınıfın faşizme başvurması için ciddi bir sebep yok. Ciddi bir işçi muhalefeti sokağa çıkacaksa da, bunun devrime varması için "yaşasın devrim ve sosyalizm" diye bağırmak yeterli olmayacaktır. Sosyal haklarımızı korumak için mücadele etmeden, devrim için mücadele etmek imkansız. Yani pratikte reformlar için mücadele etmeden devrimin yanına yaklaşmak bile mümkün değil.
Reformlar ve sosyalistler
"Reformlar için mücadele etmek" kavramı bir çok sosyalist açısından sorunlu bir kavram olagelmiştir. Bunu önerdiğinizde "reformist" olarak yaftalanmanız çok olasıdır ancak tarih küçücük reformlar için mücadelelerin devrimlere dönüştüğü bir çok örneği içinde barındırmaktadır. Tarihte hiçbir devrim, işçilerin hiçbir mücadelesi olmadan doğrudan devrime ve sosyalizme yönelmesi ile gerçekleşmemiştir.
Marks'ın söylediği gibi, kapitalizmin istikrar dönemlerinde "Egemen fikirler, egemen sınıfın fikirleridir". İşçilerin gündelik yaşamı ile egemen fikirler her zaman çelişki halindedir ancak burjuvazi kendi çıkarını genel çıkar olarak sunabildiği ve geniş kitlelerin zihninde kapitalizmi normalleştirebildiği ölçüde bu çelişkiyi gizlemeyi başarabilir. Ancak kapitalizm kârını arttırabilmek için sürekli olarak işçilerin ücretinden ve diğer bir takım kazanımlarından kısmaya mahkum bir sistemdir. Bu sebeple işçiler hakları için bir araya gelir ve mücadele ederler. Egemen sınıfın ideolojik hegemonyasına bağlı olarak bu mücadelenin düzeyi yüksek ya da düşük olabilir.
Kapitalizm aynı zamanda ekonomik krizlere de mahkum bir sistemdir. Ekonomik krizler aynı zamanda egemen sınıfın anlattığı masalların yani ideolojik hegemonyasının dağılmaya başladığı anlardır.
Eğer böyle bir dönemde işçilerin mücadele düzeyi düşükse işçiler moral bozukluğu içinde sadece kendi hayatlarını kurtarmaya odaklanabilirler ve böylece patronların krizin faturasını işçi sınıfına ödetmesi kolaylaşır. İşçi sınıfının mücadele düzeyi yüksek olduğunda ise işçilerin krize yanıt vermeleri, patronların acımasız sömürüsüne karşı kendilerini korumaları kolaylaşır, işçiler dünyayı değiştirmek için gereken güvene sahip olurlar. Ancak unutulmaması gerekir bu hala işçilerin büyük çoğunluğunun sosyalizm için mücadele ettiği anlamına gelmemektedir.
Marks'ın deyimiyle işçi sınıfı mücadele ederken, sadece üretim içinde nesnel bir gerçeklik olarak var olan kendinde sınıftan, geleceğini ellerine alma şansına sahip kendi için sınıf haline gelir. Egemen sınıfın çağlar boyunca işçi sınıfını bölmek için kullandığı milliyetçilik, cinsiyetçilik, ırkçılık gibi ideolojilerin etkisini yitirmesi de ancak mücadele içinde gerçekleşebilir. Sosyalistlere düşen işçi sınıfının organik bir parçası olarak işçi sınıfının talepleri için mücadele ederken bir yandan da sınıfa kapitalizmin bir alternatifinin olduğunu göstermek, mücadele içinde öne çıkan unsurları kazanmaktır.
Reform ve devrim
Rosa Lüksemburg, Kitle Grevi, Parti ve Sendikalar isimli kitabında reformlar için mücadeleyi dışlamayan bir devrimci perspektif ortaya koyar.
Rosa'ya göre ekonomik mücadele ile politik mücadelenin etkileşimine dayanan içe mekanizma devrimin şart koşuludur. Eylem ekonomik mücadeleden, politik mücadeleye dönüşebileceği gibi tam tersi de mümkündür. Lüksemburg'a göre politik mücadelenin her yeni atılımı ve zaferi, ekonomik mücadele için de güçlü bir itilim yaratır.
Rosa, bütün bunları söylerken bir yandan da reformizme karşı uzlaşmaz bir tutum içindedir. Kapitalizmin reformlar yoluyla insanileşebileceğini söyleyen Bernstein'a karşı kararlı bir polemik yürütmüş ve kapitalizme karşı tek çözümün devrim olabileceğini savunmuştur. Rosa için reformlar için mücadele, sosyalist devrim mücadelesi için bir okuldur. Çünkü reform mücadelesi içinde işçiler, sömürünün asıl kaynağının kapitalizm olduğunu pratikte görme şansına sahiptirler.
Lenin de Avrupa'daki sol komünistlere karşı yaptığı polemikte reformlar için mücadele etmenin altını çizer. Lenin, reformlar için mücadelede reformistleri teşhir edebilmek ve işçileri devrimci fikirlere kazanabilmek için işçilerin birleşik cephesini önerir.
Reformlar için mücadele etmenin önemini vurgulayan bir başka devrimci ise Troçki'dir. Troçki, reform talepleri ile devrimci dönüşüm arasında bağ kurulması gerektiğini savunur. Geçiş Programı'nda Troçki şöyle demektedir:
"Günlük mücadele sürecinde kitlelere şimdiki taleplerle sosyalist devrim programı arasındaki köprüyü kurmak için yardım gerekmektedir. Bu köprü bugünün koşullarından ve geniş işçi katmanlarının bugünkü bilinçlerinden kaynaklanan ve değişmez biçimde tek nihai sonuç olan iktidarın proletarya tarafından ele geçirilmesine götüren bir geçiş talepleri sistemini içermelidir."
Sosyalistler, reformlar için mücadeleyi küçümsemezler ancak kendilerini asla reformlarla sınırlı tutmazlar.
Bir yandan reform talepleri için mücadelenin en ön saflarında yer alırken, bir yandan işçi sınıfının bir toplumsal devrim için mücadele etmesi için çalışırlar.
Kapitalizmin kriz anlarında en ufak bir hak talebi, devrimci bir içerik kazanabilir. Çünkü kriz üretici güçlerin o anki üretim ilişkilerini kaldıramamaya başladığı bir noktadır ve kapitalistler böyle dönemlerde işçi sınıfına tavizler vererek ayakta kalamazlar. Sosyal haklar için mücadelenin genelleşmesi kapitalizmin krizini derinleştirir.
Bugün savaşa değil, emekçiye bütçe demek, paraları bankaları kurtarmak için değil küresel ısınmayı durdurmak için harcayın demek, krizin faturasını patronlar ödesin, işten çıkarmalar durdurulsun demek reform talepleridir fakat radikal taleplerdir. Patronların krizini derinleştirmek için, reformlar için mücadeleye!
Can Irmak Özinanır
Rosa Lüksemburg ne demişti?
"Bugün, işçi sınıfının kendisini eğitmesi, örgütlemesi ve yönetmesi gereken bir dönemde, bir devrimci durumda, devrim sadece var olan devlet iktidarına karşı değil kapitalist sömürüye karşı olduğu zaman, kitle grevleri en geniş proleter yığınları eyleme çeken, onları devrimcileştiren ve örgütleyen en doğal yoldur."
“Bir sözcükle: ekonomik mücadele bir siyasi merkezden ötekine iletkendir; siyasi mücadele toprağın ekonomik mücadele için periyodik gübrelenmesidir." "Açık sınıf mücadelesi döneminde her doğrudan kitle eylemi aynı zamanda hem siyasi, hem ekonomik olacaktır." "Devrimci kitle eyleminde, sendikalarla sosyal demokrasiyi birbirinden ayıran yapay sınırlar ortadan kalkar." "İşçi sınıfının ekonomik ve siyasi olmak üzere iki ayrı sınıf mücadelesi yoktur; aynı zamanda hem kapitalist sömürüyü sınırlamayı ve hem de ortadan kaldırmayı amaçlayan tek bir sınıf mücadelesi vardır."