Sosyalist İşçi 342 (28 Kasım 2008)

 

Sayfa 2 :


Baykal: “Çarşaflı üyeleri araştırdım”
Buna ikiyüzlülük denir
İstanbul Sultangazi'de eşi çarşaflı olan, ailesinden çarşaflı ve başörtülü kadınlarla birlikte CHP'ye üye olan belediye başkan aday adayı Ertuğrul Karabayır'la Deniz Baykal'ın birlikte poz vermesi devlet partisinin laiklik iddialarının ne denli iki yüzlü olduğunu bir kez daha gösterdi. İstanbul'dan sonra İzmir'de de başörtülü kadınlara parti rozeti takan CHP İstanbul'da Sultanbeyli ilçesinde bir de imam aday göstererek son noktayı koydu.
CHP geçen yıl eşi başörtülü diye Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığı adaylığını engellemek isteyerek büyük bir gerginliğe neden olmuştu. Üniversitelerde başörtüsü yasağının savunucusu, bu yöndeki Anayasa Mahkemesi kararlarının en büyük destekçisi olan CHP aşağıladığı kadınlardan şimdi de oy istiyor.
Yasakçılar şokta
Başörtüsü yasağının radikal savunucularından Necla Arat "Çarşaf CHP'li seçmenin eğilimlerine uymuyor" diye partisini eleştirdi. CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'in Arat'a yanıtı sert oldu: "Tombala vekil işine baksın. Tombaladan vekil olanlar 'taban rahatsız' diyemez." Necla Arat cumhuriyet mitinglerinin başlıca örgütçülerinden biriydi.
Necla Arat gibi İstanbul Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olan ve 28 Şubat darbesi sonrasında kadın öğrencileri başını açması için "ikna odaları"na sokan CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter'de partisini eleştirdi: "Çarşaf yıllarca laikliğe karşı bir sembol olarak görüldü. Bu nedenle vitrine çıkarılması doğru değil. Bu yinelenmemeli." Arat ve Serter gibi telefon kurbanı Önder Sav'da partisinin yeni çizgisini eleştirdi.
Tartışmaya "Kırıcı olmayın" sözleriyle katılan Baykal “bunlar normal” diyerek İstanbul il başkanına destek verdi.
CHP İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, başörtülü kadın üyelerin katılım töreninde CHP'nin yeni yaklaşımını özetledi: "İstanbul'da birkaç çarşaflı, türbanlı vatandaşın CHP'ye katılması ilkelerimiz açısından sorun yaratmamaktadır. O kişiler CHP'ye inanmış. Anadolu'nun değişik yörelerinin özelliğine göre türban takan, çarşaf giyen insanlar vardır. CHP'ye karşı bir tavır geliştirmeye çalışan çevrelere karşı 'Herkesin CHP'de yeri vardır' diyoruz. Yeter ki inancımızı siyasete alet etmesin"
İki yüzlülük
CHP'ye göre çarşaflı ya da başörtülü kadınlar partiye üye olabilir, hatta oy vermelidirler. Ancak bu halleriyle üniversiteye giremezler, kamu kurumlarında çalışamazlar. Bu açıkça iki yüzlülük. CHP bırakın kara çarşaf giymeyi, yıllardır başörtüsünün bir siyasi simge olduğunu söylüyor. Bu simgenin okullara ve kamu kurumlarına girmesinin Türkiye'yi şeriata doğru sürüklediği gerekçesiyle AKP'yi topa tutuyor.
2007'deki cumhuriyet mitinglerinin ve başı açık kadınların sokağa dökülmesinin ana gerekçesi yine başörtüsüydü.
CHP saçmalamıyor. Temsil ettiği devletin laiklik anlayışı zaten bu. İnançları baskı altında tutmak, ama işi geldiğinde kullanmak. Kenan Evren'de aynısını yapmıştı. Bir yandan laikliği savunmuş, diğer yandan yüzlerce imam hatip lisesi açmıştı. Kemalist rejimin ilk işlerinden biri 1924'te Diyanet İşleri Başkanlığı kurmak olmuştu. CHP bu çizgiyi sürdürüyor, ancak Kemalist laikliğin ne denli iki yüzlü olduğunu bugün Türkiye'nin çoğunluğu biliyor.


TMMOB'dan krize karşı eylem
Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları (TMMOB), 22 Kasım'da 31 ilde krize karşı basın açıklamaları gerçekleştirdi.
Adana, Adıyaman, Ankara, Antalya, Aydın, Balıkesir, Batman, Bodrum, Bursa, Çanakkale, Çorlu, Denizli, Diyarbakır, Edirne, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Kırklareli, Kocaeli, Malatya, Mardin, Mersin, Milas, Samsun, Şanlıurfa, Tunceli, Van, Zonguldak'ta eylemler yapıldı.
Üyelerinin ağırlıklı bölümü ücretli emekçi olan TMMOB bu haftaya kadar KESK ve DİSK'in mitingine katılmayacağını açıklamıştı.
22 Kasım'daki basın açıklamalarında okunan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı'nın mesajında 29 Kasım mitingi çağrısı yer almıyordu.
Oysa TMMOB basın açıklamalarında 29 Kasım mitingi çağrısı yapıp iki mücadeleyi birleştirseydi, bu çok daha güçlü ve birleşik bir eylemi yaratabilirdi.
Üyelerinin bu hatalı yaklaşıma olan tepkileri sonucunda TMMOB web sayfasından, alt sıralara olsa da, 29 Kasım mitingine çağrı yaptı. Bir çok TMMOB üyesi eyleme katılacak.


Eğitim emekçileri Öğretmenler Günü’nü protesto etti
İSTANBUL:
Eğitim-Senliler polis barikatının üzerine yürüdü
22 Kasım'da İstanbul'da sözde Öğretmenler Günü'ne karşı eğitim emekçilerinin sorunlarını dile getiren, krize ve zamlara karşı militan bir eylem gerçekleşti.
Saat 13.00'te Tünel Meydanı'nda toplanan Eğitim-Sen üyeleri buradan Taksim Meydanı'na doğru yürüyüşe geçti. DSİP üyeleri ve Küresel BAK aktivistleri de eyleme destek verdi.
"Al al al çal çal çal hükümet zammını al başına çal", "Savaşa değil eğitime bütçe", "Savaş bütçesi istemiyoruz" sloganlarıyla yürüyen Eğitim-Sen kortejinin önü Galatasaray Meydanı'nda polis barikatıyla kesildi. Polisin ‘yürütmeyiz’ tavrına karşı megafonla "Taksim'e yürüyoruz" çağrısı yapılırken kitle "emekçiye değil çetelere barikat" sloganını attı. Kol kola girerek polisin üzerine iki kez yürüyen eğitim emekçilerinin kararlılığı sonucu polis barikatı kaldırıldı. Bu durum uzun süre sonra ilk kez gerçekleşiyordu.
İstiklal Caddesi'nde yüzlerce insanın alkış ve desteğiyle yürüyen eğitim emekçileri Taksim Meydanı'na çıktı. Burada Eğitim-Sen Başkanı Zübeyde Kılıç ve KESK Başkanı birer konuşma yaptı. Hükümeti yüzde 1'lik azınlığı değil 70 milyonu dinlemeye çağıran KESK'liler 29 Kasım'da krize karşı çalışanların tepkisinin Ankara sokaklarını kaplayacağını vurguladı.

ANKARA:
24 Kasım öğretmenler gününde eğitim emekçileri Milli Eğitim Bakanlığı'na yürüdü. "Sadaka değil toplu sözleşme", "savaşa değil eğitime bütçe", "eşit işe eşit ücret" sloganlarıyla Kızılay meydanından MEB'e yürüyen Eğitim-Sen'liler IMF'ye ayrılan bütçenin eğitime ayrılmasını ve memur zamlarının arttırılmasını talep ettiler. Eyleme katılan KESK Genel Başkanı Sami Evren 1980 darbesinin ürünü olan ve kutlamalarla geçen öğretmenler gününün Eğitim-Sen'in mücadele günü olduğunu söyledi ve 29 Kasım'da işsizliğe, yoksullara ve zamlara karşı yapılacak olan eyleme çağrı yaptı. Eyleme destek veren DSİP üyeleri 29 Kasım eylemine çağrı yapan bildiriler dağıttılar.


Aleviler ve devlet

9 Kasım'da Ankara'da gerçekleşen Alevi yürüyüşü ayrımcılığa uğrayan milyonlarca Alevi'nin sorunlarını gündeme taşıdı. Sol partiler Alevileri destekledi, mitinge övgüler yağdırdı. Ancak miting ezilen Alevilerin bir başka ezilene karşı devlet yanlısı tutumuna sahne oldu.
CHP milletvekilleri kürsüde rahatça yer alırken DTP milletvekilleri küfür ve hakaretlerle sahneden indirildi. Mitinge övgüler yağdıranlar, açıkça devletten yana olan bu tutuma seslerini çıkarmadı.
DTP Genel Başkanı Ahmet Türk "Biz, Aleviler beğensin ya da beğenmesin diye diyalog kurmadık. Arkadaşlarımız orada inançların özgürleşmesine destek vermek adına bulundular" diyerek tepkisini dile getirdi. Mitingin tertipçisi Alevi-Bektaşi Federasyonu ise platformu çökme tehlikesi sebebiyle boşalttıklarını açıkladı!
Aleviler bu topraklarda ayrımcılığa uğradı, uğruyor. Tıpkı Kürtler gibi. Ancak Kürtlere karşı milliyetçi tutum Alevi örgütlerini ezilen konumundan çıkarıyor ezen konumuna sokuyor. Oysa ezilenler özgürlük için birleşmelidir.